yeliz.coskun@aksam.com.tr
Gül Ergi, artık sadece Türkiye’nin en eski koleksiyoner ailelerinden birinin üyesi değil, aynı zamanda binlerce çocuğa sıcak yuva olan Darüşşafaka’nın da iyilik elçisi… 900’ü aşkın sanat eserine sahip olan Gül Ergi, tek arzusunun Darüşşafaka’daki çocukların hayatlarına bir ışık yakmak olduğunu belirterek, vasiyet bağışında bulunduğunu anlattı...
Koleksiyoner, sanat danışmanı Gül Ergi, Yabancı dil uzmanlığı eğitimi aldı; sinema ve tiyatro üzerine de ihtisas yaptı. Ergi, 23 yaşında Mimar Sinan Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışırken kendini bir anda Fransa’da moda eğitimi alırken buldu. Uzun yıllar modayla ilgilenen Ergi, şimdilerde kariyerine sanat danışmanı olarak devam ediyor. Nazmi Ziya Güran, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Yavuz Görey, Haluk Tezonar gibi usta sanatçıların 900’ü aşkın eserinin koleksiyonlarında yer aldığını söyleyen Ergi, babası Sabahattin Ergi’nin izinden giderek, tüm malvarlığını Darüşşafaka’ya bağışladı; gönüllerin ‘iyilik elçisi’ oldu…
Nişantaşı’ndaki evinde buluştuğumuz Ergi, bizi kedisi Baby Chanel ile karşıladı. İyiliğin paylaştıkça çoğalacağını belirten Ergi, neden Darüşşafaka’ya vasiyet bağışçısı olduğunu ve sanata olan aşkını AKŞAM Cumartesi’ye anlattı.
Darüşşafaka’ya vasiyet bağışında bulundunuz. Kurum ile olan bağınız nedir?
Babamı kaybettikten sonra 15- 16 yıl boyunca annemle hep konuştuk. Çocuğum yok, kardeşim de yok. Böyle şeyleri önceden düşünmek lazım. Hep planlı bir aile olduk. Annem her zaman Darüşşafaka’dan söz ederdi. Hatta hastanede yatarken bile ‘Kızım birikiminin boşa gitmeyeceği en iyi yer Darüşşafaka’ dedi. Kurum hakkında bugüne kadar menfi bir şey duymadım. Bir de yöneticilerin çoğu Darüşşafaka’dan gelme. İçinden geldikleri için bu değerlerin ne kadar zorlukla biriktirilip, ne kadar fedakarlıkla bağışlandığını biliyorlar. Bu konunun üstünde hassasiyetle duruyorlar, değer biliyorlar. Darüşşafaka’da çok güzel karşılandım. 1850’lerden beri olan bir vakıf. Annemin vefatından 6 ay sonra noterden malvarlığımı vasiyet bağışı yaptım.
HAYATLARI ÇOK ZOR...
Binlerce çocuğun hayatına dokunacaksınız. Neler hissediyorsunuz?
Ben üniversitede hocalık yaptığım için Mimar Sinan’da hep problemli öğrencileri gördüm. Hemen hemen her bölüme girdim. İki bin mezun öğrencim var. Dikkat ediyordum problemli çocukların hayatı zor oluyor. Okulu bitirseler bile hayattan kopuklar. Daha da kötü babasız bir aile olması… Çocuğun imkânı yok. ‘Çalışsam, aileme katkıda bulunsam’ diye düşünüyor. Hâlbuki okuması gerekiyor daha.
Darüşşafaka’daki çocuklarla konuştunuz mu?
Birkaç defa seminerlerine katıldım. Çocuklara mutlaka ışık tutmak lazım. Anne-babalarını kaybettiklerinde karanlıkta kalıyorlar. Herkes Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı, Mehmetçik Vakfı’na falan bağış yapıyor. Tamam ama Darüşşafaka da çok önemli. Babam askeri diplomat olmasına rağmen ben Darüşşafaka’yı tercih ettim. Hem de gözüm kapalı güvenerek... Çok minik ama ilginç bir olay da oldu. Kedim Baby Chanel’in veterineri evlendi. Düğün davetiyesi bastırmayıp iki bin TL’yi Darüşşafaka’ya bağışladılar. Davetiyelerini de insanlara WhatsApp’tan yolladılar. O kadar hoşuma gitti ki! O iki bin TL, 20 milyon dolar gibi. Bu bile beni çok duygulandırdı.
Büyük bir farkındalığa imza atmış oldunuz...
Evet. İstiyorum ki arkamdan daha çok kişi gelsin. İnsanlar 70- 80 yaşına gelmeden bu tür konuları düşünmeli. Darüşşafaka’da nereden ne geliyor belli, hesap kitap belli. Gözümüz kapalı güvenebiliriz.
SANATIN İÇİNE DOĞDUM
Peki sizin sanata olan bağlılığınız nereden geliyor?
Babam askeri diplomattı ama aynı zamanda şair, müzisyen ve koleksiyonerdi. Annemle evlenmeden önce koleksiyon yapmaya başlamış tablo ve hat koleksiyonuna. Sonra birlikte devam ettirmişler. Ben dört-beş yaşlarındayken Yakup Kadri Karaosmanlıoğlu eşiyle birlikte gelirdi. Ben sanata gönlünü, ömrünü vermiş o insanlarla iç içe olma imkânlarına sahiptim. Hiçbir zaman para kazanalım hırsına kapılmadık.
Başka kimleri tanıma fırsatı buldunuz?
Ressam olarak o dönemin en iyi ressamları Hikmet Onat, Necip Bereketoğlu, Şeref Akdik; o dönem D grubu ressamları Bedri Rahmi, Cevat Dereli gibi isimler sık sık gelirdi. Biz koleksiyon yaptığımız dönemlerde sanatın çok fazla para getiren durumu yoktu. Onun için çok fazla resme ve güzel sanatlara çok yoğun ilgi de yoktu. Fakat 1985’lerden sonra Türkiye’de müzayedecilik başladı. Ve ‘resim para ediyor’ denilince o dönem evlerde kıyıda köşede kalmış Osman Hamdi’ler Hamdi Paşa’lar Nazmi Ziya’lar olduğu ortaya çıktı. 80’ler 90’lar koleksiyon açısından daha şanslı bir dönemdi.
Şimdi günümüzde Cem Yılmaz, Ata Demirer başta olmak üzere birçok ünlü de tablolara yatırım yapıyor?
Aslına bakarsan 1985 ve 1990’lardan itibaren ünlü isimler tabloya yatırımı yapıyor. İşadamları koleksiyon yapıyor. Bahsettiğin isimler daha çok modern sanata yatırım yapıyorlar. Retrospektif yani eskiye dönük tüm kuşakları gösteren bir koleksiyon yok. Bazısı mesela ekspresyonist biriktiriyor, bazısı klasik ekspresyonist biriktiriyor. Bende ikisi de var şu an. Bunlar arasında çok modern resim koyamazsınız, çünkü uydurmak çok zor. Klasik objeler, bakırlar, gümüş koleksiyonla kombin ediliyor. Koleksiyonerin bunları ayırması lazım.
Koleksiyonunuzda kaç eser var?
Yaklaşık 900 tane eser var. Bunların içinde heykel, guaj, sulu boya, karakalem her daldan sanat eseri mevcut.
Sizin için en önemli eser hangisi?
Tabiki annemin portesi. Çok küçüktüm, ilkokul son sınıftaydım yapıldığında. Feyhaman Duran, o zaman Erdal İnönü’nün oturduğu Anadolu Hisarı’ndaki yalının alt katında kiracıydı. Oranın rıhtımında yapıldı annemin portresi. Üstündeki mavi dantel kıyafet annemin nikâh elbisesi. Yıllar sonra poz verirken onu tekrar giydi. Ben çok yaramazdım. Rıhtımdan denize düşmeyeyim diye annem oturduğu yerde bir eliyle beni tutuyor bir yandan da Feyhaman Bey’e poz veriyordu.
Amaç sanatı yaşatmak
Peki ülkemizde eserlerini en beğendiğiniz sanatçılar kimler?
Osman Hamdi hiç tartışmasız. Tabloları çok özel. Hüseyin Avni Lifij’i, Şefket Dağ’ı ve klasiklerden Hikmet Onat’ı çok severim. Empresyonistlerden de Çallı’yı severim. Nazmi Ziya’yı çok severim. Büyük usta tabii bunlar. Müzik, şiir ve resimde kısır döngüye girdik.
Eserleriniz içinde maddi değeri en yüksek olan hangisi?
Hikmet Onat, Nazmi Ziya, Hoca Ali Rıza… Dönem olarak en klasik Feyhaman Duran var. Ama bunları para olarak almadık. Para olarak bakarsak tüm paramızı bir tane Osman Hamdi’ye yatırırdık. Zaten 100 katı 200 katı olmuştu. Daima duvarımızda güzel bir sanat eseri seyredelim amacıyla aldı.
PORTREM ÇATLAYINCA CÛDA, GÜL TABLOSU ÇİZDİ
Gül Ergi, “Mahmut Cûda bizim aile dostumuzdu. ’18 yaşına gel, yüzün tam şekil alsın. Portreni çizeceğim’ dedi. Yıllarca o günü bekledim. 3 gün boyunca evine gittim. En son gidişimde ‘Yapamayacağım. Resim çatladı’ dedi. Kendi kız kardeşinin resmi çatlamış ve kız kardeşini kaybetmiş. Çok ağladım. Benim üzülmeme dayanamayıp portremin yerine yaptığı gül tablosunu babama sattı” diyor...
Ailesi olmayana sıcak bir yuva Darüşşafaka…
Türkiye’nin eğitim alanındaki ilk sivil toplum kuruluşu olan Darüşşafaka Cemiyeti, 1863 yılından bu yana “eğitimde fırsat eşitliği” misyonuyla varlığını sürdürüyor. Darüşşafaka Cemiyeti, annesi veya babası hayatta olmayan, maddi olanakları yetersiz, yetenekli çocukları, tamamen ücretsiz olarak çağdaş eğitimin esaslarına göre okutmak, Atatürk ilkelerine bağlı, yaşam boyu öğrenen, araştıran, sorgulayan, çağdaş, evrensel değerleri benimsemiş, özgüvenli, ülkesine ve topluma karşı sorumluluklarının bilincinde lider bireyler olarak yetiştirmeyi misyon edinmiş bir kurum. Başarılı öğrencilerin, ortaokul 1. sınıftan lise sona kadar tam burslu ve yatılı eğitim almalarını sağlıyor. Darüşşafaka Cemiyeti faaliyetlerine, sadece bağış yoluyla devam ediyor. Bugün kurum bünyesinde 927 öğrenci bulunuyor. Türkiye’nin 74 farklı ilinden öğrenciler eğitim alıyor. Toplam akademik kadro ise 203 kişi. 4.sınıfta okuyan, babası veya annesi vefat etmiş tüm öğrencilere mektup gönderiyor. Tanıtım toplantıları yapıyor. Her yılın mayıs ayında 21 ilde ücretsiz sınav düzenliyor. Sınava Türkiye’nin 81 ilinden öğrenciler katılabiliyor. Gerekirse öğrencilerin sınava ulaşım masraflarını dahi Darüşşafaka Cemiyeti karşılıyor. Sınavı kazanan öğrenciler, sağlık kontrolü ve ekonomik incelemeleri yapıldıktan sonra eğitimlerine Darüşşafaka’da devam ediyor. Kurumun 2019 yılı sınavı, 26 Mayıs 2019 Pazar günü saat 10.00’da Türkiye’nin 24 ilinde düzenlenecek.