Taha, zorbalık çukurundan kurtuluşumuz olur mu?

Kısacık hayatına sığdırdığı sayısız zorbalık ve ötekileştirme ile mücadele eden, konuşmasından zayıflığına, giydiği gömlekten kulaklarının biçimine, burnunun şeklinden söylediği her söze, yaptığı her yemeğe kadar toplumumuzun kendini bilmezleri tarafından zorbalığa uğrayan Taha Duymaz, meydana gelen depremlerde genç yaşında hayatını kaybetti. Elbette ölüm nedeni uğradığı zorbalıklar değildi ama zorbalığa uğrayan ve uğramaya devam eden ve ''henüz yaşayan/canlı(!)'' herkesten hareketle; Taha, zorbalık çukurundan kurtuluşumuz olur mu?

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Taha Duymaz, Hatay'da kırık dökük mutfağında çektiği yemek yapma videolarıyla sosyal medyada ün salmış, bazı ünlüler ve birtakım kanaat önderlerinin de kendi hesaplarında paylaşmasıyla toplumun büyük çoğunluğunun tanıdığı bir isim haline gelen bir çocuktu. Kendi halinde, kendi vizyonuyla bir şeyler yapmaya çalışan, kendi yağında kavrulan, kimsenin tekelinde olmayan ve olmaması gereken sosyal medya ortamında "Ben de varım" demişti, hakkıydı. Ama olaylar bununla sınırlı kalmadı tabii. Kulağının şeklinden burnuna, giyip çıkardığından konuşma tarzına, fiziken zayıflığından yaptığı yemeklere hatta o yemekleri yaptığı mutfaklarına kadar değerli sosyal medya kullanıcılarını memnun edememişti. Zorbalığa uğradı, defalarca kendini ifade etmek zorunda kaldı, ağladı, yetmedi estetik yaptırdı ama söz konusu değerli kitleyi bir türlü memnun edemedi. Kısaca, kısacık hayatına onca travma ve zorbalık sığdırarak yaşanan deprem felaketinde aramızdan ayrıldı kardeşiyle birlikte. Elbette ne depremin sorumlusu ne de ölümünün sebebi uğradığı zorbalıklar ve bu zorbalığı yapan insanlar değildi. Ama herkesin ömrünün potansiyel bir tarihi ve aralığı varken, yapılan bunca şey ona mubah mıydı? Ona bu zorbalıkları yapanlar şimdi mutlu veya rahatlamış mıydı? Yapılan zorbalığın yanlışlığını anlamak için illa o kişinin ölmesi mi gerekliydi? Yoksa tam tersine "henüz yaşayan(!)" başka birine zorbalıklarına devam mı ediyordu bu kitle daha doğrusu zorba insanlar? Sorular böyleyken benim de aklımda dönen en temel soru şu oldu: "Taha, zorbalık çukurundan kurtuluşumuz olur mu?" Yeni bir toplumsal refleksle bunu yapabilir miyiz? Taha ve sayısız zorbalığa uğrayan herkes için...

İNSAN KARŞI TARAFIN KENDİNİ KÖTÜ HİSSEDECEĞİNİ BİLDİĞİ HALDE NEDEN BUNU YAPAR?

Bir insan karşı tarafın kendisini kötü hissedeceğini bildiği halde neden kötülük yapar veya zorbalığına devam eder? Bu basit sorunun basit cevabı bile her şeyi çözecekken zorbalık yapan birinin en temel motivasyonu nedir? Ben bunları tek bir kelimeyle açıklayabiliyorum, kötülükle. Peki psikoloji bilimi bunu nasıl açıklıyor? Zorbalık meselesini ve altında yatan nedenleri Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu ile konuştuk. Şalcıoğlu, "Kendisini eşit koşullardaki başkasına kabul ettiremeyen kişi için yakaladığı zayıf bir kişi zorbalık yapabileceği uygun bir kişi haline gelir. Bunu destekleyen bir olgu zorbalığa uğrayan kişilerin uygun koşullarda kendisinden daha güçsüz olana zorbalık yapmasıdır. Bu süren giden bir döngüdür." diyor. Diğer sorularıma ise şöyle cevap veriyor Şalcıoğlu:

Bireyler neden zorbalık davranışlarında bulunmayı tercih ederler? Bu bilinçli bir tercih midir? Farklı insanlara "eksiklikleri, farklılıkları ya da neyse" üzerinden zorbalık yapan insanların motivasyonu, amacı veya kaygıları nedir?

Zorbalık, elinde güç bulunan bir kişinin, örneğin bir grup liderinin, seçtiği daha zayıf bir bireye sistematik olarak saldırganlık göstermesi, ona fiziksel ya da duygusal olarak zarar vermesi olarak tanımlanır. Zorbalığın temelde evrimsel bir açıklaması var. Sosyal gruplar hiyerarşik olarak yapılanır. Hiyerarşik sıralamada üstte bulunan bireyler daha fazla kaynaklara erişebilirler, hayatta kalma olasılıkları daha yüksektir. Bu yüzden birey zorbalık yaparak çevresine güç gösterisi yapar ve bu şekilde eline gücü geçirmeye ya da elindeki gücü korumaya çalışır. Günümüzde sosyal hiyerarşiler evde, okulda, iş yerinde, sokakta, her yerde oluştuğu için her yerde saldırganlık üzerinden bu güç gösterisine rastlamak mümkün. Zorbalık yapan insanların bu davranışı göstermek için farklı sebepleri, açıklamaları ve bahaneleri olabilir. Temelde bu davranışları sürdüren şey zorbalıkları sayesinde istediklerini elde edebilmeleridir. Zorbalıkla çevreden daha fazla dikkat, ilgi, onay, saygı, beğeni aldıklarında; insanlar kendilerine itaat ettiklerinde, peşinden gittiklerinde; insanlardan istedikleri somut şeyleri (örn. para, eşya vb.) ele geçirdiklerinde kişi zorbalığı sürdürür. Yani, aslında zorbalık yapan kişinin bu davranışını zorbalığa uğrayan kişi ve bunu gözlemleyen sosyal çevresi ona istediğini vererek sürdürür. Elbette saldırganlığın kişide yarattığı doyum, haz gibi süreçlerin olduğunu da söylemek mümkün.

EMPATİ ZAYIFLIĞININ BİR SONUCUDUR

Kişinin karşısındakine zorbalık göstermesinin önünde bir engel empati yetisi olabilir. Empati karşındakinin bakış açısından deneyimini anlamayı gerektirir. Bu yeti insanın çevresiyle ilişkileriyle gelişen bir yetidir. Yani, kişinin çevreyle olan etkileşimleriyle gelişir. Zorbalık davranışını daha sık, ısrarcı bir şekilde, orantısız güçle gösteren kişilerde empati yetisinin zayıf olduğu düşünülebilir. Zorbalık davranışları kişinin kendisini karşısındakini yerine koyma yetisini de ketler hale gelir. Zorbalık davranışları süreklilik arz ederse bu yetişkinlikte de mutlaka bir soruna dönüşüyor.

BU HAKKI KİŞİYE VEREN DE ÇEVRESİ

Bir insan neden karşı tarafın kötü hissedeceğini bildiği halde karşı tarafa zorbalık yapar? Bu noktayı psikoloji bilimi nasıl yorumluyor? Zorbalık hastalık mıdır?

Zorbalık bir hastalık değildir. Araştırmalar zorbalık yapan kişilerin özel bir kişilik örüntüsüne sahip olmadığını gösteriyor. Bu da demek oluyor ki uygun koşullarda herkes zorbalık yapabilir. Zorbalık bir sosyal bağlamda yer, pozisyon sağlayabilmek için sergilenen öğrenilmiş bir davranıştır. Bunu destekleyen meşhur iki çalışma Stanford Hapishane Deneyi ve Milgram Deneyi'dir. Bu deneyler uygun koşullarda kendisine güç ve otorite verilen kişinin karşısındaki kişiye her türlü zorbalığı yapabileceğini gösteriyor. Bu gücü kişiye veren de çevresi. Günümüzde bu çevreye sosyal medya da dahil. Sosyal medyada izlenme, takipçi, beğeni sayısı gibi uyaranlar zorbalık barındıran içeriklerin pekiştirilmesi ve yaygınlaşmasıyla sonuçlanıyor. Kısaca zorbalık herkesin içinde ve farkında olmadan herkes bunu sürdüren bir rol oynayabilir. Biliyoruz ki çocuklar ilkokul çağlarından itibaren zorbalığa uğruyor. Araştırmalar 3 çocuktan 1 tanesinin akran zorbalığına uğradığını gösteriyor. Bu oldukça yüksek bir sayı. Böyle bir şiddet olgusunu bir kişilik yapısına ya da bir psikopatolojiye atfetmek bence sosyal gerçekleri görmezden gelmek oluyor.

BOYUN EĞEREK ZORBALIĞI DİNDİREMEZSİNİZ

Sizce zorbalığa uğrayan insanlar o an neler yapmalı?

Zorbalığa uğrayan çocuğun ve yetişkinin, deneyimlemesi muhtemel olan bazı duygular var; utanç, kaygı, üzüntü, korku ve öfke gibi. Bu duyguların da kişiyi yönelttiği davranışlara baktığımızda içe çekilme, sosyal aktivitelere katılmama, fikrini söylemekten çekinme gibi örnekleri var. Böyle durumlarda, zorbalığa uğrayan kişinin davranış değişikliği gözlemlenerek ona kendini açması için uygun ortamı yaratmak gerekir. Söz konusu zorbalığa uğrayan bir çocuksa, çocuğun yaşadığı olayları ve bunların yarattığı duyguları ifade etmesini kolaylaştıracak ortamlar yaratmak gerekir. Burada aile koruyucu bir rol üslenerek çocuğun fiziksel ve duygusal bütünlüğünü muhafaza edecek adımları atmalıdır. Daha ilerleyen yaşlarda zorbalığa uğrayan kişi bunun durması için ses çıkarmadığında bu davranışları beslediğini görmelidir. Yani, boyun eğerek zorbalığı dindiremezsiniz, baş kaldırdığınızda karşınızdaki geri adım atar, çünkü artık istediğini elde edemez. O yüzden şiddet içeren her ortamda bireyin psikolojik olarak güçlendirilmesi ve kontrol algısının arttırılması şiddetle mücadelede çok önemli.

Türkiye'de zorbalık konusuna sizce nasıl bakılıyor? Zorbalık sanki bizde çok geç adlandırıldı, yanılıyor muyum?

Zorbalık, tüm toplumlarda yaygın bir davranış ve aslında her zaman da yaygındı. Önceleri daha normalleştirilen bu olgunun insan üzerindeki etkisi bu yüzyılda daha fazla dikkate alındı. Bilimsel literatüre dönüp baktığınızda, tüm dünyada akran zorbalığıyla ilintili çalışmalar 2000'li yıllardan itibaren artmış durumda. Bu konu herkes için yeni, sadece Türkiye için değil.

HERKES GÜCÜNÜ GEÇİREBİLDİĞİNE ZORBALIK YAPAR

Akran zorbalığı yanı sıra bir de yaş gruplarının iç içe girdiği zorbalıklar söz konusu. Özellikle sosyal medyada. Yani 40 yaşındaki bir birey de 15 yaşındaki bir insana zorbalık yapabiliyor. Bu durumu nasıl açıklarsınız?

Herkes gücünü geçirebildiğine zorbalık yapar. 40 yaşındaki 15 yaşındakine, patron çalışan, erkek kadına, toplumda güçlü grup azınlığa... Bizim zorbalık adını verdiğimiz olgu güç dengesizliği olan her bağlamda kolaylıkla ortaya çıkar. Kendisini eşit koşullardaki başkasına kabul ettiremeyen kişi için yakaladığı zayıf bir kişi zorbalık yapabileceği uygun bir kişi haline gelir. Bunu destekleyen bir olgu zorbalığa uğrayan kişilerin uygun koşullarda kendisinden daha güçsüz olana zorbalık yapmasıdır. Bu süren giden bir döngüdür.

ZORBALIKLA BERABER KİŞİDE BİRÇOK PSİKOLOJİK SORUN GELİŞEBİLİR

Elbette bu uğradığı zorbalık türüne ve içeriğine göre değişkenlik gösterir ama zorbalığa uğrayan bir insanın hissiyatı, düşünceleri ne olur, nasıl özetlersiniz?

Zorbalık, travmatik bir deneyim olabilir ve kişide travmatik stres sorunlarıyla birlikte depresyon, kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları gibi çok çeşitli psikolojik sorunlar gelişebilir. Bununla birlikte zorbalığa uğrayan çocuk ve yetişkin sıklıkla ve yoğun bir şekilde utanç, kaygı, üzüntü, korku, öfke gibi duygular deneyimler. Bu duyguları düzenlemekte zorlanan kişiler işlevsel olmayan davranışlar geliştirerek daha fazla sorun yaşayabilirler ve hayatlarını sekteye uğratırlar.