Sosyal mesafeli sanat

İnsanların en büyük moral motivasyon kaynağı olan sinema, müzik, güzel sanatlar gibi alanlarda üretim yapan milyonlarca sanatçı neredeyse bir yıldır salgın tedbirleri sebebiyle seyircisiyle buluşmaktan mahrum kaldı. 2020 sanatı belki de en çok özlediğimiz yıl oldu.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Kültür Mantarı

Milyonlarca insana hiç bitmeyecekmiş gibi gelen 2020 yılı geride kaldı. Covid-19 salgını ile dünyanın tamamında aynı anda korkunç bir kabus yaşandı. En gelişmiş ülkeleri bile çaresi bırakan virüs toplumsal hayatı durma noktasına getirdi. Pek çok ülkede sağlık sistemi çökerken ekonomik krizler de birbiri ardına toplumları zora soktu.

En kötüsü de zor zamanlara katlanma gücü veren kültür-sanat hayatının da durma noktasına gelmesiydi. İnsanların en büyük moral motivasyon kaynağı olan sinema, müzik, güzel sanatlar gibi alanlarda üretim yapan milyonlarca sanatçı salgın tedbirleri sebebiyle seyircisiyle buluşmaktan mahrum kaldı. Konserler iptal edildi, sinema ve tiyatro salonları kapandı. Sergiler ileri tarihlere ertelendi. Ancak süreç uzadıkça çevrimiçi ortamlar yeni bir imkân ve seçenek olarak kullanılmaya başlandı. Bu noktada kimileri özellikle sahne sanatları açısından çevrimiçi sanatın aynı etkiyi vermeyeceğini savunsa da sanatın devamlılığı açısından bu durum artık bir gereklilik hâlini almaya başladı. Online konserler, çevrimiçi galeriler birbiri ardına sanatseverlerin kullanımına sunuldu. Kültür Bakanlığı’nın yanı sıra pek çok kültür kurumu ve yerel yönetimler de kültür-sanat etkinliklerini çevrimiçi olarak devam ettirdi.

FESTİVALLER ÇEVRİMİÇİYDİ

Sinema koronadan en sert darbe alan sanat kollarından biriydi. Son yıllarda zincir sinemaların tekelleşmesiyle ciddi tartışmalar yaşanan sinema sektörü salgın nedeniyle alınan tedbirler sonrası ciddi bir yol ayrımına girmek zorunda kaldı. Birbiri ardına açılan dijital platformlar ile zaten yeni bir çağa girmeye hazırlanan sektörün bu dönüşümü hız kazandı. Vizyonu ertelenen ya da vizyona giremeyen filmler birer ikişer dijital platformlarda seyirci ile buluşmaya başladı. İşin festival ayağında ise kimi organizasyonlar tamamen çevrim içi kimileri de programının bir kısmını fiziksel olarak bir bölümünü çevrimiçi gerçekleştirdi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı oluşturduğu çevrimiçi platformda pek çok festivalin katılımcı filmlerini seyirci ile buluşturdu. Bu anlamda kültür sanat hayatı çok ciddi bir dayanışma ve imece ortamına da sahne oldu. Dostluk Kısa Film Festivali, Uluslararası Göç Filmleri Festivali, Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Boğaziçi Film Festivali, Antalya, Adana ve İstanbul Film Festivalleri pandemi şartlarında sinemacılar ve seyirciler için nefes alma imkânı oldu.

SİYER VAKFI’NDAN SİNEMAYA CAN SUYU

Pandeminin ilk döneminde setlere çıkamayan yönetmenler vakaların azaldığı yaz mevsiminde birbiri ardına sete çıktı. Salgın günlerinde hız kesmesen yoluna devam eden en güçlü sanat oluşumlarından biri de Siyer Vakfı çatısı altında yönetmen Abdülhamit Güler’in genel koordinatörlüğünde gerçekleşen Hasan b.Sabit Sinema Akademisi idi. Siyer Vakfının kültürel ve sanatsal projesi olarak 6 yıldan bu yana İstanbul'da genç sinemacılara eğitim desteği sağlayan akademi kapsamında 5 ilde 25'er kişilik atölyeler oluşturuldu. Bursa, Konya, Trabzon, Kastamonu ve Batman'da katılımcılara, 40 saati temel teorik, 25 saati pratik set tecrübesi olmak üzere 1 haftada toplamda yaklaşık 65 saat eğitim verildi. Akademinin yanı sıra Uluslararası Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması’nı da tüm zorluklara rağmen bu yıl ‘Aile’ temasıyla gerçekleştiren Siyer Vakfı pandemiye karşı gençleri sanatın iyileştirici gücüyle buluşturdu.

AYASOFYA HASRETİ BİTTİ

2020 yılını yaşanan tüm acılara rağmen unutulmaz ve çok değerli kılan en önemli olay şüphesiz Ayasofya’nın camii kimliğini yeniden kazanmasıydı. Ayasofya-i Kebir Camii olarak kapılarını yeniden tüm insanlığa açan ulu mabedin aslına dönüşü tüm İslâm aleminde ve gönül coğrafyamızda coşkuyla karşılandı. İstanbul’un Fethi’yle birlikte 1453’te camiye çevrilen Ayasofya, 1930 ile 1935 yılları arasındaki restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatıldı ve Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrildi. 86 yıldır müze olarak hizmet veren Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi 24 Temmuz 2020 günü kılınan cuma namazıyla ibadete açıldı. Bu tarihi âna tanıklık etmek isteyen milyonların katıldığı Cuma namazı öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kur’an-ı Kerim okudu. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Ayasofya: Fethin nişanesi, Fatih'in emaneti" başlıklı hutbe verdi. Erbaş, hutbesini okumak için minbere kılıçla çıktı. Hutbe sonrası cuma namazının farzını kıldıran Erbaş, Fetih suresini okudu.

Batı dünyasında Ayasofya’nın asli kimliğine kavuşması üzerine yükselen tepkiler, Türkiye’nin dünya siyasetinde neyi temsil ettiğini ve sorumluluğunun ne kadar ağır olduğunu bir kez daha gösterdi.