''Şiddetsiz toplum güvenli gelecek''

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü için düzenlediği kampanya ile şiddet mağdurlarının yanında duran KADEM, hazırladığı kamu spotuyla kadına şiddet konusunda son yıllardaki en büyük kazanımlardan birisi olan 6284 sayılı kanuna odaklanıyor.

ZEYNEP TÜRKOĞLU / zeynoturkoglu@gmail.com

Dünyada zulüm ve şiddetin pek çok noktada devam ettiği, ölüm sayılarının günler ve hatta saatler içinde güncellendiği bir dönemden geçiyoruz yine. 7 Ekim ile başlamayan, ama o tarihten sonra tamamen pervasız bir terörizmle devam eden İsrail saldırıları sonucunda da elimizde bir liste var. Ve o da yine güncellenmeye muhtaç maalesef. Filistin'de 7 Ekim'den bu yana ölenlerin sayısı 14 bin 532. Bunun 6 bini çocuk. 4 bini ise kadın. Yani tamamen sivil katliamı.

Bu yakıcı durum her türlü gündemin üstüne çıkıyor, her toplantının kaçınılmaz olarak konusu haline geliyor. Kadına şiddetle mücadele günü için düzenledikleri kampanyanın tanıtım toplantısında KADEM, ana başlığın altında Gazze'de yaşananlara da dikkat çekti.

YAKICI GÜNDEM GAZZE

KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu konuşmasında konuya geniş bir yer ayırdı; "25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü nedeniyle bir aradayız. Ancak ne yazık ki vicdan sahibi her insan için yakıcı gündem GAZZE. Bildiğiniz gibi 7 Ekim'den bu yana şiddetin bütün türlerinin, en ağır, en acımasız haliyle yaşandığı bir vahşete tanık oluyoruz. Bu vahşeti dünyaya duyurmaya çalışan tam 61 gazeteciyi de katletti. Enerji verilmediğinden kuvözdeki bebekler dahi ölüyor. Yaralılar ve hastalar tedavi edilemiyor. Gazze halkı, temiz su, gıda ve en temel insani ihtiyaçlardan yoksun. Binlerce kadın hamile. Yeni doğan bebekler var. İsrail'in bütün uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayan insanlık dışı bu saldırılar savaş değil bir soykırım. Bizler her platformda Filistin'in yanında olmaya devam edeceğiz."

KADEM'in en önemli çalışma alanlarından biri olarak hak savunuculuğunu gösteren Başkan Gümrükçüoğlu, 10 yıldır kadınların onuru ile yaşayacakları güvenli bir toplum inşa etmek amacıyla çalıştıklarını, şiddetin her türü ile mücadele ettiklerini ifade ettikten sonra bu yılın kampanyasını "ŞİDDETSİZ TOPLUM GÜVENLİ GELECEK" sloganı ile yürüteceklerini duyurdu.

Kampanya boyunca 6284 sayılı kanunla şiddet mağdurlarının güvende olduğu mesajını topluma ulaştırmayı amaçladıklarını söyleyen Kadem Başkanı, son yıllarda farkındalığın arttığına, ancak her kesim tarafından daha iyi anlaşılması gerektiğine de ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptı.

6284 NE DİYOR?

Tam adı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" olan yasanın ön gördüğü tedbirler şiddetin ortadan kaldırmasını, fert ve ailelerin sağlıklı şartlarda hayatiyetini sürdürmesini hedefleyen niteliğini ilk maddesinde şu ifadelerle ortaya koyuyor;

"Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir."

NEDEN 25 KASIM?

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin uluslararası planda adının konulup bir zemine oturtulması 1999 yılında BM genel kurulunda alınan bir kararla gerçekleşti. 25 Kasım'ın bu konuda farkındalık oluşturacak gündemler için yıldönümü olarak belirlenmesinin sebebi ise 1960 ve öncesinde Dominik'te yaşanan olaylara dayanıyor.

1930'da Dominik Cumhuriyeti'nin başına gelen ve 1961'e kadar ülkesini diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo üç kız kardeşi hedef alarak "Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal kardeşler" demişti. Sözünü ettiği kardeşler uzun yıllardır Trujillo'nun hedefindeydi. Başlarda davetlerine çağırdığı kız kardeşlerin donanım ve zekâsından çok etkilendi. En çok da, en küçükleri olan Minerva'dan. Davetler sıklaşıp, teklifler çirkinleştikçe Mirabal ailesi tümden geri çekildi. Muhalif safta da etkin yapıların içinde yer aldılar. Kız kardeşlerin söylemi ve tesiri güçlendikçe Trujillo'nun da sertliği pekişti. Sonunda konuşmasında kız kardeşleri en büyük tehdit ilan edince, karanlık güçler harekete geçerek üçünü de kaçırdı. Önce dövülen sonra boğazları kesilerek öldürülen kardeşler, arabayla uçurumdan atıldı. Kazaya (!) inanan olmadı. Bu vahşet, kadına yönelik şiddetle mücadelenin sembolü olarak tarihe geçti.