2020 sanat dünyası açısından zorluklarla dolu olsa da kayıtlara geçirilmesi gereken iki önemli gelişmeye de sahne oldu. 194 yıllık geçmişe sahip bulunan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yeni binasına kavuştu. Temeli 23 yıl önce atılan ve senelerdir inşaatı tamamlanamayan yapı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları ile bitirilerek 3 Aralık’ta hizmete açıldı. Yılın kültür sanat olayı sayılan bu açılıştan çok kısa bir süre sonra
Türk resim tarihinin en değerli eserlerine ev sahipliği yapan Devlet Resim ve Heykel Müzesi, korunan özgün hali ile çağdaş müzecilik anlayışını birleştirdiği yeni restorasyonuyla kapılarını açtı. Her iki açılışa iştirak eden Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmalarla kültür ve sanata verdiği değerin de altını çizmiş oldu.
Birinci Ulusal Mimarlık Döneminin en görkemli yapılarından olan Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nin tarihi binası ve eserlerine ilişkin üç yıl önce başlayan restorasyon çalışması, Bakanlık uzmanları ve üniversitelerden akademisyenlerin katkılarıyla tamamlandı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un çabaları ile restorasyonu tamamlanan, küratörlüğünü Prof. Dr. Kıymet Giray'ın üstlendiği Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla 28 Aralık'ta kapılarını yeniden açtı.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz ve Müze Müdürü Erdem Akkurt, "Başyapıtlar" ve "Zaman'sız İzler" isimli iki sergi ile eserlerin resim sanatı akımlarına uygun, kronolojik biçimde kategorize edilerek sergilendiği salonlarda Müze hakkında bilgi verdi.
Yavuz, binanın 1927'de kültür sanat merkezi olarak yapıldığını, ilk Türk operası "Özsoy"un Türk Ocağı Salonu'nda sahnelediğini, 1975'de Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildikten sonra Osmanlı Devletinin son döneminden Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanan modern resim koleksiyonu oluşturulduğunu, yıllar içinde yapılan çeşitli restorasyon çalışmalarından en kapsamlısını başarıyla tamamladıklarını kaydetti. Yavuz, "Bina çok ciddi bir restorasyon ve güçlendirmeden geçti. Bütün binayı çelik kafeslerle tekrar ördük. Binamız yıllar boyu var olabilsin diye depreme karşı güçlendirdik " ifadesini kullandı.
Türk Ocağı Salonu'nun binanın tamamın da olduğu gibi aslına uygun bir şekilde restore edildiğini aktaran Yavuz, koltukların onarıldığını ve yeniden müzik ve diğer sahne sanatlarının kullanımına hazır hale getirildiğini söyledi.
SALONLARA SANATÇILAR VE AKIMLARIN İSİMLERİ VERİLDİ
Müze Müdürü Erdem Akkurt ise 1927'de Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle inşaatı başlayan binada, Türk motifleri kullanılmasını istediğini ve Türk işçilerin çalışması talimatı verdiğini, bu doğrultuda binanın dış cephe, salonu ve Türk odasında geleneksel Türk, Osmanlı ve Selçuklu motiflerinin kullanıldığını belirtti.
Akkurt, binanın ilk katında Türk Ocağı Salonu ve sergi salonu ile ikinci katında Türk Odası ile Şeker Ahmet Paşa Salonu, Osman Hamdi Bey Salonu, Hoca Ali Rıza Salonu, İbrahim Çallı Salonu, Nuri İyem Salonu, Ali Çelebi Salonu, Refik Epikman Salonu, Zühtü Müridoğlu Salonu, Bedri Rahmi Eyüboğlu Salonu, Fikret Mualla Salonu, Abidin Dino Salonu, Neşet Günal Salonu, Erol Akyavaş Salonu, Ferruh Başağa Salonu ve Orhan Peker Salonu bulunduğunu anlattı.
Bakan Yardımcısı Yavuz, sanatseverlerin müzenin ikinci katında ilk gezecekleri salon olan Osman Hamdi Bey Salonu'nda bir yıl boyunca açık olacak "Başyapıtlar" sergisini sunmaktan memnuniyet duyduklarını ifade etti. Yavuz, Bakanlığın en önemli resim ve heykel koleksiyonunun Ankara Devlet ve Resim Heykel Müzesi'nde bulunduğunu, müzenin Türk resim ve heykel sanatının en nadide örneklerinden toplam 3 bin 600 esere ev sahipliği yaptığına dikkati çekerek "Yeni mekan düzenlemesi ve 'Başyapıtlar' isimli sergimizle 258 eserimizi teşhire çıkarabildik. En nadide eserleri ortaya çıkardık. Eserlerimizin hepsi birbirinden kıymetli ve değerli eserler. İyi bir seçki sunduğumuzu düşünüyoruz. Tüm sanatseverleri bekliyoruz." dedi.
OSMANLI RESMİNİN "BAŞYAPITLAR"I SERGİLENİYOR
Başyapıtlar sergisinde, Osmanlı İmparatorluğun son döneminde çok kıymetli ressamların olduğunu, bu ressamların başında gelen Halife Abdülmecid'in "Haremde Goethe" isimli ünlü eserinin de sergide yer aldığını belirten Yavuz, "Osmanlı"nın son döneminde sultanlarımız pek çok ressamı Paris'e eğitim almak için gönderiyor. Osman Hamdi Bey ismini verdiğimiz bu salonda büyük sanatçımızın eserlerine de yer verdik." dedi.
Yavuz, teşhir hazırlanırken önemli sanat müzelerinin hepsinin incelendiğinin, dünyanın büyük müzelerinde güvenlik sistemleri, ışık ve aydınlatma kullanımı, eser yerleştirmelerini inceleyerek üzerinde epeyce çalıştıklarının altını çizerek şunları kaydetti:
"Renk seçimlerimiz aylar sürdü. İyi resimleri gösterebilecek en iyi fon olabilecek resimleri seçtiğimizi düşünüyorum. Her bir eser için aydınlatma tek tek çalışıldı. Eserler dönemlerine, resim sanatında temsil ettikleri akıma göre tarihsel bir akış içerisinde yerleştirildi. Çok sıkı bir güvenlik sistemi kurduk. Binayı restore etmekle kalmadık, 'müzecilik' dediğimiz sistemi de çağdaş hale getirip teknolojik altyapısını güçlendirdik. Gerek depolama gerek arşivleme, koruma, sergi ve teşhir noktasında en iyi mekanizmayı kurduk. Bir müzede önemli olan arşivleme sistemidir. O eserlere ilişkin akademik çalışmalardır. Müzede ilk defa dijital arşiv çalışması yapıldı. Müzenin tüm koleksiyonu dijital envanterleme çalışmasına tabi tutuldu. Dönem dönem bir, iki yıllık sergilerle depolardaki eserleri de sanatseverlerle buluşturacağız."
Özgül Özkan Yavuz, her salonun girişinde o dönemi ve salonda bulunan sanatçıları ve eserlerini anlatan bilgilendirme kartlarının hazırlandığını, misafirlerin bunları okuyabileceğini anlatarak yakın zamanda da yapay zekadan yararlanarak, sesli anlatım yapacaklarını, ziyaretçilerin uygulamayı indirip, eserin kodlarını okutarak bilgi alabilecekleri sistemi sunacaklarını dile getirdi.
NURULLAH BERK SALONU'NDAN BEDRİ RAHMİ'YE
Müzenin ilk salonlarından İbrahim Çallı Salonuna ilişkin bilgi veren Müze Müdürü Akkurt da mavi renkli duvarları ile büyük salonlardan biri olan ressam İbrahim Çallı Salonu'nda, Çallı kuşağının sanatçılarından Hikmet Onat, Hüseyin Anvi Lifij, Ali Sami Yetik, Namık İsmail gibi sanatçıların eserlerinin sergilendiğini belirterek, manzara, portre ve Milli Mücadele dönemini anlatan eserleri sunduklarını kaydetti.
Modernizm akımının temsilcilerinin yer aldığı eserleri ağırlayan salona "Nurullah Berk Salonu" ismini verdiklerini belirten Yavuz, müzedeki koridorların asma tavanlarını kaldırdıklarını ve koridorları salona dönüştürdüklerini, salonlardan birbirlerine geçiş sağlayarak misafirlerin gezmesine kolay bir hale getirdiklerini söyledi. Yavuz, derinliği olan ve Fahrünnisa Zeyd, Eren Eyüboğlu gibi önemli sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapan Bedri Rahmi Eyüboğlu Salonu'nda sanatçının 7 eserini sergilediklerini, müzede ise 20'den fazla eseri bulunduğunu vurgulayan "Bedri Rahmi hem resim hem de seramik sanatında çok kıymetli sanatçımız. Kendi has tarzı olan, geleneksel kaynaklardan beslenen ama onları çok farklı bir şekilde yorumlayan dünya çapında bir değerimiz. Müzenin de en zengin salonlarından biri oldu." dedi.
MÜZELER BİR EĞİTİM KURUMU
Müzenin en geniş salonlarından ve büyük resimlerin yer aldığı Fikret Mualla Salonu'nun da gezenler tarafından sevileceğini düşündüklerini dile getiren Yavuz, ünlü sanatçı ile Picasso'nun tanışmasının dilden dile dolaştığını, kendi tarzını Türk resim sanatına kabul ettirmiş bir sanatçının eserlerini sergilemekten mutluluk duyduklarını anlattı. Yavuz, "Müzeler aslında bir eğitim kurumu. Türk resim sanatını detaylı bir şekilde öğrenmek isteyen herkesin bir gününü geçirebileceği çok güzel bir sanat merkezi oldu." dedi. Resim sanatçısı Sabri Berker'in yıllar önce binayı ziyaret ettiğine ve müzenin koridor kısımlarında yer alan vitraylarını bizzat kendisinin yaptığına dikkati çeken Yavuz, müzenin soyut eserlerinin sergilendiği salonları süslediğini ifade etti. Yavuz, şunları kaydetti:
"Ferruh Başağa Salonu'nda, dönemin önemli sanatçılarından Devrim Erbil'in eserlerine de ev sahipliği yapmaktan mutluyuz. Misafirlerimiz, güncel hayattan bildikleri, sergilerine gittikleri, bir kısmı hala yaşayan sanatçıların eserleri ile buluşma imkanına sahip olacak. Teşhir sistemi ve seçtiğimiz renklerle eserleri iyi vurguladığımızı düşünüyoruz. Sanat müzelerinde yer alan oturma sistemlerini de hayata geçirdik burada. Esere doyabilmek için karşısında oturup zaman geçirmek gerekiyor. Sanatı eğlenceden ayıran şey bu. Müzede oturup düşünebilmeleri için rahat zaman geçirebilmeleri için dünyanın pek çok müzesinde olduğu gibi oturabilecekleri puflar da yerleştirdik. İnsanların Türkiye'nin farklı yerlerinden buraya geleceğini düşünüyorum. Ankara'nın çok fazla yabancı heyetleri de oluyor. Onları da müzemizde ağırlayacağız."
Özgül Özkan Yavuz, restorasyon çalışmaları kapsamında eserlerin, ileri teknolojiye sahip, yanmaz özellikli, yeni nesil akıllı depo sistemi ile korumaya alındığına işaret etti. Yavuz, "Binaya ve teşhir salonlarına yaptığımız çalışmaların yanı sıra depolama biriminde kurduğumuz muhafaza sistemi, eşsiz bir yatırım ve çok önemli bir adım oldu." dedi.