ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Bugüne kadar birçok karma sergide eserleri yer alan sanatçı Esra Yazıcı Tözge, Ben Hiç Kimseyim adını verdiği ilk kişisel sergisini açtı. Sergide yer alan tüm heykelleri hayatı boyunca kendisini etkileyen ve düşündüren sevdiği şiirlere ithafen yaptığını dile getiren sanatçının bu anlamlı sergisi 8 Haziran'a kadar Goba Art&Design'da devam edecek. Tözge, daha çok hayatın anlamlandırılma duygusuna odaklanan ve izleyicileri hiç kimse olmak üzerine düşünmeye davet eden sergiyi Akşam Cumartesi okurları için anlattı...
EN BÜYÜK İZİ BIRAKANLAR SANATÇILARDIR
Sanat sizin için ne demek ve heykel hayatınıza ne zaman ve nasıl dahil oldu?
Sanat duygu ve düşünceleri paylaşmanın en hızlı ve estetik hâli. Ayrıca zaman, çağ, dil, cinsiyet, ırk, din fark etmeksizin son derece kapsayıcı bir iletişim yolu. Buna ilaveten ben sanatın bizi düşündürmesi, sorgulatması; bazen mutlu, bazen mutsuz etme halini seviyorum. Ayrıca gelip geçici bir hayatta, en büyük izi bırakanların sanatçılar olduğunu düşünüyorum. Seramik ve heykel ile uğraşmaya başlayalı 20 seneden fazla oldu. Yoğun bir iş hayatım olduğu için haftada bir akşam veya haftada bir gün bu uğraşımı devam ettirmeye çalıştım. Çünkü çok sevdim...
SABRIN ŞART OLMASI BENİ BU MACERA İÇİNDE TUTUYOR
Neden başka bir sanat disiplini değil de heykeli tercih ettiniz?
Küçüklüğümden beri aslında resim, müzik, şiir gibi sanatın birçok dalına ilgi duydum. Birçoğunu denedim. Ama seramik denemelerim, tüm zorluğuna rağmen, sürekli bir uğraşa dönüştü. Elimle üç boyutlu bir cisim ortaya çıkarabilmek, onun şekillendirilmesi, kurutulması, fırınlanması, sırlanması sırasında her bir aşamanın barındırdığı riskler, ortaya çıkan sürprizler ve sürekli verilen bu mücadele beni bu işe daha çok bağladı. Sanıyorum zorluğu ve mücadelesi, her bir başlangıcın birbirinden bağımsız bir sona götürmesi, tekdüze olmaması, yaratıcılık, teknik bilgi ve birikimin, sabrın şart olması beni bu macera içinde tutuyor.
Bu ilk serginizin çıkış noktası ne oldu?
Bundan iki yıl önce yoğun iş hayatımı yavaşlatıp, yapmak istediğim şeyleri yapmaya karar verdim. Bunların başında da hem izleyici hem üretici olarak sanata daha fazla vakit ayırmak geliyordu. Senelerdir heykel yapıyor ama sergi çıkaracak kadar odaklı ve düzenli çalışamıyordum. Karakter olarak sonuç odaklı bir insan olduğum için, heykelde de sergi yapmayı hedefime koydum.
BİR SABAH AKLIMDA EMILY DICKINSON ŞİİRİ İLE UYANDIM
Çeşitli şiirlerin dizelerinden esinlenerek üretme fikri nasıl çıktı ortaya?
İş hayatı, sosyal sorumluluk kapsamında parçası olduğum kurumlar, sokakta karşılaştığım bazı davranışlar, beni insanın kendisini öne çıkarma konusundaki motivasyonu ve hatta kaygısı konusunda düşündürdüğü günlerden bir sabah aklımda ortaokul yıllarında okuduğum Emily Dickinson'un Ben Hiç Kimseyim şiiri ile uyandım. Bu çabanın özellikle de çağımıza ait ve sosyal medya kullanımı sebebi ile rahatsız edici boyutlara gelmiş olduğuna inanmışken anladım ki Emily Dickinson bundan 100 yıl önce, Amerika'da küçük bir şehirde, nispeten kısıtlı bir sosyal ortamda yaşarken aynısını dile getirmiş. Bu sayede bu davranışın çağımıza değil, insana dair olduğunu fark ettim. Sonra da sergi için yapacağım ilk heykeli, bu şiiri sembolize edecek şekilde tasarlamaya karar verdim.
Sergide yer alan heykellerin ortak noktaları neler?
Heykellerimin hepsi kilden yapıldı ve fırınlandı. Yani hepsi seramik. Yapım aşamasında ve sonrasında kalıp kullanılmadığı için her biri tek, aynısından bir tane daha yok. Tüm heykelleri beni hayatım boyunca etkileyen, düşündüren, sevdiğim şiirlere ithafen yaptım. Bu şiir heykel olsa nasıl olurdu diye yapmış olma hâli aslında. Sevdiğim şiirleri, yapmayı sevdiğim heykeller ile buluşturarak, insanlarla paylaşmayı arzu ettim.
SANATIN HIZLI TÜKETİLİR HALE GELMESİ ENDİŞE VERİCİ
Türkiye sanat ortamında eleştirdiğiniz veya sorunlu olarak gördüğünüz noktalar neler?
Kendimi sanat ortamını eleştirecek kadar yetkin görmüyorum. Sanatın gittikçe daha fazla izleyici ile buluşmasını takdir ediyorum. Özellikle İstanbul'da yaşayanlar bu konuda daha şanslı. Sanat izleyicisi olarak sanatın hızlı tüketilir hale gelmesi ise paylaşmak isteyeceğim bir endişe benim için. Birbirini tekrar eden, kolayca çoğaltılan ve dekorasyon objesi haline gelen tasarımları bazen sanat diye adlandırıyoruz gibi geliyor.