Şehri-i Göbeklitepe Şanlıurfa

LOKMAN DAĞ

lokmandag@gmail.com

Sanki Güneş’ten bir parça

Sıcaktır, hardır...
Harran’dır, dünyanın ilk üniversitesi...
İnançtır, tarihin yeniden yazıldığı Göbeklitepe’dir...
Karagül’ün memleketi Halfeti’dir.
Peygamberler şehridir.
Şanlıdır, isottur, fıstıktır, ciğerdir, hoşgörü kentidir.
Yüreği, sesi yanıkların diyarıdır.
Güneydoğu’nun baş tacıdır Şanlıurfa....

Ne zaman gitsem Şanlıurfa’ya, dağlarında ceylanları arar gözlerim. Dilimde türküsü, “Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar. Anandan babandan ayrı koyarlara.” Ve ne zaman çiğ köfte çekse canım, Hz. İbrahim ve kötü kalpli Nemrut’un hikayesi gelir aklıma...

BALIKLIGÖL VE ÇİĞ KÖFTE HİKAYESİ

Kötü kalpli Kral Nemrut, Hz. İbrahim’i öldürmek için yakalatır. Şehirdeki tüm odunları toplatır. Şehrin merkezine devasa bir ateş yaktırır. Urfa Kalesi’ne kurdurduğu devasa mancınık ile Hz. İbrahim’i ateşe atıp onu yakarak öldürmeyi planlamaktadır. Tüm meleklerim yardımına koşmasına rağmen Hz. İbrahim, “ Allah bana yardım eder” der ve meleklerin yardımları geri çevirir. Ateşe atılacağı sırada Allah, “ Ey ateş, Hz. İbrahim’e serin ve selam ol” der. İşte tam o sırada ateş suya odunlar ise balığa dönüşür ve Hz. İbrahim kurtulur. Daha sonra Nemrut, kulağından, beynine giren bir sinek nedeniyle kafasını duvarlara vura vura acı çekerek ölür. Şimdi diyeceksiniz ki bu hikayenin çiğ köfte ile ilişkisi nedir?

Nemrut, şehirdeki tüm odunları toplayınca kimse ateş yakamaz. Dağda avlanan ceylanların eti, isot ve bulgur; avuç içi ile yoğrulup çiğköfte haline getirilir. Çiğköftenin böyle ortaya çıktığı rivayet edilir... Şanlıurfa’da etli çiğ köfte yapıldığı an tüketilmek zorunda, padişah bile olsan beklemez. Öyle ki, “Cenaze bekler ama çiğköfte beklemez” ata sözü bile vardır.  Neden mi? Bir gurme olarak söylüyorum. Çiğ et bekledikçe bakteri üretir ve hastalık bulaştırır. O nedenle anında tüketilmesi gerekir. Çok acı olmasının nedeni ise; acı bakteriler ile savaşır ve mideye zarar vermesini engeller... Suşi yanında servis edilen wasabi sosu gibi...

Şehirdeki rehberlerim değerli arkadaşlarım Serdar Abamor ve Sertaç Alagöz, beni harika yerlerde gezdirdiler, çok lezzetli yemekler yedirdiler. İlk Durak Göbeklitepe...

TARİH’İN YENİDEN YAZILDIĞI YER: GÖBEKLİTEPE 

UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alınan Göbeklitepe’de kazı çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Dış etkenlerden korunması için yapılan çatısı tamamlandı. Bahar çiçekleri ile birlikte tapınak alanı çatısı adeta bir uçan daireyi andırıyor. 2019 yılı Göbeklitepe yılı ilan edildi. Dünyanın ilk tapınağı ve yerleşik hayata geçildiği ilk yer olarak kabul ediliyor. Bilinen tarihi 12 bin yıl daha geriye götürdü. O ilkel çağda bu kayalar nasıl bu kadar güzel oyulup işlendi... Bir köylünün ayağına takılan taş, tarihin yeniden yazılmasına neden oldu. Gezin, dolaşın, tarihin sıfır noktasına yolculuk yapın... 

KARAGÜL’ÜN CENNETİ HALFETİ

Adına diziler çekildi. Baraj gölü nedeniyle büyük bir bölümü su altında kaldı. Ama o baraj gölü şehrin kaderini değiştirdi. Halfeti’yi turizme kazandırdı. Sakin şehir ünvanını sonuna kadar hak ediyor. Huzurlu, sessiz, kendine has, mutlu bir yere dönüştü... Su altında kalan caminin bir bölümü ile bazı evler, gelen misafirlerin ilgi odağı oldu. Tekne turları ile eski Halfeti köylerine muazzam bir yolculuk yapıyorsunuz. Baraj gölüne gömülen cami ve dışarıda kalan minaresi harika bir fotoğraf karesi oluşturuyor. Gezip, dolaştıktan sonra kafelerde kahvelerinizi yudumlarken, gözlerinizi kapatın rüzgarın söylediği şarkıları dinleyin ve daha önce oradaki yaşamları hayal edin. Bir anda Eşkıya filminin o güzel bölümleri gözlerinizin önüne gelecektir. Gölün üzerine kurulan restoranlarda balık yiyebileceğiniz gibi, haşhaş kebabının da tadına bakabilirsiniz...

AÇIK HAVA MÜZESİ “HARRAN”

Dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilir Harran Üniversitesi, Şanlıurfa’ya gelmişken Harran’a uğramadan olmaz elbette. En önemli Türk- İslam Eserlerinden biri... Harabeler arasında üniversite günümüze ulaşmamış olsa da, Gözlem kulesi ve diğer yapılar arasında harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Harran’a gitmişken muhakkak, Kümbetli Evleri de gezin. Harran’nın simgesi durumunda. Eski Urfa’da güzel bir yolculuk yaparken, mırra kahvesi içmeyi ve mırranın kullarını da öğrenmeyi ihmal etmeyin. Yoksa istemeden bir garsonu evlendirebilir ya da bardağa altın doldurmanız gerekebilir. Kahve size pahalıya patlayabilir.

GÜMRÜK HAN’DA KAHVE KEYFİ

Tarihi sokaklarında kaybolun, restorasyonu yeni biten mis kokulu sokaklarda tarihe yolculuk yapın. Herhangi bir ciğerciye gidip, lezzetlerin tadına bakın, ızgarada pişen ciğerleri beklerken, salatanızı kendiniz hazırlayın... Salça ve isot almayı ihmal etmeyin. Artık dinlenme vakti diyorsanız. Tarihi Gümrük Han’a uğrayın, son zamanlarda çok geliştirdikleri Menengiç kahvesinden kesinlikle yudumlayın. Çok seveceksiniz. 

ŞANLIURFA MÜZESİ’NE YOLCULUK

Son zamanlarda gezdiğim en güzel müzelerden biri... Beni en çok sevindiren ise tüm detaylarda engelli kardeşlerimizin de unutulmamış olması. Çok değerli eserlerin sergilendiği harika bir yer. Özellikle eski çağlarda yapılan oyuncak arabalar beni çok etkiledi. Günümüz otomobillerin ataları gibi... Hemen yanında Mozaik Müzesi fevkalade... Tabandaki mozaiklerden anlaşıldığı üzere, Karadeniz bölgesinde yaşadığı tahmin edilen Amazon Kadınların bir şekilde Şanlıurfa’ya da geldiği düşünülüyor. Şanlıurfa merkezinde bulunan, Balıklıgölü, Hz. İbrahim’in makamını, Şanlıurfa Müzesi, Gümrük Han’ı yürüyerek gidebileceğiniz mesafede, ama Harran ve Halfeti için ya araç kiralamanız gerekli ya da şehir merkezindeki Büyükşehir Belediyesi İlçe Terminali’nden kalkan otobüs ve minibüsler ile ulaşabilirsiniz. Tadına doyamadığım bir seyahatti. Tekrar kavuşmak dileğiyle Şanlıurfa, hoş kal, hoş çakal...

Nerede ne yedim?

Patlıcanlı kebap: Taşsaray Restoran

Ciğer kebap: Paflar Ciğer, lahmacun, içli Köfte 

Baklava: Çulcuoğlu Restoran

Künefe: İpar Künefe