MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
İsrail'in Gazze'deki soykırımına edebiyat dünyasından da tepkiler yükseliyor. İsrail'in Gazze'ye saldırılarını kınayan bir grup şair, tepkilerini şiir okuyarak dile getirdi. İstanbul Taksim'de başlayan 'Gazze Şiir Nöbeti' adlı sivil girişim, Üsküdar ve Beykoz'da toplanarak Filistin halkının maruz kaldığı katliama beş dilde okudukları şiirlerle dikkati çekti. Şairler, hem kendi dizlerini hem de Mahmud Derviş, Sezai Karakoç, Semih El-Kasım, Pablo Neruda, Ghayat El-Madhoun gibi yeryüzündeki adaletsizliklere karşı dillere pelesenk olan dizeleriyle tanınan şairlerin şiirlerini seslendirdi. Bu zamana kadar yapılan 'Gazze Şiir Nöbeti'ne; Ali Günvar, Adnan Özer, Zeki Bulduk, Hüseyin Karaca, Nur Alan, Can Acer, Faysal Soysal, Hilmi Yavuz, Ömer Erdem, Cahit Koytak, Haydar Ergülen, Adem Turan ve daha birçok isim katıldı. Türkçe, İngilizce, Farsça, İspanyolca ve Arapça okunan şiirlere sokaktan geçen insanlarda eşlik etti. Gazze Şiir Nöbeti sivil girişimini; Faysal Soysal ile etkinliğe katılan şairlerimizden Zeki Bulduk ve Ali Günvar ile konuştuk.
Uydurma senaryolarına insanlar inanmıyor
Sözlerine Gazze'de yaşananları değerlendirerek başlayan yazar ve şair Faysal Soysal, "65 gündür daha önce abluka altına alınan küçük bir coğrafyanın bugün şerefli insanlarına yapılan katliam ve soykırımı ekranları başında çaresizce izliyoruz. Batının bugüne bedeller ödeyerek getirdiği; hukuk, insan hakları, demokrasi gibi kavramlarının yerle yeksan edildiğini gördük. Dünya sermayesini elde tutması ile liderleri esiri haline getirdi. Elinde tuttuğu büyük medya gücü ile de kültür-sanat iktidarını Yahudi holocoust'u üzerine kurup varsa yoksa dünyada en büyük acı olarak Yahudi-soykırımını pazarlaması, yürekleri, cepleri ve silahların namlularını kontrol edebilir hale getirdi. Öte yandan bu güç onda Firavun'unkine benzer büyük bir körlük oluşturdu. Ancak ortaya koyduğu cinayet senaryoları kimseye inandırıcı gelmediği gibi kendi halkını ve dünyadaki diğer Yahudileri de tatmin etmiyor artık. İnsanlar artık İsrail'in timsah gözyaşlarına inanmıyor. İsrail'e en büyük desteği veren ülkeler ve diğer batı ülkelerinde İsrail'in soykırımına ve savaş suçlarına karşı yürüyüş eylemleri yapılıyor." şeklinde konuşuyor.
Vicdanımızın sesini bastıramazlar
Kendilerinin şiirin gücüne inanan şailer olarak Filistin halkı için yola çıktıklarını anlatan Soysal sözlerine şöyle devam etti: "Emperyalizmin, zulmün ve kapitalizmin elde edemediği, işine yarar hale getiremediği tek kale, şiir. Biz de şairler olarak İsrail'in Gazzeli bebekleri, çocukları, kadınları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri yok etme terörüne karşı şiirin kalesinden bir savunma başlatmak istedik. İlk programı, 27 Ekim'de Taksim Mis sokakta yaptık. Sanatçıların, hatta şairlerin bile bazen yanlış insanları desteklediğini görebiliriz. Ezra Pound'un Faşist Mussolini'yi desteklemesi gibi... Ancak faşizmi ve kötülüğü destekleyen ve insan vicdanını ötekileri yok etmeye çağıran bir şiirin varlığına henüz insanlık tarihi tanık olmadı. Bir şeyi şiir kılan en temel unsurlardan biri onun hiçbir hesaba, akla, çıkara ve düzene uymadan hakikatle kurduğu biricik ilişkidir. Her şiirde insan varlığının zulüm ve kötülük karşısında en şerefli, temiz ve dürüst yüzünü görebiliriz. Bugün kapitalizm ve kötülüğün bin bir hesapla bizi kuşattığı, ağzımızı ve aklımızı bağlayan kötülüğe karşı insanlığın şerefi adına haykıracağımız bir cephe olarak şiir yanı başımızda. Firavunlar, Nemrutlar, diktatörler bizi korkutabilir ama vicdanımızın şiirdeki sesini bastıramaz ve onu sistemleri içine alıp dönüştürüp sömüremez. Zira onunla irtibat kuracak duyargaları yoktur. Bu sebeple Gazze için şairler nöbet tutuyor demekten daha çok Gazze için şiir nöbet tutuyor demeyi daha doğru bulduk."
Bu soykırımdan bütün çocuklar etkileniyor
Taksim sonrasında Üsküdar ve Beykoz'da gerçekleşen Gazze şiir Nöbeti'ne sokaktan geçen insanlarda eşlik etti. Hatta çocuklarda bu harekete katılarak duygularını dile getirdi. "Sokaktan geçen vatandaşlar, özellikle de çocuklar, turistler de kendi dillerinde bu konuya işaret eden şiirlerini okudular. Bize detsek veren herkese teşekkür etmek istiyorum. Hepimiz ne kadar çocuklardan saklamaya çalışsak da o acı dolu yüreklerin kaldıramadığı görüntüleri onlar farkında her şeyin ve bizden daha fazla bile üzülüyorlar. Dünyadaki eylemlere de bakın çocuklar var hepsinde. Böyle bir durumu kimse onlara izah edemiyor ve maalesef gelecek ile ilgili büyük kaygılar taşıyarak büyüyecekler. İsrail aslında sadece Gazzeli çocukları değil dünyanın bütün çocuklarını da hedef almış durumda ve dolayısıyla yüreği yanarak bir şey yapamayan ya da yapmasına izin verilmeyen bütün vicdan sahiplerini ve dürüst insanları da hedef almış durumda. Soykırıma da uğrayan aslında evrensel insan aklı ve vicdanı. Bu sebeple de bu yara öyle kolay kapanmayacak gibi gözüküyor. Bunun ölümsüz ve zamansız direnişi de politikacıların söylemlerinden, medyanın programlarından çok sanat alanında özellikle de şiirde verilecek." diyen Soysal 3-5 kişi de kalsak bir araya gelip şiir nöbetini tutmaya devam edeceklerini söyledi. Yarın 16.00'da Üsküdar Mimar Sinan Meydanın'da olmayı hedeflediklerini planlayan Soysal, daha sonra Eyüpsultan ve Başakşehir'de de meydanlarda yer almak istediklerini söyledi.
GAZZE'NİN ŞİİRLE SESİ OLURSAK BELKİ İNSAN KALABİLİRİZ
Gazze, şairler, düşünürler, insanlar için nasıl bir milat?
Ali Günvar: Her şair, düşünür ya da yazar rahat, huzurlu ve sürtünmesiz bir ortamda daha iyi üretebileceğini düşünür. Ancak yazmaları ve yayınlamaları İsrail tarafından yasaklanan Filistinli şairler bunun tam tersinin fiilî kanıtları gibi gözlerimizin önündeler. Kapitalist emperyalizmin insanlığa sunduğu sahte cennet hayali içinden çıkılmaz bir cehenneme dönüştü sonunda. Şer gibi görünenin kötülük eden için nasıl bir zayıflık ve kötülüğe maruz kalan için ne mene bir kudret olduğunu bütün açıklığıyla gösterdi.
Zeki Bulduk: Her katliam bir milat. Her savaş değil; her katliam. İnsanın vahşiliğini tekrar hatırlamak. İnsan yanımızı, hassas yanımızı görüp onca zaman sonra uykudan kâbusa uyanmak gibi bir şey. Ve maalesef çoğu sanatçı için mezarlık katipliği. Kayıt tutma. Vakanüvislik. Tanıklık. Kahreden bir tanıklık. Yarına kalsın için yazılan hikayeler, şiirler... Biz nasıl unutursak bizden sonrakiler de unutacaklar. Ama yazarız. İyi insanlar hatırlasın diye. Ebu Gureyb'i biz nasıl unuttuk ve devam ettiysek hayata, bizden sonrakiler de Gazze'yi unutacak. Ama, "Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı değil; yazı hariç!" Bu sebeple yazacağız. Yara kabuğunu soymak için.
Akif'in yüzyıl önce söylediğini bugünün şairleri söyleyecek
Gazze'nin yaşadığı korkunç acıları anlatmak için kelimeler yeterli olacak mı?
Ali Günvar: Dünyada hiçbir kelime ya da ifade yaşananı – acı ya da zevk – anlatabilmeye muktedir değildir. Zira dil fiilen yaşanan olguyu ve şiddetini vuku bulduğu ortamdan bir başka ortama taşır ve orada anlatır. Hele her gün tepene yağan tonlarca bombanın ve onlara direnmenin şiddetini hangi lisan ve nasıl anlatabilecektir? Ancak yaşayan bilir bunu. Yaşamadığı halde anlatan Şuara Suresi 224-227 ayetlerinde sözü edilen mecnun söz ustaları misali yaşamadığını ve bilmediğini dillendirmekten öte bir şey yapamaz. Çanakkale savaşında bizzat çarpışan Ahmet Haşim'in o savaşa dair tek bir dizesi bile yoktur.
Zeki Bulduk: Asla. Ama kelime bir anlamıyla da yaradır. Yarayı hatırlatacak. Akif'in yüz yıl önce söylediğini bugünün şairleri söyleyecek: Bir canavarla karşı karşıyayız. Batı'nın içinden sürgün ettiği bir kavim Ortadoğu'da bir hançer gibi dursun istiyorlar. Katledilen çocukları, kadınları, erkekleri elbette tasvir de edemeyiz haklarını da veremeyiz. Ama onların hikayesini anlatarak, tersine evrimle maymunlaşanlara karşı yaşayanları uyarabiliriz.
Şairlerin böyle bir dünyada sorumluluğu nedir?
Ali Günvar: Şair sadece şiir kurarken ve yazarken şairliği gerçekleşen bir benîâdemdir. Onun dışında diğer insanlardan hiçbir ayrıcalığı yoktur. Zulme karşı dünyadaki intifadanın bir parçası olsun ve elinde ne varsa onunla zalimin zulmüne engel olmaya çabalasın. Bu onun için yeterince şerefli bir duruştur.
Zeki Bulduk: Gücü yetiyorsa orada katledilmeyi bekleyen çocukları kurtarmak. Yetmiyorsa eğer ölü kelimelerini gömüp, diri kelimelerle kulağı olan, can kulağı olanlara katilin kim olduğunu, hırsızın kim olduğunu; namuslu ve onurlu insanların nasıl direndiklerini anlatmak. Bir avuç haysiyetli yetimin dünyaya verdiği dersi anlatmak. Ya da sonsuza kadar susup, kahreden bir yalnız bırakılmışlıkla öldürülen Gazze adlı yiğit delikanlının yasını tutmak.
İnsan kalabilmek için şiire tutunabilir miyiz?
Ali Günvar: Şiir ve bütün diğer sanatlar ve ürünleri bizlere insan olduğumuzu ve insan kalmamızın gerektiğini hatırlatan unsurlardır. Ancak insan olabilmenin ve insan kalabilmenin tek yolu vardır: kul olduğunu nefsine kabul ettirebilmek ve ölümlü olmanın kişiye öğrettiği ve sürekli kafasına vurduğu hakîkatiyle barışık yaşayabilmeyi idrak etmek. Dolayısıyla tutunulabilecek nokta şiir değil, zihni kelâma yönlendiren kitabın lafzı olsa gerektir.
Zeki Bulduk: Belki de tüm şiirleri yakacağımız bir güne erdik. Dua etmeye uyandığımız bir vakte erdik. Ne bileyim bir Zarifoglu şiiriyle sadece nefes alıp verenlere, kelime kırbacıyla yüreklerine vurabiliriz. Ozanlar öldürülen her çocuğun yüreğinde nasıl bir Musa taşıdığını bilerek yazar ve söylerler ise Gazze insanlığın kurtuluşu için belki de son şansımız. Nuh'un Gemisine binmek için sadece kulağımızın açık olması yetmeyecek. O şiire kanımızı, gözyaşımızı da katarsak insan kalabileceğiz. Gazze yanarken ve dünyanın mezarlığına dönerken uyumak, pekte insanca değil. Hiç olmazsa sesi, şiiri olabilirsek, hikayesini yazabilirsek belki insan kalabiliriz. Şimdilik evrimin tüketici basamağına düştük ve çoğumuz halimizden memnunuz.