ZEYNEP TÜRKOĞLU / zeynoturkoglu@gmail.com
Payitaht başladığı ilk bölümden itibaren heyecanla seyredilen dizilerden biri. Daima dikkat çekti, konuşuldu. Bu kez Abdülhamid-Mehmet Âkif karşıtlığı ile gündemde? Nedir mesele?
Uğur Uzunok: Bu sezon masonları anlatmaya başladık. Aslında daha a-b-c’sindeyiz. Bir sahne yayınlandı dizide, 4-5 gün sonra Birgün Gazetesi haber yaptı, şoke olduk. Sözü geçen sahnede bir mason töreninde güya M. Âkif’in Abdülhamid’e baykuş dediği iddia edildi. Bugüne kadar çok iftira gördüm ama bu sessiz kalabileceğim bir şey değildi. Âkif benim idollerimden biri, onu mason olarak gösterdiğimiz hem iftira hem de benim için fikren imkânsız.
Nereden çıkıyor peki bu?
U.Uzunok: Sahnede Mason toplantısında biri “Yıldız’daki baykuşu tahttan indireceğiz” gibi bir ifade kullanıyor. Söyleyenin yüzü maskeli. Sonraki sahnede Mason maskesi çıkıyor ve bizim dizide var olan Emmanuel Karasu isimli karakterimiz olduğunu görüyoruz.
B.Yenişehirlioğlu: Zaten ilk sahnede baykuş diyen ses Emmanuel’in. Maskeyi çıkardığında yüzünü de görüyoruz.
Yani seyirci ilk sahnede de sesinden bu sözü kimin söylemiş olduğunu biliyor?
U.Uzunok: Evet, fakat gazete diyor ki Mehmet Akif’i ima edip, ona Mason dediler.
Mehmet Akif ile nasıl ilişkilendiriliyorlar?
U.Uzunok: Mehmet Akif’in şiirinde geçen “Yıldız’daki baykuş” ifadesinden ötürü. Fakat biz de diyoruz ki M.Akif 1924’te kitap olarak basıyor bunu, yazılma tarihi ise 1916-17. O tarihte Abdülhamid tahtta değil ki. Oysa biz dizide 1904’ü işliyoruz. Abdülhamid’i kötülemek için pek çok kişi ve çevre ona çirkin lakaplar takmış. Burada da bir mason söylüyor. Bu iftiranın peşine takılan bazı yazarlar köşelerinde yazdılar. Sonra meseleyi anlatınca bizim açıklamamızı da yazdılar. İş bununla bitmedi. CHP Mersin milletvekili Meclis’e soru önergesi verdi bununla ilgili, “TRT’de denetçiler yok mudur, Mehmet Akif ile ilgili böyle şeyler söyleniyor” diye.
B.Yenişehirlioğlu: Dizinin yayından kaldırılmasını istemeye kadar vardırdılar işi.
U.Uzunok: Bir yalanın ardına takılanlarla böyle bir durumun içine düştük.
Acayip bir şey. Bir taraftan diziyle ilgili gerçeği, bir taraftan tarihi anlatıyorsunuz. Mecbur musunuz, niye bununla mükellef hissediyorsunuz kendinizi?
U.Uzunok: Bu önemli bir soru. Bugüne kadar buna benzer pek çok haber yapıldı. Ama iş zülfiyare dokundu diyelim. M. Akif ve Abdülhamid düşmanlığı üzerinden algı yaratılmasına müsaade etmek istemiyoruz.
B.Yenişehirlioğlu: Biz ne zaman Siyonizm ile ilgili bir mesele işlesek, Washington Post makale yayınlıyor, Fransa’dan entelektüeller bu ne şovenizm diye ayağa kalkıyor, Avrupa Birliği raportörleri dizi kaldırılmalıdır, bunun için Türkiye’ye baskı yapın diyor.
U.Uzunok: Bu fıkra değil gerçek!
B.Yenişehirlioğlu: Bu sezon masonları işliyoruz o yüzden bekliyorduk bunları. Alışkınız. Ama bunu Mehmet Akif üzerinden yapmaya kalkarlarsa dur deriz. O bizim İstiklâl şairimiz. Onları çarpıştırmak derdinde değiliz, öyle bir şey de yapmadık. Bunu söyleyen kim, Emanuel Karasu. Emanuel Karasu kim? Dedesi zamanında İspanya’dan gelmiş, bu coğrafyada Anadolu’nun ekmeğini yemiş, avukat, milletvekili olmuş ama derdi İsrail devleti kurdurmak olan, bunun için de Abdülhamid’i tahttan indirmek isteyen adam! Baykuş sözünü işte bu adam söylüyor, maskeyi çıkarınca da açıkça o olduğu zaten görülüyor.
Böyle bir çarpıtma kimin aklı?
B.Yenişehirlioğlu: Birgün gazetesinin aklı
U.Uzunok: Burada akıllarınca uyanıklık yapıldığını düşünüyorum. Bugüne kadar bize yaptığımız ama hoşlarına gitmeyen şeyler üzerinden saldırdılar. Şimdi hassasiyetlerimizin üzerine iftira ile geliyorlar.
Böyle krizler bir sonraki haftanın akışını etkiliyor mu?
U.Uzunok: Senaryoyu yazarken herhangi bir şeyi değiştirmiyor Biz yolumuzda gidiyoruz.
Çarpıtanlar açısından kasıt belli. Paylaşanlara ne diyeceksiniz?
U.Uzunok: Şunu anlatayım. Sevdiğim bir öykücü var, ben de edebiyat mezunuyum. Bu haber üzerine bir tweet atmış. Ben de açıklayan bir şey yazdım. ‘Ben sadece haberi okudum diziyi izlemedim’ diyor. Ama eleştireceksen emek ver o zaman.
B.Yenişehirlioğlu: Ben Uğur üzerinden gideyim, bunlar kolay yetişen evlatlar değil. Bu coğrafyanın mazisine, muhteviyatına vakıf olup da kolay yetişmiyor. İnsanoğlu etten sinirden müteşekkil. Niye bu adam enerjisini onlara derdini anlatmak için harcasın ki?
O zaman şunu sorayım. Siz bu diziyi niye yapıyorsunuz?
U.Uzunok: Edebiyatla uğraşıyordum, şiir yazıyordum. Ama daha fazla muhatap arzusuna giriştim. Önce şunu düşündüm; benim gözümde 4 tane mazlum vardı. İlki Sultan Abdülaziz bilekleri kesildi intihar etti diye iftira atıldı. İkincisi Sultan Abdülhamid, hakkında o kadar çok iftira atıldı ki izini süremedik. Üçüncüsü M. Akif, Mısır’a sürgün edildi, Türkiye hasreti ile hastalanıp buraya geldi, 3 ay yaşadı ve vefat etti. Dördüncüsü Adnan Menderes, mazlum bir Başvekil. Bu dört ismi anlatmaya karar verdim. M. Akif ile ilgili bir drama yazdım o misyonumu tamamladım. Sultan Abdülaziz ile alakalı, onun ilk defa öldürüldüğünü gösteren bir dokü-drama çektim. Peşinden Menderes ile ilgili Ben Onu Çok Sevdim dizisinde son 10 bölümü Menderes’in memleket için yaptığı hizmetlere ayırdık. Son nokta Payitaht Abdülhamid. Bu sanıyorum bizim neyi ne için yapmak istediğimizi özetler.
BİLİNMEYENLERİ ANLATIYORUZ
Devletlerin yükselişlerini seyretmek daha heyecan verici. Siz bir bitişi anlatıyorsunuz. Sonu bilinen bir şey neden seyredilsin?
U.Uzunok: Nasıl olduğunu merak ettiğimiz için seyrederiz. Biz o yüzden “nasıl”ını anlatıyoruz. Abdülhamid hangi ilişkiler ağı kullanılarak tahtından indirildi? Bilinmeyen taraflar bunlar. Bugüne kadar İttihat Terakki’nin arkasındaki ekonomik yapı doğru düzgün araştırılmamış. Bunlar nereden aldılar bu parayı? Bunu anlatacağız. “Kim var imiş biz burada yoğ iken” diye bir Karacaoğlan mısraı vardır. Bizden öncekiler bu topraklarda çok sağlam bağlar kurdular. Gönül coğrafyamızı tanımazsak, aynı akıbet bizi bekler. Payitaht’ı bunun için yapıyoruz.
B.Y.: Herkes babasının ölümünden büyük acı duyar. Çektiğimiz acı babamızı hatırlamaktan bizi geri bırakır mı? Abdülhamid Han’ın akıbeti canımızı çok acıtır. Ama bizi, onu yâd etmekten alıkoyamaz.
ÂKİF’İ OYNAMADAN ÖLMEK İSTEMİYORUM...
Televizyona dizi işi yapıyorsunuz. Reyting kaygısı var, estetik kaygılar var ve tarihi gerçekliğe uyması meselesi var. Nasıl buluşturuyorsunuz?
B.Yenişehirlioğlu: Hak ve adalet kavramlarından asla taviz vermeyerek. Kreatif değerleri daima en üstte tutarak. Dönem algısını oluşturacak dekor, kostüm ne varsa hiçbirinden taviz vermeksizin birebir uygulayarak. Es Film’in bu konuda taşın altına elini koyması çok önemlidir. Yıldız Sarayı’nın tamamını Kocaeli’nde inşa etmiş durumdayız. Halısından avizesine, şamdanına kadar… Güçlü bir senaryo ve güçlü oyunculuk… Tabii ki çok insana ulaşmak istiyoruz. Sebep? Daha çok şöhret olmak için mi? Hayır. Derdimizi daha çok insana ulaştırmak için. Yok saydıkları, kötü gösterdikleri, hain diye nitelendirdikleri bir mazlumu tekrar yeni nesle, olduğu gibi, gerçek haliyle, ataları olarak sunabilmek için. Bir aktör olarak ne gerekiyorsa onu yapıyorum. Bu tip karalamalar beni asla geri bıraktırmıyor, azmimi daha da kamçılıyor. Allah bana bunu nasip etsin diye dua ediyorum, ben Akif’i oynamadan ölmek istemiyorum. Mevlana’yı, Şems’i mutlaka oynamak istiyorum. Anlatacak çok şeyimiz var. Dertlerimiz, açılmış yaralarımız var. Bizim bu yaraları sarmamız gerekiyor. Yoksa saçım sakalım ağarmış, iki torunum var. Bu yaştan sonra şöhret olsam ne olacak olmasam ne olacak.
Tarihi dizide güncel göndermeler çok fazla eleştirisi için ne diyorsunuz?
U.Uzunok: Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset diye bir kitabı var. O dönemde yazılmış. İslamcılık Türkçülük ve Garpçılık diye o dönem Osmanlı›ya hâkim olan üç siyasi çizgiyi sayıyor. Bugün hâlâ o çizgiler var. O gün neyse bugün aynı. Veya Türkiye dışında o gün de Batı için Türkleri Orta Asya’ya gönderelim düşüncesi vardı. Bugün de Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinden rahatsızlık var. Değişen bir şey yok, biz ne yapabiliriz?