Türkiye'yi güldürecekler

Ahmet Çevik, Özgür Özgülgün, Yılmaz Morgül, Pelin Körmükçü ve Yelda Alp… Birbirinden özel bu beş isim “Şaka Gibi” adlı tiyatro oyunuyla bir araya geliyor. Kahkahaların eksik olmayacağı bu müzikal komedi oyunu öncesinde ekiple bir araya geldik. Bu kez soruları biz onlara değil, onlar birbirine sordu ve ortaya keyifli bir söyleşi çıktı.

AYSUN YILDIZ GÜNGÖR

aysun.yildiz@aksam.com.tr

Pelin Körmükçü: Özgür’cüm oyunumuzu senden dinleyelim mi?

Özgür Özgülgün: 2017-2018 sezonunda Ahmet Çevik Tiyatrosu “Şaka Gibi” adlı kabare tarzı oyunla perdelerini açacak. 

Yılmaz Morgül: Yılın komedisi.
Yelda Alp: Hem de ne komedi…
Ö.Ö: Oyunu iki hafta sonra ilk kez Anadolu’da oynayacağız. Sonra 6 Kasım Pazartesi günü İstanbul’da galamızı yapacağız ve İstanbul’un çeşitli sahnelerinde gösteriye çıkacağız. Kadromuzda Yılmaz Morgül, Pelin Körmükçü, Ahmet Çevik, Yelda Alp ve ben Özgür Özgülgün var. Birbrinden bağımsız 4 ayrı hikâyeden oluşan bir komedi türü…
Y.M: Benim için oyunun özeti; insanların doğdukları andan, ölüm süreçlerine kadar, hayatın her döneminde yaşadıkları hiçbir şeyi ciddiye almamaları gerektiği ve hayatı şaka gibi karşılarlarsa, her şeye kara mizah bile olsa gülebileceklerinin altını çizen önemli bir oyun.
Y.A: Tiyatro sahnesine ilk kez mi çıkıyorsunuz?
Y.M: Evet, ilk kez bir tiyatro oyununda naçizane haddim olmayarak rol alıyorum. Umarım müzikteki başarımı tiyatroda da devam ettiririm. En büyük destekçim, gerçek profesyonellerle yani sizlerle bu oyunda rol alabilmek oldu. Pelin Körmükçü’yü bilmeyen yoktur tiyatro kökenli bir aileden gelen çok değerli bir arkadaşımız. Özgür Özgülgün, bu güne kadar oynamış olduğu tiyatro, dizi ve sinema filmleriyle dört dörtlük biri. Ahmet Çelik, Levent Kırca ekolünden sonra o ekolü devam ettiren usta bir oyuncu. Ahmet’ten demişken bir soru sormak isterim kendisine. 
A.Ç: Tabii Yılmaz Bey dinliyorum. 
Y.M: Ahmet, oyun dışında yüzün hep asık. Neden? Şaka gibi (gülüyor).
A.Ç: Böyle bir soruyu ciddi sormadınız herhalde!
Y.M: Ayh şaka gibi dedim. 
A.Ç: Öyle olsun... Oyunumuza dönecek olursak. Oyunumuzun yazarı Mustafa Arıkoğlu. Yönetmenimiz de bizim için çok önemli bir isim olan Tarık Şerbetoğlu. Onlara buradan çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu ekibe çok teşekkür ediyorum bana inandıkları için. Güzel bir kabare olacak eminim. 
A.Ç: Biz birbirimizi çok sevdik, eminim ki seyircide sevecek. 
Y.M: Bu arada konu kaynadı. Yelda Alp, tiyatro ve dizi oyuncumuz çok değerli ve kıymetlidir. O da bana çok yardımcı oluyor. Sağ olsun.
Y.A: Teşekkür ederim.
Y.M: Pelin hiç yardımcı olmuyor, çok uzak duruyor bana bilmiyorum. Şaka gibi (gülüyor).
P.K: Aaaa! Kıskanç. 
Y.A: Benim için büyük bir keyif, büyük bir tecrübe ve deneyim. Ben de çok mutluyum sizlerle olmaktan. 
Y.M: Dünyanın her noktasında asıl önemli olan şey, ekip olmak, ruhunu yaşayıp bunu da yansıtabilmektir… Biz zaten en başından beri bunu yaşıyoruz.  Mesela ben Pelin Körmükçü’nün kadroda olduğunu duyunca “tamam” dedim.
P.K: Estağfurullah. 
Y.M: Evet, öyle. Mesela bu oyun 
sayesinde Özgür Beyi tanıdım. Muhteşem biri. Tiyatronun George Clooney’si, aynı zamanda çok iyi bir baba. Yani özelliklerini anlata anlata bitiremeyeceğim insanlar. Ahmet Çevik’i az önce anlatmaya çalıştım (kahkahalar). 

KİMSE BİRBİRİNDEN ÜSTÜN DEĞİL
A.Ç: Pelin Hanım neden 
5 sene ara verdiniz ve neden Ahmet Çevik tiyatrosu?
P.K: Sana ne be! (kahkahalar)… 
Ö.Ö: Pelin’cim sen de fikrini söyle…
P.K: Evet, uzun bir aradan sonra ben de tiyatro sahnesindeyim. Demek ki kısmet bugüneymiş ve bu güzel insanlarla bir araya gelmekmiş. Hakikaten uzun zamandır yapılmamış bir müzikal bu oyun… Yılmaz’ın o muhteşem sesi ve canlı performansıyla…
Ö.Ö: Asla playback yapmıyor. 
Y.M: Ki Hülya Avşar’ın şarkı söylemesinden sonra Türkiye’de sessiz ses sanatkârları doğdu. Ben onları da bu oyuna davet etmek istiyorum. Gelsinler ses sanatçısı görsünler. 
P.K: Bitirmemiştim ben sözümü.
Y.M: Pardon.
P.K: Ahmet Bey “Neden 5 sene sonra?” Çünkü işimi, seyirciyi, güzel bir kadro ve ekibi çok özlemiştim. Tek istediğim güzel bir projeydi…
Y.M: Cem Yılmaz bana film teklifi etmişti. Başrol olmayacağım ve afişte ismim “Ve Yılmaz Morgül” yazılacağı için kabul etmedim. Fakat Ahmet Çevik, “Biz insanları güldürmek istiyoruz Sayın Morgül, siz de insanları güldürmeyi seviyorsunuz” dedi ve teksti gönderdi. Okudum ve gözüm kapalı bu oyuna “Evet” dedim. Olmak ya da olmamak ne ustavyım ne yamak… 
P.K: Komedi çok ince bir şey. 
Çok zordur insanları güldürmek. 
Y.M: Yani siz ekip olarak, komedyen Yılmaz Morgül’mü yetiştiriyorsunuz?  
P.K: Estağfurullah, sen yetişmişsin bizi de geçmişsin. 
Y.M: Tiyatronun yeni Haldun Dormeni olacak mıyım Ahmet Çevik?
A.Ç: O çok zor (kahkahalar).
P.K: Kendi komik olup gülmeyi ve eğlenmeyi seven insan bunu dışarı da yansıtır. Bu durum bizim ekipte fazlasıyla var. O yüzden iddia ediyorum oyunumuz tutacak arkadaşlar. 
Y.M: A a! Yılın komedisi diyorum size. Aksini iddia eden varsa buyursun hodri meydan!
Ö.Ö: Sezon başlamadan önce tiyatro camiasında dedikodular olur. 
“Sizin oyun nasıl, bizim ki tutar mı” diye. Bizim oyunla ilgili özellikle sosyal medyada bu oyun mutlaka iş yapar diye bir öngörü var. 
Y.M: Türkiye’nin gülmeye çok ihtiyacı var. Biz Türkiye’yi güldürmek için bu oyuna hazırlanıyoruz. Türkiye’nin güldüren Morgül’üyüm tiyatronun da formülüyüm (kahkahalar).

SEN ALLAH’IN BİR LÜTFUSUN 

Ö.Ö: Ahmet’cim uzun zamandır ekranlarda yoksun, neden? 
Y.M: Bunu ben şöyle sorayım. Sen Allah’ın bir lütfusun gözlerimin ruhusun, seni seven biliyor ki sen tiyatro oyuncususun (kahkahalar)… 
A.Ç: Evet, bilinçli olarak biraz uzaklaşmak istedim. Açıkçası bu oyun çıktıktan sonra kendi işimi yapmak istiyorum. Peki, sen neden uzaksın TV’den Özgür’cüm?
Ö.Ö: Aslında bu oyuna başlamadan önce dizi teklifi geldi bana ama sana söz verdiğim ve bu oyunun içinde çok olmak
istediğim için istemedim… Çok inanıyorum hem oyuna hem Ahmet’e hem ekip arkadaşlarıma. Dizi başka bir süreç, tiyatro başka bir süreç… Aslında her sezon geliyor dizi teklifi ama bilmem, uzun zamandır istediğim bir proje olmadı belki de. Kendi yapım şirketim var. 
Belgeseller çekiyorum ve yayınlanıyor TV kanallarında. 
A.Ç: İnsanlar oyunculuğu bıraktığımızı düşünüyor ama TV’ye çıkmamak, oyunculuğu bıraktığımız anlamına gelmiyor. Esas tiyatro sahnesinde olgunlaşıyoruz.
Y.A: Özgür, turnemiz nereden başlıyor?
Ö.Ö: 26-27 Ekim Samsun, 28 Ekim Ordu, 3 kasım Karasu ve 6 kasım Trump AVM’de galamız olacak. Aysun’cum sen de geliyorsun değil mi galaya?
Tabii ki bensiz olmaz. 
Y.M: Çok zayıflamışsın. 
İki kilo al öyle gel.
Yok, 2 kilo daha vereceğim.
Y.M: Kız gazeten gibi olursun. Yani gündüz görülmezsin, akşam gibi olursun (kahkahalar)…
A.Ç: Yılmaz’cım dizi teklifi gelse?
Y.M: Şu anda benim böyle bir boş vaktim yok, imkânsız. 
Ö.Ö: Yılmaz Bey röportajı çok kaynatıyorsunuz. Okulda da böyle miydiniz?
Y.M: A aa tabii (kahkahalar). 
Ö.Ö: Yılmaz Bey sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Y.M: Yok canım, yetti konuştuklarım. Şu an oyun için enerji topluyorum. 

TİYATRO ÇOK DAHA KEYİFLİ 
P.K: Peki, senin için tiyatro da olmak mı yoksa TV’de olmak mı?
Y.A: Benim için turnenin ve tiyatronun önemi çok başka. Pelin’cim sen sahne ya da kamera karşısında rolünle vedalaştığın süreci bize anlatır mısın?
P.K: O bir elbise gibi. Oyun bittiği an elbiseyi çıkarıyoruz. Sahnede Pelin Körmükçü, evde anneyim.  
Ö.Ö: Pelin’cim bu oyunda bir ilk gerçekleşecek. Kızınız Selin, sahnemizde olacak...
P.K: Evet, geçen gün bizi izlemeye geldiğinde, sahnede yanıma geldi ve “anne ben de küçük bir şey oynayabilir miyim?” dedi. Yönetmenimize sordum tamam dedi ve Selin’e küçük bir rol verdi. Sonra Ahmet, “Gala da bizimle sahneyi çıksın hatta açılışı o yapsın hem uğur getirir bize” dedi… Çok mutlu oldum, 
saniyeler bile olsa kızımla böyle bir ilk yaşayacağımız için.

ZEKİ MÜREN GİBİ HİSSEDİYORUM

Y.A: Yılmaz, geçenlerde bize anlattığın şeyi okuyucularımızla da paylaşır mısın? 
Y.M: Oyunun bir bölümünde tamirci Mustafa’yı oynuyorum. Mustafa, konservatuvar okuyup şarkıcı olmak isteyen ancak hayalleri yarı yolda kalmış, musiki aşkı içinde hep var olan, geçimini kazanmak için de tamircilik yapan biri.  Provalarda Mustafa karakterini oynarken o kişiliğin içinde kendimi Zeki Müren gibi hissediyorum. Neden bilmiyorum ama o ruh geliyor bana. Tekste öyle olmadığı halde çok kibar, Zeki Müren Türkçesiyle konuşuyorum. 
Ö.Ö: Her prova sürecimiz bir öncekinden çok daha güzel oluyor. 
Y.M: Pelin Hanım, siz bu oyunda dünyaca ünlü olmak isteyen “kezy gaga”yı canlandırıyorsunuz. 
Sesiniz olmadığı halde (normalde çok iyi sesi var) hangi hadle siz Yıldız Tilbe’yi, Ajda Pekkan’ı, Gülşen’i, Aleyna 
Tilki’yi tiye alıyorsunuz?
P.K: İddialıyım! Onlardan çok daha iyiyim, gelip görsünler. Sesimle, fiziğimle top yekûn sanatçıyım ayol.
Y.M: Yani sahnede bunların hepsinden kırıntılar olacak değil mi?
P.K: Olacak tabii araya Ebru Gündeş, Sibel Can bile katarım. 5 kişilik dev kadro...