Sanatını, rotası belirliyor

''Dikkat Kırılır!'' sergisi Istanbul Concept Gallery'de açılan Serra Kuşkaya sanatına dair sorularımızı yanıtladı: ''Resimlerimde, çoğumuzun sıkça maruz kaldığı, sıkıldığı ama artık kanıksadığı detaylara, absürt karşılaşmalara, ortak deneyimlerimize sıkça yer vererek, yaşadığım coğrafyanın ve dönemin kaydını tutar gibiyim. Sanatı, sınırsız bir oyun alanı gibi görmeye devam ediyorum, kişisel yolculuğumun rotası değiştikçe resimlerimin içeriği, estetiği de değişmeye devam ediyor.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Sanatçı Serra Kuşkaya'nın ilk kişisel sergisi Istanbul Concept Gallery'de açıldı. Galeri'nin sanat camiasına büyük heyecanla takdim ettiği sanatçı bu ilk solo sergisinde izleyicileri; konfor alanından çıkıp, İstanbul'dan ayrılma kararıyla başlayan hikayesine tanık kılıyor. Bir yanda hızla büyüyen kentlerde üst üste binen, sıkışan hayatlar, her köşede karşımıza çıkan tabela kirliliği, dört bir tarafımızı saran kablolar, direkler, inşaatlar, kontrolsüz yapılaşmanın çarpıklığı; diğer yanda da insanın sürekli bir arayış için yer değiştirmesi bu serginin temelini oluşturuyor. Biz de 2 Aralık'a kadar görülebilecek olan bu anlamlı sergiyi sanatçısı ile konuştuk...

Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

İstanbulluyum, burada doğdum, büyüdüm. Pek çok meslektaşım gibi resme olan ilgim erken yaşlarda başladı, kendimi bildim bileli en sevdiğim aktivite resim yapmaktı. İlkokul yıllarımda defter sayfalarında hikayeler, oyunlar kurar, sayfalarca versiyon üretirdim. Ailemi ve arkadaşlarımı da hikâyeye dahil etmek, onları resmetmek en büyük eğlencemdi. Yaşadığım acı tatlı deneyimleri kâğıt üzerinde yeniden canlandırmak, onları anlamlandırmak ve bazen de yüzleşmek için iyi bir araçmış, şimdi dönüp bakınca... Sonrasında İstanbul Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi'ni kazanmamla birlikte sanat eğitimim başlamış oldu. İhtiyacım olan ortamı bulmak, devam etmem için beni çok teşvik etti. Ardından eğitimime Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'nde devam ettim. Eğitimin son dönemini Erasmus programı ile İspanya'da Madrid Complutense Üniversitesi'nde geçirdikten sonra mezun oldum. Fethiye'deki atölyemde üretimlerime devam ediyorum.

Sanat; mesleki ve teknik anlamlarının dışında sizin için ne demek?

Sanatın hem üreten hem izleyen için kurtarıcı, özgürleştirici bir gücü olduğuna inananlardanım. Hayatın tüm zor ve sıkıcı yanlarını yeri geldiğinde bir kenara koymamızı veya anlamlandırmamızı sağlayabiliyor. Tarihin farklı dönemlerinde yaşamış, bambaşka kültür ve coğrafyalardan, dili, dini ne olursa olsun aynı yöne bakmayı seçen insanları buluşturması benzersiz bir deneyim.

YAŞADIĞIM COĞRAFYANIN KAYDINI TUTUYORUM

Sanatınızı nasıl adlandırıyorsunuz?

Oldum olası arşivci bir yanım var, benim için özel ve anlamlı olan detayları kayıt altına almak, saklamak ve paylaşmak gibi bir uğraştayım. Resimlerimde, çoğumuzun sıkça maruz kaldığı, sıkıldığı ama artık kanıksadığı detaylara, absürt karşılaşmalara, ortak deneyimlerimize sıkça yer vererek, yaşadığım coğrafyanın ve dönemin kaydını tutar gibiyim. Sanatı, sınırsız bir oyun alanı gibi görmeye devam ediyorum, kişisel yolculuğumun rotası değiştikçe resimlerimin içeriği, estetiği de değişmeye devam ediyor.

Serginin adı neden "Dikkat Kırılır"? Serginin çıkış noktası ne oldu?

Aslında bu sergi, insanın doğayla kurduğu çarpık ilişkiyi ve onunla uyumlanmasındaki yetersizliğin yansımalarını konu alıyor. İsmi, en kırılgan eşyalarımızı emanet ettiğimiz kolilerin üzerindeki "Dikkat kırılır" uyarısından geliyor. Sürekli bir arayış içinde yaşamaya ve yer değiştirmeye devam ederken, doğayla kurduğumuz kırılgan ilişkide aynı uyarıyı yeterince dikkate almadığımızı düşünüyorum. Sergi süreci bir yolculuk kararıyla başladı. Doğduğum, büyüdüğüm şehir İstanbul'u çok seviyor ama artan nüfus ve kontrolsüz yapılaşma yüzünden pek çoğumuz gibi artık yaşamak için fazla kaotik buluyordum. Eşimle birlikte, bir cesaret İstanbul'dan ayrılıp Fethiye'nin bir köyünde daha minimal bir yaşama başladık. Yaklaşık iki yıldır buradayız, aslında konfor alanlarımızdan uzaklaşarak kurduğumuz bu yeni düzenden oldukça memnun olmama rağmen kaostan uzaklaşmanın mümkün olmadığı, artık kent ile kırsal arasında büyük bir farkın da kalmadığı gerçeğini fark ettim. Yaşadığım bu yeni yerde ve yaptığım seyahatlerde, insanlık olarak yarattığımız yıkım ve tahribatın büyüklüğü ile farklı şekillerde, yeniden yüzleşmiş oldum. Zamanla bu durum malzeme ve kompozisyon seçimlerime de yansıdı. Üretimlerimde, ters yüz kurgulara, perspektif algısının bozulduğu kompozisyonlara ve atık/buluntu malzemelere daha çok yer vermeye başladım. Şimdi bu cennet gibi coğrafyanın, dev bir enkaza dönüşmesine yakından tanıklık ediyorum. Ortalık, şehrin içinde bulamadığımız geniş alanlara kurulmuş dev plastik parklardan, otel inşaatlarından, çöplerden geçilmiyor. Taşıdığımız kent kültürünün atıkları olan kartonlar her yerde. Kaçmaya çalıştığımız her şeyle yeniden karşılaşıyoruz. O sırada, yol kenarında mutlu hayvan maketleri bizlere el sallıyor. Mevsimi dışında yetişen sebzeler seralarda ilaçlanıyor. Bu gidişatın absürtlüğü günün sonunda bizimle birlikte tüm canlılığın problemi haline geliyor ama çoğu zaman bu durumu görmezden geliyor veya erteliyoruz. Özetle bu sergi, kırılgan doğamız ve yaşamlarımıza dair.

SANATÇI OLMAK DUYGUSAL OLMAYI DA BERABERİNDE GETİRİYOR

Sanatçı olmak isteyen gençlere neler söylemek istersiniz?

Sanatçı olmak biraz duygusal olmayı da beraberinde getiriyor sanırım. Yaşadığımız çağın ve sosyal medyanın da katkılarıyla insanın kendinden ve yaptığı işten şüpheye düşmesi olası. Hepimizin zaman zaman bu duyguları paylaştığını düşünüyorum. Şimdiye dek anladığım; aldığımız eğitim ve çevremiz bizi kalıplara sokmaya çalışırken, hatta hayal kırıklıkları yaşamaya devam ederken bile üretmeye, kendine ve yaptığın işe değer vermeye devam etmeli.

PİYASA AKTÖRLERİ SORUMLULUKLARINI SANATÇIYA DEVREDİYOR

Türkiye sanat ortamında eleştirdiğiniz ya da sorunlu gördüğünüz konular var mı?

Türkiye'de sanatçının yükü, Batı'daki muadillerine göre maalesef daha ağır. Sanat piyasasından söz edecek olursak, maddi imkanları elinde tutan piyasa aktörlerinin çoğu, sanatçının ve eserlerinin tanıtımını, satışı ve sanat yapmak için gerekli sürdürülebilir ortamın sağlanması üzerindeki sorumluluklarını sanatçıya devredebiliyorlar. Hal böyle olunca sanatçının hem sanat üretmesi hem de sanatın gerektirdiği ortamı sağlaması büyük bir mücadeleye dönüşüyor. Bu konuda özellikle galerilere çok iş düştüğünü düşünüyorum.