Prof. Dr. Sevil Atasoy: Yasadışı aşı temini örgütlü suçtur

Sahte aşılar konusunda dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Sağlık Bakanlığı'nın söylemi ve onların e-nabız'a gönderdiği bilgi dışında hiçbir şeye itimat etmemek lâzım. Tıpkı sokakta uyuşturucu satanlar gibi sahte aşıcılar da bu malzemeleri yasa dışı yollardan temin edecek ve bu ise örgütlü suç kapsamındadır.” diye konuştu.

ÖZLEM COŞAN / ozlemcsn@gmail.com

Her kuşağın fenomeni ve suç biliminin divası kabul edilen Prof. Dr. Sevil Atasoy suç bilimi meraklılarının yakından takip ettiği bir isim. Alanında uluslararası yetkinliğe sahip olan Prof. Dr. Atasoy yazdığı dokuz kitapla da birikimini okurla paylaştı. Rektör yardımcısı olduğu Üsküdar Üniversitesi’nde Türkiye’nin ilk ve tek Adli Bilimler Programında geleceğin adli bilimcilerini yetiştiren Prof. Dr. Sevil Atasoy’un Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu’na başkanlık etmiş iki kadından biri olduğunu ve 2022-2027 için tekrar aday gösterildiğini de belirtmeden geçmeyelim. “Dünya, kriminolojik açıdan bir büyük laboratuvar haline geldi” diyen Prof. Dr. Atasoy ile pandemi döneminde değişen, farklılaşan suçları ve pandemi sonrası bizi nelerin beklediğini konuştuk.

Hocam bu dönemin kriminal açıdan seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kovid 19'un zaman ve mekân bağlamında suç üzerine çok ciddi etkisini gördük. Bu etki kimi zaman hem olumlu hem de olumsuz şekildeydi. Tabi bütün bunlar kısıtlamalarla birlikte değerlendirilmek zorunda. Kısıtlamaların tam olduğu ve evden hiç çıkılmadığı ya da sadece belli saatler arasında çıkıldığı dönemler var. Bütün işyerlerininve alışveriş merkezlerinin tam kapatıldığı ya da kısmen açıldığı dönemler oldu. Bunların hepsinin farklı etkileri oldu. Genel olarak dünya kriminolojik açıdan bir büyük laboratuvar haline geldi. Herkesi tam olarak evlere kapattık ve dışarıya çıkışı da engelledik varsayalım. Burada oluşacak suç tipleri farklı, dışarıda kapalı durumda olan alışveriş merkezleri, dükkânlar ile ilgili suçlar da farklı olacaktır. Dikkat ederseniz iş yerlerinden hırsızlık ve AVM'lere yasadışı girişler, oto hırsızlığı arttı. Evde kalmak zorundaki insanların internete daha çok bağlanmaları ve buradan alışveriş yapmaları büyük dolandırıcılıklara, sahteciliklere, kimlik bilgisinin çalınmasına, bilgisayarlarının hacklenmesine neden oluyor.

Çocuklarımızın eğitimleri kesintiye uğramasın düşüncesiyle onları bilgisayar karşısında daha fazla vakit geçirmeleri için teşvik ediyoruz. Bu dönemde çocuklarımızı bekleyen tehlikeler ve dijital suçlarla ilgili neler söylersiniz?

Eğitim uzaktan olduğu için çocukları mümkün olduğu kadar internete bağlamaya çalıştık. Çocukların internet başında geçirdikleri süre arttıkça orada başka etkinliklerle de daha çok zaman geçirmeye başladılar. Ders dışında çocukların vakit geçirdiği video oyunları var ve orada sohbet odalarından yabancılarla iletişim kurabiliyorlar. Bu dönemde şiddet içerikli video oyunları yoluyla oyun bağımlılığı arttı. Ekranın diğer tarafında fırsat kollayan failler açısından çocukların internet üstünden tacizi, istismarı, mobbingi daha kolay hale geldi. Ancak bu yabancıların çocuklarla buluşmaları söz konusu olamaz. Çünkü dışarı çıkılamıyor. Dolayısıyla bu dijital iletişim henüz bir adım ötesine taşınmış değil. Çocukların internet üzerinden tanıştığı, kimi zaman kadın olduğunu zannettiği ama aslında erkek olan ya da kimi zaman küçük olduğunu zannettiği ama büyük yaştaki biri ile iletişim kurduklarına şahit oluyoruz. Ancak bu irtibat, sokağa çıkma yasağı ve kısıtlamaların kalktığı dönemde bizi bekleyen tehlikenin bir adım öncesidir. Tabii bunda çocukların aile ile olan iletişiminin azalması, salgın nedeniyle yaşanan büyük stresin de etkisi var. Herkes kendi derdine düştü, aile içinde işinden ayrılan veya yarı zamanlı çalışmak zorunda kalanlar var. Çocuklarla olan ilgi de giderek azaldı. Çocuklar da ilgi ve sevgi görme ihtiyacını ekranda kim olduğunu bilmediği bir yabancıyla karşılıyor. Salgın sonrasında çocuklar, muhatap oldukları bu insanlarla görüşme ihtiyacı da duyacaktır. İşte orada başka türlü tehlikeler bizi bekliyor. Şu anda hazırlanan bir altyapı var, atılan suç tohumları var ve bu konuda dikkatli olmak gerekiyor. Çocuk bilgisayarda sıkılmasın, sokağa çıkmak için ağlamasın diye velilerin gözardı ettiği bir olayın uzun vadede büyük problemler getireceğini düşünüyorum.

Aile içi şiddet konusunda durumu nasıl görüyorsunuz?

Kovid-19 sürecinde karakola müracaatlarda bir azalma var. İnsanlar aile içinde meydana gelen şiddet veya istismarı bildirmekten çekiniyor, karakola gitmek istemiyorlar. Şu anda dünyanın her yerinde aile içi şiddetle ilgili bildirimlerde düşme var. Bu da insanlar bir araya geldi ve birbirlerine sevgi saygı duyuyorlar anlamına gelmiyor. Dünyanın her yerinde suç bilimi ile uğraşanlar aile içi şiddette azalma görülen yerlerde bu azalmanın gerçeği yansıtmadığı üzerinde hem fikirler.

Pandemide artışa geçen suçlar hangileri?

Bu dönemde bütün dünyada uyuşturucu madde kullanımında farklılıklar var. Kolay ulaşılabilir olanların başında esrar geliyor, fakat kaçakçılıkta değişikliğin olmadığını görüyoruz çünkü ticaret ve nakliye devam ediyor. Ticaret yolları açıldığı anda aynı yollar üzerinden kaçakçıcılık da aynı biçimde devam ediyor. Seyahat kısıtlamaları nedeniyle bu dönemde canlı uyuşturucu kuryeleri ortadan kalktı. Az insan seyahat ettiğinden ve üst aramalarında göze batacağı için uluslararası uyuşturucu kaçakçılığının hava yolları üzerinden yapılması azalmış olmakla birlikte deniz ve kara yoluyla taşınmasında artış yaşandığını görüyoruz. Dolayısıyla esas tüketici olan Avrupa ülkelerinde eroin fiyatında herhangi bir artış yok. Eğer eroin piyasasında artış yoksa piyasada bu madde var demektir. Diğer suçlara gelirsek bu dönemde internet suçlarının arttığı muhakkak. İnsanların evde oluşu ile birlikte evden hırsızlık azaldı ama insanların yazlıkları, başka şehirlerde ikinci ikametleri var. Bu evleri kapatıp çıktıkları için oralarda kontrol yok, doğal olarak hırsızlık vakaları artıyor.

Her alanda hiç beklenmedik bir kayma var. Hem mekân hem zaman dilimi olarak beklemediğimiz şeylerle karşı karşıyayız. Klasik suç bilimi teorileriyle izah edilemeyen ve sadece bu koşullara özgü bir dönem yaşıyoruz. O nedenle bütün dünyanın suç bilimcileri veri toplamaya çalışıyor.

Aşıların uygulanmaya başlaması ile aşı konusunda sahteciliğe karşı uyarıların yapılmaya başlandığını da görüyoruz. Bu noktada sahteciliğe ve dolandırıcılığa karşı nasıl önlem alınabilir?

Daha aşı yokken bile insanların kapısına gidilip filyasyon ekibi olduklarını söyleyerek evlere girildiğini ve bu evlerden bir şeyler alındığını biliyoruz. Burada dikkatli olmak şart. Aşıya ulaşmak hepimizin birinci önceliği. Ancak insanların şunu bilmesi lâzım; istersek yüz defa aşı olalım maskeyi yine takacağız, yine mesafe ve hijyene dikkat edeceğiz. Aşı olmakla birlikte artık tedbirsiz yaşanabilir diye bir durum yok. Sahtekârlık konusuna gelince, şunu iyi bilmek gerekiyor Sağlık Bakanlığı'nın söylemi ve onların e-nabız'a gönderdiği bilgi dışında hiçbir şeye itimat etmemek lâzım. Çünkü fırsatçıların aşı adı altında yapacakları şey tamamen kaçak yollarla temin edileceğinden uyduruk veya zararlı olacaktır. Bu tür faaliyetler örgütlü suç kapsamındadır. Tıpkı sokakta uyuşturucu satanlar gibi sahte aşıcılar da bu malzemeleri nereden olduğu bilinmeyen yasa dışı yollardan temin edecektir. Bu fırsatçılar da bir nevi aşı torbacısıdırlar. Sahte aşıların darknet dediğimiz karanlık web üzerinden satışının yapıldığını biliyoruz. Dünya sınırları olmayan bir yerdir. Eğer işin ucunda para ve çıkar varsa yapılamayacak hiçbir şey yoktur.

Z KUŞAĞI YENİLİKLERE HIZLA ADAPTE OLUYOR

Z kuşağının size ayrı bir ilgisi var. Pandemide gençlerin takipçisi olduğu dijital yayınlara katıldınız. Z kuşağını nasıl değerlendiriyorsunuz, onlarla sağlıklı iletişim kurmak için tavsiyeleriniz neler?

Z kuşağı gençleri yeniliklere hızlı adapte olabiliyor. Kısa zamanda öz bilgi istiyorlar. Onlar için güvendikleri insanlar öncelikli. Herkese her şeyi sormuyor ve aldırış etmiyorlar. Televizyon haberlerini, sabah programlarını veya tartışma programlarını izlemiyorlar. Ellerinde bir ekran var ve ona bakıyorlar. Birçok youtuberi sadece eğlence amaçlı izliyorlar. Ekranda olan her türlü abukluğu seyrediyor ama onlara inanmıyorlar. İnandıkları bazı insanlar, birtakım rol modelleri var. Onlar konuştuğu zaman da hemen evet demeyebilirler ama biliyorsunuz ki, onların kulağında bir yerde yer etmiştir. "Yapma, etme" demeden, emir vermeden ve bu gençlerin anlayabilecekleri şekilde konuşmak çok önemli. "Ben senden öğreneceğim, sen bana anlat" ya da "Neyi izliyorsun, ben de izleyeyim" veya "Şu yazılımı gel bana öğret" denilmeli. Kaç yaşında olurlarsa olsunlar onları mutlaka birey olarak kabul etmek gerekiyor.

Çok farklı kuşakların fenomenisiniz. Hâlâ Kanıt'ı izleyen ve sizi tekrar ekranlarda görmek isteyen bir kitle var. Kitaplarınız çok okunuyor. Ufukta yeni çalışmalar var mı?

Yazı yazmadan olmaz tabii. Dokuz tane kitabım var. Pandemi döneminde de ufak ufak notlar alarak üretmeye devam ediyorum. Çok acı ve çok dramatik olayları anlatıp topluma öyle de mesaj verebilir, nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatabilirsiniz. Bunları bizim sektörümüzde gülümseten, kimi eğlenceli ama yine suçla ilgili olarak da kaleme alabilirsiniz. Şu sıralar bunların üzerinde kafa yoruyorum.

PANDEMİ SEVİL ATASOY İÇİN NASIL GEÇİYOR?"

"Öğrenmek her yaşta insanı diri tutar"

Kovid döneminde başlangıçta bu iş nereye varacak, bunun sınırı var mı diye çok düşündüm. Sonra bunun üstesinden gelebilmek için kendime bir süre koymamam gerektiğine karar verdim. Böyle düşünmek bana çok iyi geldi. Bütün yakınlarıma da bunu tavsiye ettim. Varsayalım ki artık başka bir gezegende oturuyoruz ve burada iletişim kısıtlı, yüz yüze gelme yok, sevdiklerimize sarılmak da yok. Bu süreci içselleştirerek kabullenmediğimiz takdirde zorlanmaya devam ederiz. Bunu böyle kabul edip bu dönemde ne yapabiliriz, kendimize ne katabiliriz gibi sorulara odaklanmaktan söz ediyorum. Bu süreçte kendimi farklı şeyler yaparak zinde tuttum. Öğrenmek her yaşta insanı diri tutar. Yeni bir şey öğrenmek her zaman her şartta iyi gelir.