Zerrin Nişancı: Oyunculuğumun hayat gibi olması için çabalıyorum

''Oyunculuğumun doğal, abartısız, hayat gibi olması için çaba harcıyorum. Ama tabii 'şurada öyle değil de böyle mi oynasaydım acaba' dediğim zamanlar hep oluyor.'' diyen Zerrin Nişancı, 44 yaşında başladığı oyunculuk serüvenini ve hayallerini Akşam Cumartesi'ye anlattı.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Asil ve saygın duruşu ile dikkatleri çeken Zerrin Nişancı, içindeki oyunculuk aşkını susturamamış ve 44 yaşında hayallerini gerçekleştirmiş. Hayatımın dönüm noktası dediği Aşk-ı Memnu dizisi ile tanıdığımız ve bugünlerde Nevin karakterine hayat verdiği Sadakatsiz dizinde izlediğimiz Nişancı, aslında bir avukat. Babasının istediği üzerine hukuk fakültesi okuyan Nişancı, bir süre kendi mesleğini yaptıktan sonra oyunculuk eğitimi almış ve kendini setlerde bulmuş. "Babam konservatuvara gitmeme izin vermedi. Ben de hayallerimi bir kenara koyup avukat oldum. 2004 yılında ise artık içimde yanıp tutuşan oyunculuk eğitimi arzusunu söndürmek için Şahika Tekand'ın kurduğu Stüdyo Oyuncuları seçmelerine katıldım. İki yıl süren bu eğitim sürecinden sonra da Gaye Sökmen Ajans bünyesinde oyunculuk yapmaya başladım." diyen Nişancı oyunculuğun mazoşist bir eylem olduğunu söylüyor.

Oyunculuğa ileri yaşta başlamanın dezavantajını yaşadınız mı?

Her yaştan, her tipten, her ırktan oyuncuya ihtiyaç var bu sektörde. Yeter ki istediğiniz şeyin peşine düşün ve artık çok geç diye düşünmeyin.

Konservatuvar okumamış olmanın eksikliğini hissettiniz mi?Konservatuvarda okumayı çok isterdim ama kısmet değilmiş geriye dönük pişmanlıklar yaşamayı çok gereksiz bulurum. Mühim olan bugün ne yaptığım ve nelerden mutlu olduğum.

İlk sete çıktığınız günü hatırlıyor musunuz?

Tabii ki çok iyi hatırlıyorum. Elim ayağım boşalmış, elimi kolumu nereye koyacağımı bilememiştim. Ama o günden daha da önemli olan ve bugün bile hatırladıkça beni gülümseten bir anımı paylaşmak isterim. "Aşk-ı Memnu"da oynamaya başladığım ilk set günümdü ve sahne bizim evde oğlum (İlker Kızmaz) ve eşimin (Recep Aktuğ) tartışmasıyla açılıyordu. Ben kameranın beni görmediği düşüncesiyle seyre dalmışken yönetmenimiz Hilal Saral'ın, 'Zerrin hanım sizi de çekiyoruz, oynayacak mısınız?' demesiyle kendime gelmiştim. O gün çok utanıp sıkıldığım bu olay, şimdi tatlı bir anı olarak hafızama kazındı. Zaman içinde o heyecan bir nebze azalıyor tabii ki ama tamamen geçmiyor.

Genellikle size yakışan, üzerinize oturan roller denk geliyor. Bu bir şans mı?

Artık maalesef diyeceğim ama evet hep bana uygun roller arka arkaya geldi. Benzer karakterleri oynamanın bir konforu var gibi görünse de tam tersine oyunculuğunuzu biteviyelikten kurtarabilmek için farklı karakterler yaratmanız gerekiyor. Ben bundan sonrası için içimdeki komik, gerektiğinde arıza ya da çocuk gibi olabilen kadını ortaya çıkarabilecek projelerde olmayı çok arzu ediyorum. Keşke ters köşe bir rol gelse veya düzgün gibi görünen bir karakter zamanla evrilse ne güzel olur diyorum. Çünkü hiçbir insan salt iyi ya da salt kötü olamaz, zamanla değişir.

Bugünlerde sizi Sadakatsiz dizisinde Nevin karakteri ile izliyoruz. Nasıl gidiyor dizi?

Benim için iki senedir keyifle çalıştığım güzel bir proje. Nevin saygın, kibar, adil bir kadın. Hastanenin sahibi olarak başta başhekim Asya olmak üzere tüm hastane çalışanlarını koruyup kollayan ve onlara güvenen bir yapısı var. Aynı zamanda hem vakıfta birlikte çalıştığı hem de arkadaş olarak sevdiği Gönül ve Cavidan ile yakın ilişki içinde. Zaman zaman Asya ve Gönül arasında sıkıştığı durumlarla karşı karşıya kalabiliyor ki o da işin tadı tuzu zaten :)

Diziyi seyrediyor musunuz? Bir seyirci olarak nasıl yorumlarsınız?

Diziyi özellikle kendi oyunculuğumu da görmek, gerekirse acımasızca eleştirmek adına tabii ki izliyorum. Seyirci olarak "Sadakatsiz"i yorumlamaya gelince; aşk-nefret-aldatma üçgeni her zaman merakla izlenilen bir konu, başrol oyuncularımız kendilerini yıllar içinde kanıtlamış sevilen oyuncular. Öyle olunca dizinin sevilmesi çok doğal. Bizim hikâyede aldatma ile biten bir evlilik var ama ayaklarının üstünde durabilen güçlü bir kadın da var. Hayatına kaldığı yerden devam edebilen, çocuğuna sahip çıkan bir anne mutlaka iyi bir örnek de teşkil ediyor.

Sizce bir evlilik nasıl olmalı?

Benim için bir evliliğin olmazsa olmazı sevgi, saygı ve güven. Bunlardan birinin sekteye uğraması halinde o evliliği sürdürmek mümkün değil. Bugün etrafımdaki evliliklere baktığımda eksik olan şeyin sabır olduğunu düşünüyorum. Evliliği evcilik gibi yaşayıp sıkılınca da çekip gitmek istiyorlar. Evlilik öncesinde geçirilen sürenin uzun tutulması gerektiğini ancak öyle birbirlerini tanıma fırsatları olabileceğini düşünüyorum. Bu öğütleri kendi kızıma da veriyorum.

Kendi oyunculuğumu görmek için diziyi izliyorum dediniz. Siz oyunculuğunuzu beğeniyor musunuz?

Oyunculuğumun doğal, abartısız, hayat gibi olması için çaba harcıyorum. Ama tabii ki 'şurada öyle değil de böyle mi oynasaydım acaba' dediğim zamanlar hep oluyor.

OYUNCULUK MAZOŞİST BİR EYLEM

Oyunculuk anlamında dönüm noktam dediğiniz proje var mı?

Tabii ki Aşk-ı Memnu... Çünkü hem çok ses getiren bir işin parçası oldum hem de uzun soluklu ilk işimdi. Benim için okul gibiydi.

Bu alanda ileriye dönük hayalleriniz var mı?

Oyunculukla ilgili çok hayalim var. Bugüne kadar gösterebildiğim oyunculuk ancak buzdağının en tepesi. Beni zorlayacak karakterleri oynamak istiyorum. Sinema filminde, tiyatroda, dijital yapımlarda yer almak, hatta sit-com'u denemek istiyorum. Keşke yurt dışında olduğu gibi bizde de orta yaş üstü kadın hikâyelerinin anlatıldığı işler yapılsa mesela "Grace and Frankie" gibi o yaş grubunun aşklarını, problemlerini işleyen. Anlayacağınız tutkum çok, iştahım yerinde.

Mesleki anlamı dışında oyunculuk size ne hissettiriyor?

Oyunculuk hem çok zevkli hem de mazoşist bir eylem bence. Bir eylemde bulunup seyircinin beğenmesini, oyunculuğunuzu takdir etmesini bekliyorsunuz. İç sesiniz ya beğenmezse ya sevmezse ya alkışlamazsa derken bunu yapmaya devam ediyorsunuz.

EN ÖNEMLİ HAYAT DERSİ: TOKSİK İLİŞKİLERDEN KURTULUN

Peki Zerrin Nişancı günlük hayatta nasıl biri?

Zerrin Nişancı hayatı ıskalamamaya çalışan, hayata karşı meraklı ve sosyal biri. Yeni bir restoran mı açılmış keşfedilmeli, mimozalar mı açmış hemen vapura binip adaya gitmeli, hiçbir şey ertelenmemeli. Biraz tez canlılığından, biraz da yaşanacak daha ne kadar zamanımız var ki acaba korkusundan bu telaş aslında. Annemi ve babamı çok erken kaybettiğim için ölüm hep benim ajandamda var. Onun için hızlı davranmam lazım. Bu söylediklerimden evde oturmayı sevmeyen biriymişim gibi algılanmak istemem çünkü evimi çok severim. Doğada uzun yürüyüşler ve yoga yapmak keyif aldığım aktiviteler.

Rutin güzellik bakımlarınız neler?

Güzellik bakım ritüeli olarak söyleyebileceğim en önemli şey içinizi temiz tutmak. Sağlıklı beslenildiğinde cildinizin, saçınızın ışıltısı değişiyor. Ben uzun zamandır günde iki öğün beslenmeye gayret ediyorum. Nefsime yenik düşmemek için uğraşıyorum. Ama verebileceğim esas en önemli hayat dersi; sizi yoran, üzen toksik ilişkileriniz varsa, onu kesip atmak olmalı. Ben uzun zamandır bunu yapıyorum ve herkese tavsiye ediyorum.

Sosyal medya ile aranız nasıl?

Aktif bir Instagram hesabım var ama çok da profesyonelce kullandığım söylenemez. Takipçi sayımın artması veya azalmasıyla pek ilgilenmiyorum ama beni seven takipçilerimin olması beni mutlu ediyor. Onlarla kurabildiğim kadar ilişki kurmaya çalışıyorum ama sadece buradan beslenmeyi de doğru bulmuyorum. O anlamda elle tutulan, gözle görülen ilişkilerin insanıyım.