Türk sanat ve tasavvuf müziği sanatçısı, Pir Nurettin Cerrahi Tekkesi'nin postnişini Ahmet Özhan, bestekar Neyzen Hakan Alvan yönetimindeki icra heyetiyle Fatih Kültür Merkezi'nde konser verdi. 300 yıldır tekkenin meşkhanesinde icra edilen ilahiler, son bir yıl içinde oluşturulan Türk Tasavvuf Musikisini ve Folklörünü Araştırma ve Yaşatma Vakfı (TTMFAV) icra heyetiyle "Şevkefza İlahiler" konserinde yorumlandı.
Geçmişten bugüne Tasavvuf musikisi ve geleneğini yaşatmak için önemli çalışmalara imza atan vakfın yeni dönemdeki konser serisi ile ilgili olarak şef, bestekâr ve neyzen Hakan Alvan ile görüştük.
Türk Tasavvuf Musikisi ve Folklorünü Araştırma ve Yaşatma Vakfı
Tasavvuf musikisine ne tür katkılarda bulundu?
Türk Tasavvuf Musikisi ve Folklorünü Araştırma ve Yaşatma Vakfı Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren tekkelerin kapanmasıyla kaybolmaya yüz tutmuş, müziğimizin önemli bir dalı olan Tasavvuf Musikisi'ni yaşatmak, kaybolmaktan kurtarmak, yeni bestekârlar tarafından bu müzik türüne yeni eserler kazandırmak maksadıyla kurulmuştur. Vakfımızın yöneticileri Fahrettin Erenden Efendi, Muzaffer Ozak Efendi, Safer Dal Efendi, Ömer Tuğrul İnançer beyefendi, Ahmet Özhan beyefendi vakfımızın başında bulunmuş kişilerdir. Bunlar Tasavvuf musikisinin müzik kültürümüzde devamlılığını sağlamak için büyük gayretler göstermişlerdir. Bilhassa Muzaffer Ozak ve Safer Dal Efendi bu konuda birçok beste yapmış, tasavvuf edebiyatı alanında şiirler yazmışlardır. İkisinin de divanı vardır. Daha sonra Tuğrul İnançer beyefendi eski İstanbul geleneğinde tasavvuf kültürünün seramonileri yani zikir çeşitleri ile ilgili çok değerli bir eser yazmıştır. Ahmet Özhan bey de 1980'li yıllardan itibaren vakfımızın derlediği ve tekrardan ürettiği bu eserleri geniş kitlelerle tanışmıştır.
Dün akşam icra edilen konser yeni bir serinin de başlangıcı. Bu anlamda devam edecek konserlere gelenler nasıl bir iklime şahitlik edecek?
1925'ten sonra unutulmaya yüz tutmuş bu müziği vakfımızda toplu meşklerle yaşatmaya çalışıyoruz. Ama bu geleneği, konuya meraklı insanlara da takdim etmek istedik o yüzden kültür merkezleri bünyesinde bu nevi konserler vermeye başladık. İlk konserimizde Osmanlı padişahları içinde en büyük bestekar kabul edilen Sultan III.Selim'in tertib ettiği Şevkefza Makamı'nda ilahiler icra edildi. İstanbul geleneğindeki tekke musikisinin klasizmini yansıtma maksadıyla Şevkefza Makamı'nda eserler seslendirildi. Dergah musikisi irfanına dahil bir konudur; zamanına, zeminine göre ilahi söylemek geleneği vardır. Malumunuz bu günlerce Mirac Kandili kutlandı. Programın içerisinde Peygamber Efendimizin Mirac hadisesini anlatan iki tane ilahiye de yer verildi. Akabinde yine tekke musikisinde bir form olan şuul yani Arapça güfteli ilahiler seslendirildi. Programın ikinci yarısında ise vakfımızın başkanı Ahmet Özhan beyefendi dergâh musikisinden örnekler verdi. Bu konserlere gelen seyirciler hem tasavvuf musikisinin klasizmini hem irfanını hem de keyfiyetini yaşayacaklar.
TASAVVUF FOLKLORÜ DE TANITILACAK
Bu anlayışla konserlerimizi seri halinde yapmayı planlıyoruz. Belediyelerimizin kültür merkezlerinde hem İstanbul içinde ve İstanbul dışında hem de yurtdışında konserlerimizi planlıyoruz. Biz daha önce de vakfımız adına yurtiçi ve yurtdışında birçok konserler verdik. Vakfımızın kuruluş amaçlarından biri de tasavvuf folklorünü yani zikir çeşitlerini de tanıtmak. Bu vesile ile bizler Tunus'ta, Azerbaycan'da, Belçika'da, Danimarka'da devran zikir konserleri yaptık. Türkiye'de de vakfımızın konser seyirleri içerisinde sadece müzikal anlamda değil folklorik anlamda yani tekke geleneğindeki zikir çeşitlerini de sunmayı planlıyoruz. İmkân dahilinde bunları olabildiğince halkımıza ulaştırmaya çalışacağız.
300 YILLIK GELENEĞE PROFESYONEL İCRA
Halveti tarikatının son kol kurucu piri olarak kabul edilen Seyyid Muhammed Nureddin Cerrahi'nin asitanesi vakıf olarak 300 yıllık geleneği yaşatıyor. Asitanenin 18. postnişin Fahreddin Erenden'in 1925'ten sonra resmi olarak türbedar sıfatıyla çok az sayıda tasavvuf erbabıyla yaşatmaya çalıştığı Halveti/Cerrahi usul ve ritüelleri kendisinden sonra makama gelen Muzaffer Ozak tarafından yurt dışına açıldı, 1970'li yıllardan itibaren Avrupa ve ABD'nin pek çok ülkesinde festivallerde ve katedrallerde icra edildi.
Fahreddin Erenden'in manevi oğlu olarak kabul ettiği Safer Dal, geleneksel meşk usulüyle notasız olarak derviş, zakir ve hafızların ezberindeki binlerce ilahiyi teybe kaydederek tespit, kayıt ve derleme çalışması başlattı. Muzaffer Ozak'ın vefatıyla türbedarlık görevine gelerek pir postuna geçen Dal, 1980'li yıllarda Cüneyt Kosal, Doğan Dikmen gibi klasik Türk musikisi virtüözlerine, ilahileri notaya aldırdı ve böylece binlerce ilahi yok olmaktan kurtuldu.
Aynı yıllarda Üsküdar Musiki Cemiyetinde tanıştığı Ömer Tuğrul İnançer ile asitaneye gelen sanatçı Ahmet Özhan, bir yandan solist olarak şarkı söylerken, bir yandan da tekkede nota ile tespit ve meşk ile icra faaliyetlerine katıldı.
VAKIF, KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKIYOR
Özhan, 1980'li yılların sonlarında Türkiye'de konser salonlarında ilk defa tasavvuf musikisi eserlerini yorumladı. Sanatçının yurt içi ve yurt dışındaki konserleri yoğun ilgi gördü. Cumhurbaşkanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanı verilen Özhan, İnançer ile Kültür Bakanlığı bünyesinde Tarihi Türk Musikisi Topluluğunu kurarak genel sanat yönetmeni oldu.
Ahmet Özhan, İnançer'in vefatının ardından, bir yıl içinde vakfın tarihi binasında bir yandan devran, sema, semah gibi zikir usullerinin gençlere öğretilmesi ve tekkenin meşkhanesinde geleneksel icra usulünün yaşatılmasına devam ederken, bir yandan da İslam Estetiği, Füsusü'l Hikem, Mesnevi ve Divan Şerhleri gibi çok sayıda ders programı hazırladı.
Sanatçı ayrıca bestekâr neyzen Hakan Alvan'ı profesyonel düzeyde bir icra heyeti oluşturması için görevlendirdi. Sema ve zikir usulü dersleri alan gençlerle Konya'da Kültür ve Turizm Bakanlığı etkinliklerinde tasavvuf koreografisinin icra edilmesini sağlayan Özhan, 9 Şubat'ta TTMFAV İcra Heyeti'nin ilk konserinde solist olarak sahne aldı.