ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Uğur Okçu, fotoğraf sanatına gönül vermiş, kendini bu alanda çoktan kanıtlamış bir isim. Hem safari seyahatlerinde çektiği vahşi yaşam fotoğrafları hem de patenti kendisine ait fotoğraf tekniği scanograph türünde ürettiği fotoğrafları, sanat eseri niteliğinde. Kendisi bu hafta Akşam Cumartesi'nin konuğu oldu ve sorularımı yanıtladı. Önce Okçu'yu daha yakından tanıyalım: "Makina Mühendisi ve Gemi Makinaları İşletme Mühendisi olarak 15 yıldan uzun süre dünya denizlerinde gemi başmühendisi olarak çalıştım. Başta gemi salınımı fotoğraflamak için çalışmalar yaptım ve klasik fotoğraf makinası çalışma sistemini farklı kullanarak, yeni bir fotoğraf tekniği oluşturmaya çalıştım. Scanograph tekniği bu süreçte ortaya çıktı. Böylece, istediğim gibi filmi, kendi denetimimde sararak pozladım. Sonuçta hareket izlenimlerinin saptandığı soyut vizyonlar meydana getirmeye çalıştım. Bu yöntem, fotoğraf makinası üreticilerinin kodladığı fotoğraf ölçü birimlerinin dışına çıkmama olanak sağladı. Klasik bir fotoğraf makinası üzerinde gerçekleştirdiğim bu manipülasyon ile Türk Patent Enstitüsü'ne başvurarak, Faydalı Model Patenti aldım. Scanograph tekniğini kullanarak ürettiğim fotoğraflardan oluşan Movement adlı ilk kişisel sergimi 1995'te açtım ve bu sergi üç büyük ilde tekrarlandı. Bu teknikle çekilmiş fotoğraflarımdan oluşan Pan Horama sergisi, İtalya, Belçika ve Finlandiya'da sergilendi. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'nde Newyork ve Washington'da iki ayrı scanograph sergisi daha açtım. Yaklaşık 13 senedir de Afrika'ya, vahşi yaşamda fotoğraf çekmeye gidiyorum. Kenya, Tanzanya ve Uganda'da pek çok vahşi yaşam alanlarını gezdim. Uganda'dan, Tanzanya'ya birçok farklı bölgede vahşi yaşam ve hayvan fotoğrafları çektim."
UGANDA'DAN SONRA VAHŞİ YAŞAM AKLIMDAN ÇIKMADI
Fotoğraf çekmeye ne zaman ve nasıl başladınız?
1990 - 1995 yılları arasında başladım. Tam tarihini bilmiyorum. Bir Minolta makine edinmiştim, gemiyle gittiğimiz bir limanda ve öylesine çekimler yapıyordum o dönemde. Böyle başladı fotoğraf serüveni. Başvuru yapacak kaynak da hiç yoktu. Yurt dışında gittiğimiz limanlardan toparladığım dergiler vs. ile az biraz yol alabildim. Daha sonra klasik kamera üzerinde değişiklikler yaparak, scanographları elde ettim. Vahşi yaşam fotoğrafı çekmeye başlamam ise biraz şans oldu. Aklımda hiç yoktu vahşi yaşam alanlarına gitmek. Uganda'da yol şantiyesi olan bir firmanın makine müdürlük görevini üstlendim ve Uganda'ya gittim. Çalışmalar sırasında Ugandalı sürücüm Murchison, Falls National Park vahşi yaşam alanından bahsetti. Çok ilgimi çekti ve dinlencemiz olduğu bir gün sabah çok erken bir saatte yola koyulduk. Biletimizi aldık ve vahşi yaşam alanına kendi aracımızla ve rehbersiz girdik. O gün sadece bol miktarda çeşitli kuş yanında fil, su aygırı, zürafa, ugandan kob, antilop, buffalo, whartog gibi sadece ot yiyen hayvanları görebilmemize rağmen hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşadım ve akşam şantiyeye döndüğümüzde bir sonraki dinlence gününü iple çekmeye başladım. Ondan sonra vahşi yaşam bir daha aklımdan hiç çıkmadı.
SENELERDİR MASAİ MARA'DAN ÇIKAMADIM!
Uganda'nın ardından vahşi yaşam fotoğrafları çekmek için nerelere gittiniz?
Şirket bir iş nedeniyle beni Kenya'ya gönderdi. 3 ay kadar bir süre Mombasa, Kenya'da kaldım. Mombasa, büyük vahşi yaşam alanlarından Tsavo East'e yakın. Hafta sonları Tsavo East'e giderdim fotoğraf çekebilmek için. Tasavo East'in kırmızı filleri gerçekten muhteşem hayvanlar. Derilerini haşarattan korumak için Tsavo East'in kırmızı toprağı ile kaplıyorlar. İlk gördüğünüzde renklerinin kırmızı olduğunu sanıyorsunuz. İlk aslan fotoğrafını da Tasvo East vahşi yaşam alanında çektim. Çok büyük bir alan. Hayvanların peşinden bir yerden diğer tarafa heyecanla koşturuyorsunuz, altınızdaki aracın sürücüsü ve rehberinizin ustalığı ön planda olarak. Aracın telsizi, sürekli bir yerlerde farklı bir hayvan bulduğunu söyleyen diğer rehberlerin çağrısı ile çalışıyor. Daha sonra Masai Mara'ya gitmeye karar verdim ve bir acente ile anlaştım. Mombasa'dan sabah erkenden uçakla Nairobi'ye gidip, orada acentenin aracına bindim ve doğru Masai Mara! Masai Mara'dan çıkamadım senelerdir. Hep bir yerlere gidiyorum ama sonunda dönüp dolaşıp Masai Mara'ya geliyorum yeniden.
BU KEZ BÜYÜK GÖÇÜ İZLEMEK İÇİN GİDECEĞİM
Vahşi yaşamda mutlu musunuz?
Her sene en az 1 defa o alanda olmak gerçekten mutluluk veriyor. Pandemi nedeniyle uzun süredir gidemedim ama sanırım bu sene temmuzda dünyanın en büyük memeli göçü olan Afrika antilobu büyük göçünü izlemek için gene Masai Mara'ya gideceğim. Bu arada makinalarımı da arada sırada gezdiriyorum değişik yerlerde. Makinaları gezdirdiğim alanlar genelde doğa oluyor. Çok seviyorum doğada olmayı. Fotoğraf makinaları ile birlikte sabahtan akşama kadar doğa ile iç içe fotoğraf çekmeye çalışıyorum bazı zamanlar. Soyut fotoğrafı da seviyorum ve zaman zaman bazı çalışmalar yapıyorum.
DANS FOTOĞRAFLARI ÇEKMEK İSTİYORUM
Fotoğrafa dair bütün hayallerinizi gerçekleştirdiniz mi, yoksa daha yapmak istediğiniz şeyler var mı?
Scanograph'la dans fotoğraflarını çekmek istiyorum. Hem de çok çeşitli dansları. Ama dansları sadece. Yani içindeki dansçı görünür olmayacak. Sadece dans hareketleri görünür olmalı. Dans çok önemli bir şey. Çok etkileyici. Vahşi yaşam fotoğrafları çekmeye devam ediyorum ama bu çok masraflı ve gerçekten çok zor bir iş. İyi fotoğraf elde edebilmek için çok değişik ekipmanlar kullanmak gerekiyor. Sürücü rehberlerin çok iyi olması da ayrı bir konu. Uzun zamandır bu alanlara gittiğim için artık beni tanıyorlar. Çoğu rehber benimle sahaya çıkmak istemiyor. Çünkü her gün saat 06.00'dan önce vahşi yaşam alanına giriyorum ve hiç durmadan hayvan kovalıyoruz tüm gün boyunca. Akşam 18.30 gibi çıkabiliyoruz ancak alandan ki bu rehberleri çok yoruyor. O nedenle artık bana uyum sağlayan rehberlerim var. Işığın yönünü bile takip edebiliyorlar. Vahşi yaşamda sürücü ve rehber işi çözümlenince farklı ekipmanları kullanarak fotoğraf çekebilme şansı da oluşuyor. Aracın üzerine, lastiklerin olduğu yere fotoğraf makinası montajı yaparak hayvanlara daha fazla yaklaşabiliyoruz, görünmeden. Bu şekilde bir seri oluşturma amacındayım. Çoğu ekipmanı tornacı ile birlikte imal ettim. Artık onları vahşi yaşamda kullanma zamanı.
İYİ FOTOĞRAF İÇİN HAYVANLARA BİR ŞEYLER SUNUYORUZ
Uzun vadede ya da kısa vadede yeni projeleriniz var mı fotoğrafa veya diğer alanlara dair, anlatır mısınız?
Eğer uygun dansçı bulursam ilk önce çayda çıra oyunu var aklımda. Scanograph yöntemini kullanarak doğal olarak. Vahşi yaşamda iyi fotoğraf oluşturabilmek için olabildiğince hayvanlara yaklaşmak gerekiyor. Bazen de hayvanlara bir şeyler sunuyoruz uygun fotoğrafı yakalamak için. Örneğin Lake Naivasha'da bindiğimiz motorlu kayıkların sürücüleri, önceden aldığımız balıkları Afrika balıkçı kartalına gösterip suya atıyorlar. Eğer kartal açsa geliyor ve sudan balığı yakalayıp çıkıp gidiyor. Siz de o arada çekim yapıyorsunuz. Yoksa 2 günde balıkçı kartalının balık avını çekmek kesinlikle olanaksız.
FOTOĞRAF YARIŞMALARINA OLUMLU BAKMIYORUM
Sanal fotoğraf dergisi ve sanal fotoğraf sergisi çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?
Türkiye'nin ilk sanal fotoğraf dergisini 1997 senesinde kurdum. "fotografya.gen.tr" 1997'den beri internette yayında. Çok kişi geldi gitti yayın kuruluna ama hala bir şekilde çıkarmaya çalışıyoruz. Yeni yayın kurulumuz, yeni sayıyı mayıs gibi çıkarmayı planlıyor. Yine Türkiye'nin ilk sanal sergi salonu olan X-HALL (x-hall.gen.tr) de her sanat dalından sergiler açmaya çalışıyoruz. Sergi açmak isteyenleri yapmaları gereken tek şey bir sergilerinin olması. Sonrasında X-HALL (x-hall.gen.tr) başvuru koşullarına uygun şekilde sergilerini gönderebilirler. Serginin Yayınlanmasına yayın kurulumuz onay verirse, sergi kısa sürede internette yayında oluyor. Öte yandan şunu da eklemek isterim, fotoğrafçı arkadaşların, fotoğraf yarışmaları yerine, sergi düşünmeleri, onların gelişimine olumlu katkı yapacaktır. Fotoğraf yarışmalarına pek olumlu bakmıyorum.