Plakların arasında geçen bir ömür...

Yelda GÖKDAĞ

yelda.gokdag@aksam.com.tr

Shades, plak tutkunlarının Ankara’daki ilk adresi… Mekânın sahibi Süleyman Özyıldırım ise Başkent’te müziği yaşam tarzı olarak benimseyen son birkaç kuşağın kültürel fenomeni haline geldi. Türk siyasetçi, diplomat ve yabancı misyon temsilcilerinden, iş adamlarına kadar herkesin yolu mutlaka buraya düşüyor. Gelin, Shades’in hikâyesini plağa gönlünü veren Süleyman Abi’den dinleyelim.

Süleyman Özyıldırım, Shades’in müdavimlerince Süleyman Abi olarak tanınıyor. Müzik ile insan arasına, samimiyet ve gösteriş ölçüsünde mesafe koyduğu için, kimileri tarafından da soğuk hatta ‘huysuz’ bulunuyor. Öyle ki bu özelliği üzerine, ünlü Jazz sanatçısı, saksafon virtüözü Hafez Modirzadeh, “Shades of Süleyman” adlı bir beste bile yapmış. Kimyanız uyuştuysa şanslısınız. Zira o zaman derya-deniz müzik birikimini tadına doyulmaz bir sohbette önünüze seriyor. 

Özyıldırım, TED koleji çıkışlı. Bir de ODTÜ’ de mühendislik okumuş ama kendi deyimiyle, “Sırf üniversite mezunu olabilmek için…” Müzik tutkusu onu daha ilkokul yıllarında yakalamış ve ABD’lilerin Ankara’dan memleketlerine dönerken arkalarında bıraktıkları plakları, eskicilerden toplayarak başlamış biriktirmeye… Bir de Holywood anısı var ki, insan “vay be” demeden duramıyor. İşte Süleyman Abi’nin ve Shades’in hikâyesi…

ESKİCİLERDEN PLAK TOPLADIM

Shades kurucusu, Sülayman Özyıldırım, Süleyman Abi ve “Enkılmen”… Pek çok kişi, pek çok isim ve lakapla anıyor sizi. Kimsiniz siz?

Ankara’da doğdum. Benim hikâyem toplama üzerine. Müzik ve diğer sanatlarla ilgili birçok materyale ilgi duydum ve topladım. 30 yıldır plak ve CD dükkânı işletiyorum. ODTÜ’de mühendislik okudum ama hiç mühendislik yapmadım. Diplomam olsun diye okudum. Bizim jenerasyonda böyleydi. Yani okumak önemliydi.

Binlerce plağınız var Shades’te. Bir o kadarının da deponuzda olduğu söyleniyor. Nasıl topladığınız bunca plağı?

Biz biraz şanslıydık. Aşağı yukarı 50 yıl öncesinde Ankara Balgat’ta ABD üssü vardı, Ankara’da çok fazla Amerikalı yaşardı. Ülkelerine dönerken eşyalarını burada bırakırlardı, yanlarında götürmezlerdi. Bu eşyalar eskicilere düşerdi. Biz de arkadaşlarımızla okul çıkışlarında önemli eskicileri ve kitapçıları dolaşır, buralardan alırdık. Her plağın bir anısı kesinlikle var.

Mesela o yıllarda iki arkadaş, aynı plağı istiyoruz diyelim. Bu durumda kim alacak diye yazı tura atardık. Kim kazanırsa plağın sahibi o olurdu ama hepimiz birlikte dinlerdik ve muhakkak kasete çekerdik.

BURADA KİMSE MÜŞTERİ DEĞİL

Shades’in öncesi var mı? 

Shades’i kurmadan önce, İngiltere’den müzik gruplarının tişört baskıları ve tişörtlerini ithal ederdim. Heavy Metal albümleri çıkaran küçük şirketlerinin plak ithalatını yapıyordum. Shades’in hikayesi böyle başladı.

Bir sürü kutu, tüm plaklar müzik türlerine göre istiflenmiş ve sergileniyor. Herkes zevk almaz bu ambiyanstan. 30 yıldır da bu pasajın altında güneşi görmeden yaşıyorsunuz. Yaptığınız iş ve müşteri profili büyük bir tatmin yaratıyor olmalı sizde!

Müşterilerim genelde tutkulu ve entelektüel düzeyi yüksek kişiler. Bir müddet sonra müşterilikten çıkıyorlar. Kulüp gibi bir yer Shades. Müşterilikten çıkıp paylaşımcı oluyorlar.

BU BAŞKA BİR DÜNYA

Ankara’dan son yıllarda iyi müzisyenler çıkıyor. Kendinize ve sunduğunuz bu hizmete pay biçiyor musunuz bu başarıda?

Bence etkisi var. Ayrıca müzisyenler recordstore yani plak satış dükkânlarından çıkarlar. Müzik tutkularını buradan besler ve paylaşırlar. Plak dünyası başka bir dünyadır. Diğer zincir mağazaların aksine plak dükkânları daha özeller. Plakçı sahibi de müzik dinler, iyi bir koleksiyona sahiptir. Çok fazla iyi plak koleksiyoncusu müzisyen var. Jimmy Page, Jack White mesela…

HOLLYWOOD KAPISINA GELMİŞ

Plak dışında afişler de görüyorum burada. Afiş koleksiyonunuz da mı var?

Afiş merakım var. Street art ve grafik sanatçılarının afişlerini topluyorum, sinema afişleri topluyorum. Ben “eşyaların da bir kaderi var” diye düşünüyorum. Bu sebeple doğru yerde olmaları önemli. Bütün koleksiyoncuların genelde ‘wantlist’i vardır. Hollywood’un da bir ‘Wantlist’i var. Yani dünya genelinde aradıklarının bir listesi. Çeşitli müzayede şirketleri ve temin edici dediğimiz firmalar bunları bulmaya vesile oluyor. Texas’taki Heritage firması bu çerçevede 1925 yapımı Harold Lloyd filmi Fresh Man’in afişini benden satın aldı.  Şimdi Hollywood Afiş Müzesi’nde sergileniyor.

Sizin müzik zevkiniz ne peki? Mesela kimseye satmam dediğiniz plaklarınız var mı?

Son dönemlerde gece gündüz Blues ve Jazz dinliyorum. En kıymetli plaklarım… Aslında zor bir soru. JB Lenoir-Alabama Blues, BB King-7 inch jukebox promo. Ayrıca bir sürü “Private pressing” dediğimiz sanatçının kendi basıp dağıttığı Blues 45’liklerim var. Blue Note’un ünlü fotoğrafçısı ve yapımcısı Francis Wolff imzalı deneme baskıları vazgeçemediklerimden…

Müzisyenler de geliyor mu Shades’e...

Hafez Modirzadeh, Asia Minor’den Eril Tekeli, Ferit Odman, Serdar Barçın, Sagopa Kajmer, Selçuk Sami sık geliyor. Eril Tekeli çok zarif biridir. Plağını bende görünce çok şaşırdı ve “İlk defa plağımı imzalıyorum” demişti.