Sporda öncü kızlar yola çıktı

Her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde kadın hakları için büyük konuşmalar yapılır, sosyal sorumluluk filmleri çekilir, demeçler verilir, mesajlar yazılır. Bu gün gelip geçtikten sonra ise her şey yine eskisine döner. İşte, bu günün şaşaasına kapılmayıp ortaya koydukları işlerle 'ben varım' diyen bir grup kadın, ''Sporda Cinsiyet Eşitliği İçin Öncü Kızlar'' projesini geliştirdi. Hepsi de tekvandocu, milli okçu, antrenör, hakem olarak profesyonel spor yaşamında yer alıyor ve hemcinslerini de bu alana davet ediyorlar.

EMİNE DOLMACI / cumartesiv@aksam.com.tr

Türkiye'de lisanslı kadın sporcu sayısı 1.5 milyon iken lisanslı erkek sporcu sayısı 3 milyonu aştı. Bu sayı, cinsiyet ayrımcılığını açıkça ortaya koyuyor ama konu sadece rakamlardan ibaret değil. Kadınlar çeşitli spor dallarında yer almak ve profesyonel olarak o sporu yapmak istediklerinde türlü önyargılar ve toplumsal baskılarla karşı karşıya geliyorlar.

DİNİ GEREKÇELER SPORA ENGEL OLMASIN

Tekvando İstanbul Hakem Kurulu Başkanı ve milli hakem Yaprak Avcı, kadınların bu alanda yaşadıkları zorlukları aşmalarına bir nebze de destek olmak amacıyla bir grup arkadaşıyla birlikte Sporda Cinsiyet Eşitliği İçin Öncü Kızlar projesini hayata geçirdi. Başarılı kadın sporcular, aileleri, bu alanda çalışma yapanlarla bir araya gelip hikâyelerinin yer aldığı bir video hazırladı. Ayrıca bu isimlerle röportajların yer aldığı bir kitap da yayına hazırlandı. Projenin çıkış noktasını özellikle dini gerekçelerle spor yapmalarına izin verilmeyen kızların spor yapma haklarının olduğunu tüm dünyaya anlatmak oluşturuyor. Çünkü ulusal ve uluslararası platformlarda bir çok sporcumuz var. Yarışmalarda Türkiye'yi temsil ediyor ve güzel derecelerle ülkemize dönüyorlar. Ancak muhafazakar ailelerin büyük bir kısmı dini gerekçelerle kızlarının spor yapma imkânlarını ellerinden alıyor.

PES ETMEDİĞİNİZDE ÖRNEK OLACAKSINIZ

Çalışmada kendi hayatından kesitler de anlatan 44 yaşındaki milli hakem Yaprak Avcı, "Buradan kızlarımıza sesleniyorum. Bu videoyu baştan sona izleyip ailelerinizi nasıl ikna edeceğinizi öğrenin" diyor. Kızlara yapabileceklerini şöyle sıralıyor: Mahalle baskılarına asla boyun eğmeyin. Siz, aynı spor branşını yapmak isteyen akranlarınızı da ikna edin birlikte hayaller kurun, birlikte çalışın. Başarınız arttıkça ailenizin de size destek olduğunu göreceksiniz. İster çarşaf giyin ok atın, ister haşema giyip yüzün, ister tesettür eşofmanla voleybol oynayın ama sporun bir dalında mutlaka olun. Hiç kimse sizi giyiminizden dolayı yargılama hakkına sahip değil. İnancınız neyi emrediyorsa onu yaşayarak spor yapabilirsiniz. Başarınızı ve azminizi eleştirenler olacaktır, ön yargılar asla bitmeyecektir. Pes etmediğinizde topluma örnek olacaksınız."

HEM İLAHİYAT DOKTORU HEM TEKVANDOCU

Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı desteğiyle gerçekleşen Sporda Cinsiyet Eşitliği İçin Öncü Kızlar projesinde yer alan isimlerden biri Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Doktora öğrencisi Rahime Eymen Bakır. Milli tekvandocu ve hakem olan Bakır, yüksek lisans tezini, "Sporcularda dindarlık, alçak gönüllülük ve yaşam doyumu ilişkisi" üzerine hazırladı. Spora ilahiyat fakültesinde okulun tekvando antrenörü Ayşe Coşkun'un dersleri ile başlayan Rahime Eymen Bakır, "Tekvandonun do sporu olmasından kaynaklanan bir felsefesi var. Erdemli insan yetiştirme ülküsü; sporcunun rakipten ziyade içindeki kötülük ile mücadelesi üzerine hayat bulur. Bu yönden tasavvufun temel öğretileri ile paralel olduğunu düşünüyorum" diyor. Spora başladıktan sonra bazı sıkıntılar yaşadığını ancak dindar bir kadın olarak önceliklerinin farkında olduğunu; müsabakalar sırasında namazını kılıp, orucunu tuttuğunu, dini hassasiyetlere riayet etmeye çalıştığını söylüyor.

BESLENDİĞİMİZ SAĞLAM KAYNAK DİN

Tezinde, sporcularda dindarlık, alçak gönüllülük ve yaşam doyumu ilişkisini doğu sporları üzerinde inceleyen Bakır, "Danışman hocam Prof. Dr. Ali Ayten ile birlikte dindarlığın değerler ve bireyin hayatına katkısını göz önünde bulundurarak alçakgönüllülük ve yaşam doyumu ile pozitif bir ilişki içinde olmasını öngörerek araştırmaya başladık" ifadelerini kullanıyor. Araştırma sonunda elde ettiği bulgulara göre, yüksek dindarlık düzeyine sahip olan bireylerin hem daha alçakgönüllü kişiler olduğunu hem de yaşananlardan daha fazla memnun olduklarını aktarıyor. "Bu bulgu dinin, sporun centilmenlik anlayışını hayatlarına nakşetme konusunda sporcuların beslendikleri sağlam bir kaynak olduğunu bize gösterdi" diyor.

TEVEKKÜL, İŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRIYOR

Dindarlığın bir sporcuyu nasıl etkilediğini de kendi hayatından verdiği bir örnekle anlatıyor Rahime Eymen Bakır: Müsabaka stresinin en önemli sebeplerinden biri sonuca dair belirsizliğin sporcuya getirdiği kaygıdır. Dinin katkılarından biri olarak tevekkül inancı ise sporcuya müsabaka anına kadar yapması gereken antrenmanı yaptığını, beslenmesine, uykusuna dikkat ettiğini ve artık Yaratıcısına inanıp, güvenmesini ve sonucunun kendisi için hayırlı olacağına inanmasını sağlayarak belirsizlikten gelen kaygıyı içsel bir huzur, rahatlama ile egale etmesine yardımcı olur. Bunun gibi sporun birçok aşamasında dinin katkısına dair örnek bulunabilir.

EN GÜZEL ÖRNEK HZ. AYŞE

Akademik olarak spor psikolojisi ve din psikolojisi alanını buluşturan disiplinler arası çalışmalar yapmayı hedefleyen Rahime Eymen Bakır, bu süreçte dindar kadın figürünün spor sahasında da var olabileceğine canlı örnek olmak amacını taşıyor. Sporun kadın-erkek herkes için artık bir tercih değil zorunluluk olduğunu belirten Bakır, ancak "İslam'a aykırıdır" düşüncesi ile spor hayatından çekilen birçok kadın olduğunu söylüyor. Bunun böyle olmadığını da şu sözlerle anlatıyor: İslam sporu teşvik eden bir dindir. Kur'an-ı Kerim'de çeşitli surelerde sporu teşvik edici ayetler yer alıyor. Peygamber Efendimizin güreş, atıcılık, yüzme, binicilik yaptığını ve bunu sahabeye de tavsiye ettiğini biliyoruz. Ayrıca Hz. Ayşe ile yaptığı koşu yarışlarını örnek verebiliriz. Hz. Ayşe müminlerin annesi olarak bizler için çok önemli bir figür. Bu İslam'ın kadının spor yapmasına bakış açısını da ortaya koymaktadır.

ABİMİN SÖZÜ EMİR OLDU

Nafia Kılıç/Tekvando Milli Takımı Antrenörü: İstanbul'da seçmeler vardı, kazanmıştım. Hocalarımız geldi, "Mersin'e gideceğiz" dediler. Aile toplandı, "Kız kısmı tek başına Türkiye şampiyonasına gider mi?" diye bir hengame oluştu. Ben de abimi aradım. "İstanbul şampiyonu oldum, Türkiye şampiyonasına yollamıyorlar" dedim. Eğer Türkiye şampiyonasına katılabilirsem milli takıma girip dünyaya açılma şansını elde edecektim ama gidemezsem hiçbir şansım olmayacaktı. Abim "Kardeşime kimse engel olamaz, istediği her maça gidecek" deyince sözü emir oldu. Böylece spor hayatım devam etti.

KIZIM İÇİN İŞİMİ BIRAKTIM

Özgür İyin/Tekvando Avrupa Şampiyonu Meryem İyin'in babası: Meryem'le ilgilenebilmek için işimden vazgeçtim. Başarı entelektüel bir diyalog, birikim değil, sizin bir şeyi ne kadar çok bilmenizle ilgili değil, disiplin ve eylemdir. Meryem'in 2006 yılındaki boyunu ve kilosunu sorsanız, ben size söylerim. Mühendis olduğum için ölçtüm, değerlendirdim ve gelişimini gördüm. Bakım, beslenme, zıplaması, her şey ölçülü. Benim hayalim onun milli formayı giymesiydi, giydiği gün "Meryem, benim hayalim tamam" dedim. "Benim daha bitmedi" diye cevap verdi. O kendi hayalini yaşamaya başlıyor, bir olimpiyat hayali var. Bir gün evde yoktu, yatağına uzandım: Unutma bizim bir hayalimiz var diye yazmış tavanına, her sabah onunla kalkıyor.

GÜN BOYU ANTRENMAN YAPTIK

Eylül Sezgin/Tekvando Türkiye İkincisi: Spor benim için bir hayat felsefesidir. Nasıl insanlar yemek yiyor su içiyorsa spor yapmak da benim için öyle bir şey. Tekvando branşında 12 İstanbul şampiyonluğu, 5 Türkiye şampiyonluğum var. 4 uluslararası derece, 1 de Avrupa ikinciliği kazandım. Arkadaşlarım dışarda gezerken eğlenirken ben antrenmandaydım. Çünkü hedefim dünya şampiyonluğuydu ve bunun için de çok çalışmak gerekiyordu. Pandemi sürecinde günde 2-3 saat, daha önce 5-6 saat veya bütün günümüzü antrenmanda geçirdik. Bunun için çalıştık hep.

İNANILMAZ BİR YETENEK VAR

Mutlucan Zavotçu-BJK Kadın Futbol Takımı kurucusu ve eski antrenörü: Futboldan baktığınızda kadınlarla erkeklerin şartları aynı değil, aynı şart sunulmuyor. Bakış açısında da sorun var, Avrupa'da ve dünyada kadınlarla erkek sporcu sayıları birbirine yaklaşmışken biz, "Kadın futbol mu oynar?", "Kadın spor mu yapar?" zihniyetiyle uğraşmak durumundayız. Buna karşılık da inanılmaz bir yetenek potansiyeli var. Kızlarımız her branşta yer alıyor ve dünyayla yarışıyorlar.