Pide almak benim görevimdi

''Evin en küçüğü olduğum için fırına gidip kuyrukta bekleyerek sıcak pideyi sofraya getirmek benim vazifemdi.'' diyen oyuncu ve yazar Bahadır Yenişehirlioğlu ile Ramazan'la ilgili çocukluk anılarını ve bir yetişkin olarak bu ayı nasıl idrak ettiğini konuştuk. Ramazan ayının insanlara önemli fırsatlar sunduğunu anlatan Yenişehirlioğlu, ''Oruç tutarak şuurumuzu berraklaştırdığımız, kendi iç muhasebemizi yapabileceğimiz, nasıl daha iyi insan olabiliriz diye tefekkür edebileceğimiz, bol bol Kur'an okuyacağımız bir dönem bu.'' şeklinde konuştu.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Ramazan ayı size ne hissettiriyor?

Ramazan Müslümanlar için kutsal bir ay. Kur'an-ı Kerim bu ayda indiği için bizler için çok değerli. Bu mübarek ay çok önemli bir fırsat. Oruç tutup aç kalarak şuurumuzu berraklaştırdığımız, kendi iç muhasebemizi yapabileceğimiz, nasıl daha iyi insan olabiliriz diye tefekkür edebileceğimiz, bol bol Kur'an okuyacağımız bir dönem bu. Duyarlı ve daha dikkatli insanlar haline dönüşmemiz için kutsal bir zaman dilimi, Ramazan ayı. İnşallah Allah herkese arınmayı ve temizlenmeyi nasip eder.

AYNI SOFRADA BULUŞMAK ÇOK KIYMETLİ

Çocukken Ramazan ayını nasıl karşılardınız?

Ramazan Anadolu coğrafyası için önemli bir kültür. Ben çocukken ailece Ramazan'ı coşkuyla karşılardık. O zamanlar yarım gün oruç tutardık, tekne orucu. Annemin bir eğitim biçimi idi bu sanırım. Büyüdükçe ve bilinçlendikçe Ramazan'ı daha iyi anlamaya, kavramaya başladık. Çocuklara bu dönemi anlatmada büyükler çeşitli yollara başvururdu. Onlara zarfın, mendilin içinde hediyeler verirdi ya da harçlık karşılığında orucunu satın alırdı. Aslında bu, bizi Ramazan'a alıştırmak için yapılırdı.

İftar sofraları çok kıymetli. Aynı sofrayı başkaları ile paylaşmak psikolojik ve sosyolojik açıdan çok önemli. Toplumsal selametimiz için de kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bir araya gelerek aynı sofrada iftarı beklemek benim için de çok güzeldi. Evin en küçüğü olduğum için fırına gidip kuyrukta bekleyerek sıcak pideyi sofraya götürmek benim vazifemdi. İftardan sonra büyüklerimizle ya da dostlarımızla teravihe giderdik. Farklı camilere gider böylece farklı çevrelerle bir araya gelir daha sonra da mahalle kahvesinde sohbet eder çay içerdik. Bunlar güzel anlardı.

Bu ayda aklınıza gelen ilk yemek ya da tatlı ne oluyor?

Herkes gibi benim de aklıma gelen ilk güllaç oluyor. Annem yaparken biz de ona eşlik eder sütünü cevizini ilave ederdik. Orucu açıp iftar ettikten sonra yaptığımız güllacı herkesle paylaşmak güzel bir heyecandı. Bayramlarda da evde açılan baklavayı çok severdik. Annem arkadaşları ile bir araya gelir baklava açardı. Birlikte hareket edilirdi. Bunun bir seremonisi olurdu. En çok cevizli ve bademli baklava severdik.

ESKİDEN DAHA DUYARLIYDIK

Bugünün Ramazanlarınızda sizi en üzen şeyler neler?

Elbette, toplum içinde herkesin birbirine saygı göstermesi gerektiğine inanan biriyim. Anadolu coğrafyasında gayrimüslimler ile Müslümanlar bir arada yaşamış. Benim ninem anlatırdı. Rum komşuları varmış. Ramazan ayında çok dikkatli davranır ulu orta yemek yemezlermiş. Hatta iftariyelik hazırlayıp onlara getirirlermiş. Onların dini bayramlarında ya da günlerinde de aynı hassasiyeti ninemler onlara gösterirmiş. Bugün de insanımızın hassas olması gerekiyor. Sadece Ramazan ayı için demiyorum genel olarak empati kurmak lâzım. Ramazan ayında oruçlu biri ile konuşurken yüzüne sigara dumanı üflemek şık bir hareket değil. Bu normal bir zamanda da doğru bir davranış değil zaten. Bu ruhun kabalaşması ile ilgili. Giderek kabalaşan ruh dünyalarının artış gösterdiği bir insan popülasyonu ile yaşamak gerçekten sıkıntı verici. O yüzden daha dikkatli ve ince düşünceli olmalıyız. Ki Ramazan ayı bunun için bir fırsat. Tabii herkes oruç tutmak zorunda değil ama başkalarına karşı daha özenli olunmalı diye düşünüyorum.

ESAS OLAN DİNİ VECİBEDİR

Ramazan'da siz de Kur'an okumaları yapar mısınız?

Kur'an-ı Kerim'in Ramazan ayında inmesi bu aya önemli bir değer katıyor. Bu sebeple bu ayda Kur'an okumak çok daha değerli. Oruçluyken ve şuurumuz açıkken okunan Kur'an'ın daha kavrayıcı ve bilgilendirici olduğu kanısındayım. Kur'an-ı Kerim'in katman katman her kültür seviyesine seslenen mucizevi bir yanı var. Kötülüklerin, şeytanların zincirle bağlandığı bu ayda insanın kafasını karıştıran etkenler olmadığı için Kur'an okumanın daha sağlıklı olduğuna inanır ve bu anlamda okumalarımı çoğaltmaya çalışırım. Bu ay özellikle Kur'an okumalı ve özümsemeliyiz.

Bu dönemde yapılan kültürel ve sanatsal birçok etkinlik var. Bu konuda bir sanatçı olarak düşünceniz nedir?

Ramazan'ın eğlenceli yanı ile çok ilgilenmiyorum açıkçası. Osmanlı döneminde Direklerarası'nda Ramazan eğlenceleri yapılırmış. Sosyalleşmek adına bütün gün tutulan oruç ve ibadetin ardından akşamları farklı alanlarda nefes almak adına bu şekilde etkinlikler yapılıyordu. Ama Ramazan'ı sadece bayrama ya da Direklerarası eğlencelerine dönüştürmenin çok doğru olmadığını düşünüyorum. Bu mübarek ayın yüklenen asli anlamın kaybolmasına, özünden kopmasına sebebiyet verebilir ve bu kabul edilebilir bir durum değil. Ramazan ayı insanın kendi muhasebesini yapması ve kendi ile yüzleşerek buradan ferdi ve toplumsal sonuçlar çıkarması gereken önemli bir dönem. Ramazan'ın ilahi ve dini yönü daha ağır basmalıdır eğlenceden... Esas olan dini vecibedir.

ÖNEMLİ OLAN BUGÜNE NE GETİRDİĞİN

"Nerede o eski Ramazanlar" diyenlerden misiniz?

Eski Ramazanlara öykünmenin çok doğru olmadığını düşünüyorum. Onlar o zaman dilinde yaşandı ve orada kaldı. Önemli olan oradaki kazanımları bugüne taşıyabildik mi? Asıl sorumluluk o kazanımları bugüne aktarabilmek. Yoksa sürekli geçmişe öykünmek çok sağlıklı değil. Elde ettiğimiz bu kültürü, Ramazan'ın önemini kendi evlatlarımıza, torunlarımıza, dostlarımıza yayabiliyor muyuz? Bunları bugün de yaşanır kılmak gerekiyor. Mesela ben anaokulunda çocuklarla buluştum. Sohbet ettim, hediyeleştik. Onların yaş itibariyle dedesi sayılırım bu çok önemli bir andı. Bu tarz faaliyetleri çoğaltmak toplum selameti için de gerekli. Mesela kimsesizlerle, göçmenlerle ya sığınmacılarla da aynı sofraya paylaşmak herkese iyi gelecek. Bunu gerçekleştirebilmek kendi psikolojik sağlığımız için de gerekli çünkü bizi var eden belli parametreler var. Bunların başında dayanışma ruhu, mazlumun yanında yer alma, yara açan değil yara saran tarafta olmak gibi. Tabii dünya değişiyor ve kimyası bozulan, kendi değerlerinden ve benliğinden uzaklaşan birçok marjinal insan var. Bu kişileri de ıslah etmek ve o hassas noktaya getirebilmek çok kıymetli. Bizler bu değerler manzumesini yaşadığımız ve yaşattığımız sürece, güzel örnek olarak panzehir olduğumuzda bu ihyanın giderek artacağını düşünüyorum.

Küresel güçler bir bölgeyi yok etmek istiyorsa çeşitli matematiksel hesaplar yapar. Ve nereye saldıracaklarını çok iyi bilirler. Bizler için aile kavramı çok önemli. Çünkü aile bizi var eden en önemli yapı taşı. Aile kavramını bozarak ve insanın kökeni ile bağlantısını kopararak devleti ve toplumu manipüle etmenin çok daha kolay olacağını düşünürler. Bu sebeple de aileye ve onların kutsallarına saldırırlar. Müslümanlar için önemli olanı tamamen yok edemiyorsa da onu dönüştürmeye, anlamından uzaklaştırarak farklı anlamlar katarak İslam'ın dışına taşıma gayreti içindeler. Ramazan ayı da bu önemli değerler içinde olduğundan bu aya da saldırılar oluyor. Ben Müslümanların, Allah'ın dinine inananların birlik ve beraberlik içinde bu oyunları bertaraf edeceğini düşünüyorum. Yurt dışında görüyoruz yapılanları, Kur'an'ı yakıyorlar. Bunlar Müslümanları manipüle etmek için yapılıyor. Yine iç dinamiklerimizde de şahit oluyoruz gençlerin zihinleri yıkanıyor. Değerler manzumesine, geleneklerine, kültürüne, tarihine düşman bir nesil yetişiyor. Ama insanoğlu var olduğu sürece zehir ve panzehir hep oldu, olacakta. Bu bir mücadele ve önemli olan burada nerede durduğumuz. Allah'ın bize verdiği yetkinlikleri nasıl ve nerede kullandığımız çok önemli. Dolayısıyla geçici dünya hayatından sonsuz öte dünyaya ulaşmak istiyorsak ve oradaki konumumuzu fevkalade hale getirmek istiyorsak burayı iyi değerlendirmek lâzım. Ramazan ayı da bu şuuru kazanmak açısından çok önemli bir dönem.