Sorulardan korkmayın!

“Korkmayın, bu soruları hepimiz sorduk, soruyoruz, sizin çocuklarınız da soracak ve cevapları sandığınız kadar zor değil” diyen eğitimci ve televizyon programcısı Şule Taşkıran Kala, Diyanet TV'de ekrana gelen Kafama Takıldı adlı yapımla çocukların ve gençlerin inançla ilgili sorularına cevap veriyor.

Çocukların inançla ilgili sorularını çocukluğunuzla kıyasladığınızda bir fark görüyor musunuz?

Çocuk; yaşadığı çağ fark etmeksizin ceplerinde yüzlerce soruyla dolaşan kişidir. Yetişkinlerse cebinde her an lazım olacak kadar önemli detayları taşır. Bu haliyle onlar hepimizden daha zengin. Kendi çocukluğumla şimdiki zamanı kıyaslayıncadaha çok yetişkinlerde bir fark görüyorum. Eskiden “Çocuk işte…” diyerek geçiştirilen ve ciddiye alınmayan çocuk sorularının büyük bir zenginlik olarak görüldüğü, çocukların hayallerine yatırımın yapıldığı, çocuk edebiyatı diye bir alanın ivme kazandığı bir çağdayız.

ÇOCUK HER DÖNEMDE ÇOCUK

İnanç alanındaki sorularsa… İlk insanın yavruları bile inanca ilişkin sorgulamalar yapmış olmalı. Çünkü bu insanın fıtratı ile ilgili bir durum. 4 yaşındaki oğlum yemek yerken aniden “Anne Allah da hava gibi görünmezdir, değil mi?” diye kendi çıkarımlarını Sokrates edasıyla paylaşıyor benimle. Ya da 9 yaşındaki kızım “Bazen düşünüyorum da neden dünyadayız, neden burada yaşıyoruz?” diye Kant’ın kitaplarından sesleniyor adeta. Sözün özü çocuk her dönemde çocuk. Soran, merak eden, kurcalayan. Mühim olan onun bu arayışlarının nasıl karşılandığı ve ne bulduğu…

Aileler ve eğitimciler çocukların din ve inanca ilişkin bazı sorular sormasından neden endişe ederler?

İnançla ilgili sorularla karşılaşınca panikliyor yetişkinler. Oysa temelde onlar da bu soruları sormuştu. Belki hiç cevap bulamadığı, azarlandığı, belki de yanlış kaynaklarla tanıştığı için kendi çocuğu ile yüzleşince panikliyor. Değişen çocuklar ve onların soruları değil, yetişkinlerin bakış açısı. Endişe edilmesi gereken çocuğun bu soruları değil sormaması olmalıdır. Körü körüne bir inanca bağlanan bir çocuğun, bir gencin kime faydası olur? Nitekim yaşadığımız tecrübelerle gördük ki sormayan, araştırmayan bireylerin zararı sadece kendisine değil, hepimize olmaktadır.

Diyanet TV’de ekrana gelen Kafama Takıldı serisi nasıl bir ihtiyaçtan ortaya çıktı?

Din Kültürü Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak MEB’de görev yapıyorum. Büyük bir gururla üstlendiğim bu görevi ifa ederken öğrencilerimden çok şey öğrendim. Onlar her zaman bana unuttuklarımı hatırlatıyor, beni kendime getiriyor. Sordukları soruların pek çoğunun cevabını bilmekle beraber iş anlatmaya gelince tıkanıyordum. Bu tıkanıklığı fark eden çocuğun gözünde yetişkinin durumu ne olur sizce? Artık soruları öğrenmeye başlamıştım. Din Eğitimi alanında yüksek lisansımı doğrudan öğrencilerin dine bakışını ölçen bir yöntemle hazırlarken sahada sağlıklı materyal bulma konusunda çok açık olduğunu fark ettim. Bizler, güncel dili yakalayamıyorduk. Çocuklar almaya hazırdı ancak biz onlara bütün bunları nasıl sunacağımızı bilmiyorduk.

Bu deneyimlerin sonucunda Kafama Takıldı benim hayalim olmuştu. Sorularına cevap bulamamış çocuklar kadar, yetişkinlere de ulaşmak istiyordum. “Korkmayın, bu soruları hepimiz sorduk, soruyoruz, sizin çocuklarınız da soracak ve cevapları sandığınız kadar zor değil” demek istiyordum. Bir şeyi gerçekten çok istediğinizde, olması gereken en doğru zamanda karşınıza çıkıyor. Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Huriye Martı Hocam alanda böyle bir ihtiyacın olduğunu ve ergenlik çağındaki çocuklara bir alternatif oluşturmak istediklerini ifade edince kolları sıvadım. Öğrencilerle kurduğum temaslarda gördüm ki yaş grupları farklı olmasına rağmen hemen hepsinin beklentisi aynıydı. “Neden inanmalıyız, Allah nerde, her şeye nasıl yetişiyor, neden görünmüyor, din soru sormayı yasaklıyor mu, kader alınyazısı mı?” gibi onlarca soru kafalarına takılmıştı. Önüme çıkan bu fırsatı değerlendirmeye çalıştım.

KISA AMA DOYURUCU

Nasıl bir dil kurdunuz?

Hız ve haz çağında zaman konusunda tasarruflu ama içerik konusunda bereketli şeyler bekliyoruz. Hele çocuklar ve gençler… Dikkatleri kısa sürede dağılıyor. Bu dikkat süresini en verimli ve keyifli şekilde kullanabilmek için program süresini kısa tuttuk. Program içeriğinin kısa hem de doyurucu olması gerekiyordu. Bunu yapabilmek için meselenin anlatıcı olarak benim zihnimde en berrak hale gelmesi için yeniden okumalar yaptım, notlar aldım. Pek çoğu soyut konularla ilgili olduğu için meseleleri somutlaştıracak ama uhrevî boyutunu baltalamayacak bir dil kullanmam gerekiyordu.

Geri dönüşler nasıl?

Hedefim elbette çocuklara ulaşabilmek. Ama bu “Programı sadece çocuklar seyretsin,” gibi düşünülmesin lütfen. Çocuklar için internette o kadar çok çeldirici var ki… Hiçbir çocuk bunlardan vazgeçip dini meseleler anlatan bir kadını dinlemeye kolay kolay yanaşmaz. Bu durumda iş yine yetişkinlere düşüyor. İçerik seçiminde çocuğa yol göstermek, mümkünse merak ettirecek bir dille programı tanıtmak, içeriğin onların seveceği tarzda olduğunu çocuklara fark ettirmek gerekiyor. Programımızı izleyen kişi sahada öğretmense ders içeriklerinde kullanmak da bir yöntem. Sosyal medyadan bize sunulan geri dönütler de gösteriyor ki ailelerin ve eğitimcilerin dikkatini çekmeyi başarabilmişiz. Sahadaki boşluğu dolduran bir çalışma olduğu konusunda harika dönütler almaya devam ediyoruz. Program böyle elden ele yayıldıkça Allah’ın izniyle çok daha güzel sonuçlar alınacağından eminim.

Program önümüzdeki dönemde devam edecek mi? İzleyicilerden size yeni sorular geliyor mu?

Sorular yağıyor. 30 bölüm olarak planladığımız içeriğe gelen tepkiler gösterdi ki hem kısa hem doyurucu hem güvenilir hem de eğlenceli bir içerik hakikaten ihtiyaçmış. Yeni sorular için arayışlara başladık. İnşallah devam edeceğiz.

Diyanet TV’de programın tekrarı var mı, merak edenler nereden ulaşabilirler?

Hafta içi her gün 18:15’te “Kafama Takıldı” programının tekrarı yayınlanıyor. Programların tekrarı olmakla birlikte, her an ulaşılabilmesi için Diyanet TV Youtube kanalına da yükleniyor ki daha çok kişiye zaman sınırlaması olmaksızın ulaşılabilsin.