Savaş, birdenbire başlamadı

Daha abluka başlamadan önce üniversite eğitimi için Türkiye'ye gelen ve 23 yıldır burada yaşayan Gazzeli mühendis Nihad Abunasser, savaşın birdenbire başlamadığına dikkat çekerek on yıllardır Filistinlilere ve Gazzelilerin yaşam haklarının işgal güçleri tarafından nasıl gasp edildiğini anlattı.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Hamas'ın İsrail'e yönelik olarak başlattığı Aksa Tufanı operasyonu sonrası İsrail, Gazze'ye fosfor bombalarıyla saldırıyor. Katliamlar günlerdir devam ediyor ve İsrail, ayrım gözetmeksizin Gazze'deki tüm sivil hedefleri vuruyor. İsrail'in nasıl ve hangi şartlarda kurulduğunu, nasıl bir terör devleti olduğunu, on yıllardır yaşanan orantısız savaşı bilmeyenler her şeyin 7 Ekim Cumartesi günü Hamas'ın yaptığı operasyon sebebiyle yaşandığını zannediyor. 'Bilgi' sahibi olmayan zihinler sosyal medyadaki manipülatif haberlerle kolaylıkla zalimden yana tavır alabiliyor.

Oysa bizim belki sadece binde birini bildiğimiz İsrail zulmüne doğan, işgal topraklarında büyüyenler için manzara çok farklı. Üniversite eğitimi için Türkiye'ye gelen ve 23 yıldır Türkiye'de yaşayan Gazzeli Nihad Abunasser, Filistin'de yaşananların ve İsrail yaptığı zulümlerin burada bile yeterince bilinmediğini söylüyor. Savaşın birdenbire başlamadığına dikkat çeken Abunasser, 1917'den bu yana Filistinlilere reva görülenleri tekrar tekrar anlatmak gerektiğini söylüyor. Kısacık telefon konuşmamızda anlattıkları bile insan daha ne kadar 'zalim' olabilir ki dedirtecek türden.

TEK SUÇUMUZ FİLİSTİNLİ OLMAK

Abunasser yaşananları kişisel hikâyesinden başlayarak şöyle özetliyor: "2000'de liseyi bitirip burs alarak geldim Türkiye'ye eğitim için. Hacettepe Bilgisayar mühendisliğinden mezun oldum. Benden bir yaş küçük erkek kardeşim de ertesi yıl Gazze'de üniversiteye başladı. O yıllarda henüz İsrail askerleri ve yerleşimciler Gazze'deydi. Yolları tutuyor geçişe izin vermiyorlardı, o yüzden kardeşim bir müddet üniversiteye gidemedi. Sonra direnişe katıldı, taş atmaya. Ama böyle gençleri geceleri evlere baskın yapıp ya tutuklar ya da vururlar. Kardeşimi de tutukladılar hiçbir suçu yokken.18 yıl mahkûmiyet kararı verildi. İşgalci İsrail'in hapishanelerinde 5 binden fazla mahkûm esir tutuluyor. Herhangi bir tutuklama gerekçesi yok. Tutuklama süresi de yok. Bunlardan binden fazlası idari tutuklama dedikleri şekilde hapis yatıyor. Bir yıl diyorlar sonra bir yıl daha uzatıyorlar. Nedeni yok, açıklama yok. Üstelik mahkûmlar hücre hapsinde tutuluyor. Eylül ayında bir mahkûmumuz çıkarıldı. 11 yıl içeride kalmıştı çocuk. Hafızasını kaybetmiş ailesini tanıyamadı. Çünkü onu sürekli tek kişilik hücreye tutmuşlar. Kardeşim iki sene önce çıktı hapisten. Onu Türkiye'ye getirdim tedavi amaçlı. Ne işkenceler görmüş çoğunu anlatmadı bize. O mahkûmlara her gün işkenceler yapılıyor. Bir televizyon programında 'Gözümün önünde 20 arkadaşım öldü poşetlerle götürdüler' diye anlattı. Üzerinde kalıcı fiziksel hasarlar bıraktı bu işkenceler. Doktor doktor geziyoruz şimdi tedavi için. Tek suçu onların üzerine attığı suçları kabul etmemesi ve Filistinli olması."

ZULÜM VE İŞKENCE HİÇ BİTMEDİ

Geçen hafta başlayan saldırıların durup dururken gerçekleşmediğine vurgu yapan Abunasser, bir çığlığa dönüşen cümlelerini sıralıyor ard arda:

"Dünya neden arıyor? 'Siz meraklı mısınız vurulmaya?' Biz sanki bir sabah uyandık 'Hadi bu gün Siyonistlere saldıralım' dedik. Öyle bir şey yok. Netanyahu son iki yıldır yoğun olarak "Bütün haklarınız elinizden alınacak diyor. 1948'de yaşanan iç ve dış göç ile dışarda yaşamak zorunda kalan milyonlarca Filistinli var. Filistin'de nüfus kaydı olmayan. Onların geri dönme hakkı var. Netanyahu, 'O hak tanınmayacak, tam tersi Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinliler de sürülecek. Siz yok olacaksınız. Çünkü arkanızda kimse kalmayacak. Biz bütün bölge ülkeleri ile normal ilişkilere geçiyoruz. Siz yalnız kaldınız.' diyor her gün. Akıl almaz psikolojik, maddi, manevi, fiziksel işkenceler uygulanıyor bütün Filistin halkına. Siyonistlerin bir lideri 'Gazze'ye her şeyi kaşıkla yedireceğiz' demişti. Yani su, benzin, temel gıda maddeleri, inşaat ve okul malzemeleri, ilaç gibi insanoğlunun gündelik hayatta ihtiyaç duyacağı her şeyi kaşıkla veriyorlar. O musluğu kapattıklarında Gazze bir gün dayanabiliyor. Mümkün değil izin vermiyorlar üretim yapılmasına, fabrikaların çalışmasına. Filistinliler çok çalışkandır. Çok basit bir üretim atölyesi bile vuruluyor. Dışarıya bağımlı kalmamızı istiyorlar. Gazze'de şu an yerleşimciler olmadığı için havadan, denizden, karadan her an saldırıyorlar. Balıkçılarımız denize açılamıyor. Gazze'ye çizdikleri sınır birçok insanın toprağını kapsayan bir sınır. O insanlar arsasına, çiftliğine gidemiyor. İnsanları ekip biçmeyi bırakın toprağına yaklaşmaktan men ettiler. Havadan her an izleniyorlar. Bir ev bombalanacaksa, bir yer vurulacaksa bir saniyede her şey olup bitiyor. Uyarmıyorlar çok vahşiler. İki seçenek veriyorlar ya terk edeceksiniz ya açlıktan öleceksiniz. Ondan sonra bu harekât neden oldu?"

İsrail işgalinin on yıllardır devam ettiğinin altını çizen Abunasser, "Yıllardır haykırıyoruz Filistin halkı olarak. Biz işgal altındayız ve İsrail kendini işgalci güç olarak görmüyor. Sözde bir Filistin devleti ve bir İsrail devleti var. Halbuki bizim devletimize devlet demeye bin şahit gerekiyor. Devletin sınırı olur bizim sınırımız yok. Havaalanı olur bizim havaalanımız yok. Limanımız yok. Giriş, çıkış hakkı olur, hiçbir hakkımız yok. Kendi özgürlüğümüzle verebileceğimiz bir karar yok. Açık hapishanede yaşıyoruz. Batı Şeria için de aynı şey geçerli. İnsanlar bir yerden bir yere intikal edemiyor. O yüzden biz işgalci bir terörist ile karşı karşıyayız. Biz bu işgali kanıksamış, kabul etmiş değiliz." diyor.

MESCİDİMİZİ HER GÜN ÇİĞNİYORLAR

İsrail'in, işgalci olmakla kalmayıp Müslümanların kutsallarını çiğnemesi de en çok Filistinlilerin canını yakıyor hiç şüphesiz. "Mescid-i Aksa ilk kıblemiz ve her gün Siyonist saldırılara maruz kalıyor. Ariel Şaron oraya giriş yaptığında intifada koptu hatırlarsınız. Bütün dünya ayağa kalktı. Sonra yavaş yavaş yılda bir iki, ayda bir ayda iki, üç derken her gün Mescid-i Aksa'ya baskın yapmaya başladılar. Biz onu kabul edebilir miyiz?" şeklinde konuşan Abunasser, "2021 yılında Kudüs Kılıcı Harekâtı 'girmeyin mescidimize' diye yapılmıştı. Ama akletmediler." diyor ve anlatmaya devam ediyor: "Batı Şeria'ya, Cenin kampına kaç kere saldırdı. Yerle bir ettiler. Masumlara, sivilleri hedef aldılar. Sırf zarar vermek için evlerin duvarlarını deldiler. Nablus'ta aynı şekilde tutuklamalara devam ettiler. Sadece 2023 başından beri 250 şehit verildi Batı Şeria'da bunların 40'ı çocuk. Onlar canımız, kanımız, akrabalarımız, dostumuz, halkımız. Kim öldürüyor bu insanları? İsrail ordusu ve fanatik yerleşimciler. Silahlı, donanımlı Siyonist fanatik yerleşimciler. Ama bütün dünyaya Filistinlileri terörist olarak lanse ediyorlar."

"Hamas, yerleşimcileri, sivilleri öldürüyor" yalanına da tepki gösteren Abunasser, İsrailli yerleşimcilerin askerlerden daha donanımlı ve teçhizatlı olduğuna dikkat çekiyor: "Yerleşimciler askerlerden daha tehlikeli. Çünkü onlar full teçhizatlı, silahlı ve kendilerini inanmış ve dindar addediyorlar. Çok da hırçın ve vahşiler. Daha bebek anne sütü emerken Filistinlilerin nefreti ile büyütülüyorlar. 'Filistinli'yi gördüğün yerde öldüreceksin, bitireceksin, ezeceksin' diyerek büyütülüyorlar çocuklarını."

Herkesin mutlaka Filistin halkı için yapabileceği bir şeyler olduğunu söyleyen Nihad Abunasser, "Siyonistler yenilmez, onlar süper güçler şeklinde bir algı var ama biz onları tanıyoruz. Görüp görebileceğiniz en korkak insanlar." şeklinde konuşuyor.