Sezonun en iyi oyunu bizimki

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

İpek Tanrıyar’la yeni oyunu ‘Olgun Portakal’ vesilesiyle bir araya geldiğimizde mutluluğu yüzünden okunuyordu. Sebebini sorduk. Onu bu kadar keyifli kılan ‘Olgun Portakal’ın seyirciden tam not almasıymış. “İddialı olacak ama sezonun en iyi oyunu bizimki” diyen Tanrıyar’la işitme engellilere de izleme imkânı sunan oyununu konuştuk.      

Nasılsın, nasıl gidiyor bu ara hayat?

Çok iyiyim, gayet keyifliyim. İnsanın hayatında güzel şeyler olunca hayat daha da keyifli yaşanıyor. Bu ara beni heyecanlandıran tek şey yeni oyunum. Bir buçuk aylık bir prova süreci yaşadık. Acayip yorucuydu ama şimdi rahatladım.

Senin için prova süreci mi yoksa tüm hazırlıkların bitip de sahnede olma anı mı keyiflidir?

İkisi de keyifli ancak onca emeğin ardından izleyiciyle paylaşmak istiyorsun tabii. Çok zor bir vodvil o yüzden bir buçuk ay sürdü. Çok çalıştık ve başardık. Biraz iddialı konuşacağım ama sezonun en iyi oyunlarından biri. Bugüne kadar oyun hakkında olumsuz bir şey duymadık. Ağzımız kulaklarımızda yani. Zorlu prova sürecinin sonunda sahnede olmanın, alkış

almanın keyfine de diyecek yok. Bu mutluluk çektiğiniz trafik çilesine de değiyor, yorgunluğunuza da.

Oyununuzu işitme engelliler de izleyebiliyor, bundan da bahseder misin?

Evet, oyunumuzun en önemli özelliği engelsiz tiyatro olması. İşitme ve konuşma engellilere iki saat boyunca oyunu anlatan bir tercümanımız var. Onların oyunu anlayabilmeleri çok güzel bir şey. Oyun bitiminde yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle kulisem geliyorlar, çiçek getiriyorlar. Bu da sahnenin bugüne kadar alışılmadık bir başka tarafı.

Kulise geldiklerinde duygularını nasıl ifade ediyorlar, neler söylüyorlar?

Çok eğlendiklerini söylüyorlar. Oyunu izleme imkânı sunduğumuz için çok teşekkür ediyorlar. Eğlenmiş bir şekilde ayrılıyorlar. Onları düşünen pek yok. Bir engellinin sanattan haz almasını ancak böyle sağlayabilirsiniz. Onları mahrum etmenin bir anlamı yok. Düşünsenize onlar için “Tiyatro izledim” diyebilmek müthiş bir şey. Onların o heyecanı ve kulisteki halleri her şeye bedel. 

Bu konuda epey hassas olduğunu biliyorum. Daha önce de engellilerle çalışmalar yapmıştın… 

Evet, ‘Dünya Engelliler Günü’ için Türkiye omurilik felçlilerinin yaptığı bir projeye katılmıştım. Katılıcımlar boş olduğu bir gün bir engelli arkadaşımızla buluşup onun isteklerini yapacaktı. Benim partnerim Fatma’ydı. Çok eğlenceli ve keyifli vakit geçirmiştik. Onunla o bir günü geçirdikten sonra nasıl zorluklar çektiğini, nasıl bir hayat mücadelesini verdiğini çok daha iyi anladım. Onlara ayrılmayan yollar ya da onlara ayrılan yollara park eden arabalar, insanların duyarsızlıkları… “Yardım eder misiniz, tek başıma tekerlekli sandalyeyi kaldıramıyorum” dediğimde insanların umursamaz bakışları… Böyle projeler insanların farkındalığını artırıyor. Ben elimden geldiğince bu tür projelerde yer alıyorum. 15 senedir de Türk Böbrek Vakfı’yla çalışıyorum. Herhangi bir sosyal sorumluluk projesi için beni arayan kimse boş dönmüyor.

Fatma’yla daha sonra görüştün mü?

Arkadaş olduk, telefonda konuşuyoruz. Çünkü o cam kemik hastası, dikkatli olması gerekiyor. Tek başıma onu dışarı çıkarmak kolay değil. Mutlaka ebeveyninin de yanında olması gerekiyor. Çok zor bir hayat.

İLİŞKİYİ BİTİRMEYİ GÖZE ALDIYSAN…

Gelelim oyununuza. ‘Olgun Portakal’ı dinleyelim mi şimdi?

Sürükleyici bir vodvil oynuyoruz. Damat düğünden bir gün önce kaldığı otelde bekârlığa veda partisi veriyor. Fakat sabah yanında tanımadığı bir kadınla uyanıyor. Ondan sonra işler sarpa sarmaya başlıyor. Herkes birbirinin yerine geçiyor ve oyunun sonuna kadar düğüm çözülemiyor. Ben de damadın yanındaki kadını oynuyorum. Sürprizi kaçmasın anlatmayayım. Gerçekten bir kere daha söyleyeceğim çok iddialıyız.

Senin başına böyle bir olay gelse damat seni ikna edebilir mi ya da sen ikna olur musun?

Yok, ikna olmam, direkt tekmeyi basarım.

Hiç başına geldi mi?

Bilmiyorum yani henüz kimseyi yakalamadım ama illaki aldatılmışımdır. Görmedim, kulağımla duymadım,  şüphelendiğim de olmadı. Çünkü ben çok salağım, bilmiyorum. Aslında aldatılmak da aldatmak da hayatın bir parçası. Aldatan suçlu mudur, bilemiyorum. Hikâyesini dinleyip de karar vermek lazım. Keyif uğruna tek gecelik ilişkiler yaşayanları bir kenara

ayırıyorum tabii. Evliyken, eşini çok severken başkasıyla birlikte olanların ciddi bir boşluk yaşadıklarını düşünüyorum. Böyle durumlarda bir arayışa girmeden oturulup konuşulmalı. İnsanlar birbirine açık olduğu sürece sorun olmaz.

Aldatılan kadın sence ne yapmalı?

Eşinden şüpheleniyorsan ve bu ilişkiyi bitirmeyi göze aldıysan açık açık konuşman lazım. Eşinin aldattığını öğrenip de “Aman da ne güzel hafiyelik yaptım, şimdi yüzüne vuracağım. Görür gününü, yakaladım sonunda” demek hiçbir şeyi çözmez aksine daha da kötü olur. Bitirebilme cesaretini gösteriyorsan ve kaybetmeyi göze alacaksan yüzüne vuracaksın.

Akıllı kadınlar böyle krizleri de gayet güzel atlatabiliyor. Ayrılmayı göze alan kadın “Sen beni aldattın, git” diyebilmeli. Sağlam ve güçlü bir kadın bunu yapabilir.

“KIZINIZIN BİR ŞEYİ YOK”

Terapiste gittin mi hiç?

Okuldan kaçıyorum diye annem panik yapıp götürmüştü. Psikolog “Kızınızın hiçbir şeyi yok. Her genç kız bunları yaşar” demişti.

Okul hayatın nasıldı, zor bir öğrenci miydin?

En büyük eğlencemiz aramızda para toplayıp çay düzenlemekti. O zamanlar çok modaydı. Sinemaya giderdik, gezerdik. Allah’a şükür çok kötü şeyler yapmadık. Her öğrenci gibi kopya çekerken yakalanmıştım. Çok büyük olaylara karışıp da disipline gitmedim.

Öğretmenlerle aran nasıldı?

Gayet iyiydi. Hatta ilk oyunumuza edebiyat öğretmenim geldi. “Çocuklarımı sahnede görmek kadar gurur verici bir şey yok” dedi. Öğretmeninizden bunları duymak insanın çok hoşuna gidiyor.

Edebiyat öğretmeni deyince aklıma geldi, hâlâ yazmaya devam ediyor musun? 

Şiir kitabı çıkarmıştım. Gelirini de böbrek vakfına bağışlamıştım. Bu bağış sayesinde vakfa üç adet diyaliz makinesi hediye edilmişti. Hayatımda en çok gurur duyduğum olaylardan biridir. Yaptığım her neyse onunla vatana ve millete hayırlı olabilmeyi çok önemsiyorum. Birine hayrım dokunuyorsa ne mutlu bana. En büyük hayalim okul yaptırmak ve ölmeden önce de açılışına katılmak.