Şiddeti cesaretlendiren dil ciddi zararlara yol açabilir

Öteden beri tartışılan medyanın şiddet haberlerini verme biçimine dair tartışmalar bugünlerde İzmir'de kız çocuklarını öldüren baba ve Diyarbakır'da kaybolan Narin Güran olayları ile yeniden gündeme geldi. Medya ve yeni medyadaki ırkçı haber dili de mültecilere yönelik şiddet olaylarını arttırdı. Sokak hayvanları konusunda da şiddeti besleyen bir dil kullanan medya, kötülük potansiyeli olanları şiddete teşvik etti. Prof. Dr. Aybike Serttaş, bu konuda medya çalışanlarını uyarıyor: ''Medyanın şiddeti cesaretlendirici bir şekilde çerçevelemesi, potansiyel fail davranışlarının artmasına neden olabilir. Yanlış dil kullanımı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi zararlara yol açabilir.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Her geçen gün yeni bir şiddet, cinayet haberiyle güne uyanıyoruz. Ardından da günlerce bu haberlerin bitmek bilmeyen dramatize ve ajitasyon içeren hikayelerine tanık oluyoruz. Meselenin aslına ulaşamadan veya esas tartışmamız gereken konuya gelmeden, sadece duygusal sızıda ve acıma duygusunda kalıyoruz. Ya da tüm bunlar bir yana öyle betimlemeli ve detaylı şiddet veya cinayet haberlerine tanık oluyoruz ki potansiyel failleri teşvik ediyor, yeni faillerin oluşmasına zemin hazırlıyoruz. Her iki konuda da oklar medyaya ve yeni medyaya dönüyor elbette. Medya kendi eliyle bazen şiddeti normalleştiriyor bazen de bizi sorunun kaynağına götürmeden sadece reyting malzemesi yapacak noktaları izleyici ve okurla paylaşıyor. İşte tüm bunları medya ve şiddet ilişkisi üzerine çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Aybike Serttaş ile konuştuk. "Türkiye'de medya dili özensizleşti diyen Serttaş, "Medya şiddet olaylarını öyküleri ağır basacak şekilde gündemde tutarak ve bu olayları dramatik bir şekilde sunarak toplumda şiddete yönelik duyarlılığı azaltabilir ve hatta şiddet yanlısı görüşlerin çoğunlukta olduğu bir izlenim yaratabilir. Bu da şiddeti teşvik edici bir etki yaratabilir. Burada kilit nokta öyküler ve dramı öne çıkarmak yerine nedenler ve çözüm önerilerine odaklanmak, izleyiciye/okuyucuya gündelik duygusallaşmalar yaşatmak yerine onları yapıcı tartışmalara yönlendirmek olmalıdır." şeklinde konuşuyor.

MEDYA DİLİ TOPLUMUN ALGISINI DOĞRUDAN ETKİLER

Medya dili ne demek ve medya dilinin doğru kullanımı neden önemli?

Medya dili, medyanın topluma sunduğu haber ve içeriklerde kullandığı sözcük, ifade ve görseller aracılığıyla oluşturulan anlamları ifade eder. Medya dili düşündüğümüzden daha da önemlidir. Medya, belirli olayları ve konuları nasıl "çerçevelediğine" bağlı olarak toplumun bu konuları algılamasını ve yorumlamasını doğrudan etkiler. Bu çerçevelemede, olayların önemini vurgulamak veya azaltmak, sorumluları işaret etmek veya gizlemek, konuların odak noktasından uzaklaştırmak gibi birçok strateji kullanabilir. Bu nedenle, medyanın dilini doğru kullanması, toplumsal algıların yanıltıcı veya yönlendirici olmaması açısından hayati öneme sahip. Gündem kurma kuramı da burada devreye girer; medya, hangi konuların önemli olduğunu belirleyerek kamuoyu gündemini şekillendirir. Eğer medya, şiddet olaylarını detaylı ve sansasyonel bir dille sunarsa, toplumda şiddet olaylarına karşı duyarsızlık ve normalleşme görülebilir.

TÜRKİYE'DE MEDYA DİLİ ÖZENSİZLEŞTİ

Türkiye'de medyanın dilini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'de medya dili genellikle ideolojik ve politik yönelimlerle ve tabii ki tüm dünyada olduğu gibi trendlerle şekillenir. Medya kuruluşlarının, toplumsal ve siyasal konularda belirli bir gündem oluşturmak için dili stratejik olarak kullanmaları sık rastlanan bir durumdur. Örneğin, siyasi haberlerde kullanılan dilin taraflı olması, toplumda belirli bir siyasi görüşün öne çıkarılmasına ve diğerlerinin bastırılmasına neden olabilir. Medyanın bu tür bir dili kullanması, toplumun bazı kesimlerinde görüşlerini ifade etme konusunda bir çekingenlik yaratabilir, çünkü baskın medya söylemi dışında kalan fikirler, toplumda kabul görmeyeceği korkusuyla dile getirilmeyebilir. Bu durum, toplumsal kutuplaşmayı ve suskunluk sarmalını derinleştirebilir. Bunun dışında Türkiye'de medya dilinin hızla değiştiğini, teknik olarak özensizleştiğini (dilbilgisi, seçilen görseller, haber tekniklerine göre yazım ve benzeri) söyleyebilirim. Medya dilini değerlendirirken toplumda dezavantajlı olan grupların nasıl temsil edildiği konusu da önemli bir kriterdir.

TÜRK MEDYASINDA ŞİDDET ROMANTİZE EDİLİYOR

Peki şiddet, kadına, çocuğa, hayvana şiddet, cinayet, intihar gibi haberler sizce Türk medyasında nasıl veriliyor?

Bu tür haberler Türk medyasında sıklıkla sansasyonel ve dramatik bir dille veriliyor. Bu haberlerin sunumu genellikle şiddeti romantize eden veya normalleştiren bir çerçeveyle yapılıyor. Örneğin, "Kıskançlık Krizine Girdi ve Öldürdü", "Aşk Cinayeti", "Kara Sevdanın Sonu Kara Toprak Oldu" gibi ifadeler, şiddeti bireysel bir duygu durumu olarak çerçeveler ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği, bireysel silahlanma, cezaların caydırıcılığının tartışılmaması gibi temel sorunları göz ardı eder. Bu tür bir çerçeveleme, toplumsal cinsiyet stereotiplerinin pekişmesine, kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak algılanmasına, şiddetin romantize edilmesine ve şiddete makul nedenler bulunmasına neden olur. Bir başka açıdan düşündüğümüzde bu tür haberlerin yaygınlaşması, şiddet mağdurlarının yardım aramaktan çekinmelerine, maruz kaldıkları şiddeti cinayetle karşılaştırıp kendi koşullarına razı olmalarına yol açabilir.

POTANSİYEL FAİL DAVRANIŞLARININ ARTMASINA NEDEN OLABİLİR

Şiddet haberlerinde neden teşvik edici, betimlemeli ve yönlendirici dilden uzak durmak gerekiyor?

Haberlerin doğru verilmesi, özellikle şiddet içerikli haberlerde, toplumda yanlış algıların oluşmasını engellemek için önemlidir. Teşvik edici ve yönlendirici bir dil kullanmak, şiddeti meşrulaştırıp normalleştirebilir. Medyanın şiddeti cesaretlendirici bir şekilde çerçevelemesi, potansiyel fail davranışlarının artmasına neden olabilir. Medya hangi konuların önemli olduğunu ve nasıl ele alınması gerektiğini belirlerken bu konularda duyarlılığı artırmak veya azaltmak gibi bir güce sahiptir. Yanlış dil kullanımı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi zararlara yol açabilir. Bu olayların bireysel vakalar olarak çerçevelenmesi, sistematik sorunları göz ardı etme riskini ortaya çıkarır. Örneğin, Narin olayı gibi herkesin son derece hassas olduğu bir konuda, failin kişisel özelliklerinin abartılması ve olayın çeşitli klişelerle ve stereotiplerle nitelendirilmesi, şiddetin yapısal nedenlerini göz ardı eder. Bu da habercinin detaylı araştırma yapmadığı, sorumluluktan kaçtığı ve kolay yola saptığı anlamına gelir.

MEDYA ŞİDDETİ TETİKLEYEBİLİR VE TEŞVİK EDEBİLİR

Şiddet medya tarafından tetiklenebilir mi, bunu nasıl yapar?

Evet, medya şiddeti tetikleyebilir ve teşvik edebilir. Medyanın şiddet içeren olayları nasıl sunduğu izleyici davranışlarını etkileyebilir. Eğer medya, şiddet uygulayan kişiyi kahramanlaştıran, onun eylemini romantize eden veya normalleştiren bir dille sunarsa, toplumda şiddetin kabul edilebilir olduğu algısı pekişebilir. Medya şiddet olaylarını öyküleri ağır basacak şekilde gündemde tutarak ve bu olayları dramatik bir şekilde sunarak toplumda şiddete yönelik duyarlılığı azaltabilir ve hatta şiddet yanlısı görüşlerin çoğunlukta olduğu bir izlenim yaratabilir. Bu da şiddeti teşvik edici bir etki yaratabilir. Burada kilit nokta, öykülere ve drama odaklanmak yerine nedenlere ve çözüm önerilerine odaklanmak, izleyiciye/okuyucuya gündelik duygusallaşmalar yaşatmak yerine onları yapıcı tartışmalara yönlendirmek olmalıdır.

MEDYA ÇALIŞANLARI HABERİN NASIL ALGILANACAĞI SORGULAMALI

Medya ve ilgili çalışanlar yukarıdaki konularda haberler yaparken kendilerine hangi soruları sormalılar ve hangi elzem noktalara dikkat etmeliler?

Medya çalışanları, haberlerin topluma nasıl bir mesaj vereceğini, bu mesajın hangi çerçevede sunulduğunu ve nasıl alımlanacağını sorgulamalıdır. "Bu haber hangi toplumsal algıyı pekiştiriyor?", "Haberin dili ve görselleri şiddeti normalleştiriyor mu?", "Bu görselleri kullanmama gerek var mı?", "Bu haberi oluştururken kamu yararı mı ağır basıyor, kamu ilgisi mi?" gibi sorular, habercilikte etik ve sorumlu bir dil kullanımı için önemlidir. Medya çalışanlarının toplumsal hassasiyetlere dikkat etmeleri ve haberlerin toplumsal bir kutuplaşmaya yol açıp açmayacağını değerlendirmeleri gerekir.

FARKINDALIĞI ARTTIRMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?

Bu konularda farkındalığı arttırmak, izleyiciyi, okuru ve medya çalışanlarını bilinçlendirmek için neler yapılabilir?

Farkındalığı artırmak için, medya okuryazarlığı programlarının yaygınlaştırılması ve medya çalışanlarına yönelik eğitimlerin artırılması önemlidir. Yıllardır dile getirildiği gibi medya kuruluşlarının özdenetim anlayışı ile etik standartlar geliştirmeleri ve bu standartlara uymaları teşvik edilmelidir. İzleyiciler ve okurlar için düzenlenecek seminer ve atölye çalışmaları, toplumsal farkındalığı ve medya içeriğine eleştirel yaklaşımı artırabilir. Bu sayede, toplumun çeşitli kesimlerinde daha bilinçli ve duyarlı bir medya tüketimi kültürü oluşturulabilir. Medyanın dili, sadece toplumu bilgilendirmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal normları ve değerleri de şekillendirir, bu nedenle çok önemli ve etkilidir. Medya kuruluşlarının ve çalışanlarının, haberlerin dilini ve çerçevesini oluştururken toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri kulağa klişe bir ifade gibi gelse de temel bir gerekliliktir. Etik habercilik standartlarına uyulması, toplumun medya aracılığıyla daha adil, eşitlikçi ve kapsayıcı bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlayacaktır.