Resimle zihnimdekileri aktarabiliyorum

Doğuştan yetenekli olur ya bazılarımız Sena da onlardan biri. Özellikle ünlü simaları çizdiği portreler ile sosyal medyada adından söz ettiren Sena, kâğıdın ve kalemin kendisi için özel bir yeri olduğunu söylüyor: ''Ufkumu açar, dertlerimi unutturur ve her çizgi darbesi stresimi azaltır. Resmi sevme nedenim de zihnimdekini kâğıda aktarabilmem.'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Sena ile Instragram'da karşılaştık. Daha doğrusu onun resimleri sürekli karşıma çıkar oldu. Genelde ünlü isimlerin portrelerini yapıyor. Şöyle bir sayfasına bakıp, "Güzelmiş" dedim. Sonra karşıma yine çıktı. Bu kez Türk şiirinin önemli isimlerinden Abdurrahim Karakoç'un kaleme aldığı Musa Eroğlu'nun bestelediği Mihriban türküsünden yola çıkarak hayalindeki Mihriban'ı resmettiğini gördüm. Bu gerçekten farklı ve güzeldi. Toplumsal olaylara da kayıtsız kalmıyordu Sena. 6 Şubat depreminin simge karelerinden enkaz altındaki çocuğunun elini tutan babayı da resmetmişti, şehitlerimizi de. Resim eğitimi almamış, doğuştan geldiğini söylüyor bu yeteneğinin. Bazı sebeplerden Güzel Sanatlar Fakültesine gidememiş ama sınıf öğretmenliği okumuş. Sena ile resme olan merakını ve türkülerle olan bağını konuştuk.

HER ÇİZGİ DARBESİ STRESİMİ AZALTIR

Bize kendinden bahseder misin? Ne zamandır resim yapıyorsun?

23 yaşındayım. Gaziantep'te doğdum ve ailemle bir süre başka bir şehirde yaşadıktan sonra tekrar memleketimize döndük. Burada sınıf öğretmenliği bölümünde okudum. Şu an evliyim. Resim yeteneği de şarkı söylemek gibi bence. Bazıları doğuştan şanslıdır fakat bu alanda kendini geliştirmek için çabalayanlar da oldukça iyi seviyelere ulaşabilir. Ben ve kardeşlerim, doğuştan şanslı olanlardandık. Çok küçük yaşlarda resim yeteneğimiz arkadaşlarımız ve öğretmenlerimiz tarafından fark edildi.

Kendimi bildim bileli, sadece resme değil tüm el işi faaliyetlerine ilgi duyarım. Dürüst olmak gerekirse okula hiçbir zaman hevesle gitmedim. Teneffüste yerde bulduğum bir cismi alır, derste evirir çevirir sanatsal bir obje hâline getirirdim. Desenler çizerdim, okula ip götürüp ipi sara sara, kese kese anahtarlık bebekler yapardım. Bu hep böyle devam etti. Portre çizimlerine 13 yaşımda başladım. Birini çizdim ve çizebildiğimi fark ettim. Sonra arkadaşlarımı, öğretmenleri ve onların eşlerini çizdim.

Hangi malzemeleri kullanırsın? Ne tür eserler yapıyorsun?

Resmin her alanında eser vermeyi denedim. Örneğin dijital çizim diye bir kavram duydum ve telefonuma uygulama indirip çizdim. Fırçalar aldım, tuvalde çalıştım. Tüm el işlerinde böyleyim. Atkı gördüm ve ördüm, bez bebekler gördüm ve yaptım. Ama kalem ve kâğıdın benim için yeri özeldir. Ufkumu açar, dertlerimi unutturur ve her çizgi darbesi stresimi azaltır. Ayrıca bana çok daha kolay ve pratik gelir. Deneme - yanılma yöntemiyle saatlerce çizebilirim. Bir kâğıda birçok yüz ifadesi aktarabilirim.

Resim yaparken bir ritüelin var mıdır?

Çizerken film izlerim veya bir müzik açarım ama bazen film- müzik kendiliğinden kapanır ve ben resmin içine daldığım için dakikalarca fark etmem.

YARATICILIĞIMI BESLEYECEK BİR BÖLÜM İSTİYORUM

Peki eğitim hayatına neden buradan devam etmedin de öğretmenlik okudun?

Aslında lisenin son sınıfında güzel sanatlar tercih etmemem için bir baskı vardı. O yüzden AYT'ye başvurmayıp sadece bir sınava katılarak tercih verdim. İstanbul Okan Üniversitesi'nin tasarım bölümüne birincilikle yerleştim. Fakat bir süre sonra ailem razı gelmedi. Üniversitemi dondurdum. İki sene sadece evdeydim. Sınava üç ay kala tekrar hazırlandım. Sınıf Öğretmenliği tercih ettim ve okurken evlendim. Geçen yıl mezun oldum ve bu sene istediğim bölümü okumayı düşünüyorum inşallah. Güzel sanatlardan ziyade yaratıcılığımı konuşturabileceğim bir bölüme gitmek istiyorum. Zira resmi sevme nedenim de zihnimdekini kâğıda aktarabilmem. Zihnimdekini bir kumaşa, kile veya dijital ekrana aktarmam da aynı hazzı duymamı sağlıyor.

En çok neler resmetmeyi seversin?

Resimden bağımsız olarak canlı yüzlerini incelemeyi seviyorum. Bir çiçek veya gökyüzü gözüme çok estetik geliyor ama canlı yüzündeki o duygu veya ifade bambaşka bir şey. Çeşit çeşit, kusursuz ve sonsuz bir evren. Ünlü simaları çizme nedenim biraz daha farklı. Çizim hesabı açtığımda "Türkiye'de sanata ilgi yok" ifadesinin tartışmalı bir ifade olduğunu düşünüyordum. Her insan çizimi belki bir çizer gibi incelemiyor fakat birçok kişi "Bu çizim başarılı bir çizim mi?" sorusuna cevabı eserde arıyor. Ünlü yüzleri çizdiğimde de "benzetebilmek" kavramına önem atfediyor. Yani yaratıcılığımı konuştururken çizime pek hevesi olmayan kişileri de etkilemek için ünlü bir yüzü kullanıyorum. Aslında benim odak noktam o yüz değil fakat yüz de eserin dikkat çekici bir parçası. Tabii bazen birini çizmemi çok istiyorlar, kırmayıp çiziyorum. Ünlülerden fark eden oldu. Elçin Sangu, Zeynep Çamcı gibi hikâyesinde paylaşan isimler de oldu ve emeğe ilgi göstermeleri beni çok mutlu etti.

KARAKOÇ'UN MİHRİBAN'INI RESMETTİ

Türkülerden yola çıkarak da çizimler yapmaya başladın. Mihriban resmin güzel olmuştu. Devamı gelecek mi?

Mihriban türküsünü çocukluğumdan beri dinlerim. Şair Abdurrahim Karakoç o kadar güzel yazmış ve Musa Eroğlu o kadar güzel okumuş ki yıllarca sıkılmadan dinledim ve dinlerken: "Acaba Mihriban nasıl görünürdü?" diye hep düşündüm. Şair, kime yazdığı bilinmesin diye sevdiği kızın fiziksel özelliklerini değiştirmiş ama oluşturduğu yeni karakteri merak ediyordum zaten. Bir gün bir arkadaşımla konuşurken bir anda aklıma geldi ve oturup çizdim. Resmetmek istediğim çok fazla türkü ve şarkı var, hepsini çizmeye çalışacağım. Daha yeni Suzan Suzi türküsündeki karakteri çizdim.

FİLİSTİN ÇİZİMLERİME ELEŞTİRİLER GELDİ

Toplumsal konularda resimlerin var. Deprem, şehitlerimiz ile ilgili çalışmalarını gördüm. Peki Filistin konusunda bir şeyler yapmak var mı aklında?

Filistin konusunda hesabım daha küçükken çizim yaptım, güzel tepkiler aldım. Biraz daha büyüyünce başka eserlerde Filistin'i vurgulamam dahi ağır eleştiriler almama neden oldu. O kadar çirkin yorumlar gördüm ki gencecik kardeşlerimden. Ama ben hümanistim. Din, dil, ırk fark etmeden insan yaşamını ve özgürlüğünü kıymetli bulurum. Filistin'de yaşananlar insanlığa ağır bir hakarettir. Bunu ırk meselesine indirgemeye çalışanlar, özellikle dünyanın bu bölgelerinde en melez toplumların yaşadığını unutmamalı. Aslında hepimiz atalarımızdan kaynaklı biraz Türk, biraz Kürt, biraz Arap, biraz Rum veya başka bir ırktan kan taşıyoruz. O yüzden ırk kavramı ve ırkı yüzünden ölen bir milleti umursamayanlar, umursayana da hakaret edenler bana cahil geliyor. Filistin, Doğu Türkistan, Suriye, Yemen, Afrika ve farklı coğrafyalarda insanlar ölüyor. Ben bu duruma çok üzülüyorum ve fikrim değişmeyecek.