Ümmete birlik çağrısı: İstanbul Mushafı

''Kur'an Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı'' sözünü bir kez daha güçlü bir şekilde teyit eden İstanbul Mushafı, projenin mimarı Hattat Hüseyin Kutlu'ya göre ümmetin yeniden birlik olması için yitirilmeyen ümitlerin saf, temiz, berrak bir niyetle ete kemiğe bürünmüş fiili duası.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Kültür sanat bahsinde olumsuzluklara o kadar çok odaklanıyoruz ki yetersizliklerimizi, eksiklerimizi konuşmaktan yapılan çok kıymetli eserleri, ortaya konan muhteşem işleri gündem etmeye fırsat bulamıyoruz. Oysa sessiz ve derinden akan bir ırmak gibi nice güzel projeler hayat buluyor son dönemde. Onlardan biri İstanbul Mushafı.

Hattat Hüseyin Kutlu'nun İslam medeniyetinin 15 asırlık seyrine "Mushaf Sanatları Tarihi" yönünden bakmayı amaçlayan İstanbul Mushafı Projesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teklif ve himayeleri ile hayata geçirildi. İki yıl önce kamuoyuna tanıtılan proje sanatın güçlü diliyle İslam âlemine birlik mesajı vermeyi amaçlıyor.

Kutlu'nun kurucusu olduğu Kanlıca İslam Medeniyeti Sanat Bahçesi'nde 66 kişilik bir ekiple 8 yıllık bir sürede tamamlanan İstanbul Mushafı, "Kur'an Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı" sözünü bir kez daha güçlü bir şekilde teyit ediyor.

Projenin basına tanıtıldığı ilk toplantıda da bulunmuş ve kağıdından, mürekkebine, baskısından, cildine en mükemmele ulaşma arzusu ile gösterilen bu büyük gayreti Hüseyin Kutlu'dan dinlemiştim. Geçen hafta eksik ciltlerin tamamlanmasıyla birlikte 10 cilde ulaşan İstanbul Mushafı heyecanını paylaşmak üzere bir kez daha İslam Medeniyeti Sanat Bahçesi'ndeydik.

ÜMMETİN BİRLİĞİ İÇİN FİİLİ DUA

İstanbul Mushafı'nın bir derdin neticesinde ortaya çıktığına dikkat çeken Hüseyin Kutlu, Gazze'de yaşanan katliamlardan duyduğu üzüntüyü ifade ederek başladı sözlerine. İslam aleminin Kur'an'daki 'Allah'ın emrine sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin' emrine rağmen ayrılığa düştüğü için güçlerini birleştiremeyip düşman karşısında zayıf düştüklerini hatırlatan Kutlu, "Yaklaşık iki asırdır yaşadığımız bu zilletin sona ermesi için şüphesiz çok teşebbüsler oldu, çareler arandı, nice yanık yüreklerden dualar yükseldi semaya, gözyaşları döküldü. İstediğimiz olmadı diye vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz elbette. Asla ümidimizi kaybetmedik. İstanbul Mushafı yitirilmeyen ümitlerin saf, temiz, berrak bir niyetle ete kemiğe bürünmüş fiili duasıdır." diye konuştu. Bu fiili duaya dair incelikler Mushaf'ın yazıldığı kağıtların yapımında ortaya çıkıyor. İstanbul Mushafı'nda kullanılan el yapımı kağıdın hamurunun çok özel olduğunu vurgulayan Kutlu, hem maddi hem manevi anlamda ümmeti buluşturan kağıt hakkında şu bilgileri verdi:

"Çalışmaya ayrı bir ruhaniyet katsın diye Mekke'den, Medine'den, Kudüs'ten, Buhara'dan, Semerkant'tan, Kosova'dan, Meşhed-i Hüdavendigar'dan, Ahmet Yesevi'den, Şah-ı Nakşibend'den, İmam-ı Rabbani'den hâsılı ümmetin hürmet ettiği mukaddes makamlardan muhtelif ağaç dalları, gül dalları getirttik. Kabukları soyuldu ve dövülerek Mushaf'ın hamuruna karıştırıldı. Bu bir teberrük. Yani bu farklı bitkilerin, ağaç dallarının bir araya gelip Mushaf'a hamur olması gibi, ümmetin de bir araya gelip bir güç oluşturması için fiili bir dua. Ayrıca zemzem, Eyüp Sultan Hazretleri'nin kuyusundan alınmış su, İbrahim Aleyhisselam'ın doğduğu mağaradan getirilen su, Nil nehrinden Peygamber Efendimizin mübarek saçlarını yıkadığı suyun çoğaltılmışından boyalara suların katılmasıyla da bir teberrük yapılmış oldu."

MUSHAF SANATLARI TARİHİ

İstanbul Mushafı, sanat ve estetik anlamda İslam medeniyetinin ne kadar zengin bir birikime sahip olduğunu da kayıt altına alan, belgeleyen bir çalışma aynı zamanda. Kutlu, eserin bu yönünü ise şu cümlelerle özetledi: "Biz belli bir süre sonra İslam ümmetinden olduğumuzu inkâr etmedik ama İslam medeniyetinden olmadığımızı veya böyle bir medeniyetin olmadığını farz ederek, 'Batı medeniyetindeniz' dedik. Oysa İslam medeniyeti fonksiyonunu yitirmiş değil. Bunu göstermek ve buna işaret etmek için İslam ümmetinin ana kaynağı olan Kur'an-ı Kerim etrafında nasıl bir medeniyet örgüsü var, bunu göstermeye çalıştık. Dolayısıyla Asr-ı Saadet'ten, Efendimizin döneminden günümüze kadar ve bütün İslam coğrafyasını içine alan bir bakış açısıyla Kur'an-ı Kerim yazımı, tezhiplenmesi, cildi, rahlesi, muhafazası, mürekkebi, kağıt yapımı ile 'Mushaf Sanatları Tarihi' hüviyetini ortaya çıkaran bir eser ortaya koyduk. Bu çalışma ile 'İslam medeniyetinin farkına varınız. Bu hazineyi keşfediniz. Kendinize kendiniz gibi yol çiziniz. Başkalarını taklidi bırakınız.' diyoruz.

Hüseyin Kutlu, çalışmanın tüm aşamalarını 66 kişilik bir ekiple birlikte Bilim Kültür ve Sanat Derneğinde (BİKSAD) tamamladıklarına işaret ederek, "66 rakamının ebced hesabında rakamsal karşılığı İsmi Celal'in karşılığıdır. Yani Allah lafzı hesaplandığı zaman ebced karşılığı 66 tutar." dedi.

HIRKA-İ ŞERİF İLHAM VERDİ

İstanbul Mushafı'nda çalışan isimlerden Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Şehnaz Biçer eserin ortaya çıkmasında multidisipliner bir ekibin çalıştığına dikkati çekti. İslam sanat tarihindeki üsluplardan ilham alarak İstanbul Mushafı'na tezhipleri nakşettiklerini kaydeden Biçer, Mushaf'taki Hırka-i Şerif detayını ise şöyle anlattı:

"İlk cildimiz Kur'an'ın indirildiği tarihten başlıyor. O süreçte İslam coğrafyasında henüz üslup oluşturulmadığından, biz her cildin başında zahriye ve serlevhası da yaptığımız için o dönemi nasıl değerlendirebiliriz diye çok düşündük. Hırka-i Şerif Camii'ndeki Peygamber Efendimizin hırkası bir fikir olarak düşünüldü ve ilk iki sayfamız o hırkanın desenleri analiz edilerek tasarlandı. Hatta ayetler bittikten sonra konan durak dediğimiz işaretler de o hırkanın düğmelerinden ilhamla yapıldı. Böylelikle eseri ilk açtığınızda Peygamber Efendimizin hırkasıyla karşılaşacaksınız. Son cildin son sayfası da Topkapı Sarayı'nda Hırka-i Şerif'in bulunduğu mekânın çinilerinden esinlenilerek yapıldı."

İslam sanatları dünyasına önemli katkıları olacağı umulan İstanbul Mushafı 59x45 ebâtında aharlı el yapımı kağıtlara aynı baskı tekniği ile tek cilt halinde basıldı. Önümüzdeki dönemde bu özel çalışmanın belgeselinin yapılması ve her sayfasındaki özelliklerin detaylı bir biçimde anlatıldığı kitaplar hazırlanması da planlanıyor.

İSTANBUL MUSHAFI NASIL HAZIRLANDI?

Mushaf'ın kağıtlarının yapımında 200 tabaka kağıt için toplamda 800 bin organik yumurtanın akı kullanıldı. Yapılan kağıtların aharlanması için de benzeri olmayan bir aharlama makinası icat edildi.

İstanbul Nakkaşhanesi'nde bin adet özel tıpkı basımı da yapılan Mushaf'ın ölçüleri orijinaliyle aynı olarak hazırlandı. Toplam 10 cilt olan eserde, her cildin dış kapak, iç kapak, zahriye ve serlevhası dönem özelliğini taşıyan farklı şekillerde tasarlandı.

Kufi, maşrık kufisi, tezyini kufi, kayrevan kufisi, mağribi, muhakkak, reyhani, sülüs, nesih, ta'lik ve icaze olmak üzere 11 farklı hat çeşidi kullanılan eserde, yine her biri farklı olmak üzere 62 adet sayfa tasarımı yapıldı.

İslam sanatlarına katkı sunmayı amaçlayan eserin 59'a 45 milimetre ebadında aharlı el yapımı kağıtlara aynı baskı tekniğiyle tek cilt halinde de herkesle buluşması adına hazırlanacak.

Çalışma, 1. cilt Asr-ı Saadet'ten başlayarak, Emevi, Abbasi, Büyük Selçuklu, Gazneli, Anadolu Selçuklu, 1. dönem Anadolu Beylikleri ve Eyyubi, 2. cilt Memluk, 3. cilt Endülüs ve Mağrib, 4. cilt İlhanlı, 5. cilt Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmen, 6. cilt Timur dönemi, 7. cilt Delhi Sultanlığı ve Babürlü, 8. cilt Safevi, 9. cilt 2. dönem Anadolu Beylikleri ve 16. yüzyıla kadar Osmanlı, 10. cilt ise 16. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar Osmanlı üslubunu içeriyor.