Türkiye'de yaşlı nüfus oranı hızla artıyor... Pozitif yaşlanmaya hazırlanmalıyız

Dünya Yaşlanma Konseyi Başkanı Gerontolog Dr. Kemal Aydın: “Türkiye'de yaşlı nüfus 2023 yılına kadar yüzde 10,2'lik bir oranla artış gösterecek. Bu da dünyanın en hızlı yaşlanan ülkelerinden olduğumuz anlamına gelmekte. Bu nedenle ‘sağlıklı yaşa, sağlıklı yaşlan' programları ile toplumu pozitif yaşlanmaya hazırlamalıyız” dedi.

Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor. Sağlık ve bilimdeki gelişmeler, önleyici yaklaşımlar sayesinde insan ömrü oldukça uzadı. 65 yaş üstü nüfus artarken genç nüfus azalıyor. Ülkemizde de 2019 rakamlarına göre 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 5 yılda yüzde 16 artarak, geçen yıl 7 milyon 186 bin 204 kişi oldu. Burada esas olan uzun yaşamaktan ziyade sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmek. Bunun için öncelikle yaşlılarımızın sorunlarını tanımlamak ve çözmek şart. Dünya Yaşlanma Konseyi bu duruma dikkat çekmek amacıyla Hollanda İbni Sina Enstitüsü ve Well World Longevity Club ile birlikte en uzun gün olan 21 Haziran’ı “Global Longevity Day” yani uzun yaşamın farkındalık günü ilan etti. Uzun vadede yaşlıların kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak amacıyla bir stratejiye ihtiyaç var. Yaşlılığın kronolojik, biyolojik, psikolojik, kültürel, çevresel ve sosyal olmak üzere pek çok boyutu bulunmakta. Örneğin “kronolojik yaşlanma” denildiğinde “takvim yaşı” anlaşılır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tanıma göre 65 yaş ve üzeri kişiler yaşlı olarak kabul edilir. Dünya Sağlık Örgütü yaşam beklentisinin dünya genelinde uzamasından dolayı yaşlılığı tekrar tanımlarken 0-17 ergen, 18-65 genç, 66-79 orta yaşlı, 80-99 yaşlı olarak tanımlanmış.

SAĞLIKLI YAŞ ALMAK GEREKİYOR

Yaşlılık hayatımızın bir parçası. Bunun için küçük yaşlardan itibaren “sağlıklı yaşa sağlıklı yaşlan” programları ile toplumun pozitif yaşlanmaya hazırlanması gerektiğinin altını çizen Dünya Yaşlanma Konseyi Başkanı Gerontolog ve Sosyal Geriatrist Dr. Kemal Aydın, “Toplumda yaş yetmiş iş bitmiş değil yaş yetmiş hasad mevsimi başlamış dememiz gerekiyor.” diyor ve ekliyor: “Yaşlılık ve yaşlanmayı biyopsikososyal açıdan ele alarak yaşlıların fiziksel, psikolojik ve sosyal iyilik halini sağlayacak her türlü koruyucu önlemin alınması yaşlılarımızın sağlıklı yaş almasını sağlayacaktır. Yaşlılık bir hastalık hali değil fizyolojik ve sosyal bir durumdur. Bu durumun doğumdan ölüme dek iyi bir tasarlanma süreci ile yönetilebilmesini sağlayan multidisipliner çalışmalar ve hizmet modelleri demografik değişim kadar hızlı bir şekilde önem kazanıyor.”

Artan yaşlı nüfusla ilgili önlemler alınması gerektiğini vurgulayan Aydın, “TÜİK verilerine göre Türkiye’de yaşlı nüfus 2023 yılına kadar yüzde 10,2’lik bir oranla artış göstererek hızlı yaşlanma olarak tanımlanan ‘gri tsunami’ içinde olacağız. Avrupa ülkelerinin 100 yıla yakın bir sürede yaşadığı dönüşümü biz 20 yıllık bir sürede yaşıyoruz. Bu da dünyanın en hızlı yaşlanan ülkelerinden olduğumuz anlamına geliyor. Daha önce yaşlanmış ülkelerin tecrübe ve en iyi uygulamalarını takip ederek yaşlılığı pozitif yönetebiliriz.” diyor. Yaşlanma, yaşlılık ve yaşlılarla ilgili stratejileri geliştirmek, kurumlar ve bakanlıklar arası koordinasyonu sağlamak üzere Cumhurbaşkanlığı’na bağlı “Ulusal Yaşlanma Enstitüsü” kurulması gerektiğinin altının çizen Aydın, “Amerika, Kanada, Avustralya, Hollanda gibi ülkelerde bu enstitü kurulmuş. Bu enstitü tüm üniversitelerle iş birliğinde ‘Türkiye Yaşlılık Araştırması’ projesini onar yıllık periyotlarla gerçekleştirmelidir. Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma, Yaşlı Sağlığı ve Bakımı, Sosyal Güvenlik ve Bakım Sigortası, Emekli Köyleri ve 3. Yaş Turizmi gibi alanlarda kamu, akademi, özel sektör, sivil toplum, toplum liderleri ve medya katılımıyla ulusal on yıllık stratejiler belirlenmelidir.” şeklinde konuşuyor.

HAYATTAN ERKEN EMEKLİ OLUNMAMALI

Birleşmiş Milletler 2002 Madrid Yaşlanma Eylem Planı ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Planlarının ulusal, bölgesel ve yerel takibi, izlenmesi ve geliştirilmesi için Uluslararası Yaşlılık ve Kalkınma Merkezi’nin Ankara’da açıldığını hatırlatan Aydın, bölgelerde ve illerde Yaşlılık ve Kalkınma Koordinasyon Merkezleri (YAŞKOM) kurularak Dünya Yaşlanma Konseyi ve İbni Sina Enstitüsü tarafından gönüllü olarak çalışmalarını sivil toplum kuruluşları ile işbirliğinde sürdürdüklerini belirtti. Ülkemizde çocuklar, gençler, kadınlar ve engellileri temsil eden kuruluşlar mevcut iken yaşlanma, yaşlılık ve yaşlılarla ilgili sivil toplum kuruluşlarının sayısı yok denecek kadar az ve koordinasyon eksikliği var. Yaşlıların sözcüsü kurum ve kuruluşlar olmayınca kanun yapıcılar masa başında politikalar geliştirmekte.” diyen Aydın, dünyada birçok ülkenin aktif, sağlıklı ve pozitif yaşlanma ile ilgili stratejiler geliştirdiğini hatırlatıyor.

Yaşlıların emeklilik psikolojisi ile hayattan emekli olmaması gerektiğine değinen Aydın şu tavsiyede bulundu: “Emeklilik dönemlerini akranları ile işbirliğinde derneklerde, mahallelerde ve köylerde tecrübe paylaşımı, mentörlük, gönüllü çalışmalar ve aileye destek olarak verimli geçirmeliler.” 

HEDEFİMİZ BİR MİLYON ‘SAĞLIKLI YAŞAM ELÇİSİ’  

21 Haziran “Dünya Sağlıklı Yaşlanma (Longevity) Günü, Yaşlıları Anma ve Nesillerarası Dayanışma Haftası” ve aynı zamanda “Küresel Longevity Günü” olarak belirlendi. Dünya Yaşlanma Konseyi olarak bu kararı aldıklarını belirten Dr. Aydın sürecin başlangıcını şöyle anlatıyor: “2022 Dünya Yaşlanma Kurultayı hazırlıkları kapsamında Cumhurbaşkanımızın himayelerinde gerçekleştirdiğimiz 2005 Dünya Yaşlanma Zirvesi ile 2019-2020 yılının ‘Uluslararası Yaşlılık Yılı’ olarak kutlanılmasını kararlaştırmıştık. Cumhurbaşkanımız bu kararımızı BM 73. Genel Kurulunda duyurmuştu.” Global Longevity Day projesiyle tüm dünyada haberleşme ve iletişim ağı oluşturulması planlandığını ve bu alanda çalışması olan üniversite ve kuruluşların envanteri çıkarılarak, sağlıklı yaşlanma hareketi başlatılmasını amaçladıklarını belirten Aydın, “Proje; Dünya Yaşlanma Konseyi, Esteworld Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tuncer ve Well World Longevity Club Medikal Direktörü Burak Tuncer arasında imzalanan protokol ile hayata geçti. 2021 yılında yapılması planlanan Dünya Halk Sağlığı Konferansı ise ‘Longevity’ teması ile toplanacak. Longevity konseyinin oluşturulması, kurultay çalışmaları, konferanslar, film ve sanat festivalleri, fotoğraf yarışmaları, sağlıklı uzun yaşam temasını işleyen okul kulüplerinin kurulması ve uluslararası iş birliklerinin oluşturulması gibi etkinlikler düzenlenecek. Hem kamu hem de akademi, özel sektör ve sivil toplum olarak ülkemizin öncülüğünde bu kutlamalar her yıl gerçekleştirilecek. Bu sene bin kişi bu kutlamalara katıldı. Gelecek sene hedefimiz bir milyon ‘Sağlıklı Yaşam Elçisi’ olarak bu kutlamalara katılımı sağlamak.” şeklinde konuşuyor.

ÜLKEMİZ AVRUPALI YAŞLILARIN İLGİSİNİ ÇEKTİ

Salgınla birlikte, tüm dünya eş zamanlı olarak sağlık sınavından geçti. Bazı ülkeler sınıfta kalırken Türkiye’nin ise yıldızı parladı. Koronavirüsten en çok etkilenen yaşlılar oldu. Ölüm oranı 65 yaş üstünde çok fazla. Bu süreçte çoğu Avrupa ülkesinde 70 yaş üstü insanlar nerdeyse ölüme terk edildi. Türkiye ise en başından beri 65 yaş üstü için çeşitli tedbirler aldı. Pandemi döneminde Türkiye’nin başarısının Avrupalı yaşlıların dikkatini çektiğini belirten Aydın, “Bu başarı Türkiye’nin sağlıkta bölge ve dünya üssü olma durumunu gündeme getirdi. Bu kapsamda en üst düzeyde politik kararlılıkla ‘Bakım Reformu’ ivedilikle gerçekleştirilip 3.Yaş Turizmi’nde lider ülke konumuna gelebiliriz. Türkiye - Avrupa Birliği Yaşlılık Forumu düzenlenerek Türkiye’nin Avrupalı yaşlılar için cennet olduğu çok iyi anlatılmalı ve ivedilikle ikili anlaşmalar imzalanmalıdır.” şeklinde konuştu.

Batılı ülkelerde pandemide neden en çok yaşlıların hayatını kaybettiğini sorduğumuzda Aydın, şöyle cevap verdi: “Kovid-19’dan Amerika ve Avrupa’da en fazla etkilenen yaşlılar oldu. Bu konuda ülkelerarası, disiplinler ve sektörler arası çok kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Kovid ile vefat eden bakımevlerinde kalan yaşlıların genel yaş grupları ve bağışıklık düzeyleri ile ilgili çalışmalar ileride bize bilimsel olarak birçok sorunun cevabını verecektir. Yaşlıları topluma yük olarak gören kişi ve kurumlar unutmamalıdır ki bir gün kendileri de yaşlanacaklar. Bu nedenle Kovid ile ekonomiye katma değer katamayan yaşlıları yük olarak görüp komplo teorisi olarak gelişmiş toplumların yaşlı ve hasta bireylerden kurtulmak için böyle bir salgın kurguladığı konuşuldu. Müslüman ülkeler bu konuda ortak bir çalışma ile yaşlılara insan onuruna yakışır bakım modelleri geliştirmeli.” 

MERVE YILMAZ ORUÇ

merve.oruc@aksam.com.tr