Sanat neden bu kadar kutsal?

Sanatın birleştirici gücü elbette önemli. Toplumda birlikte yaşama zemini olan sanat aynı zamanda çok güçlü bir dönüştürücü ve kimi zaman da ciddi bir provokasyon aracı. Tıpkı Boğaziçi Üniversitesi protestolarında kullanılan Kabe'ye hakaret içeren çalışma gibi.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Kafalar karışık. O çok belli. Boğaziçi Üniversitesi üzerinden başlayan tartışma her zaman olduğu gibi bambaşka bir hesabın ön hazırlığı. Ancak her seferinde 'vicdan', 'hak', 'adalet', 'özgürlük' gibi kavramlar üzerinden muhalif hareketler örgütleniyor. Siyaseten 'muhalefet etme' yeterliliğine sahip olmayan muhalefet partileri de bu rüzgârı arkasına almaya çalışıyor. Gezi'de tutmayan senaryo ile serinin ikinci filmi çekilmeye çalışılıyor. Bu kez mesele 'ağaç' değil 'rektör'.

'Boğaziçili' kibri, yıllardır kursağındaki devrim hevesiyle atarlı gençliği sokağa iten 68 kuşağının hayalperestliği ile birleşti. Gençleri anlayalım dinleyelim elbette, özgürce taleplerini dile getirsinler; hay hay! Ama bu özgürlüğün sınırı nerede başlar nerede biter dediğimizde gösterilen tavır hiçbir kutsal tanımama noktasına gelince elbette devlet de görevini yapmak durumunda kaldı. Müslüman bir ülkede Kabe'ye 'sanat' adına saygısızlık yapma özgürlüğü olduğuna inanan gençlere neyi, nasıl anlatacağız? Ya da bu gençler sanat adına her kutsalın 'özgürce' çiğnenebileceği kanısına nasıl vardı? İşin siyasal boyutu bir yana benim asıl meselem işte tamda bu!

'Müslüman' olduğunu iddia eden bir genç kendi kutsallarına nasıl bu kadar yabancılaşabilir, hassasiyetlerinden bu kadar uzaklaşabilir? 'Sanat' nasıl olur da bütün kutsalların üstünde bir yer tutabilir zihin dünyasında?

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRSIZ MI?

Cevabı zor değil bu soruların. Uzun yıllar taassupla hayatımızın dışına ittik sanatı. Yaradan'ın sani sıfatını görmezden gelip kültürel hayatı yasaklarla çevreledik, mayınlı tarla haline getirdik. Sinema, tiyatro, müzik, görsel sanatlar 'tehlikeli'ydi. Bu başlıkların hiçbiri Müslümanların kurtuluşu için öncelikli meseleler arasında asla yer bulmadı kendine. Aksine hep uzak durulması gerekendi. Yetişen her yeni nesil kendini ifade aracı olarak sanatla ünsiyet kurmak istediğinde hep bu yasaklar duvarına tosladı. İnançlı, kültürüne, değerlerine saygılı sanatçılara hayat hakkı tanınmadı, sayıları bir elin parmaklarını geçmedi. Özgürce eser üretmeleri için zemin hazırlanmadı. Boş işlerle uğraştıkları iması ile ortaya koydukları çalışmalar hakettiği değeri görmedi. Sanata ilgisi ve kabiliyeti olan dindar gençler kendilerini yetiştirmek, sanatlarını icra etmek ya da kabul görmek için başka mahallelerin takdirine ihtiyaç duyar oldular. Sanatla ilgili olmanın getirdiği 'itibar' ve 'aidiyet' duygusu da yabana atılır gibi değildi. Biz kültürü, sanatı ihmal ettikçe ve yok saydıkça kendilerine değer veren, onları ciddiye alan bu dünyaya tâbi olmayı seçtiler.

Sanatın birleştirici gücü elbette önemli. Toplumda birlikte yaşama zemini olan sanat aynı zamanda çok güçlü bir dönüştürücü ve kimi zaman da ciddi bir provokasyon aracı. Tıpkı Boğaziçi Üniversitesi protestolarında kullanılan Kabe'ye hakaret içeren çalışma gibi. Müslüman bir ülkede hiçbir gerekçe ile İslam'ın kutsallarına hakaret edilemeyeceği tartışmaya açık olmayan bir gerçektir. 'İfade özgürlüğü' kılıfı hiç kimseye böyle bir hak vermez. "İstanbul'a Kabe maketi yapılıp etrafında dönenler olduğunda neredeydiniz?", "Kabe şeklinde pasta kesildiğinde niye aynı tepkiyi vermediniz?" şeklindeki itirazları da çok anlamlı bulmuyorum. Her durumda "anlaşılmaya muhtaç gençler" e gösterilen anlayış kutsallarına hakaret edildiğinde incinen Müslümanlara gösterilmiyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir.

Sanatı kutsamanın, sanat adına her şeyi mübah görmenin ve bu çerçevede hiçbir etik sınır tanımayan 'özgürlük' tanımının yeniden tartışmaya açılması gerekmiyor mu?

YENİ MECRALAR YENİ UMUTLAR

Son zamanlarda birbiri ardına güzel haberler alıyoruz. Yazılı ve görsel medyada kültür-sanata artık hayat hakkı tanınmazken dijital mecralardaki kültür içerikleri giderek artıyor. Sinema ağırlıklı içerikleri ile dikkat çeken Zift-Sanat'ta Cihan Aktaş ve Murat Pay gibi isimlerin imzaları da yer alıyor. Esenler Belediyesi'nin dijital kültür sanat gazetesi olarak yayına başlayan Litros, onbeş günde bir özel içerikleri ile sanat dünyasının nabzını tutuyor. Kültür sanat belediyeciliğinde önemli işlere imza atan Esenler Belediyesi hem youtube'dan yayın yapan şehirekranı.tv hem de Litros sanat gazetesi ile bu alanda önemli bir boşluğu dolduruyor.

2021'de matbu olarak yayın hayatına başlayan iki aylık sanat ve edebiyat dergisi Vesanat, sanatın mahiyeti ve menşei üzerine konuşma fikriyle temellenen bellek ve sanat dosya konusu ile okuru selamlıyor.