Sezen Cin Özdemir: Sanat müziğimiz batı tarzında okunmamalı

Türk müziğinin güncellenerek yeni nesillere aktarılması gerektiğini belirten sanatçı Sezen Cin Özdemir, Türk Sanat Müziği eserlerinin Batı tarzıyla okunmaması gerektiğine dikkat çekti: ''Dinleyici kitlesi yüksek olan sanatçıların Türk müziği okumaları çok güzel, müziğimizi yaşatıyor ama tavrın ve müziğimizin esas noktası olan o ara seslerin sunulmaması da bir o kadar üzüyor. TSM şarkısını yeniden yorumlarken aşılmaması gereken sınırlar var.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

20 yıldır müzik çalışmalarına Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde devam eden aynı zamanda bir beyaz yakalı olan Sezen Cin Özdemir geçtiğimiz günlerde Affetmem Asla Seni eseri ile müzikseverlerle buluştu. Kendine has yorumuyla dikkat çeken Özdemir, müzik tarzını "Geleneksel klasik okuyuşla, modern altyapılı müzik..." diye tanımlıyor. Özdemir, bu tanımı şöyle detaylandırıyor: "Şarkı söylemeyi bir tiyatro sahnesi olarak düşünüyorum. Önce şarkının sözlerini okuyorum. Bir oyuncu olsam bu sözleri nasıl dile getirirdim duygularımı nasıl aktarırdım diye düşünerek okumaya özen gösteriyorum. Bir yandan sesimin ve hançeremin kendine has tınılarıyla bazı yerleri süslüyorum."

BEYAZ YAKALI MÜZİSYEN

Uzun zamandır müzikle uğraşıyorsunuz. Ama aynı zamanda beyaz yakalı bir çalışansınız. Neden ikisinden birini seçmediniz?

Bir plaza çalışanıyım. Uluslararası bir şirkette iş geliştirme departmanının direktörüyüm, üst düzey yönetici olarak çalışıyorum. Öte yandan kendimi bildim bileli, her ortamda sahnedeydim. 2 yaşındayken ses kaydım var, Ajda Pekkan'ın "Petrol" şarkısını söylediğim. Üsküdar'da büyüdüm ve ailem 14 yaşımda beni Üsküdar Musiki Cemiyeti giriş sınavlarına yönlendirdi. 1992 yılından beri Üsküdar Musiki Cemiyeti'ndeyim. Meşk sistemi ağırlıklı olan bir ekole sahip. Burada üslubumu geliştirdim. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği nazariyatı Bölümü'nü de bitirdim. Oradaki eğitimim de solfej ve nazariyat ağırlıklı idi. 14 yaşımdan beri hem lise hayatım hem de müzik eğitimim bir arada yürüdü. Birini tercih etmem gerekir diye bir düşüncem hiç olmadı.

Amir Ateş'in öğrencilerinden birisiniz. Bu durum müzik hayatınıza ne kattı?

Yolumuz Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde kesişti. 2003 yılında hocamın eserlerinden oluşan Eylül Akşamları albümünde, Eylül Akşamları dahil üç eser seslendirdim. Bu hayatımın bir ilkidir. Sonrasında da hocamın konserlerinin solisti oldum. Onun bestelerinin ilk şahidi olmak büyük gurur benim için.

Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde neler yapıyorsunuz?

2003 yılında eğitmen olarak görev aldım. 2006 yılından beridir repertuvar dersleri veriyorum, koro şefiyim. 2014 yılında kurduğumuz Üsküdar Musiki Gönüllüleri Korosu'nun da şefiyim. Cemiyetimizin İcra Heyeti Korosu'nun solistiyim. Kurumda üç dönemdir yönetim kurulunda yer alıyorum, kurum yöneticisiyim.

TRT ile de güzel bir yolculuğunuz olmuş. Bağınız devam ediyor mu?

Evet, o zamanlar ses yarışmasını TRT yapıyordu, özel kanalların yarışmaları yoktu. Ben de TRT'nin düzenlediği yarışmaya katıldım. Sonrasında TRT'nin birçok programında konuk oldum. TRT'de akitli ses sanatçısı olarak çalıştım. Halen TRT'nin radyo yayın programlarına konuk oluyorum.

KİTLEMİ ARTIRMAK İSTİYORUM

Uzun zamandır müzikle iç içesiniz. Ama albümleriniz çok yeni. Geçen yıl Kızıl Gonca isimli mini albüm çıkarmışsınız. Ardından da Dolunay. Bize bu projelerinizden bahseder misiniz?

Şartların oluşması zaman aldı. 2016'da kafama koydum bu süreci. Ama çıkışımız, ön hazırlıklar 2020'yi buldu. Repertuvarımıza öncelikli olarak hem düzenleme hem de okuyuşta yorum farklılıklarını gösterebilmek amacıyla Türk Sanat Müziği'nde klasikleşmiş eserleri veya pop müziğinde daha önce düzenlenmiş Türk Sanat Müziği fiziğinde eserler seçtik. İlk Sezen Aksu'nun "Tutuklu" bestesini bitirdik. Daha sonra Avni Anıl'ın "Günbegün Yaşanan O Hatırayı' ve Amir Hocamın da "Bir Kızıl Gonca"yı okuduk. Çalışmamızın adını "Kızıl Gonca" koyduk. Bu esnada İranlı ses sanatçısı arkadaşım Azadeh Hodjat'ın prodüktörü ve besteci Arashk Rafiee bana bir dolunay gecesinde, Ah Dolunay şarkısının bestesini gönderdi, ben üzerine söz yazdım ve İstanbul'da vokal kaydını yapıp İran'a gönderdik. Babajim İstanbul'dan da yayımladık. Benim ilk söz yazdığım şarkı olduğu için ayrı bir yeri var.

Son olarak Affetmem Asla Seni ile müzikseverler ile buluştunuz. Neden bu şarkıyı seçtiniz?

İlk çalışmamız yayınlandıktan sonra, prodüktörüm, müzik direktörüm Ozan Tügen ile yeni repertuvarımızı oluşturduk. İlk çalışmalarımız daha romantik şarkılardan oluştuğu için, hareketli şarkıların üzerinden geçtik. İlk adresimiz Yıldırım Gürses oldu. Affetmem Asla Seni, şarkı dinamiği olarak birçok türe şekillenebilecek yapıya sahipti. O yüzden bu eserde karar kıldık. Eseri, Ozan Tügen'in orijinal versiyon düzenlemesinin yanı sıra Cem Tuncer tarafından Moody Bossa ve Soup Nasty'in de French House türlerinde düzenlemeleriyle yayımladık.

İleriye dönük planlarınız neler?

Her zaman ayağı yere basan hayallerim oldu. Hayal kurarken motive olup, tutkuya dönüşüp başarmak istiyorum. O yüzden kısa vadeli hayaller yerinde olur sanırım. Şimdilik dinleyici kitlemi günden güne artırma hayalim var.

TSM OKURKEN TARKAN BAŞARILI CEM ADRİAN EKSİK KALIYOR

Halk müziği ve Klasik Türk Müziği'ne gençlerin ilgisini nasıl yorumluyorsunuz?

Bu bir miras, gelenek, bundan kaçış yok. Gerek Türk Halk Müziği gerek Klasik Türk Müziği bizim genlerimizde var. Daha bebeklik zamanında, bizlere okunan ninniler, hicaz makamında türkü/şarkı formu... Nasıl ki dil yaşıyor, her gün lügatimize yeni sözcükler ekleniyor, müziğimiz de toplumla şekilleniyor. Global olarak da yabancı kültürlerle harmanlanıyor. PC müziğinin entegrasyonu bu sebepledir. Makamlarımız yerinde duruyor, hangi türde, hangi enstrüman veya sistem kullanılırsa kullanılsın nihaventler, kürdiler, hicazlar o altyapılarda duruyor. Türk müziğini birlikte yaşatacağız. Bu coğrafyada beğenilen ve klasikleşmiş ne tür müzik varsa gelecek nesillere de güncellenerek aktarılmalı. Müzikte dışlanmaya karşıyım.

Birçok sanatçı Türk Sanat Müziği (TSM) şarkılarına kendi yorumunu katarak söylemeyi tercih ediyor. En son çıkardığınız "Affetmem Asla Seni" projesinde soundunuz Batı ama yorumunuz tam anlamıyla TSM olarak duyuluyor. Bir hoca olarak siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Evet, benim hedefim de o aslında; günümüz modern soundlarında klasik yorumu yaşatmak, devam ettirmek. Burada ayrışan konu; Türk müziği komalarına ve hançeresine, kendi yorumunu katan sanatçılarda maalesef o baskılar ve gırtlak dönüşleri (hançere) yer almıyor. Veya ritim olarak bakarsak, ritmin tekrar yerlerinde eğer sözcük bitiyorsa, sönüş olmalı, bu olmuyor maalesef... Böylelikle okuyuş lezzeti farklı geliyor. Dinleyici kitlesi yüksek olan sanatçıların Türk müziği okumaları çok güzel, müziğimizi yaşatıyor ama tavrın ve dediğim gibi müziğimizin esas noktası olan o ara seslerin sunulmaması da bir o kadar üzüyor. Mesela Cem Adrian ile Tarkan'ı aynı şarkıda dinleyecek olursak anlatmak istediğim şey daha net ortaya çıkacak. Tarkan, Türk müziği eğitimi aldığı için aslında şarkıları klasik yorumla okuyor, her ne okursa. Hançere de tüm komalar da yerinde. Fakat Cem Adrian'ın TSM cover performanslarında bu öğeler eksik kalıyor Batı tarzı ile okuduğu için. Türk Sanat Müziği şarkısını yeniden yorumlarken dikkat edilmesi gereken ve aşılmaması gereken sınırlar olduğunu düşünüyorum. En önemlisi de eserin yorum yapısının bozulmaması öncelik olmalı.