Sanata değer veren, kadın haklarını savunan, başarılı, şık ve dobra birisi olarak tanımlayabileceğimiz Leyla Alaton'la sahibi olduğu koleksiyonu, sanatla iç içe yaşamını, şıklığını konuştuk. Eserleri tutkuyla ve aşkla sahiplenen ve “Koleksiyoner olduğumu hiç düşünmemiştim; ben de yeni fark ettim” diyen Alaton, her zamanki gibi saimimi açıklamalarda bulundu.
Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Sanata, kadın haklarına ve gençliğe çok önem veriyorum. Her zaman kısa, öz ve sarsıcı konuşurum. Korkusuzca, içimden geçeni söylerim. Cesaretliyim. Bu yönümle bazen insanları kırsam da sonrasında çoğu zaman bana müteşekkir olduklarını gördüm. Özgür ruhluyumdur. Alışkanlıkların esiri olmamamız gerektiğine inanıyorum. Hızına yetişemediğim tek akım… Moda
İshak Alaton gibi aydın bir işadamının kızı olma sorumluluğu kararlarınızı etkiledi mi?
İshak Alaton’un kızı olmak benim ne kadar şanslı olduğumu bana her zaman hatırlattı. Özellikle yaş aldıkça ve onunla her gün daha fazla çalıştıkça ne kadar şanslı olduğumun farkına vardım. Kıskanılacak bir tarafım varsa o da böyle bir adama yakın olabilmektir. İshak Alaton’un kızı olmanın sorumluluğunu her zaman hissettim ama armut dibine düşüyor. Aynı bakış açısına sahip olduğumuz için bu sorumluluk ağır gelmedi. Babama çok benzediğimi düşünüyorum. Hatta kötü yanlarım da benziyor. Biraz acelecilik var ikimizde de... Aslında sabırlı bir insanımdır... Belki de acelecilik çok doğru bir kelime değil. Aculluk olarak tanımlamak lazım.
Moda bir sanat dalı
Modayı nasıl yorumlarsınız?
Hızına yetişemediğim tek akım modadır. Aynı zamanda hayatın rengi, heyecanı ve sanatı. Moda bir sanat dalı ve her sanat dalında olduğu gibi ölümsüz olanlar, kalıcı olanlar ve uçucu olanlardan ibaret.
Nasıl kıyafetlerin içerisinde kendinizi iyi hissedersiniz?
Rahat ve beni kendim gibi gösteren, daha maskülen, kesin çizgili, şahsiyeti olan kıyafetler. Kolay kolay kendilerinden ayrılamadığım çok eskiden kalan, hâlâ giydiğim çok kıyafetim vardır. Gittikçe daha sade, daha rahat ve daha teknolojik kumaş ve dizaynlara doğru merakım artıyor.
Sizce şık olmak mı daha önemli yoksa stil sahibi olmak mı?
Stil tabii ki çok önemli. Her ikisi de niye olmasın. Hem şık olup hem de stil sahibi olmaktan daha güzel ne olabilir ki.
SANATTA HUZUR ARIYORUM
Sanata olan ilginiz ve koleksiyonerlik nasıl başladı?
İlk eserimi mezuniyetimde anneme aldırmıştım. Sanata ve estetiğe her zaman merakım vardı. Onlarla nefes alıyorum. Ben sadece beraber yaşamak istediğim eserleri seçiyorum. Mesela Erte’nin "Her Secret Admirers" resmi ilk aldığım eserlerden. Benim için o kadar özel ki yatak odamda duruyor. Sanat ürünlerini asla maddi değerini ve kârını düşünerek satın almam. Hikâyesine ve görüntüsüne kapılıyorum. Eseri görmek, seçmek ve almak da estetik hislerin bir parçası. Bu yüzden de şu an sahip olduğum koleksiyonu bilinçli bir çabayla oluşturduğum söylenemez. Sonradan bir bütünlüğe sahip oldu ve o kadar çok kişi bu birikimin bir koleksiyon olduğunu iddia etti ki biz de bunu artık sergileyelim, başkalarıyla da paylaşalım dedik.Koleksiyonunuzun bir çizgisi var... Eserlerin bütününde karanlık ve brütal çalışmalar göremezsiniz. Şiddeti, öfkeyi, ölümü anlatan; canımı acıtacak duygular uyandıran eserleri almayı sevmiyorum.
Sosyal sorumluluk ve sanatı birleştiren projeleriniz neler?
Ben daha çok insanları bir araya getirerek, organize ediyorum. Beynim bu şekilde çalışıyor. Birini tanıdıysam onun kiminle birlikte iyi bir iş çıkaracağını düşünürüm. İnsanları buluştururum ve aradan çekilirim. Türk sanatçıların yurtdışında önünü açmak konusunda çok uğraşırım. Eserleri bende olsa da olmasa da fark etmez, tanıdığım iyi galerilere tavsiye ederim. Fuarlarda yer almaları için elimden geleni yaparım. Çok sanatçı var ki müzelere tavsiye