Sinan Albayrak: İftar sofralarında babamın tebessümü ve dualarını özlüyorum

Ramazan Sohbetleri dizimizin üçüncü konuğu oyuncu Sinan Albayrak... Çocukluğunun bir kısmının Almanya'da geçtiğini ve orada Ramazan ayını akrabaları ile çok samimi yaşadıklarını anlatan sevilen oyuncu Sinan Albayrak eskiye dair en çok babasıyla ilgili hatıralarını özlüyor: ''Babam inşaat ustasıydı, çok yoğun çalışırdı. İftar sofralarında da bundan dolayı az bir araya geliyorduk. O yüzden bu anlar çok değerliydi. Ramazan sofralarındaki babamın neşesini hiç unutmam. Bizim soframız tebessüm ve tevekkül ile donanırdı. Babamın önderliğinde sofrada dua ederdik.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Akşam Cumartesi Ramazan Sohbetleri dizimizde bu haftanın konuğu oyuncu Sinan Albayrak. Mehmed: Fetihler Sultanı dizisi ile izleyicileriyle buluşan Albayrak ile bu mübarek ayın kendilerine neler hissettirdiğini, geçmişte nasıl idrak ettiğini ve bugünlerde neler yaptıklarını konuştuk. Ramazan sevincini yaşamak ve paylaşmak için evini süslediğinden bahseden Albayrak, "Bu da bizim bayramımız. Tabii bizim böyle süslemelere ihtiyacımız yok belki ama neşemizi göstermek istedik. Ayrıca çocuğum da görsün istedim, bundan sonra süsleri gördüğünde Ramazan'ın geldiğini anlasın." şeklinde konuşuyor.

ZAĞANOS PAŞA ÖNEMLİ BİR KARAKTER

Mehmed: Fetihler Sultanı dizisi ile ekranlara döndünüz. Talihsiz bir set kazası geçirmiştiniz. Şu an her şey yolunda mı?

Çekimler sırasında bir kaza geçirdik. Ben önde, arkadaki atlılarla koşarken arkadaki atlılardan biri kontrolü kaybedip benim atı sıkıştırınca kaza oldu. Büyük bir kaza atlattık. Toparlıyorum, omurgam düzeldi. El ve çenede problem var biraz. Normalde alçıda olması gerekiyor ama set olduğu için çıkardık. Çene operasyonunu da erteledik. Durum böyle olunca senaryoda epey değişiklikler yaşandı. Zağanos Paşa önemli bir karakter. Fatih Sultan Mehmed'in yanında olan İstanbul'un fethi için destekleyen isimlerden biri. Çok güzel sahneler vardı. Benim de sevdiğim bir karakter olmuştu. Ama nazar değdi sanırım. Kaza olunca ikinci bölüm itibariyle daha kenardan kaldım. İkinci bölüm için sedye ile geldim sete ve okla vurulma sahnesi çekildi. 5. Bölüm itibariyle yavaş yavaş seyirci beni yeniden görecek.

Dizi izleyiciden nasıl dönüşler alıyor?

Heyecanlı ve sürükleyici bir hikâyemiz var. Mehmed Fetihler Sultanı güzel bir proje. İlk bölümü itibariyle ilgi de çekti. Ben genelde kendimi seyretmeyi sevmem, ben de izledim diziyi. Kendimi seyretmeyi de şundan dolayı sevmem diyorum çünkü oyuncu kendini yönlendiriyor. Diyelim bir bölümde kendinizi beğendiğiniz sonra hep o şekilde olmaya çalışırken doğallığı kaybediyorsun ve yapay oluyor...

Dönem işlerinde oynamak daha zor sanıyorum...

Özellikle de tarihi dizilerde role girmek çok önemli. Zaten bu tarz yapımları çekmek zor. Bir de giydiğimiz o kostümlerin ağırlığını taşımak, o isimleri canlandırmak sorumluluk istiyor. O saygıyı göstermek lâzım. Ben sette öyle gereksiz muhabbetleri de çok sevmem. Ruhen role hazır olmak isterim. Çok önemli bir yapım çünkü. Bütün seyirciye hitap edecek nüanslar yakalamaya çalışıyoruz. Elbette birebir yaşadıklarını, olayları veremeyiz ama ana hatlarıyla tarihin çizgisini bozmadan ilerlemeye çalıyoruz. Bu anlamda dekor, kostüm, mekân seçimlerine de çok dikkat edildi.

ANNEMİN HAZIRLADIĞI HOŞAF VE ERİŞTE HÂLÂ HATIRIMDA

Peki umarım uzun soluklu olur... Ramazan'ı konuşalım o halde. Ramazan denilince aklınıza, gönlünüze neler gelir?

Annemle yaptığımız sahur sofraları gelir aklıma öncelikle. Erişte ve hoşaf yapardı. Küçüktüm belki oruç tutamazdım ama anneme eşlik ederdim hep. 9 yaşıma kadar Almanya'da yaşadım. Dört kardeştik. Ben en küçükleriydim. Babam inşaat ustasıydı o yüzden eve çok az gelirdi. Abimler de iş, okul telaşında olurdu. İftar sofraları da çok kıymetliydi. Bu anlamda Almanya'da çok keyifli Ramazanlar geçirdik. Sofralarımız çok zengin olurdu muhabbet açısından. Önceden telefon falan yoktu, kapı çalınır bir bakardık uzaktan akrabalar gelmiş. Sevinçle buyur edilirdi. Ne güzel bir coşku olurdu. Çocuklara ayrı sofra yaparlardı ama bizim gözümüz hep büyüklerin sofrasında olurdu. Sanki orada farklı bir şey yiyorlarmış gibi düşünürdük. Komşu ve dostluk açısından dayanışma anlamında çok kıymetli zamanlardı. Şimdi her zaman bu kalabalığı bulamıyorsun. Geçen hafta halamın kızında akrabalarla iftar yaptık. Çok güzel bir ortamdı. Yeğenim bize akordeon çaldı. Soframızda muhabbet vardı yine. Ama şimdi bu muhabbeti maalesef kaybettik. Aynı şehirde oturup birbirini haftalarca göremeyen insanlar oluyor. Ben kalabalık iftarları seviyorum.

Geçmişe dair özlediğiniz anlar olur mu?

Benim geçmişe dair anılarımda hep babam var açıkçası. Onunla hem Almanya'da hem Türkiye'ye döndükten sonra çok az vakit geçirebildik. Yoğun çalışıyordu. İftar sofralarında da bundan dolayı az bir araya geliyorduk. Ama çok değerli anlardı. Ramazan sofralarındaki babamın neşesini hiç unutmam. Kimi insan oruçlu olduğunda öfkeli, sinirli olur babam asla öyle değildi. Bizim soframız tebessüm ve tevekkül ile donanırdı. Babamın önderliğinde sofrada dua ederdik.

Yine eskiye dönüp baktığımızda aile büyükleri hayattaydı. Değerlerimizi bir bir kaybediyoruz. O yüzden her ânın değerini bilmek lâzım. Cevahir halam vardı mesela. Beraber un helvası yapardık iftardan sonra. Helva yapmayı ondan öğrendim. Çok severdi beni. Ne güzel Ramazan böyle özlediğimiz o isimleri de anma fırsatı verdi. Ama yaşarken kıymet bilmeli. Beni iftara, sahura davet eden ama gidemediğim yerler olmuştur. Şimdi keşke gitseydim diyorum. Ramazan bize bu anlamda bile inanılmaz fırsatlar sunuyor.

TÜRK SAATİNDE HACİVAT İLE KARAGÖZ İZLERDİK

O günlerden bu yana devam eden aile gelenekleriniz var mı?

Bayram günlerinde devam eden ve babamdan kalma bir gelenek var. Bizde hem kurban hem Ramazan bayramının ilk sabahında pikap çalardı. Neşe Karaböcek'ten Duydum ki Unutmuşsun Gözlerimin Rengi çalardı. Babamın o pikapı ve plağı bende. Her bayram sabahı açarım onu. Şimdi oğlumla birlikte dinliyoruz. Onun da çok merakı var. Tabii daha çok oynamak istiyor.

Ramazan eğlencelerine dair hatırladıklarınız var mı?

Almanya'da çocukluğuma dair hatırladığım TV'lerde Türk saati olurdu. Orada Hacivat ile Karagöz gösterileri izlerdik. Üniversite son sınıfta İstanbul'a geldim. O dönem aileden uzakta geçerdi Ramazan. O maneviyatı ve coşkuyu yaşamak için Feshane'ye ya da Sultanahmet'e giderdik. Mutlu olurdum buralarda.

EVİMİZİ RAMAZAN İÇİN SÜSLEDİK

Bugün nasıl geçiyor Ramazanlar?

Birkaç sene önce iftarı, sahuru akrabamla, dostumla farklı lokasyonlarda yapmaya karar vermiştim. Çok güzel geçti o Ramazan. Bugünlerde daha çok kendi ailemleyim. Evimizi süsledik. Almanya'dayken yılbaşından önce havai fişekler patlar, her yer ışıl ışıl olur, çam ağaçları süslenirdi, biz de çocuğuz özenirdik. Tabii o zaman ne, neden yapılır çok farkında değildik. Ben de ışıkları seven biriyim. Ramazan'da bir koli göndermiş arkadaşım. Eşimle açtık; birkaç yiyecek, kitap ve en altta da led ışıklar, süslemeler çıktı. Altın renginde kandiller, hilal süsleri... Çok mutlu oldum onları görünce ve evi süslemeye karar verdik. Bu da bizim bayramımız. Tabi bizim böyle süslemelere ihtiyacımız yok belki ama neşemizi göstermek istedik, konu komşuya. Ayrıca çocuğum da görsün istedim. Bundan sonra süsleri gördüğünde Ramazan'ın geldiğini anlasın diye. Ben 50 yaşında öğrendim. Hiç aklıma gelmemişti. Ama bundan sonra belki de üzerine daha da koyarak bu süslemelere devam edeceğim.

Bu aya özel okumalar yapar mısınız?

Kur'an-ı Kerim dinliyorum, elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Meallerini okuyorum özellikle de sahurdan sonra. Bir de Şeker Portakalı'nı okuyorum. 10-15 kere okumuşumdur. Bittiğinde hüzün veriyor ama bu hüzün sizi mutlu ediyor.

EN YAKINIMIZDAN BAŞLAYARAK YARDIMLARDA BULUNMALIYIZ

Sosyal medyada mültecilerle alakalı bir paylaşımınızı gördüm. Mültecilerle Ramazan sofralarında buluşmak isteyenlere bir çağrı idi bu. Neler söylemek istersiniz?

Uluslararası Mülteciler Derneği'nden bir talep geldi, duyuru yapmak anlamında biz de bir paylaşımda bulunduk. Bunu İHH ile yapıyorduk zaten. O yardım dernekleri sayesinde ihtiyaç sahibi mültecilerin dolapları, sofraları dolduruluyor. Ramazan ayında başka ne yapabilirim diyen varsa mecburi sebeplerle ülkemizde göç eden mültecilerin sofralarına konuk olabilirler. Ramazan paylaşmaktır diyoruz. Burada da rızkı birlikte paylaşabilirsiniz. O sofralara konuk olurken bohçalarınızla gidiyorsunuz ve onların sonraki günlerde sofralarını doldurmalarına aracı oluyorsunuz. Kan verince nasıl vücudumuz harekete geçiyor ve kan çoğalıyorsa zekât vermekte böyle bir şey bence. 10 kazanıyorsak birini verelim. Böylece kazancınız daha da bereketlenir. En yakınımızdan başlayarak yardıma muhtaç olanlara yardım edelim. Eğer herkes en yakınındakine yardım ederse uzakta gariban kalmaz. Bunu bir deneyin bence...

GAZZE'YE TIRLAR ULAŞIYOR

Nasıl bir Ramazan diliyorsunuz okuyucularımıza?

Ülkemizde büyük felaketler yaşadık. Dünyada da çok acı şeyler yaşanıyor. Gazze'de olanlar ortada ama onun dışında Afrika'da olan birçok olay var. Dünyanın Ramazan'da bu dertler fırtınasından sıyrılıp sakin ve huzurlu günler geçirmesini diliyorum. Buna gerçekten ihtiyacımız var.

Gazze'den konu açılmışken orası için sesini yükselten isimlerden birisiniz. Yardımların iletilmesinde de büyük payınız var.

Ramazan vesilesiyle birçok insan bana da ulaştı. Gazze'ye nasıl yardımlar ulaştırabiliriz diye sordular. Ben de buna vesile olduğum için çok mutluyum. Orada zaten yıllardır devam eden sorunlar vardı. Kanalizasyondan suları arıtıp içiyorlardı. Ama en azından bir sofraları oluyordu. Şimdi sofraları da yok, sürekli bombalandıkları için. Oradaki insanlar her şeye rağmen Ramazanlarını yaşamaya çalışıyorlar. Onların rabbi dışında sığınacak, güvenecek kimseleri yok çünkü. İftar, sahur sofralarında yemeğe bir şeyleri yok. Hayvan yemlerini yiyorlar. O yüzden bu Ramazan'da onlar için bir şey yapmalıyız. İsrail'in Gazze'ye yardım gitmiyor propagandasına rağmen oraya yardım gidiyor. Ben gittiğini biliyorum. Belki 500 tır gitmiyor ama 100 tır gidiyor... O yüzden isteyen oraya yardım edebilir.