ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Tanıştırayım, Robin Yayla. Tanıyanlarınız vardır, kendisini olmasa bile tasarımlarından birine mutlaka denk gelmişsinizdir. Robin şehir yapılarına, simgelerine veya temsillerine yeni anlamlar yüklüyor üzerine yerleştirdiği çizimleriyle. Çoğunlukla çektiği fotoğraflar üzerinde yapıyor bunu. Ortaya da oldukça eğlenceli aynı zamanda keyifli görseller çıkıyor. Bir yanıyla da ilham verici. Robin Yayla son zamanlarda dünyanın da gündeminde. Özellikle mimari ve tasarım odaklı sosyal medya hesapları çalışmalarını paylaşıp duruyor. Sosyal medya şöhretinden çok önce fark ettim onu ve haftalar önce bir araya geldik. Çok kreatif, ufuk açıcı ve çok da hoş bir sanat ortaya koyuyor. Ama aynı zamanda bence büyük de bir sorumluluk yaptığı. Örneğin insanların tarihi bir şehir simgesine tamamen bambaşka bir algıyla bakmasına neden oluyor. Bu biraz da riskli bir şey. Mekân-insan diyaloğu mevzuu. O bu konuyla ilgili şunları söylüyor: "Sorumluluklarımın farkındayım. Tarihi yapıyla ilgili bir çalışma yaparken kimseyi incitmeyecek, o tarihi yapının geçmişini zedelemeyecek çalışmalar yapmaya özen gösteriyorum." Robin'in diğer sorularıma cevabı ise bu röportajda, buyurun...
TARZIMI GEZDİĞİM ŞEHİRLER VE SOKAKLAR OLUŞTURDU
Seni daha yakından tanıyabilir miyiz?
1994 yılında İstanbul'da doğdum. Gezip yeni yerler keşfetmeyi seven, gördüğü şeyleri farklı şekillerde insanların karşısına çıkarmayı amaçlayan ve kendini böyle ifade eden biriyim. Resim yapmaya ve sanata olan ilgim çok küçük yaşta başladı. 2017 yılında Milano'ya taşındım ve oranın sanatını, kültürünü öğrenme ve deneyimleme fırsatı buldum. Gezdiğim şehirler, gördüğüm mimari yapılar, müzeler, sokaktaki devasa heykeller benim tarzımı oluşturdu. Lisans ve yüksek lisans diplomalarımı Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'den aldım. Okuduğum süre boyunca sürekli illüstrasyonlar yapıyordum ancak henüz bir tarzım oluşmamıştı. Mezun olduktan sonra kendimi illüstrasyon yaparak daha iyi ifade edebildiğimi fark ettim ve bu alanda devam etmeye karar verdim.
Fotoğraf çekmeye nasıl ve ne zaman başladın?
Çok eskiden beri fotoğraf çekmeye merakım vardı aslında. Ancak bu tutkum 2017 yılında trenle yaptığım İskandinavya turunda daha da arttı. Oranın doğası ve mimari yapıları beni çok etkiledi. Sadece fotoğraf çekmek kendimi ifade etmem konusunda yeterli değildi. Gördüğüm şeyleri yeniden yorumlamak için bir diğer tutkum olan illüstrasyonu fotoğraf ile harmanladım ve ortaya şu anki tarzım çıktı.
GERÇEK DÜNYA İLE GÖRSEL DÜNYAMI BULUŞTURUYORUM
Fotoğraflar üzerine çizim yerleştirme fikri nasıl doğdu?
Gerçek dünya ile benim görsel dünyamı bir araya getirmeye karar verdim. İnsanlar bir noktadan sonra çevresindeki güzellikleri, tarihi yapıları görmemeye başlıyor. Her gün aynı tarihi yapının önünden geçtiğinizde bir süre sonra o güzel yapı görünmez bir hale gelmeye başlıyor. Ben bu yapıları ve doğayı kendi bakış açımla yeniden yorumlayarak insanların karşısına çıkarttım. İnsanların her gün önlerinden geçtikleri o yapıları bambaşka objeler ve nesneler olarak gördüklerinde yüzlerinde oluşan tebessüm benim en önemli motivasyonum oldu. Fotoğrafları çoğunlukla kendim çekiyorum. Ancak pandemi sürecinde evden çıkamayışımız nedeniyle kimi zaman stok görsellere de başvurdum. Çekmiş olduğum fotoğrafın üzerine kafamdaki fikirleri tablet kullanarak çiziyorum.
Fotoğraf çekerken "Ben bunun üzerinde şöyle şeyler yaparım" diye mi çekiyorsun? Yoksa fotoğrafını çektikten sonra mı fikirler geliyor?
Genellikle fotoğrafı çekmeden fikri bulmuş oluyorum. O mimari yapıya baktığımda kafamda onun fotoğrafını çekmiş ve çizimini yapmış oluyorum zaten. Ardından kafamdaki fikri en iyi anlatabileceğim bir noktadan, o mimari yapının veya sokaktaki herhangi bir şeyin fotoğrafını çekiyorum.
Hayalin veya zirven nedir bundan sonrası için? Bu alanda yapmak istediğin şeyler neler?
En büyük hayalim tüm dünya genelinde, insanların benim çalışmalarımı gördüklerinde, adımı görmeden o çalışmanın bana ait olduğunu anlamalarını sağlamak. Bunun için de istikrarlı bir şekilde işlerimi icra ediyorum. Ayrıca kesinlikle bir sergi açma planım var. Bu sergi İstanbul veya Milano'da olmasını planlıyorum. Ancak bunun için doğru zamanı bekliyorum.
İSTANBUL'UN HER NOKTASIYLA İLGİLİ ÇALIŞIYORUM
Tüm bu üretimlerin belki bir kısa film olur?
Neden olmasın! Kafamda ileriye yönelik öyle bir fikir de var aslında. İstanbul'un neredeyse her noktasıyla ilgili bir çalışmam var ve bunları toparlayıp kısa bir film haline dönüştürmek güzel olur doğrusu.
Ayrıca şu an yaptığın şey doğrudan NFT ile de ilgili geldi bana. NFT mevzuları çıkmadan önce aslında sen zaten bu üretimlere başlamıştın. Çalışmalarını NFT olarak satıyor musun?
Evet, hâlihazırda çalışmalarımı NFT'ye dönüştürüp satışını gerçekleştiriyorum. Aslında NFT'nin ortaya çıkması tarzımı değiştirmedi. Sonuçta ben yaptığım çalışmaları aynı şekilde yapmaya devam ediyorum. Ancak yaptığım bu çalışmaların dijital ortamda da değer kazanmasını sağladı. NFT sayesinde yaptığım çalışmayı Kanada'dan bir sanatseverin koleksiyonuna dâhil edebiliyorum.
ÇALIŞMALARIM BİR MARKETİN REYONUNDA DA KARŞINIZA ÇIKABİLİR
Çalışmaların sanat dışında ticari hayatta nasıl karşılık buluyor? Sanırım birkaç çikolata ambalajında da gördüm. Veya başka markaların başka ürünlerinde de... Tasarımlarını en çok nerede görmeyi seviyorsun?
Yaptığım çalışmaları ikiye ayırmak gerekiyor. Birincisi hiçbir yere bağlı olmadan, tamamen kendi istediğim şekilde yaptığım çalışmalar. İkincisi ise bir markanın bilgilendirmesi ve ihtiyacı doğrultusunda yapmış olduğum çalışmalar. Nestle, Apple, Caran d'Ache, Borusan gibi birçok markayla çalışıyorum. Yapmış olduğum çalışmaları, onların ihtiyacı doğrultusunda, kimi zaman çikolata ambalajında, kimi zaman sosyal medya içeriğinde, kimi zaman da mağazalarında tablo olarak görebiliyoruz. Yapmış olduğum çalışmaları çeşitli mecralarda görebiliriz. İnsanların bir süpermarket reyonunda yapmış olduğum çalışmaları görmesi veya şehrin tüm bilbordlarında ve LED ekranlarında çalışmalarımın yayınlanması hoşuma gidiyor. Bir sanatçı veya illüstratör için de yaptığı çalışmaların mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşması çok önemli diye düşünüyorum.
TARİHİ YAPILARA KARŞI SORUMLULUKLARIMIN FARKINDAYIM
Yaptığın şey gerçekten çok anlamlı aynı zamanda eğlenceli. Ama bununla beraber şehir algısına ve temsillerine de yeni anlamlar yüklüyor gibisin. Yanılıyor muyum? Bu aynı zamanda büyük bir sorumluluk gibi de geldi bana.
Evet, dediğin gibi şehir algısını yeniden yorumluyorum. Amacım şehrin yoğunluğu ve hızlı akışı içerisinde olan insanların yüzünde tebessüm oluşturan çalışmalar üretmek. Çünkü buna ihtiyacımız var. Ancak bu çalışmaları yaparken de sorumluluklarımın farkındayım. Tarihi yapıyla ilgili bir çalışma yaparken kimseyi incitmeyecek, o tarihi yapının geçmişini zedelemeyecek çalışmalar yapmaya özen gösteriyorum.