''Popülerite önceliği kitap raflarını kalitesizleştirir''

Yazar ve polis Alparslan Yige: ''Yayınevleri, şiire, sanata popüler kültürün gözünden bakmasınlar. Sosyal medya hesaplarına takılıp yazı içeriklerini hiç okumadan değerlendirilmesin kimse. Sosyal medyanın kırk farklı hilesi var isteyen kendini çok popüler biriymiş gibi gösterebilir ama onlara verilen fırsatlar da kitap raflarını kalitesizleştirir. İçerikleri önemsesinler yüreklere dokunan nice kalemler bu acımasız düzende yitip gidiyor.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

16 yıllık emniyet mensubu bir polisle tanıştırmak istiyorum sizi bu hafta. Ama özelliği sadece bundan ibaret değil. İşini tutkuyla yapan bu kişi aynı tutkuyla da kitaplar yazan bir edebiyat meraklısı. "En Çok Sen Yoktun" ile "Tek Hece Bin Cümle Aşk" kitaplarının yazarı Alparslan Yige'den bahsediyorum. Kendisiyle Akşam Cumartesi için yaptığımız bu söyleşi hem onun kişisel hem de edebiyat dünyasına yolculuğunu anlatıyor...

Polis olmaya nasıl karar verdiniz?

Bunun kararını o kadar erken yaşta vermiştim ki... Hayaller vardır bilirsiniz ufacık çocuk yüreğinde yeşerir ve tüm yaşamınızı etkisi altına alır, sonra dünyanız olur. Öyle bir şeydi polislik bende. Hatta ilkokul dönemlerimde o zamana ait çok güzel bir proje yapılmış ben okulumuzun okul önü polisi olmuştum. Şaka değil ciddi bir eğitim verilmişti bizlere o küçük yaşımıza rağmen ve muhteşem bir şeydi. Üniforma giyer okul çıkışında polis ağabeylerin yanında polislik yapardık. Zaten 18 yaşıma basar basmaz hiç beklemeden farklı alternatifler düşünmeden polislik sınavların girdim ve kazandım. 2005 yılında da yani 20 yaşımda İstanbul'da meslek hayatıma başladım.

Peki, yazarlık sürecine nasıl evrildiniz?

Yazarlık sürecine iyi bir okur olduğumu fark ettiğimde evrildim. Nedendir bilinmez kitap okumayı çok seviyordum kendimi bildim bileli. Hazır kurulmuş cümlelere karşı ciddi bir zaafım vardı, etkileyici cümleleri hemen ezberime alır ve onları kendi kendimle yaptığım sohbetlerde gelişigüzel kullanırdım. Sonra kendim etkileyici cümleler kurmaya başladım. Böyle böyle kaleme gereksinim duydum zaman içinde. Bu sohbetleri yazıya dökmeliydim zira bir yerde depolanmalılardı, benim için çok kıymetlilerdi. Cesaret edip insanlara da okutmaya ve takdir edilmeye başlayınca artık kalem vazgeçilmezim oldu. Yeni bir hayal yeşerdi bir kitabım olmalıydı. Şiir bambaşka bir dünyaydı ve ben o dünyanın bir parçası olmalıydım. Sadece şiir deneme yazan biriyken internet arama motorunda adımın önünde ilk şair yazısını gördüğümde tarifsiz heyecan doruktaydı ve bahsettiğiniz evrim tamamlanmıştı.

Hem polis hem de yazar olarak anılmak nasıl bir duygu?

Ben masa başı polisliği pek bilmem, hep sokaktaydım yani hep olayların içinde olmayı seven bir yapım var. Bu özelliğimin üzerine yazar tarafımın öğrenilmesi daha bir şaşkınlık yaratıyor. Alıştım ve hoşlanıyorum. Biz polisler insanlar tarafından genel olarak bu tarz faaliyetlere uzak biliniyor olsak da, bu konuda benden ziyade çok çok başarılı meslektaşlar var geçmişten bu güne. Hali hazırda enstrüman çalan, profesyonel olarak muhteşem şarkı söyleyen, resim yapan, şarkı sözü ya da senaryo yazan hatta oyunculuk alanında başarılı olmuş polisler var. Bu renklilik zaman içinde teşkilatı da güzelleştiriyor, halkla ilişkiler konusunda başarıyı yükseltiyor ve varsa arada soğuk duvarlar bir nebze olsun onların yok sayılmasına büyük katkı sağlıyor. Bu açıdan yazar bir polis olarak bilinmek bence hem gurur hem çok mutluluk verici bir şey.

Kitaplarınızı yazarken polislik sürecinde karşılaştığınız olaylardan ilham aldığınız oluyor mu?

Hayır. Olaylar sokakta olur biter ve orada kalır. Bende etkisi sadece mesleki tecrübedir. Polislik ciddi bir profesyonellik isteyen bir meslek. Yani durumları birbirine karıştırmamak gerek. Ve şiir ya da yazılmış duygusal bir yazı bir nevi arka bahçesi bu yaşamın. Kaçıyorsun oraya saklanıyorsun bir müddet. Sonra çıkıp bunları sevenlerinle paylaşıyorsun, aynı frekansta buluşabildiğin benzer hisleri yaşamış yol arkadaşlarınla. Kaçıp saklandığın yere yaşamındaki tüm olayları ve o olaylar esnasındaki duygu durumlarını taşırsan saklanacak yerin de bir kıymeti anlamı kalmaz. Hiçbir şey üretemez olursun hatta bilakis tükenirsin zamanla.

Polisliği bırakıp tümüyle yazarlık alanına yönelmeyi düşünüyor musunuz?

Ben küçük yaşlardan itibaren mesleğine aşk ile bağlı bir polisim. Bırakmayı bir gün olsun düşünmedim. Şartlar ne olursa olsun dünyanın kalbi olan bu coğrafyada, güzel ülkemde milletin ve devletin hizmetkârı olmak hep kendimi iyi hissettirmiştir. Babamdan bana kalan en özel miras vatanı ve dahi milleti çok sevmek bunu iliklerime kadar hissederek yapabileceğim bir meslekteyim. Tabii ki yaşam zorlu bir derya şartlar ne zaman neyi gerektirir bilinmez ama ben bu güne dek mesleği bırakmak gibi öyle bir ikilemde hiç kalmadım.

Eklemek istediğiniz bir şey varsa lütfen belirtin.

Yayın evlerine seslenmek istiyorum. Zorlaştırmasınlar kolaylaştırsınlar. Şiire, sanata popüler kültürün gözünden bakmasınlar. Sosyal medya hesaplarına takılıp yazı içeriklerini hiç okumadan değerlendirilmesin kimse. Sosyal medyanın kırk farklı hilesi var isteyen kendini çok popüler biriymiş gibi gösterebilir ama onlara verilen fırsatlar da kitap raflarını kalitesizleştirir. İçerikleri önemsesinler yüreklere dokunan nice kalemler bu acımasız düzende yitip gidiyor. Bunun önüne geçebilirsek hep beraber şiiri, edebiyatı ülkemizde hak ettiği en güzel yerlere taşıyabiliriz.