ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Galeri Selvin şu sıralarda yeni bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Heykel sanatçısı Çağdaş Erçelik'in "Hayalbaz" adlı sergisi Galeri Selvin'in Arnavutköy'deki mekânında devam ediyor. Peki kimdir Çağdaş Erçelik? 1983 İzmir doğumlu olan sanatçı, 2005 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü'nden mezun olduktan sonra aynı bölümde yüksek lisans eğitiminin ardından doktorasını da tamamlamış. Bu zamana kadar yurtiçinde ve yurtdışında birçok sergi açan, aynı zamanda karma sergilere de dahil olan sanatçı bu işin hem kuramsal hem de teknik üretim kısmına hâkim biri. Güncel çalışmalarını ise Beyoğlu'ndaki kişisel atölyesinde sürdürüyor. Biz de 9 Kasım'a kadar devam edecek olan sergiyi ve sanat yolculuğunu konuşmak üzere Galeri Selvin'de Çağdaş Erçelik'le bir araya geldik.
Sanat sizin için ne demek ve hayatınızda nasıl konumlu?
Heykel yapmak, hayatımı bütünüyle etkisi altına almış durumda ve her geçen gün bu etki giderek artmakta. İlk zamanlarda benim için büyük bir mutluluk kaynağı ve gündelik işlerin bir parçasıyken, gitgide hayatımın her zerresine nüfuz eden, yoğun ve ağır bir tiryakilik boyutuna ulaştı.
İNSAN, MEKÂN SAYESİNDE ÇOĞALIP GENİŞLİYOR
Bize kendi sanatınızı nasıl özetlersiniz hem teknik hem de içerik olarak?
Genellikle insan figürü ve mekân ilişkisi üzerine çalışıyorum. Mekânsal ve figüratif öğelerin iç içe geçtiği bir kompozisyon, aktarmak istediğim duyguya daha uygun olanaklar sağlıyor gibi hissediyorum. Sanki insan, ikinci bir bedeni gibi ona eklenen mekân sayesinde çoğalıp genişliyor. Böylece öyküsel bir ifade oluşuyor sanırım. Teknik olarak ise; genellikle hızlı sonuç veren, tazelik hissini koruyabildiğini düşündüğüm malzemeleri tercih ediyorum. Kâğıt hamuru, seramik, ahşap, polyester gibi malzemeler sıklıkla kullandıklarım.
BİR GÜNLÜK TUTAR GİBİ
"Hayalbaz"ın çıkış noktası ne oldu? Bu sergi nasıl bir düşünce sürecinin ürünü?
"Hayalbaz" eski karagöz ustalarına verilen bir isim. Bir tür kuklacı gibi... Ben de uzun zamandır kendimi heykeltıraştan ziyade bir kuklacı gibi hissediyorum. Çünkü beni heyecanlandıran şey, işlerin anlattığı öyküler oluyor. Sanki hareket etmek üzere olan bu insancıklar, tuhaf öyküler anlatsınlar istiyorum. Konuları ise bizzat kendi yaşamımdan seçmeye karar verdim. Bir günlük tutar gibi, o gün başımdan geçen sıradan bir olay bile olabilir bu hikâye. Kısacası sergideki işler, içinde yaşadığım şehirde başıma gelen acayiplikleri, az biraz hayal sahneleri arasından anlatmaya çalışıyor diyebilirim. Tıpkı bir peyzaj ressamının manzarayı izlemesi gibi, başıma gelen tüm bu acayiplikleri hatırlayarak boş A4 kağıtların karşısında uzun saatler geçirdim. Çizmeye başladığım karalamalar sayesinde, sanki hızla akıp giden hayatın, sabitleşip netleştiğini ve böylece onu daha yakından anlamaya çalıştığımı hissettim.
Bu işin hem pratik hem de kuramsal kısmında yer alıyorsunuz. Bu sizce neden önemli?
Kuramsal kısımdan kastettiğiniz doktora tezi sanırım. Geçtiğimiz yıl bitti nihayet. Konusu mekânsal imge üzerineydi. İnsanın kendi çalışmalarının içeriği üzerine okumalar yapması, neyi neden yaptığını anlamasına yardımcı oluyor. Ama teoriğin pratiğe bir katkısı var mı, o konuda emin değilim. Sanki iki alan birbiri ile ilgisiz, farklı dinamiklerle ilerliyor. Tam emin değilim, biraz karışık bir konu bu benim için.
Gelecek için kaygınız nedir, sanata dair nerede olmak ve ne yapmak istiyorsunuz?
Heykel yaparak hayatını sürdürmeye çalışan her sanatçı gibi gelecek kaygım var tabi ki. Ama bu kaygılar hayaller kurmaya engel değil yine de. Hayalimde, kurguladığım bu mekânsal imgeleri, gerçek bir mekân içinde insanların içinde gezebileceği bir boyutta inşa etmek var. İnsanlar heykelin içine girebilecek. Tümüyle duvarları, tavanı, kapıları, pencereleri ile kendi üslubumla heykele dönüştürdüğüm bir mekân. Umarım bir gün bu hayalimi gerçekleştirebilirim.
SANAT PİYASASI GİT GİDE DAHA KÜÇÜK BİR CAMİANIN ETRAFINDA DÖNÜYOR
Türkiye'deki sanat piyasası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Açıkçası sanat piyasası çok hâkim olduğum bir alan değil. Piyasanın içine girmiş, sorunlarını yaşamakta olan biri sayılmam. Fakat gördüğüm kadarıyla giderek daha küçük bir camianın etrafında dönen bir piyasa oluşmaya başladı. Bundan on yıl öncesi ile kıyasladığımda daha az çeşitliliği olan bir ortam görüyorum. Sanırım galeri çeşitliliğinin azalması ile ilgili. Şimdi daha güçlü birkaç büyük galerinin şekillendirdiği bir piyasa var sanki.