Umudu olmayan bir topluluk olmalarına izin vermemeliyiz

Kriz Bölgelerinde Çocuk Olmak başlıklı bir çalıştay düzenleyen Yeryüzü Çocukları Derneği'nin ana gündeminde Gazze'de çocuklar ve ailelerine yapılan soykırım vardı. Çalıştayı kamuoyu oluşturmak ve insanlara kriz döneminde çocuklar için neler yapabileceklerini göstermek amacıyla düzenlediklerini belirten YEÇED yöneticisi Betül Cengiz Karataş, ''Savaş ve Çocuk adlı oturumda konuşan Ahmet Faruk Asa, İsrail'in Filistinlileri umudu olmayan bir topluluğa dönüştürmek istediğini bu yüzden doğrudan çocukları hedef aldığını söyledi. Bizler de Filistinli çocukların savunuculuğunu yapmayı bu kötücül amaçla mücadele etmenin yollarından biri olarak görüyoruz. Bu anlamda yaptığımız çalıştayın faydalı bir adım olmasını umuyoruz.'' dedi.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Yeryüzü Çocukları Derneği (YEÇED), geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi İbrahim Bodur Oditoryum'unda çok anlamlı bir çalıştaya imza attı. Savaştan ya da çeşitli felaketlerden en çok etkilenen kuşkusuz çocuklar. Ebeveynlerini ya da vücut bütünlüklerini kaybeden, en temel yaşam haklarından mahrum kalan on binlerce çocuğa çeşitli sivil toplum kuruluşları eliyle yardımlar ulaştırılsa da onların yeniden hayata tutunması, güven duygularının inşa edilmesi hiç kolay değil. Tüm bu sorunları Kriz Bölgelerinde Çocuk Olmak çalıştayı ile gündeme taşıyan YEÇED 6 yılı aşkın süredir krizden etkilenmiş bölgelerde yardım faaliyetleri yürütüyor. "Saha gözlemlerimiz, edindiğimiz deneyimler bizi bu alanda daha çok çalışma yapmamız gerektiği düşüncesine itti ve 'Kriz Bölgelerinde Çocuk Olmak' çalıştayını düzenledik." diyen YEÇED Araştırma Birim Yöneticisi Betül Cengiz Karataş ile bu önemli çalışmada ele alınan konuları konuştuk.

Çalıştay kapsamında alanında birçok uzman isim sunum yaptı. İlk günün ilk oturumu olan "Savaş ve Çocuk" panelinde, Araştırmacı-Yazar Zahide Tuba Kor, Yetim Vakfı Başkanı Murat Yılmaz ve Araştırmacı-Yazar Ahmet Faruk Asa sunumlarını gerçekleştirdi. İkinci oturumda "Göç ve Çocuk" panelinde Araştırmacı-Yazar Elif Nuran Özgün Alboushi, Dr. Aslıhan Nişancı ve Av. Betül Zağlı Topal konuşma yaptı. Günün son oturumu olan "Afet ve Çocuk" panelinde ise Huriye Tak, Ayşegül Yıldırım Kara ve Ayşe Hümeyra Karayel söz aldı. Çalıştayın ikinci gününde Gazeteci-Yazar Samet Doğan ve Aktivist, Yönetmen Tülay Gökçimen "Kriz ve Afet Bölgelerinde Çalışmak" oturumunda sunum yaptı.

ÇOCUKLARIN ONURU ÇİĞNENİYOR

Çalıştayın nihai amacının 7 Ekim'den beri devam eden Gazze soykırımına karşı kamuoyu oluşturmak ve savaş, göç, afet gibi kriz dönemlerinde çocuklara yardım etmek için insanların neler yapabileceğini aktararak onları harekete geçirmek olduğunu söyleyen Karataş, hem çalıştayın çıktılarını hem de savaş bölgesindeki çocuklarını durumunu aktardı. Çalıştayın hazırlıklarının Filistin'de yaşanan soykırımın gölgesinde gerçekleştiğine değinen Karataş, "Gazzeli çocuklar neredeyse yüz yıldır işgal altında yaşamaya çalışıyor. 7 Ekim'den bu yana saldırılarda 20 bine yakın çocuk hayatını kaybetti, binlercesi ampute edildi ya da ciddi şekilde yaralandı. 8 aydır bölgede temel ihtiyaçlara erişim kısıtlı halde sağlanabiliyor. BM, 'Gazze artık çocuklar için dünyanın en ölümcül yeri' olduğunu açıkladı. Biz Filistin'de yürüttüğümüz temel gıda yardımlarına ve eğitim faaliyetlerimize devam etmeye çalışıyoruz.

DOĞRUDAN ÇOCUKLAR HEDEF ALINIYOR

Yalnız, şu an yaşanmaya devam eden saldırılarla ilgili bir kamuoyu oluşturulması gerektiğinin de önemli olduğunu düşünüyoruz. Kriz Bölgelerinde Çocuk Olmak Çalıştayı'nın amaçlarından biri de bu kamuoyu oluşturma çabasıdır. Çünkü, Filistin'de yaşananların hepsi tüm dünyanın gözü önünde oluyor. YEÇED olarak, Filistin'deki soykırıma şahitlik eden herkesin entelektüel birikimini, Filistinli çocuklar için bir girişime dönüştürmesi gerektiğini vurguluyoruz. Savaş ve Çocuk adlı oturum sırasında 'Filistin'de Çocuk Olmak' başlıklı konuşmasında Ahmet Faruk Asa'nın çok kıymetli bir tespiti oldu. İsrail, Filistinlileri 'umudu olmayan bir topluluk'a dönüştürmek istiyor ve bu yüzden doğrudan çocukları hedef alıyor. Biz de Filistinli çocukların savunuculuğunu yapmayı bu kötücül amaçla mücadele etmenin yollarından biri olarak görüyoruz ve Kriz Bölgelerinde Çocuk Olmak Çalıştayı'nın da katılımcılar için bu anlamda faydalı bir adım olmasını umuyoruz." şeklinde konuştu.

UZUN SÜRELİ SOSYAL DESTEĞE İHTİYAÇ VAR

Savaş bölgelerindeki çocukların yaşadığı en büyük problemin onurlarının çiğnenmesi olduğunu belirten Karataş sözlerine şöyle devam etti: "Bu bölgelerdeki çocuklar ne onurlu bir yaşama ne de onurlu bir ölüme sahip olamıyor. İşgal bölgelerinde büyüyen çocukların birçoğu doğrudan hedef gösterilip öldürülüyor. Abluka altına alınan bölgelerde açlık, susuzluk ve hijyen malzemelerine erişim sağlanamıyor. Temel ihtiyaçlarından mahrum kalıyorlar ve en temel hakları olan barınma, eğitim, sağlık, eğlenme ve dinlenme gibi haklara dahi erişemiyorlar. Çocuklar söz konusu olduğunda yalnızca fizyolojik değil psikolojik ihtiyaçların da karşılanması zorunlu hale geliyor. Savaş bölgelerinde yaşayan çocuklar uzun süreli bir şekilde sosyal destek eksikliği yaşıyor. Bu yüzden savaş ve afet gibi kriz durumlarında çocuk merkezli bir yaklaşımın altını çizmek elzemdir. İşbirliklerin uluslararası planda yürütülmesi, savaş bölgelerindeki çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi için seferber olunması çağrımızı da yineliyoruz. Unutmamalıyız ki, evini kaybeden 12 yaşındaki bir çocuğa, yalnızca başını sokacağı bir çadır veya konteyner sağlayarak ve karnını doyuracak gıdalar ulaştırarak destek olamayız. Çocukların yeniden hayatın içine dâhil olmalarını kolaylaştırmalı ve imkânlar doğrultusunda eğitim alabileceği, oyun oynayabileceği alanları yeniden oluşturmalıyız."

ATILACAK EN ÖNEMLİ ADIM SES ÇIKARMAK

Tüm bu çıktılar eşliğinde çalıştayın kriz bölgelerindeki acil durumlarda çocuk deneyimleri üzerine kurgulandığını dile getiren Karataş, programda hangi başlıkların öne çıktığını şöyle aktardı: "Özellikle son dönemde artan çatışma bölgelerinde büyümenin ne demek olduğu, savaş sırasında yaşanan yıkıcı etkilerin yanı sıra savaş sonrası dönemdeki sorunlar ele alındı. Bu başlık altında asimilasyon, soykırım gibi kavramlar da tartışıldı. Çin'in Uygurlara uyguladığı asimilasyon ve soykırım politikaları; İsrail'in 7 Ekim'den itibaren yoğun bir şekilde saldırılarını devam ettirdiği Gazze'deki soykırım gündeme getirildi. Bu konuda sunulabilecek en önemli çözümün, farkındalık oluşturmak ve ses çıkarmak olduğunun altını çizmemiz gerektiği belirtildi. Ayrıca afet, savaş gibi durumlar sonrasında ortaya çıkan 'göç' kavramının çocuklarda öncelikle 'kafa karışıklığı'na sebep olduğunun, göç edilen yerde karşılaşılan uyum sorunlarının üzerinde duruldu. 'Dil bariyeri'nin de çocukların yaşantılarında derin bir belirsizliğe yol açtığına da dikkat çekildi.

AFET SONRASI KALICI PSİKOLOJİK HİZMET ŞART

Çalıştay'da doğal afetlerin de çocuklar üzerindeki etkisi ele alındı. "Özellikle 6 Şubat Depremi ve sonrasında yaşananlar buna en büyük örneği teşkil ediyor. Kamu kuruluşlarının devreye girmesinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının da çabası hayatî önem taşıyor. Özellikle kadınlar ve çocuklar afet sonrası dönemde travmanın yıkıcı sonuçlarıyla karşı karşıya gelebiliyor. Bunun için hem koruyucu hem de tedavi edici psikolojik sağlık hizmetlerine ihtiyaç devamlı hale geldi." diyen Karataş, Kriz Bölgelerinde Çocuk Olmak Çalıştayı'nda insanları harekete geçirmek için de belli adımlar attıklarını belirtti.

HERKESE BÜYÜK BİR SORUMLULUK DÜŞÜYOR

Programın ikinci gününde düzenlenen atölyelerle farklı alanlarda insanları bilinçlendirdiklerini söyleyen Karataş, "YEÇED Çocuk Meclisi üyelerimiz olan çocuklardan çözüm önerilerini dinleyerek, çocukların nasıl çözümün bir parçası olabileceklerini gösterdik. Ayrıca eş zamanlı düzenlediğimiz atölyeler aracılığıyla, katılımcıların tercihlerine göre dahil olabileceği ve aktif bir rol alabilecekleri ortamlar oluşturduk. Örneğin, 'Dijital Savunuculuk Nasıl Yapılır?' adlı atölyede katılımcılar, sosyal medya aktivizmini öğrenmiş oldular, savunuculuk faaliyetlerini bireysel bir biçimde nasıl yürüteceklerini öğrendiler. Filistin'i Düşünmek adlı atölyede, Filistinli aktivist öğrenciler ile bir araya gelerek Filistin'de meydana gelen soykırım saldırılarını birinci ağızdan dinlediler. Bir reçete vermek yerine farklı bağlamlarda, konseptlerde sorunlara yaklaşmayı denedik. Çünkü çocuklar için problemlere bir çözüm önerisi getirilecekse bu konuda herkese büyük bir sorumluluk düştüğüne inanıyoruz."