GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Şehirli dindar kadınların kimlik mücadelesinde öncü isimlerden biri Şule Yüksel Şenler. Onun yazdığı yazılar, konferansları ve Huzur Sokağı adıyla idealize ettiği değerler bütününe bugün her zamankinden çok ihtiyaç duyuyoruz. Üstelik dijital çağda daha da hızlanan savrulmalara maruz kalmamak için korunaklı alanlarla, kimliğimizi ihya ve inşa edecek zeminlere ihtiyaç var. 2019 yılında ebedi aleme yolcu ettiğimiz Şule Yüksel Şenler'in düşünce mirasını yarınlara taşımak amacıyla kurulan Şule Yüksel Şenler Vakfı (ŞYŞV) tam da bu düşünceye hizmet etmek üzere kuruldu. Şenler'in vefat yıldönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda bir anma programı düzenleyen vakıf, bundan sonraki süreçte hem fiziki olarak hem de sosyal medya mecralarında daha yoğun bir gündemle faaliyet gösterecek.
Eyüpsultan'daki vakıf merkezinin açılışı yakın zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilecek. Açılış öncesi vakıf başkanı Leyla Şahin Usta ile Şule Yüksel Şenler'i ve bu merkezin kuruluş hikâyesini konuştuk.
Bize biraz vakfın kuruluş hikâyesinden söz eder misiniz?
Vakfımız Şule Yüksel Şenler ismine ithafen resmi olarak 2020 Şubat ayında kuruldu. İki yıldır vakfın yapılanmasını ve yapacağı faaliyetlerle ilgili çalışmaları yürüttük. Şule Yüksel'in Türkiye'de başlattığı hareketin, yazdığı kitapların, romanların, köşe yazılarının dergilerde paylaştığı görüşlerinin, fikirlerinin hatta çizim ve tasarımlarının da günümüze aktarılması, onun öncülüğünü yaptığı akımın büyük bir dönüşüm ve değişimin başlangıç noktası olduğunu anlatmak üzere kurulduk. Şule Yüksel Şenler'in vefatıyla böyle bir vakfın kurulmasına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde karar verildi.
Şule Yüksel neden bu kadar önemli bir sembol?
Egoizmin ön plana çıktığı, kişinin sadece kendini düşündüğü, geri kalan hiçbir şeyin önemli olmadığı bilincinin yerleştiği bir dünyadayız. Şule abla bunun tam tersini yapmaya çalışmış.
Kendi hayatındaki değişimi toplumsal bir değişim haline getirme çabası içinde olmuş. Bu rol modelleri artırmamız ve anlatmamız gerekiyor. Şule Yüksel Şenler 'Kendimde bir değişim yaşadım ve bunu kendimle bitiriyorum' dememiş tersine 'Toplumun da böyle bir dönüşüme ihtiyacı var' diyerek Türkiye'yi adım adım dolaşmış. Konferanslar vermiş, insanların hayatlarına dokunmuş. Özellikle şehirli, modern tesettürlü kadın kimliğinin oluşması ve toplumsal hayatta varlığını gösterebilmesi için temeller atmış. Bu uğurda ciddi çalışmalar yapmış, zorluklar yaşamış, bedeller ödemiş. Fiziki şartların iyi olmadığı, darbe dönemlerinden, Türkiye'nin 60'lı yıllarından bahsediyoruz. Buna rağmen yılmamış, susmamış, vazgeçmemiş, korkmamış, doğru ve hak bildiğini savunmuş. Dönemin çoğu erkeğinin yapmadığı, yapamadığı mücadeleyi bir kadın olarak yanında kimse var mı, yok diye bakmadan vermiş. Cesur ve lider bir kadın portresi oluşturmuş.
Günümüz gençlerine ne söylüyor sizce?
Bir roman yazmış Huzur Sokağı diye. Okurları mektup yazarak 'Şule abla bu sokak nerede, bu mahalle nerede biz orada yaşamak istiyoruz' demişler. Toplumsal hayatta insanların ben değil biz olarak yaşayabilmelerinin mümkün olduğunu, iyiliğin, doğruluğun, aile olmanın, merhametin, muhabbetin değerini anlatan bir roman. O yüzden çok okunmuş ve o hayat özlenmiş. İnsanlar, kendi mahallelerinin de o şekle dönüşmesini istemişler. Şimdi de aynı şeyi arıyoruz aslında. Büyük binalar, büyük evler içinde yalnızlaşıyoruz. İnsanlar kendi hayatlarına da dokunabilecek o samimiyeti, o mahalle kültürünü arıyorlar. Şule abla bunu yapmaya çalışmış aslında. Onun için söylemleri, yaptıkları, kimliği ve kişiliği bu kadar önemli ve kıymetli. Bugün de Şule Yüksel'in bayrağını taşıyacak çok aktif, genç hanımlar ve beyler var. Vakıfta bu insanların kendilerini keşfetmelerini, toplum ve insanlık için iyi şeyler yapmak üzere motive olmalarını sağlamak istiyoruz.
Aktivist, insan hakları savunucusu denilince nasıl ki Malcolm X akla geliyorsa Şule Yüksel Şenler de dünyada tanınması gereken bir isim. Onun tüm dünyaya mâl olması için de çalışmalar yürütmeyi amaçlıyoruz. Daha çok kültür, sanat, edebiyat, gazetecilik yönüyle güçlü bir vakıf olmak istiyoruz. Vakfımızın en önemli özelliklerinden biri de araştırma merkezi olabilecek bir kütüphane kurduk. Özellikle yüksek lisans ve doktora eğitimi yapan öğrencilerimizin istifade edebileceği kaynaklardan oluşuyor. Buraların gençlerle, kadın ve erkeklerle dolu olduğunu, hep birlikte iyi eserlerin ortaya çıktığını ve topluma örnek insanların kendilerini keşfettiği bir mekân olmasını arzu ediyoruz.
Öyleyse burası bir kadın vakfı olmayacak...
Kesinlikle böyle bir hedefimiz veya misyonumuz yok. Tek başına kadının yetiştirilmesi, geliştirilmesi değil, erkeğin de aynı şekilde kendini yetiştirmesi, kimliğini bulması ve bu kimliğiyle varlığını ortaya koyarak aile yapısının güçlendirilmesine ihtiyaç var. Tek taraflı bir şey yapıldığında istediğimiz etkiyi oluşturamayız. İstediğimiz etkinin toplumsal boyutta oluşması için kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla herkesin yeniden kimliğine dönüp bakması lâzım. Temellerimiz, köklerimiz nereden geliyor hatırlamamız gerekiyor. Bunun için de çeşitli atölyeler kuruyoruz. Fatma Bayram, Dursun Ali Tökel gibi değerli hocalarımızın söyleşileri ve yanı sıra alanında değerli isimlerle drama, yazarlık, senaristlik, moda tasarım ve kişisel gelişimle ilgili atölyeler yapılacak. Sosyal medya okur yazarlığı da gündemimizde olacak. Bunlar çok söylenen şeyler ama bizim kimliğimizle bunları yapmamız gerekiyor.
Şule Yüksel'in fitilini ateşlediği davayı omuzlayanlardan biri de sizsiniz. Onun söylemleri sizi nasıl etkiledi?
Benim yaşadığımı bu ülkede milyonlarca kadın yaşadı. Öncü bir isim değilim. 28 Şubat dönemini kadınıyla, erkeğiyle herkes yaşadı. İnançlı kesim olarak bir mücadelenin ve direnişin nasıl yapılabileceğini, yaşayarak öğrendik. Bu mücadelenin ve direnişin nasıl yapılabileceğini ben de ilk olarak Şule ablanın kitaplarına, yazdıklarına, yaşadıklarına, bakarak öğrendim. Karşısına çıkan engellere rağmen yoluna nasıl devam edebildi, bunu nasıl başardı diye baktığınızda demek ki yapılabiliyormuş diyerek o cesareti aldık. Daha imam hatip lisesi çağlarımdayken onun adını ilk annemden duymuştum. Annem Şule ablanın Konya'ya bir konferansa geldiğini söylemişti. Başörtüsünün nasıl daha düzgün takılması gerektiğini anlatmış. Annem onu dinlemeye gelenlerin salondan nasıl etkilenerek çıktıklarını aktardığında güçlü bir hitabeti ve ikna yeteneğinin olduğunu anladım. Bunun da samimiyetten geldiğini düşünüyorum. Kendisi inanmış ve inandığını da paylaşmak için ciddi bir çaba sarf etmiş. Sonra yaşadığımız sıkıntıların bu değişimlerin, dönüşümlerin bu kadar üst üste gelmesi, örtüşmesi de ilginç bir tevafuk. Rol model olarak önümüzde Şule Yüksel gibi isimlerin olması her dönemde bizi güçlü kılacak şeylerden bir tanesi. Belki böyle bir model olmasaydı 'biz bir şey yapamayız, değiştiremeyiz' deyip herkes çekilip gidecekti. Ama Şule ablanın 80 döneminde aynı sorunları yaşaması, o dönemde verilen mücadele örneklerini; Şule abla ne dediyse, ne anlatmaya çalıştıysa biz de iliklerimize kadar hissettik. Sadece bir varoluş mücadelesi değil, kimliğimizle var olmak, önemli olan bu! O açıdan ortaokuldan itibaren hayatımıza dokundu, bize o mücadele aşkı ve azmini verdi. Hocalarımızdan biliyoruz. Onlar da anlattılar bize Şule ablanın neler yaptığını. Bu toplumun değişim ve dönüşümünde ne kadar etkili olduğunu ta imam hatipte başlamıştık görmeye. Hayatının son dönemlerinde de daha çok bir araya gelme, sohbetlerinden istifa etme şansım oldu. Sonrasında da böyle bir vakfın kurucusu olarak görev almak nasip oldu.
Sizi en etkileyen sözü ne oldu Şule Yüksel'in?
Başını örtmeye başladığında sokaktaki başörtülü kadınların parmakla sayılacak kadar az sayıda olduğunu hatırlatıp "Gün gelecek sayılarınız artacak, sizler benim yaşayan hayallerimsiniz" demişti. Bu cümle benim için çok kıymetli. Çünkü bunu bitirmek istediler bu ülkede. Sokakta şehirli, kültürlü, inançlı, özgüvenli kadın modelini görmek istemiyorlardı. Şule Yüksel, hayallerinin gerçek olduğunu gördü. "Sizler benim hayallerimdiniz, gerçek oldunuz" cümlesi benim için çok kıymetli. Bu hayaller gerçek oldu. Şule Yüksek Vakfı o hayalleri canlı tutmak ve daha da nitelikli kimlikli kadın ve erkeklerimizin yetişmesi hedefiyle yola çıktı.