NÖROLOG DR. SEVDA SARIKAYA
Bu hafta köşeyi, kendimi bildim bileli muzdarip olduğum, nörolog olana kadar da kendimi suçladığım bir konuya ayırdım. Hatta ortaokul yıllarında yaşadığım bir olayın travmasını hâlâ taşırım. Beden eğitimi dersinde ‘sola dönün’ dediğinde tek sağa dönen çocuk ben olduğum için, elindeki anahtarla başıma vuran bir öğretmenim olmuştu. Olayın psikolojik travması bir yana, o günden sonra sağımı solumu ayırt edemediğim için kendimi çok suçladım. Öğrenebilmek için çok çaba gösterdim. Hâlâ da düşünerek bulabiliyorum, karşımdaki kişinin sağ-solunu anlayabilmek için daha uzun düşünsem de yine de karıştırabiliyorum.
Eğer bu durum sonradan geliştiyse nörolojik olarak başka sendromlara işaret edebilir. Ya da bazen disleksi, dikkat eksikliği hiperaktivite sendromlarında başka bulgulara ek olarak da görülebilir. Fakat ben bugün bunların hiçbirisi olmadığı halde sağını solunu belirlemekte güçlük çekenleri ilgilendiren bilgiler vereceğim. Bu alanda yapılmış çalışma sayısı az. İlk çalışmayı 1973 yılında kendisi de aynı sorundan muzdarip Dr. Wolf yapıyor. Konu hakkında hazırlamış olduğu anketi, tamamı doktorlar ve onların eşlerinden oluşan 790 katılımcıya uyguluyor. Çalışmanın sonucunda kadınlarda yüzde 17.5, erkeklerde yüzde 8.8 oranında sağ-sol ayrımında güçlük tespit ediliyor. Bundan sonra yapılan ikinci çalışma 1978 yılında Dr. Harris ve Dr. Gitterman tarafından yürütülüyor. 364 üniversite öğretim üyesine uygulanan ankette bu oran kadınlarda yüzde 44.7 erkeklerde yüzde 15.8 olarak bulunuyor. Hatta bu çalışmaya dayanarak ortalamanın üzerinde IQ’ya sahip bireylerde bu soruna daha fazla rastlanabileceği spekülasyonunda bulunanlar var.
En son olarak 2020 yılında Journal of Experimental Psychology dergisinde yayımlanan bir makalede sağ-sol ayrımında sorun yaşayanların oranı genel popülasyonda yüzde 14.6 olarak tespit edilmiş. Anketlere göre sağ-sol ayırt edememe, solaklarda ve kadınlarda daha fazla görülüyor. Beynimize göre sağ-sol ayrımı, ön-arka ve yukarı-aşağıdan daha zor. Yani horizontal düzlem üzerinde ayrım yapabilmek daha zor. Sadece yönü algılamakla kalmıyor, sessel etiketleme yapmak ve bazen karşıdakinin durumuna göre zihinde imgeyi ters çevirmek gerekiyor. Peki beynimizde sağ-sol ayrımından sorumlu bölge hangisi? Önceleri bundan tek sorumlu bölgenin beynin sol tarafındaki angular girus olduğu düşünülüyordu. 2011 yılında yapılan bir çalışmada beynin sol anguler girusuna uygulanan rTMS (tekrarlayan manyetik uyarı) sonrası bireylerin sağ-sol ayrımında sorun yaşadığı gösterilmiş. 2015 yılında yapılan başka bir çalışmada ise katılımcılara gösterilen el fotoğraflarının sağ mı sol mu olduğunu ayırt etmeleri istenmiş. O sırada katılımcılara, özel bir MR görüntüleme yöntemi olan fMRI uygulanmış. Bu defa da beynin sağ anguler girusunda bir aktivasyon gözlenmiş. Buna göre kendi sağımızı solumuzu belirlerken sol anguler girusun baskın olduğu, başkasının sağını solunu belirlerken sağ anguler girusun baskın olduğu sonucu çıkarılabilir. Ama şüphesiz ki sağ-sol belirlemede konuşma alanları da dahil olmak üzere birçok alanın katkısı var. Örneğin çevremizdeki nesneleri sağ-sol sözel ifadesi ile eşleştirmek (konuşma alanının fonksiyonunu gerektirir), hangisinin sağ, hangisinin sol olduğunu hatırlamak (hafıza fonksiyonunu gerektirir), bulunduğumuz mekanda kendimizi görsel olarak konumlandırabilmemiz (uzaysal-mekansal oryantasyon fonksiyonunu gerektirir). Görüldüğü üzere bizlere çok basit gibi gelen bir fonksiyonun beyindeki temsili o kadar da basit değil. Toplumda görülme yüzdesi pek de düşük olmayan bu durumun mekanizması henüz tam olarak anlaşılamasa da bunun sizin öğrenememenizle ilgili olmadığını unutmayın ve kendinizi suçlamayın.