Pes ettiğim anlar hayatımın dönüm noktasıydı

''Düştüğüm, kırıldığım, pes ettiğim anların hepsi aslında hayatım için dönüm noktasıydı. Çünkü her düştüğümde daha güçlü kalktım. Çok fazla böyle zamanlar oldu.'' diyen nam-ı diğer ''tekerleklidr'' Sare Aydın doktorluğa giden yolculuğunu AKŞAM CUMARTESİ'ye anlattı.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Sosyal medyada tekerleklidr olarak tanıdığımız Sare Aydın bu hafta Akşam Cumartesi'nin konuğu oldu. Azimle eğitim yolculuğuna devam ederek tıp fakültesini bitiren ve bugün Tokat Devlet Hastanesi psikiyatri bölümünde hekimlik yapan Aydın, sadece engellilere değil herkese umut oluyor. Zaman zaman zor anlar yaşadığı eğitim hayatını anlatan Aydın, "Pes ettiğim zamanlar oldu. Ama her düştüğümde daha güçlü bir şekilde kalkmayı başardım." diyor.

KENDİ KENDİME OYUNLAR KURARDIM

Sizi tanıyabilir miyiz?

Tokatlıyım. 30 yaşındayım. 2018 yılında tıp fakültesinden mezun oldum. Dört yıllık asistanlık ve uzmanlık eğitiminin ardından Tokat Devlet Hastanesi Psikiyatri Bölümü'nde hekim olarak başladım. Engelim doğuştan.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Kendince oyunlar kuran ve eğlenebilen bir çocuktum. Farkındalığım yüksekti. İlkokul dönemlerinde yaşıtlarım okula başladığında ben gidemedim. Çünkü bulunduğumuz ilçenin koşulları benim için uygun değildi. O zamanlar hırçınlaştığım olurdu. Öfkelenip ağlardım. Babam bana kitap, kalem, defter alırdı. Okuma yazmayı evde ailemin desteğiyle öğrendim. Aileme okula gitmek istediğimi sürekli söylerdim. Okuldan arkadaşlarımın heyecanla dönüşünü beklerdim. Onların ödevlerine yardım ederdim. Kendimce bir sınıf oluştururdum. Onlarla fiziksel anlamda aktif olabileceğim oyunlar oynayamazdım ama onlar bana ayak uydururdu.

Sonrasında farklı bir ilçede bedensel engellilere uygun bir okul olduğunu öğrendik. Babam memurdu. Tayin istedi. O ilçeye taşındık. Ve okul hayatım başladı. Özgüvenim bu okulda oluştu. Oradaki her yer bizim için uygun yapılmıştı. Arkadaşlarımla kovalamaca oynuyor, tahtaya çıkıp soru çözebiliyordum. İlkokulu burada bitirdim. Herhangi bir ön yargıyla karşılaşmadım. Derslerim çok iyiydi. Bunun farkında olan hocalarım liseye devam etmem için büyük çaba harcadı. Ders çıkışlarında, öğle aralarında benimle özel olarak ilgilendi. Sonrasında lise sınavlarına girdim. Ve istediğim liseyi kazandım. Çok mutluydum. Ailemde sevincimi paylaştı ancak yine de tedirginlerdi.

Neden?

Çünkü normal bir liseydi o. Annem ve babam, "Oradaki arkadaşların seni yadırgayabilir. İstemediğin cümleler kurabilir. İstersen gitme. Okuduğun okuldan meslek lisesine aynı şekilde devam edebilirsin." dediler. O dönemde hayatımın en önemli kararlarından birini verdim diyebilirim. Okula arkadaş için değil okumak için gittiğimi söyledim ve o liseye başladım. Belli etmesem de benim de endişelerim vardı. İlk bir buçuk, iki yıl kimse ile konuşmadık. Sadece günaydın, merhaba. Sabah babam okula bırakır, akşam sınıftan çıkardım. Teneffüslere çıkmazdım. Arkadaşların benden çekindiğini anlıyordum. Zamanla empati kurmaya çalıştım. Onlarla aynı durumda olsam ben de yadırgayabilirdim. Sonra çok güzel arkadaşlıklar kurdum. Kimya ve fizik laboratuvarı bir üst katta idi. Erkek arkadaşlar beni oraya çıkarırdı ve asla şaka bile yapmazlardı. Dört yıl sonunda gözyaşları ile mezun oldum. Arkadaşlıklarımız devam etti. Hatta iki tane lise arkadaşım çocuklarına Sare adını verdi. Bana, "Sana benzesinler, seni örnek alsınlar isteriz." diyorlar. En başta zorluk yaşasam da çok güzel bir lise hayatı yaşadım, okulu birincilikle bitirdim.

BU BENİM HAYALİMDİ

Tıp fakültesi okumaya ne zaman karar verdin?

Doktor olmak istediğime ne zaman karar verdim bilemiyorum. Ama hep sorarlar ya çocukken, büyünce ne olacaksın diye. Ben hep doktor derdim. Doktora gittiğimde onlara imrenerek bakardım. Onlarla karşılaşmak beni heyecanlandırırdı. Yaş ilerledikçe bu istek hayal olmaktan çıktı. Bunun büyük bir sorumluluk gerektirdiğinin de farkına vardım. Başka bir bölüm mü seçsem diye düşündüm. Sonra sınav sonucum geldi. Tam bir kararsızlık zamanıydı. Puanım yetiyordu. Yapabilir miyim yapamaz mıyım diye çok düşündüm. Hatta sosyal medyadan bakıyordum tekerli sandalye ile tıp okuyan var mı diye. Hindistan'da birini bulmuştum. Tercih döneminde lisenin müdürü beni çağırdı. Tıp istediğimi biliyordu. Kafamın karışık olduğunu söyledim. Tekerlekli sandalyede olup tıp okumaya giden olmadığını en azından benim görmediğimi söyledim. Müdürüm bana "Bu söylediğin doğru olabilir. Ama bu yolu sen gidip başkaları için açabilirsin. Senden sonra gelenler de seni örnek alır." dedi. Bu bana cesaret verdi ve bütün tercihlerimde tıp yazdım.

Ailen, çevren bu konuda ne düşündü?

Ailem ve yakın arkadaşlarım dışında bu hayalimi paylaştığım çok kişi yoktu. Ama yine de beni çok düşünen bazı kimselerin "Niçin engelli KPSS'ne girip memur olmuyorsun? Nasıl nöbet tutacaksın? Bir kız çocuğu için bile zor olan tıp fakültesini sen engelli olarak nasıl yapacaksın?" gibi söylemleri oldu. Duymamaya çalıştım. Beni tanıyan ve hayalimi bilen insanlar arkamdaydı.

ZOR ZAMANLARIM OLDU

Üniversite döneminde neler yaşadınız? Zorlandığınız anlar oldu mu?

Üniversite hayatım beklediğimden farklıydı. Yalnız kalırım diye düşünmüştüm ama gittiğim ilk gün arkadaş edindim. O anlamda şanslıydım. Ders notlarını kırtasiyeden alırdık. Her gün bir arkadaşım notları alır sırama bırakırdı. Laboratuvarda benim boyuma göre ayarlarlardı masayı. Sonra uzayıp kısalan tekerlekli sandalye aldım kendime. Bu soruna çözüm oldu.

Zaman zaman pes etmek istediğim anlar oldu. Üniversiteyi kazandığımda bir muhabir benimle haber yapmak istedi. Tekerlekli sandalye ile tıp fakültesine girdi diye. Bu haber yayıldı, paylaşıldı her yerde. Ben heyecanlı ve mutluydum hayallerim gerçekleştiği için. Sonra haberin altına yapılan yorumları gördüm. O kadar olumsuz yorum vardı ki. "Tekerlekli sandalyeli birinin doktor olması ne kadar doğru? Bu arkadaşın doktor olabileceğini sanmıyorum. Bir yerde pes edecek." Bunlar benim için büyük yıkımdı. Heyecanla girdiğim okul kapısından endişe ile girmeye başladım. Her gün acaba bugün mü pes edeceğim diye düşünmeye başladım. Ancak şükür ki onların dediği gibi olmadı. Zorlandım ama toparlandım. Benim için en büyük sıkıntılar stajyerlik döneminde başladı diyebilirim. Beyaz önlüğü giyip hastane koridorlarında gezmeye başladığımda hayallerimin gerçek olduğunu gördüm ama zor günler yaşadım. Önyargılarla karşılaştım. Aktif nöbet tutuyordum, hasta bakıyordum. İlk başlarda hastalar beni yadırgar mı diye düşünürken insanlar beni olumlu karşıladı. Ancak farklı branşlarda farklı doktorlardan hoş olmayan muameleler gördüm. Nöbet tuttuğum katta engelli tuvaleti olmadığı için sorumlu doktorun yanına gittim. "Tıp fakültesinin zor olduğunu biliyordun niye tercih ettin? Bu zorlukları göze almalısın." gibi bir cevapla karşılaştım. Her düştüğümde kalkmanın bir yolunu buldum. Yeri geldi süründüm ama daha güçlü ayağa kalktım.

Psikiyatri bölümünü niye seçtiniz?

Tıp fakültesine başladığımda aklımda iki yol vardı. Biri akademisyen olmak diğeri ise psikiyatri bölümü idi. Farklı branşları görünce acaba onu mu seçsem bunu mu seçsem diye kafam karıştı. Ancak son sınıfa geldiğimde kararım kesinleşti. Klinik bir branşın olmasını istedim. Hasta muayene etmek, onların hayatına dokunmak ve insanların hikâyelerini duymayı seviyorum. O yüzden bu bölümü seçtim.

YEŞİL GÖZLÜ DOKTOR

Sizi bilen hastalar mı geliyor? Ya da sizi ilk kez görenler nasıl tepkiler veriyor?

Beni tanıyıp bilen ve o şekilde gelen hastalarım var. Çünkü bir süredir burada hekim olarak çalışıyorum insanlar beni tanıdı. İşimi özverili yapmaya çalışıyorum. Bir de sosyal medyada birkaç tweet atmıştım. Onlar gündem oldu. İnsanlar yeşil gözlü doktor olarak da tanıyor beni. Tanımadan gelenler beni görünce şaşıran oluyor. Çıkarken takdir edenler oluyor. Olumlu yorumlar alıyorum. Yeşil gözlü doktor olayı da tatlı bir hikâye. Küçük bir şehirde yaşıyoruz. Yaşlı bir amca geldi bir gün. Daha önce bir doktora gitmiş, fayda görmemiş. Beni ona komşusu önermiş. "Yeşil gözlü bir doktor var ona git" demiş. Tekerlekli sandalyeme vurgu yapmadan bu şekilde beni tarif etmesi hoşuma gitti.

Hayatınızın dönüm noktası neydi?

Düştüğüm, kırıldığım, pes ettiğim anların hepsi aslında hayatım için dönüm noktasıydı. Çünkü her düştüğümde daha güçlü kalktım. Çok fazla böyle zamanlar oldu.

TEDx konuşması yaptınız. Nasıl bir deneyimdi?

Üniversitede arkadaşlarla konuşurken bir gün benim de orada konuşmacı olarak yer alacağımı hep söylerdik zaten. Daha sonra farklı dönemlerde davet aldım. Son olarak Yıldız Teknik Üniversitesi'nde gerçekleşen TEDx programına davet edildim. Çok özel bir andı. Bir hayalim daha gerçek olmuştu. Hayatımı konuşurken çok duygulandım; yaşarken fark etmemişim ama anlatırken gözlerimin dolduğunu hissettim.

Yapmaktan zevk aldığınız şeyler var mı? Doktorluk dışında...

Yoğun bir mesaim var. Ama vakit oldukça doğaya kaçmaya çalışıyorum. Arkadaşlarımla gezmeyi, yeni yerler görmeyi seviyorum. Bir dönem de tenis oynamıştım. Bıraktım ama yeniden başlayacağım.

ENGELLİ ANNELERİNE UMUT OLMAK İSTİYORUM

Sosyal medya isminiz "tekerleklidr". Neden bu isim?

İntörn doktor olduğum dönemde en çok çekindiğim staj alanlarından biri pediatri idi. Çocukların beni tekerlekli sandalyede görünce yadırgayacağını düşündüm. Bu düşüncenin aksine çocuklar ile çok iyi anlaştım. Çocuklardan birinin odasına girip çıkıyorum sürekli. Bana tekerlekli doktor abla derdi. Bu çok hoşuma gittiği için sosyal medyada da bu mahlası kullanmak istedim.

Çok pozitif bir insansınız...

Aslında herkes gibiyim. Tabii sosyal medyanın aldatıcı tarafı var. Ben de herkes gibi güzel anılarımı paylaşıyorum. Bu pozitiflik kabullenişle geliyor aslında. Fiziksel anlamda engelliyim ve bu şekilde ne yapabilirim boyutuyla yaşamaya başladım. Bir işe bunu yapamam değil nasıl yaparım mottosuyla yola çıkıyorum. Yapabildiklerimi başarmış oluyorum yapamadıklarım da tecrübe olarak kalıyor.

Sosyal medyada aktif olma sebebiniz nedir?

Sosyal medya kullanmayı seviyorum. Bunu bir amaç için yapmıyorum aslında. Anı defteri gibi benim için. Yaşadığım güzel anıları paylaşıyorum. Bazen tatlı tatlı sitem ettiğim de oluyor. Takipçi sayım zamanla arttı. Engelli çocuğu olan annelere motivasyon sağlamak bana iyi hissettiriyor. Birçok mesaj geliyor. Çocuğunun fotoğrafını yollayan, benim fotoğraflarımı çocuklarına göstererek onları motive etmeye çalışan ebeveynler oluyor. Hatta şöyle bir şey olmuştu. Annesi çocuğa soruyor büyüyünce ne olacaksın diye, "Doktor Sare olacağım." diyor. Engelli çocuğu olan annelere cesaret, umut vermeyi kendime görev olarak görmeye başladım diyebilirim. Bu yüzden daha aktif kullanıyorum. Bazen engelli bireylerden mesajlar alıyorum. Araba kullanıyorum. Sürecin nasıl ilerlediğini merak ediyorlar. Ya da üniversite, lise yıllarımı soranlar oluyor. İnsanların yorumu ve ilgisi beni mutlu ediyor.

SOSYAL HAYATTA DAHA ÇOK VAR OLMALIYIZ

Sizce engelli bireylerin en büyük problemleri neler?

Bedensel engelli olmak bir durum. Herkesin yaşam şartları farklı. Ancak tek bir zorluk olması pes etmek için yeterli değil. Yürüyebilmek her şey değil. Pes etmek mizacıma uygun değil. En çok zorlandığımız kısım bence erişim ve ulaşım hâlâ. Mesela otobüs biletlerinde engelli indirimi var ama otobüslerde rampa yok. Benim özel aracım var. Park yerimize başka bireyler arabasını bırakıyor. Kavga ettiğim, polis çağırdığım çok oldu. Ya da restorana gidiyoruz rampa yok. Onların işletme müdürü ile konuşuyorum, kurumsal bir marka ise mail atıyorum. Bu sorunların çözülmesi için sosyal hayatta daha çok var olmalıyız diye düşünüyorum.