Serdar Yılmaz: Sanatta sadece güzeli aramıyorum

Sanat yönetmeni, Prof. Dr. Serdar Yılmaz, Bu Senin Gördüğün adlı son sergisinde video, enstalasyon, fotoğraf ve resim arasındaki sınırlarda geziniyor. Disiplinlerarası bir yöntemle işlerini üreten sanatçı, çağımızın fragmanter görüntüleme yapısının izinde yürüyor. Sanatçı, ''Sanat eserlerinde sadece güzeli arayan biçimsel bir anlayıştan ziyade kavramsal bir bakış açısıyla fikri ve düşünceyi temele almanın önemine değinmek isterim.'' diyor.

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Sanat yönetmeni, Prof. Dr. Serdar Yılmaz'ın Balıkesir'de açtığı Bu Senin Gördüğün adlı son sergisinde sanatçının "Merdiven", "Kızarmış Tavuk", "Su Birikintisi" ve "Bağlanma Hali" videoları/filmleri ve onların ekseninde oluşan çalışmaları yer alıyor. Sanatçı videolarında yansıttığı sıradan gerçekliğe, hayali öğe ve karakterlerle, çarpıcı müdahalelerde bulunurken farklı teknik ve malzemelerle ürettiği işleriyle ise videolarında görünen ortamı galeri mekânına taşıyarak izleyiciyi de projeye dâhil ediyor.

Farklı disiplinlerden beslenen bu seri, sanatçının dönüşüm ve yol hikâyelerini de içeriyor. 18 Aralık'a kadar devam eden sergi, Mekân Blogspot'ta görülebilecek. Sergi hakkındaki kişisel heyecanını sorduğum sanatçı şunları söylüyor: "Hayatımda sanat ve üretmek yaşamsal bir gereklilikle işledi. Güzel Sanatlar eğitimine başladığımda 23 yaşındaydım. Öncesinde kayıp ve dışlanmış hissettiğim, ailemin isteklerini gerçekleştirmeye çalıştığım bir dönemim oldu. İngiltere'ye dil kursuna gittiğimde 21 yaşındaydım. Ailemden, çevremden uzaktayken kendi hayallerimi gerçekleştirmeye, beni ben yapan şeyleri yapmaya başladım. Okumak, yazmak, çizmek, dans etmek, film çekmek. Kendini olduğun gibi kabullenmediğinde çevren de kabul etmiyor. Bu düşünce ile kabuğumdan kendim olarak çıkma çabam işlerimi ve eğitmenliğimdeki bakış açımı şekillendiren temel etmen oldu."

BEN KİMİM, NEREDE YAŞIYORUM?

"Ben kimim? Neden yaşıyorum? Neden üretiyorum? Bu sergi, bu film neden izlenmeli?" gibi soruların kendisini çok heyecanlandırdığını söyleyen Yılmaz, "Gerçeklik kavramı -iç ve dış gerçeklik olarak- kimliğimizi oluşturmamızda ve yaşadığımız evrende var olmamızın anlamı. Ben sanatın tüm dallarının yeni bir gerçeklik oluşturduğunu ve bu yenidünyanın insanlarda bir dönüşüm, farkındalık, ya da en azından böyle bir kişi de varmış dedirtebileceğine inanıyorum. Yalnızlık çok garip bir duygu, resim yapmak, film çekmek, bu sergiye insanların gelmesi mekânda dolaşması, duvarlara dokunması (özellikle altını çizmek istedim, çünkü dokunabilirsiniz.) filmi izlemesi, sergi süresince gerçekleştireceğim atölye çalışmalarına katılması aslında üreterek dönüşebilme isteğim." dedi.

TÜM FİLMLERDE MEKÂNLARI ÇOK DETAYLI ÇİZİYORUM

Sinema çalışmalarının nasıl gittiğini sorduğum Yılmaz, "Sinemanın; edebiyatı, tiyatroyu, resmi, fotoğrafı, mimariyi, müziği, dansı içinde barındırarak ve geçmiş pek çok sanat kuramının altyapısını içinde taşıyarak; yeni sorunsalları, dili, biçimselliği ile yeni bir dil, dünya oluşturur." diyor ve ekliyor: "Sinema dilini oluşturan tüm bu sanat disiplinlerinden gelen imgelerin gerçekliğin yerini tutması ve yeni-kurgulanan gerçeğin gündelik hayata yeni bir gerçeklik katması beni sinemanın büyüsüne ve deneyim alanına iten en önemli etkenler. Çektiğim filmlerde (Kontrol Belgeseli, Merdiven, Kızarmış Tavuk, Su Birikintisi, Bağlanma Hali) ve sanat yönetmenliğini yaptığım filmlerde (Pandora'nın Kutusu, Cenneti Beklerken, Sis ve Gece, Gölgesizler, Bilmemek, Kara Köpekler Havlarken, vb.) hep bir yolculukta olduğumu ve hayal ettiğimiz farklı dünyaların görünür olmasını istedim. Bu dünyalar senaryoyla ilk kez görünür oluyor ve sonra bizler görsel olarak o dünyayı çekilebilir ve izlenebilir hale getiriyoruz. Çalıştığım filmlerde mekânları çok detaylı olarak çizerek, moodbardlar, storyboardlar hazırlayarak çalışıyorum. En son sanat yönetmenliğini üstlendiğim 'Beni Sevenler Listesi' bu sene İstanbul Film Festivali'nde en iyi film ödülü aldı, şu anda Tallinn Black Lights Film Festivali'nde yarışıyor."

YÖNETMENLİK KAVRAMI YERİNİ SANATÇI TANIMINA BIRAKTI

Farklı disiplinlerden birçok sanat dalı ile ilgilenen sanatçıya bunların birbirini nasıl beslediğini ve kendi motivasyonunu sorduğumda şunları söylüyor: "Tüm sanat disiplinlerinde kompozisyonu oluşturan mekân, hareket, ışık-gölge, renk, boşluk-doluluk, doku, ön-arka ilişkisi gibi kurgusal etmenlerin var olduğuna inanıyorum. Bir sanat eserinde, tasarımda -ki bu filmde, müzik parçası da, resim de, heykel de olabilir- tasarım öğeleri de çok yakındır. Denge, bütünlük, devamlılık gibi bu unsurlar tüm sanat ve tasarım disiplinlerini birbirleriyle ilişkilendirerek yeni melez anlatım biçimlerine dönüşmektedir. Enstalasyon, sinema, performans gibi sanat disiplinleri farklı sanat disiplinlerini içinde barındırırken sanat eseri nedir, sanatçı kimdir, sanat ortamı, sanat politikaları vb. yeniden tanımlanırken, yeni problemler ve yeni çözüm arayışları ortaya çıkar. Ben sanat eserlerinde sadece güzeli arayan biçimsel bir anlayıştan ziyade kavramsal bir bakış açısıyla fikri ve düşünceyi temele almanın önemini değinmek isterim. Bir sanat disiplininde uzmanlaşmak, teknik olarak mükemmelliğe ulaşmak tabii ki zanaat olarak işin biçimsel yapısını ileri bir yapıya taşısa da ikinci bir disiplinde üretim yapmak yeni bir deneyim alanı yaratır. Günümüzde sanatçı bir fikir insanı olarak düşünen, proje üreten ve fikirlerini hayata geçirirken en uygun disiplini, tekniği kullanarak ve her aşamada kendisini, ürettiği eseri, üretim ve sergileme şeklini, kullandığı medyumu sorgulamaktadır. Ressam, heykeltıraş, yönetmen gibi sınıflandırmalar yerini sanatçı kavramına bırakmıştır."