YELİZ COŞKUN / yeliz.coskun@aksam.com.tr
Zuhal Arslan… Asıl mesleği makyözlük. Eşi, çocukları yok. Hiç olmamış. Ama o, binlerce sokak hayvanının ‘gönül annesi’ oldu. Sadece sokak hayvanlarının da değil… Yıllar önce Diyarbakır/Sur çatışmalarında yaralanan hayvanların tedavisi ve yuvaya kavuşması için başlattığı seferberliğe bugün de devam ediyor. Kendisinin iki köpeği, altı da engelli kedisi var. Aynı zamanda Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) İstanbul Temsilcisi olan Zuhal Arslan ile hem hikâyesini hem de Meclis Başkanlığı’nın gündeminde olan ‘Hayvan Hakları Kanunu’nu konuştuk.
Zuhal Hanım, sizi yakından tanıyabilir miyiz?
Benim asıl mesleğim makyöz. Yoğun bir iş tempom var. Bunun yanı sıra zamanımın kalan kısmını sokak hayvanlarına harcıyorum. Klasik olacak ama ben çocukluğumdan beri hayvanlarla iç içeyim. Ancak profesyonel anlamda 15 yıldır aktif hayvan hakları aktivisti olarak uğraş veriyorum.
Sizin dilsiz dostlarımızla hikâyeniz yüreğe dokunur cinsten… Çatışma bölgelerinde yaralanan hayvanları tedavi ettiriyorsunuz. Bu süreç ne zaman ve nasıl başladı?
Benim en hassasiyet gösterdiğim bölgeler hep en ulaşılması zor bölgeler oldu. İstanbul gönüllüsü daha çok olduğundan ben Doğu, Anadolu ve Güneydoğu’daki can dostlarımızı kurtarmaya yardım etmeye çalıştım. Yaklaşık 5 yıl önce meydana gelen Diyarbakır/Sur çatışması dönüm noktası oldu benim için.
ONLARIN BİZE İHTİYAÇLARI VAR
Sur, Yüksekova, Cizre gibi çatışma bölgelerinden bahsediyoruz. Öyle bir dönemde bu bölgelere girmeye çalışırken neler yaşadınız?
Diyarbakır/Sur çatışmaları başladığında Diyarbakır’da yaşayan HAYTAP temsilcisi arkadaşım Sevgi Ekmekçiler bana çatışma alanında yaralanan birkaç köpeğin fotoğrafını yolladı ve benden yardım istedi. Gördüğüm kareler korkunçtu ve beni derinden yaraladı. Fotoğraflarını gördüğüm birkaç köpek ya da kedi değil, ‘kalanlar ne olacak?’ diye düşündüm. Göçükler altında kalanlar oldu. Tek hedefim, tek bir tanesine bile zarar gelmeden kurtarmaktı. Ölenler çok oldu yetemedim belki, yetişemedim ama elimden geleni yaptığıma inanıyorum. Bölgedeki yaralı hayvanları almak için Yüksekova’ya 3 kız arkadaş gittik. Onlara mamalar götürdük. Fakat güvenlik nedeniyle bizi bölgeye almadılar. “Siz kedi-köpek için mi geldiniz? Dalga mı geçiyorsunuz? İnsanlar ölüyor, siz hayvan peşine mi düştünüz?” gibi tepkilerle karşılaştık. Oysaki bizim için insan da, hayvan da, tüm canlılar da çok kıymetli. Fakat benim için en zayıf halka hayvanlar ve çocuklar. Hayvanların dili var ama konuşamıyorlar. Bizlere ihtiyaçları var.
ACILAR İNSANLARA SARILMAYI ÖĞRETTİ
Peki, bugün hâlâ bu bölgelere gidip, oradaki yardıma ve bakıma muhtaç hayvanlara yardım ediyor musunuz? Çatışma dönemiyle, bugünü karşılaştırdığınızda farklılıklar neler?
Evet, hâlâ yardım ediyorum ama şimdi tüm Türkiye’ye yardım ediyorum. HAYTAP sayesinde bölge ayırmaksızın ihtiyacı olan tüm dostlarımıza el uzatıyoruz. Çatışma dönemiyle şimdiki fark aslında çok fazla. Çünkü insanlar zor bir süreç geçirdi ve acılar, kayıplar yaşandı. Bu acılar tüm canlılara sıkı sıkıya sarılmayı öğretti. Şimdilerde çatışmanın olduğu bölgelerde insanlar, hayvanlara ve doğaya daha çok tutunuyor.
Sizin kaç tane hayvanınız var?
Benim evimde 2 tane köpeğim, 6 tane engelli kedim var. Kedilerimin hepsi kör, aralarında iki bacaklı, 3 bacaklı olanları da var.
BAKANLIKLA PROTOKOL İMZALANDI
Siz, gümrükten satışa çıkarılan hayvanları HAYTAP adına satın alıp, tedavilerini yaptırıyorsunuz. Peki, sonraki süreç nasıl işliyor?
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sınır kapılarında ülkeye kaçak yollarla sokulan hayvanları açık artırma usulüyle satışa sunuyor. Biz de HAYTAP olarak bu ihalelere katılıp pet shop’ta satılmalarına engel oluyoruz. Aslında bizim yaptığımız ‘RobIn Hood’luk… Gümrük Bakanlığı, 2018 Aralık ayı itibarıyla sosyal sorumluluk projesi hayata geçirerek HAYTAP ile masaya oturdu ve protokol imzaladı. Kaçak yollarla ülkeye sokulan can dostlarımız artık bize yeddi emin olarak teslim ediliyor ve tarafımızdan yuvalandırılmaları yapılıyor. Bu küçük dostlarımız adına büyük bir adımdı.
Onların hayatını kurtarmak nasıl bir duygu?
Aslında ülkeye sokulan dostlarımızın çoğu çok bebek oluyor ve annesinden koparılarak getiriliyor. Satılmak uğruna yeterli anne sütü alamadıkları için bağırsakları düşük oluyor ve hastalığa açık oluyorlar. Maalesef ölümler çok yaşanıyor ve bizi derinden üzüyor. Keşke, para uğruna annelerinden hiç koparılmasalar. Keşke, tüm dünyada satış yasaklansa. Onların hayatını kurtarmak tarif edilmez bir duygu. Tıpkı bir annenin, evladının hayatını kurtardığındaki gibi bir mutluluk. Tarifsiz bir mutluluk.
HAYVAN KOLLUĞU KURULMALI
TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı ve Meclis Başkanlığı’na sunulan taslak rapordaki 33 öneriden bazıları şunlar:
• Hayvanları Koruma Kanunu’nun adı ‘Hayvan Hakları Kanunu’ olarak değiştirilmeli.
• Hayvanlar hukuk öznesi sayılmasa da hukuk nesnesi de (eşya) sayılmamalı.
• Bir hayvan neslini yok etme, öldürme, acımasızca ve zalimce eylemlerde bulunma, hayvanların cinsel istismarı ve dövüştürme suç kapsamına alınmalı.
• Hayvanlara yönelik suç işleyenlerin hayvan sahibi olması engellenmeli.
• İnternet üzerinden hayvan dövüşü duyurusu katalog suç kapsamına alınmalı.
• Hayvanlara yönelik işlenen fiillerin cezalandırılmasında sahipli-sahipsiz hayvan ayrımına son verilmelidir.
• Sahibi olduğu hayvanı sokağa atan kişilere ciddi yaptırımlar getirilmelidir.
• ‘Hayvan Refahı Fonu’ oluşturulmalı. Hayvanlara yönelik işlenen suçlara müdahale etmek amacıyla hayvan kolluğu kurulmalı.
• Petshop’larda kedi ve köpek satışı yasaklanmalı.
• Komşu ülkelerle işbirliği içinde avcılık belli bir süre yasaklanmalı. Göç yolları üzerindeki tehlikeli enerji hatların belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmekte.
• Şehir merkezlerinde hayvanat bahçesi açılmasına izin verilmemeli.
• Yunus ve diğer deniz memelilerinin barındırıldığı işletmelerde hayvanların gösterilerde kullanılmasına izin verilmemeli.
• Faytonlara koşulmak üzere sadece ağır yük atları için izin verilmeli. Acil olarak Adalar’da elektrikli ulaşım araçlarının kullanımına geçilmeli.
SATIN ALIP SOKAĞA BIRAKIYORLAR!
İnternet ortamında hayvan satışıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Özellikle cins hayvanlar için uçuk rakamlar söz konusu…
Satış yasaklanmadığı sürece bunların önüne geçemeyiz. Maalesef insanların bilinçlenmediği sürece talep ettikleri sürece internet, pet shop gibi yerlerde üretim ve satış devam edecek. Satış yasaklanırsa insanlar barınaklardan, sokaklardan sahiplenecek aslında. Kaldı ki satın alanlar da sokaklara, barınaklara terk ediyor. Rakamlara gelince bunu konuşmak bile istemiyorum. Canımı yakıyor onların satılması. Satış yasaklanır, cezalar artırılırsa ancak o zaman hayvanlar rahata kavuşur.
SUÇLAR SİCİLE İŞLENMELİ
Hayvana şiddet, tecavüz ve cinayetlerle ilgili hukuki yaptırımların yetersizliğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Hayvana şiddet, tecavüz son yıllarda artış gösteriyor maalesef ve cezası yok. “Kabahat” sayılıyor en öncelikle bu madde düzenlenmeli ve muhakkak hapis cezası getirilmeli ve sicile (TCK) işlenmeli.
HAPİS CEZASI, PARAYA DÖNMEMELİ
Hayvana eziyet mala zarar verme kapsamından çıkarılıp, başka bir düzenleme yapılacak. Bu yeterli olacak mı? Sizin öneriniz nedir?
En öncelikle hayvan bir canlı ve mal statüsünden çıkarılmalıdır. Mala zarar değil, cana zarardır. TCK kapsamına sokulmalı. Ancak ve ancak hapis cezası getirilir ve sicile işlenirse yeterli olunabilir. Affı olmamalı ve para cezasına çevrilmemelidir. Türkiye’de mutlaka ‘Hayvan Polisi’ olmalı. İnşallah, Meclis Başkanlığı bu maddeyi kabul eder. Bazı suçlarda 2 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Ama bu cezalar para cezasına çevrilebiliyor. İşkence, eziyet, tecavüz cezası hapis ve sicile işlenmeli asla para cezasına çevrilmemeli. Bana kalsa çocuğa ve hayvana tecavüz, eziyet gibi suçların cezası ömür boyu olmalıdır.