Sözle direnen bir öğretmen: Ayla Ağabegüm

Eğitimci kimliğini okulla sınırlamayan, öğrencilerini aynı zamanda bir anne gibi sarıp sarmalayan, onların kimlik kazanması için muhit kuran ve kültür, sanat muhitleri ile tanıştıran Ayla Ağabegüm, 'öğretmen' kimdir sorusuna hayatı ile en güçlü cevabı veren isimlerin başında geliyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

İstanbul en iyi edebiyat öğretmeni Ayla Ağabegüm'ün Sözle Direnmek kitabı Çınaraltı Yayınları tarafından tekrar basıldı. Türk Edebiyatı dergisinde Öğretmenin Günlüğü adıyla okurla buluşan yazılarından oluşan kitap, içerdiği konular itibariyle yıllardır pek çok eğitimciye ve okura rehberlik ediyor. Yayınevi bu anlamlı çalışma ile birlikte İsmail Zorba ve Yasemin Kuloğlu'nun Ağabegüm'le yaptığı nehir söyleşiyi de Sözün Eri adıyla kitaplaştırdı.

Kültür, sanat ve düşünce hayatımızdaki rehber isimlerden olan Ayla Ağabegüm için bu iki değerli kitap vesilesi ile İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Öğretmen Akademisi tarafından bir program düzenlendi. Funda Özsoy'un moderatörlüğünde gerçekleşen programda Ağabegüm'ün öğrencilerinden Sibel Eraslan ve İsmail Zorba onun eğitimci ve kültür insanı kimliğinden söz etti.

"Türk Edebiyatı dergisini elime alır almaz okuduğum yazılardan ilki Öğretmenin Günlüğü idi. Ben de öğretmen olmak üzere yola çıktığım için bana hitap ediyordu." diyen Funda Özsoy E. "Öğretmenin Günlüğü sayfasındaki yazılar beni öncelikle öğretmen olmaya değil iyi insan olmaya hazırlıyormuş. Onları okuduğum dönemde 18-19 yaşımdayım. O yazılar beni iyi insan olmaya hazırlamış. Öğretmenin Günlüğü'ndeki yazıların hâlâ bana kılavuzluk yaptığını hissediyorum." şeklinde konuştu.

ŞİİRLE BÜYÜDÜK ONUN YANINDA

Öğretmeni için "Ayla Ağabegüm için İstanbul'un en iyi ve en sevilen edebiyat öğretmeni derler her yerde." cümlesi ile söze başlayan Sibel Eraslan, Ağabegüm'ün eğitimci kimliğinin ne kadar kuşatıcı olduğuna ve hayatın her alanını nasıl kapsadığına dikkat çekti.

Eraslan, konuşmasına şöyle devam etti: "Yazar ve yayıncı olarak sürdürdüğü hayatına bakıp Ayla Ağabegüm için bir köşe yazarı diyebiliriz. Yazı işleri müdürlüğü yaptı. Gazetecilik ve dergicilik zamanlarını gözden geçirince de onu Ayla Ağabegüm'ün matbuatın, yayıncılığın emekçilerinden biri olarak zikredebiliriz. Ama her şeyden önce bence İstanbul hanımefendisidir. Onu şiir ve tiyatro düşkünlüğü ile hatırlıyorum. Biri bir hata yaptıysa ona şiir kitabı okuma cezası verirdi. Ben de Yahya Kemal'le ilgili bir ceza almıştım derse atkıyla girdiğim için. Şiirle büyüdük onun yanında. Çok zariftir. Aynı zamanda disiplinli bir hocaydı, her zaman üstümüzün başımızın nizama intizama uygun olmasını isterdi."

Ağabegüm'ün merhametli ve öğrencisine sahip çıkan bir eğitimci olduğuna da vurgu yapan Eraslan, "Biz Türkiye'nin dört bir yanından öğrencileri olan yatılı bir okulda okuduk. Hocamız okulun yatılı kısmında idarecilik yaptı. Ben gündüzlü öğrencisiydim ama yatılıların Ayla hanıma olan aşırı tutkunluğunu da hep izlerdim. Fark ettirmeden zayıf gördüğü arkadaşlarımıza, kahvaltı etmediğinden şüphelendiği çocukların cebine harçlık koyar, öğrencisine kitap hediye etmek istediyse farklı bahanelerle kampanyalar düzenleyip o kitabı hediye ederdi. Hocamı her zaman ince, uzun, annesine zarafetle hizmet ederken ve öğrencileri de ona sarıldığı zaman onlara aynı zamanda anne olabilen çift taraflı bir ayna gibi görüyorum. Hem anne hem kız evlat olmanın gerektirdiği bütün incelikleri, zarafeti içinde taşırdı." diye konuştu.

MUHİT KURUCU BİR HOCA

Ağabegüm'ün en önemli vasıflarından biri de muhit kurucu özelliği, gençleri sanat ve kültür muhitleri ile buluşturan kimliği. Sibel Eraslan da lise yıllarından bu yana Ağabegüm ve Türk Edebiyatı Vakfı vesilesiyle dönemin pek çok mütefekkir ve yazarı ile tanışma fırsatı bulmuş. "Bizim lise ve üniversite dönemlerimizde çok sayıda muhit yoktu. Kubbealtı Cemiyeti, Aydınlar Ocağı ve Türk Edebiyatı Vakfı vardı. Hocamız aracılığıyla ikinci bir lise ve üniversiteyi okuduk o ortamda. Bizi Ahmet Kabaklı hocamız aracılığıyla çok büyük bir düşünce, zevk, sanat ve kültür camiasının içine seyirci ve dinleyici olarak öğrenci, talebe olarak yerleştirdi hocamız. Üstad Cemil Meriç'i, Erol Güngör'ü orada tanıdık." diye anlattı o günleri Eraslan. "Bugün belki çok çevre var ama muhitler maalesef bizim gençliğimizdeki kadar sahici, sıcak muhitler yok. Çünkü sosyal medyanın getirdiği etkilerle canlı ve birebir ilişkiler yok oldu, daha mesafeli hale geldi." tespitinde bulunan Eraslan, kimlik oluşturma bakımından muhit ve çevre ayırımına da dikkat çekti.

Ayla Ağabegüm için "Mehmet Akif şiirlerinden çıkıp gelmiş birisiydi sanki." diyen Eraslan, onun dil ve söz söylemek konusundaki hassasiyetini de şöyle özetledi: "Dil konusunda hocamın mefkûresi yaşayan Türkçe idi her zaman. Yaşayan Türkçe'yi hep savundu. Sözle Direnmek kitabında dediği gibi Asıl davamız sözü güzel söylemek. Kuran-ı Kerim'de de Müslümanın sözü güzel söz olarak tabir edilir. Güzel sözü kökü toprağın derinlerinde, dalları ucunda meyveler olan bereketli ağaçlara benzetir Kur'an-ı Kerim ayetleri. Hocam bize bu meyveli ağacın altında ülkemize sahip çıkmak ülkemiz için çalışmak topluma faydalı olmak ilkelerini öğretti. O güzel ağacın altında arkadaşlığın, dostluğun ne demek olduğunu öğrendik."

BİR İYİLİK LOKOMOTİFİ GÜLCAN TEZCAN

Herkes bu kadar şanslı olmaz. Eğitim hayatı boyunca pek çok 'öğretmen'i olur ama hayatına değen tek bir kişiyle karşılaşamaz bazen. Şükür ki öğretmenliği müfredatı öğrenciye aktarmaktan ibaret sayanların yanında bu mesleğin okul ve dört duvarla sınırlı olmadığı ve bütün hayatı kuşattığı şuuruyla hareket eden de binlerce öğretmenimiz var.

Öğrenim hayatım boyunca üzerimde emeği olan çok kıymetli öğretmenlerim oldu; beni okumaya, yazmaya teşvik eden, yeri geldiğinde elime kitaplar tutuşturan. Ama bir öğretmenim var ki hayatımın dönüm noktası olan bir zamanda çıktı karşıma.

Okul sıralarında öğrencisi olmadım onun, hayat mektebinde yazıldım sınıfına. Bir kadın derneğine gidip gelirken tanıdım Ayla hocamı. Ömrünü insanlara iyilik, güzellik, doğruluk nâmına ne öğretebilirim derdiyle geçiren bir eğitim neferi Ağabegüm.

Henüz dünyaya dair pek az şey bildiğim 17 yaşımda hocamın okuma grubuna katılırken duyduğum heyecan bugün gibi hatırımda. Tavsiye ettiği kitapları su içer gibi okur, bir araya geldiğimizde Ayla hocamızın rehberliğinde okuduklarımız üzerine konuşur, düşünür ve tartışırdık. Onun sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak katıldığı pek çok çalışma, verdiği mücadele eğitimci kimliğinin ne kadar geniş bir alanı kapsadığının da göstergesi aynı zamanda. Gördüğü bir yanlışı düzeltmek, iyiliği çoğaltmak için gece, gündüz hiçbir beklenti içine girmeden sabırla gayret göstermek Ayla hocamın hayranlık duyduğum özelliklerinden sadece bir kaçı. Ondan bahsederken heyecanından söz etmemek olmaz.

BİTMEYEN BİR HEYECAN

Gerek sivil toplum çalışmaları gerekse eğitimci ya da yazar kimliği ile yazan, çizen, topluma fayda üreten insanlar hayatlarının belli dönemlerinde umutsuzluğa kapılır, enerjisi düşer, heyecanını kaybeder. Ama Ayla hocamı tanıdığım ilk günden bu yana ondaki heyecan hiç bitmedi. Sözkonusu bir yanlışı düzeltmekse, güzel bir işi, projeyi desteklemekse yüreği pır pır eder. Hemen heyecanını paylaşabileceği, o konuda fikirlerini paylaşabileceği dostlarını arar, onları da harekete geçirir. Adeta bir iyilik lokomotifi gibi pek çok güzel işi mayalar, o işlerin gizli kahramanıdır.

Milletimizin değerlerine hassasiyetle sahip çıkma şuuru ancak önünüzde böyle bir duruşa sahip rol modeller varsa öğrenilir. Ayla Ağabegüm de kuşaktan kuşağa sadece okullardaki öğrencilerine değil toplumsal hayatta etrafına halkalanan pek çok insana da bu ülkeyi, toprağını, bayrağını sevmeyi öğretti. Benim için de bir insanın ömrünü kendi kimliği, aidiyetleri, vatanına, milletine bağlılığı ile ilkeli bir şekilde nasıl geçirebileceğinin en anlamlı örneklerinden biri ilk karşılaştığımız günden bu yana kıymetli hocam oldu.

Onun bir telefonu ile bugün de sürdürdüğüm meslek hayatıma başladığımı da not düşmeliyim buraya. Daha eli yeni kalem tutmaya başlamış hevesli bir kız çocuğuna 'Bir dergide çalışmak ister misin?' sorusunu sorarak ona hem bir mesuliyet hem de yol haritası çizmişti. O günden bu yana kurduğum her anlamlı cümlede hocamın payı çok büyük. Onun sıcacık gülüşü, sevgi dolu sohbetleri, nasihatleri, ikazları, tatlı tatlı azarları bazen bir abla, bazen bir anne ama her daim öğrencilerini sarıp sarmalayan bir öğretmen olarak varlığı hayatımdaki en büyük zenginliğim. Rabbim ondan razı olsun, hocamızın ömrünü bereketlendirsin, daha nice seneler sağlıkla güzellikler mayalamayı nasip eylesin.