Toprak Can Adıgüzel: Sonunu merak ettiğim hikâyelerde yer alıyorum

Oynadığı her karakterle izleyicinin dikkatini çeken başarılı oyuncu Toprak Can Adıgüzel roller konusunda seçici olduğunu söylüyor: ''Bütün karakterlerin bir alt yapısı ve kendi hikâyeleri olmalı. Hem kendi karakterimin hem de genel hikâyenin sonunu merak ettiğim işleri seçmeye önem veriyorum. Oynadığım karakterler arasında da mutlaka farklılıklar olmalı.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Alev Alev, Kalp Yarası ve son olarak Sevmek Zamanı adlı dizilerde izlediğimiz Toprak Cana Adıgüzel ile bu hafta Akşam Cumartesi için bir araya geldik. Mesleğe konservatuvarı bitirdikten sonra Benim Adım Feuerbach adlı tiyatro ile adım atan ve Yak Bunu oyunu ile hayali olan tiyatro sahnesinde oyunculuğa devam eden Adıgüzel, bugünlerde dizilerin aranılan yüzlerinden biri haline geldi. Oynadığı karakterlerle seyircilerden de tam not alan başarılı oyuncu Toprak Can Adıgüzel ile oyunculuk serüvenin nasıl başladığını, oynadığı karakterleri, müzikle olan geçmişini ve bundan sonra neler yapmayı planladığını konuştuk.

OYUNCULUĞUN KONSERVATUVARDAN GEÇTİĞİNİ SANIYORDUM

Oyunculuk hayalini kurduğunuz bir alan mıydı?

Aslında oyuncu olmak gibi bir niyetim yoktu. Lisedeyken arkadaşlarım gidiyor diye bende tiyatro kulübüne katılmıştım. Tabii seyircilerden aldığım o canlı reaksiyonda hoşuma gitmeye başlamıştı. Sonra okul değiştirdim. Tiyatroyu bırakmadım ama diğer okulda da bir arkadaşım ile müzik yapmaya başladık. Üniversiteyi de müzik alanında okumak istedik. İki yıl hazırlandık. İlk yıl olmadı ikinci yıl vazgeçtim ve oyunculuk okumaya karar verdim. Bunun içinde İstanbul'a geldim. Ama konservatuvara girmek için ne yapmalıydım bilmiyordum. Sadece oyuncu olmak istiyorsam bu eğitimi almam gerektiğini biliyordum. İki farklı yerde oyunculuk eğitimi aldım. Sonra Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü'nde okudum.

Neden özellikle konservatuvar okumak istediniz?

Oyuncu olmak için yolun konservatuvardan geçtiğini düşünüyordum. Bir şey yapacaksam onun altını doldurmalıyım. Özellikle de tiyatro yapmayı istediğim için bu eğitimi almalıydım. Sektörde alaylı birçok isim var. Onların benzini ile bizimki aynı değil diye düşünüyorum. Gerçi okulunu okumadığı halde yeteneği olan ve bunu geliştirerek çok güzel işler ortaya koyan isimler var. Kıvanç Tatlıtuğ mesela... O kadar güzel işler yapıyor ki benim her anlamda feyz alacağım bir isim. Kendisini çok güzel işledi, çok emek verdi. Okulda okurken illa oyuncu olacaksan konservatuvar eğitimi alacaksın düşüncesi bende çok daha yoğun idi. Sektöre girince okulunu okumadıysan bu işi yapamazsın diye bir şey yok bunu gördüm. Bu anlamda kendini işlemek önemli.

Okul bitince profesyonel anlamda ilk işiniz hangisiydi?

Ben o yıllarda dizilerde yer almayı hiç düşünmemiştim. Hayalim tiyatro sahnesiydi. Okuldayken daha idealist oluyorsunuz. Hatta mezun olunca İzmir'e dönüp küçük bir tiyatro kurup yanına bir de kafe açıp hayatıma devam etmek istiyordum. Ama hem hocalarım hem de arkadaşlarım burada kalmam gerektiğini söyledi. Sonra Benim Adım Feuerbach oyununa dâhil oldum. Çok büyük bir tecrübeydi. Karşımda Selçuk Yöntem gibi bir oyuncu, yönetmenimiz ise yine usta isim Ayşenil Şamlıoğlu. Haftanın dört günü oynardık. Bütün Türkiye'yi gezdik diyebilirim. Selçuk abi ile oynamak bana hem sahnede hem sosyal hayatta çok şey kattı.

Yak Bunu adlı oyunla yolculuğunuza devam ettiniz...

Benim Adım Feuerbach iki sezon devam etti. O arada Yak Bunu'ya da başladım. 4 kişilik kadrosu olan farklı bir oyun idi. Alternatif bir sahnede 100 kişiye oynamak çok farklı bir tecrübe oldu. Orada eşcinsel bir karaktere hayat veriyordum. Dram içinde bir komedi karakteri idi. Başlarda yapamayacağım diye düşündüm ama ortaya keyifli bir iş çıktı. Pandemi araya girince oyun da bitti.

Pandemi sonrası dizilerde rol aldınız. Tiyatrodan TV'ye geçiş sizi zorlandı mı?

Okulda son sınıfta kamera önü oyunculuk eğitimi vardı. Ancak sektörde olanla alakası yok. Dizi setlerine girdiğimde zorlandım. Tiyatro yapmış olmak beni zorladı. İkisi farklı dünyalar. İlk diziye başladığımda sadece oyunculuk sergilemeye çalışıyordum. Teknik olarak o kadar çok şey vardı ki onları anlamaya çalışıyordum; ışığı, kamerayı, karşımdaki oyuncuyu takip etmem gerekiyordu. Zamanla bunları da öğrendim. Yak Bunu'da oynarken senarist arkadaşım Pınar Bulut'un da önerisi ile Mucize Doktor'da bir bölümde yer aldım. Sonra oyun devam ederken Fatih Aksoy bizi izlemeye gelmişti. Onunla tanıştık. O da bana "kamera önünde tanışalım" dedi. Kadın dizisinin finalinde oynadım. Ve bir şeyler değişmeye başladı. Tiyatro yaparken dizi sektörünü düşünmüyordum. Kendi yerini bulduğunda insan orayı da sevmeye başlıyor. Ama tiyatronun bende ayrı bir yeri var. Oradan kopamam.

HAYAL ETTİĞİMİZİ SEYİRCİYE ULAŞTIRAMADIK

Dizi sektöründe oyunculuk serüvenin nasıl devam etti?

Pandemi ile birlikte hayat durdu. Biz de bir şey yapmıyorduk. Ağustos ayıydı. Alev Alev dizisi için denemi çekimi istediler, çok istekli olmasam da yapıp yolladım. Sonra beni aradılar. Yönetmen Ahmet Katıksız ile görüşmeye gittim. Bana oyunculuğumu beğendiğini ve farklı bir rol için konuşalım dedi. Ali karakterini bana düşünmüş. O rol aslında senaryoyu okurken ve başka dengeleri de düşününce kanal ve yapım tarafından daha tecrübeli ve tanınmış bir oyuncuya emanet edilebilir gibi duruyordu ama sağ olsun yönetmenimiz bana inandı. Alev Alev'de 28 bölüm oynadığım Ali karakteri sonrası benim de oyunculuk serüvenim bambaşka bir yöne evirilmiş oldu. Dizi setlerini orada tanımış, işin teknik detaylarını orada öğrenmiş oldum. Oyunculuk anlamında dönüm noktam diyebileceğim bir proje oldu. En başlarda zorlandım elbette çünkü hem set ortamına adapte olmak hem de Ali gibi bir karakterin hikâyesini kamera önünde seyirciye aktarmak çok zordu. 5-6 bölüm sonra her şeye alışmıştım. Sonrası çok güzel devam etti. Peşinden Kalp Yarası geldi. Güzel bir sezon geçirdik. İnsanlarımız entrikayı seviyor. Ben de entrikanın başkahramanıydım ama aslında kötü bir adam değildi Yaman, insanlar bunu sonradan fark etti.

Sevmek Zamanı'nın yolculuğu neden kısa sürdü sizce?

Evet, kısa bir yolculuk oldu. ATV formatı gereği yazın romantik komedi yapımları yerine sezon boyunca devam edecek çalışmalar yapmayı istiyor. Sevmek Zamanı da aslında sezon dizisi idi. Bu anlamda bir yaz dizisi değildi. Hayal ettiğimiz hikâyeyi de tam olarak izleyiciye ulaştıramadık. Yanlış bir şey anlatıyormuş gibi olduk. Üstelik insanlar bu kadar ağır dram izlemek istemedi sanırım. Ve final yaptık. Ancak ben Feryat karakterini sevdim. Özellikle Yaman karakterinden sonra kardeşleri için mücadele eden bir edebiyat öğretmeni olan Feryat karakteri benim kariyerimde yürümek istediğim bir merdiven idi.

BÜTÜN KARAKTERLER BENDEN İZ TAŞIYOR

Roller konusunda seçici misiniz?

Hikâyenin bir şey anlatıyor olması benim için çok önemli. Bütün karakterlerin bir alt yapısı ve kendi hikâyeleri olmalı. Saf iyi ya da saf kötü diye bir karakteri oynamak istemiyorum ve oynadığım karakterler arasında mutlaka farklılıklar olmalı. Hem kendi karakterimin hem de genel hikâyenin sonunu merak ettiğim işleri seçmeye önem veriyorum. Bir önceki işim bir sonraki işime benzemesin istiyorum.

Bu zamana kadar oynadığınız karakterlerden gerçek Toprak'a yakın olan var mıydı?

Aslında hepsi Toprak'tan birer parça. Çünkü yüz bu, ses bu... Evet, bir karakter var ama benim süzgecimden geçerek hayat buluyor. Ben ne anlıyorsam insanlara onu veriyorum. Bu yüzden hepsi bir noktada bana benziyor. Mesela Yaman karakterinin sinirlendiği bir anı ya da Feryat'ın şefkat gösterdiği bir durumu bana benziyor. Tabii benim en büyük derdim bana benzememesi. Bunun için elimden geleni yapıyorum.

Oynamam dediğiniz bir rol ya da konu var mı? Mesela şiddet içerikli yapımlar çok eleştiriliyor. Sizin bu konuda düşünceniz nedir?

Romantik komedi yapımlarında kendimi çok konumlandıramıyorum. Tiyatroda dram içinde komedi yaptım. Ve çok güzel karşılığını aldım. Fakat oynamak için inanmak gerekiyor ya ben o romantik komedilerdeki pembe dünyaya inanmakta güçlük çekiyorum. Bu alanda benim de izlediği güzel yapımlar da var. Ama ben öyle bir yapımda yer alsam zorlanırmışım gibi geliyor açıkçası, nasıl yaparım bilemiyorum.

Şiddet konusuna gelince hayatında içinde olan şeyler. Bu anlamda bu tarz yapımların tamamen karşısında değilim. Bir işin içinde senaryo gereği şiddet var ise onun devamında ne olduğu çok önemli. O şiddeti durdurabiliyor muyuz ya da o şiddet gösterildikten sonra ne oluyor. Bu kısmı benim için çok önemli. Şiddeti yapıp üzerini örtersen gerçekte olduğu gibi bunu kabul etmem.

Peki, canlandırmak istediğiniz bir karakter?

Bir boksörün hayatını oynamak isterim. Cinderella Man filmindeki bir yapımdan bahsediyorum. Yani karakterin bambaşka mücadelelerle dolu bir hayatı olmalı. Bir de empati duygusundan yoksun bir seri katil oynamak isterim.

KENDİ TİYATROMU KURMAK İSTİYORUM

Müzikle yolunuza devam etmediğiniz için pişman oldunuz mu?

Hiç pişmanlığım olmadı. Çünkü müzikle bağımı koparmayacağımı biliyordum ki öyle oldu. Beste yapmaya hala devam ediyorum. Müzik bana iyi geliyor, kafamı boşaltıyorum. Saatlerce oturup müzik yaptığım zamanlar oluyor. Küçük bir stüdyom var. Bilgisayar ortamın üretim yapıyorum. Söylemeyi de seviyorum. Profesyonel anlamda bir şey de yapmak isterim ama sonra hemen "şarkıcı" oldu etiketi yapıştırıyorlar insanlara. O yüzden şimdilik kendime saklıyorum bestelerimi.

Şu an değerlendirdiğiniz projeler var mı? Tiyatro sahnesine yeniden döner misiniz?

Dizi ile tiyatroyu aynı anda götürmek zor. Tiyatroda bir oyunu çıkarmak için uzun saatler provalar yapılır. Dizilerde de 9'da geldim 5'te çıkayım olmuyor. Program iyi ayarlanırsa ama neden olmasın. Çünkü bu benim istediğim bir şey. Aynı anda hem tiyatro hem de dizide yer almak istiyorum. Buna enerjim var. Şu anda görüştüğümüz yapımlar var. Ama tiyatro ile ilgili bir şey yok. Dijital yapımlarla da görüşüyoruz.

Bir kariyer planınız, mesleğiniz ile ilgili hayaliniz var mı?

Belli bir noktadan sonra kendi tiyatromu açmak istiyorum. Sanatla uğraşan insanların dolu olduğu bir mekân hayalim var. Oyunculuk anlamında da en çok istediğim şey iyi bir oyuncu olarak anılmak.

Sosyal medya ile aranız nasıl?

Aktif olarak kullanıyorum. Yorumlara da bakarım. Hatta buradan okuyup kulağıma küpe ettiğim şeyler bile oluyor. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki insanlara bir şey sunuyoruz, izlettiriyoruz ve insanlar hemen size dönüş sağlıyor. Bunlar kıymetli.