ZEKİ GÜMÜŞ / zeki.gumus@aksam.com.tr
Gazeteci bir baba ve edebiyatçı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yazmayla ilişkisi küçük yaşta başladı. Türkçe öğretmenliğinden sonra Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünü de bitirdi. Nazan Arısoy, bilinen isimlerin bilinmeyen yönlerini merak etti. Onları araştırdı ve biyografi romanı yazmaya başladı. Ona göre, çok bilinen insanların hayatlarının dışarıdan yargılanması adil değildi. Onların anlaşılması ve ona göre değerlendirilmesi gerekiyordu. Arısoy, okura; o kahramanların üzerinden kendilerine ayna tutmaları için kaleme aldı biyografileri. Arısoy, kitaplarını, ruhsal yönden insanlara yönelik yaptığı çalışmaları ve yeni projelerini AKŞAM Cumartesi’ye anlattı.
En son okurla buluşan kitabınız AhSen? Ne anlatıyorsunuz?
AhSen’de herkes kendinden bir parça bulacak. Bazen bulunduğumuz hayatın içinden çıkmak isteriz. AhSen, kendimizden kaçamayız ama kendimizi iyileştirebilirizi anlatan bir öykü.
Gelecek olan kitapta neler var?
İngiliz yazar Virginia woolf biyografisi var şimdi. Fakat bizde genelde insanların sosyal hayatlarıyla ilgilenen bir yapı var. Virginia’ya baktığınız zaman bipolar bir kimlik, karakter bozulması var. Küçük yaşta geçirdiği travmalar, başarısızlıklar, kadın yerine konulmamış hayatı var. Kız çocuk olarak değer görmemiş bir çocukluğu var. Eğitim özgürlüğü elinden alınmış, kendi kendine yetiştirmiş geliştirmiş ve şimdiki gibi sosyal medyanın olmadığı bir dönemde edebiyatını duyurmuş bir kadın. Bu yönüyle bakmıyor insanlar. Bizde genelde özel hayat. İşte bi seksüelmiş, bipolarmış, hayatı çalkantılıymış. Buradaki başarıyı göstermek benim amacım.
İKİ YIL ÖN HAZIRLIĞI SÜRÜYOR
Biyografik yazı çok zor değil mi?
Çok zor ve bıçak sırtı bir iş doğru bilgi vermek zorundasınız, araştırması iki yıla yakın sürüyor. Röportajları var özel güncelerine ulaşma izinleri var, onunla ilgili yazılmış olanların özümsenmesi var. Benim biyografik romanlarımda ansiklopedik bir anlatım yok. Ben Cemal Süreyya ya da Virginia oluyorum önce onun gibi hayatımdaki insanları anlatıyorum ve sonra onların hayatındaki kadınlar, erkekler, anneler, babalar gibi Cemal’i ya da Frida’yı anlatıyorum. ya da Nazım’ın Piraye’si olup Piraye’den Nazım’ı anlatıyorum ve romansı bir tat çıkıyor ortaya.
SAMET ŞİMDİ NE YAPIYOR?
Bir film projeniz olduğunu öğrendik anlatır mısınız?
Biyografi ile ilgilendiğim için Selvi Boylum Al Yazmalım filminde Asya ile İlyas’ın oğlunun hikayesini yazdım ismi “Samet’e ne oldu?”
Çünkü Samet o zaman çok küçüktü ve babasının gerçekte İlyas (Kadir İnanır) olduğunu bilmiyor, annesi Asya (Türkan Şoray) başka birisiyle evli ve babası olarak da onu biliyordu. Gerçekler ortaya çıktı mı, ne oldu bu Samet’e? Samet’in hikayesini oluşturduk. Kadir İnanır ve Türkan Şoray da birkaç sahnesinde rol alsın, o filme tat katsın istiyorum. Devam filmi olmayacak bu ama insanlara o büyük aşkın tekrar karşılaşmasını yaşatmak istiyorum.
KİTAPLARIMA İLGİ ÇOK FAZLA
İnsanlarımız olayların magazin yönüyle daha çok ilgileniyor. Siz biyografi romanı yazıyorsunuz kitaplarınıza ilgi nasıl
Türkiye’nin okuyuculuğundan çok memnunum. Piraye’de Nazım Olmak 124. baskısını yaptı, Farsçaya çevrildi ve İran’da şu an satışta. Cemal Süreyya 63, Frida 52, Tomris Uyar Üç Şairin Tek Şiiri şu anda 45. baskıda yani güzel gidiyor ben müthiş keyifliyim o anlamda. Almanca ve İngilizceye çevriler konusunda destek alıyorum yurtdışına da açılacağız. Bukovski Kadınları kitabını okuyan okurum dedi ki ‘Nazan Hanım siz ne yapmışsınız? Bukovski’yi babasının elinden elimi uzatıp kurtarmak istedim. Bana bu kadar duyguyu hissettirdiniz teşekkür ederim.’
Biyografi dışında kitaplarınız hangileri?
İnsanların ruhsal dünyasını iyileştirecek, şifalandıracak, ilişkilerini toparlayacak, kendinde eksik gördükleri yerleri tamamlayacak şeyler için de birtakım aşk ve ilişki üzerine kitaplarım var.