Sanatının modelleri zeytin ağaçları

''Bildiğimiz Dünyanın Sonu'' adlı ilk kişisel sergisini açan sanatçı Uğur Cinel: ''2020 yılında atölyemi Dikili'ye taşımamla birlikte, zeytin ağaçlarıyla çevrelenmiş bir yerde yaşamaya başladım. Zamanla zeytin ağaçlarının bu dünyadaki varlıklarını sorgular oldum. Böylelikle de onlar benim modellerime dönüştü. İnsanlığın geleceğiyle ilgili hepimizin derin kaygıları var ve zeytin ağaçları; bana kökleri, yaşam biçimleri, varoluşlarıyla hem bu kaygıları aşmanın bir yolunu gösteriyor hem de başka türlü bir yaşam biçiminin mümkün olabileceğine dair bir umut veriyor.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Uğur Cinel'in "Bildiğimiz Dünyanın Sonu" adlı ilk kişisel sergisi, Pilot Galeri'de açıldı. Cinel, belleği en iyi şekilde koruyan malzemelerden biri olan taşı kullanarak zamana acelesi olmadan yayılan bir türü; zeytin ağaçlarını heykelleştiriyor. Cinel, sergisinde zeytin ağaçları aracılığıyla yarattığı gelecek tasvirinde insanlığın ve dünyanın sonuyla ilgili bir öngörüde bulunurken, sanatseverleri heykelleri aracılığıyla insanlığın, doğanın ve dünyanın geleceği hakkında derinlemesine düşünmeye ve sorgulamaya davet ediyor. Bu düşünce dünyasında zeytin ağaçları sanatçı için umudu ve ölümsüzlüğü temsil ediyor. 4 Mayıs'a kadar Pilot Galeri'de görülebilecek olan bu anlamlı sergiyi sanatçısıyla konuştuk. Önce kendisini daha yakından tanıyalım: "2010 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nden mezun oldum. Mezuniyetimin ardından çalışmalarımı İstanbul'da sürdürdüm. 2020 yılında önemli bir karar alıp atölyemi İzmir'in Dikili ilçesine taşıdım. Dikili'de aileme ait olan bir zeytin bahçesini bir atölyeye dönüştürdüm. İstanbul'da doğup büyüyen ve bu süreçte şehrin hızına adapte olan biri olarak Dikili'deki dinginlik ve yavaşlık hem yaşamıma hem de üretimlerime yansımaya başladı."

SANAT TARİHİ OKUMALARIM SINAV STRESİMİ AZALTTI

Sanat, hayatınıza ne zaman ve nasıl dahil oldu?

Sanat, çocukluğumdan beri her zaman meraklı olduğum, ilgilendiğim bir alandı. Herkes gibi ben de bolca resim yaptığım bir çocukluk geçirdim. Özellikle lisedeki sanat tarihi okumalarım bana o dönemki üniversite sınavı stresini azaltmam da çok yardımcı oldu. Liseden sonra kendimi ait hissetmediğim disiplinlerde geçirdiğim bir süreç bana ne yapmak istediğimi bulmak için ilham oldu. Güzel sanatlar alanını keşfetmemin de yolunu açtı bir nevi. Beni ikna etti.

SADECE ZEYTİN AĞAÇLARIYLA ÇEVRELENMİŞ BİR YERDE YAŞIYORUM

Bu serginin çıkış noktası ne oldu, nasıl bir düşünce sürecinin ürünü?

Bu serginin çıkış noktası hem yaşadığımız dünyanın gidişatıyla ilgili kaygılar hem de benim otobiyografimle çok ilişkili. Hızla eriyen buzlar, yükselen deniz seviyeleri ve sular altında kalan şehirler, kasırgalar, orman yangınları ve kuraklıklar, kitlesel göçler ve çatışmalar, iklim apartheid'ı ve kitlesel yok oluş... Bu bizim yeni gerçekliğimiz haline geldi ve şimdi kendimizi bundan sonra olacaklara hazırlamalıyız. İnsanlığın geleceğiyle ilgili hepimizin derin kaygıları var ve zeytin ağaçları; bana kökleri, yaşam biçimleri, varoluşlarıyla hem bu kaygıları aşmanın bir yolunu gösteriyor hem de başka türlü bir yaşam biçiminin mümkün olabileceğine dair bir umut veriyor. 2020 yılında karar vererek atölyemi İstanbul'dan Dikili'ye taşımamla birlikte, sadece zeytin ağaçlarıyla çevrelenmiş bir yerde yaşıyorum. Zamanla zeytin ağaçlarının bu dünyadaki varlıklarını sorgulamaya başladım. Böylelikle de onlar benim modellerime dönüştü.

TAŞLARLA DAHA SAĞLIKLI BİR İLETİŞİM KURABİLDİĞİMİ FARK ETTİM

Doğa/doğal, ölüm/yaşam ve hafıza sizin için önemli kavramlar. Bu veya diğer kavramlarınızın malzemesi olarak heykeli, taşı ya da çamuru seçmiş olmanızın nedenleri nedir?

Taş, heykelin en eski, belki de ilk temel disiplini. Hatta benim lisansta Heykel Bölümü'nü okumaya karar vermemde de taş üzerinde çalışmak istememin büyük bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Bu malzemeyle daha sağlıklı bir iletişim kurabildiğimi fark ettim. Üniversite döneminde taşın doğasıyla ilgili işler de ürettim. Bizler, doğruluğunu bildiğimiz kararlarımızdan çok çabuk vazgeçiyoruz. Ne kadar kendimizden emin ve kararlı olsak da günün sonunda aç gözlü tarafımıza yenik düşüyoruz. Bu süreç içinde de kaybettiğimiz şeyler artıyor. Yaşadığımız küreyi deforme etme hızımız da git gide artıyor. Sanatın bence en işlevsel tavrı, yaşanan tüm sorunları görmesi ve kayıt altına alması. Ben de aslında bu problemleri kullandığım taş gibi kalıcı bir malzemeyle kayıt altına alıyorum.

KOMÜNAL BİR ÜRETİM PLATFORMU KURMAK İSTİYORUM

İlk kişisel serginiz olması üzerinden düşünceleriniz nedir? Gelecek için de yeni planlarınız var mı?

Daha önce zihnimde pek çok sergi tasarladım, bozdum, yeniden yaptım. Pilot Galeri'de açtığım "Bildiğimiz Dünyanın Sonu", uzun düşünce sürecinin geldiği en son nokta oldu. Yalın, sade bir dille, dünyanın sonu dediğimiz şeyin, aslında değerini farkında olmadığımız zeytin ağaçlarının yok oluşuyla başlayacağını söyledim. Öte yandan gelecekte daha fazla sanatçıyla birlikte çalışabileceğim komünal bir üretim platformu kurmak istiyorum.

Sergi Fotoğrafları: Cem Gülsüm