Oyunculuk kendim olmayı öğretti

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

Kadın dizisinde Ceyda karakterini oynayan Gökçe Eyüboğlu’yla buluştuk. Oyunculuk serüvenini konuştuğumuz Gökçe, mesleğinin kendisine çok şey öğrettiğini söylüyor.

Kadın dizisinde oynadığınız Ceyda karakterinin hikâyesini anlatır mısınız?

Yaşadığı hayatın kuralları içinde hayatta kalmaya ve ayakta durmaya çalışan bir kadın Ceyda. Memlekette engelli bir oğlu var. Annesi bakıyor. Annesi Ceyda’yı istemiyor. Kazandığı tüm parayı onlara yolluyor Ceyda. 

Sizi hangi özelliği etkiledi?

Tüm atarının, giderinin altındaki acıyı seviyorum. Bir de ne olursa olsun en yakın arkadaşı bile olsa direkt gerçekleri söyleme haline bayılıyorum.

Rolünüz için Tarlabaşı’nı gezmişsiniz. Nasıldı?

Doğma büyüme İstanbulluyum. Ama maalesef Tarlabaşı’na yakınından geçmek dışında yolum hiç düşmemişti. Tabii ki izlediklerimden, duyduklarımdan ya da bulvardan geçerken şahit olduklarım vardı. Bu iş gelince set başlayana kadar belli aralıklarla dolandım oralarda. Havasını, dokusunu, kokusunu merak ettim. Düşüncelerim çok da değişmedi aslında. Özünde aynıyız sadece hayat, yaşadığımız koşullar bizleri farklılaştırmış. Mutluluk aynı acı aynı... 

Ortaokul yıllarından oyunlar yazar, tiyatro kulüplerine katılırmışsınız. Aklınıza oyunculuk sevdası nasıl düştü?

Kendimi bildim bileli böyle hissediyorum. Çocukken ki oyun oynama isteğim hâlâ devam ediyor.

Oyunculuk bugüne kadar sana hayata dair ne öğretti?

Önce kendim olmayı! Bir karakteri canlandırabilmek için, önce onu anlamak gerekiyor. Dolayısıyla “karakter kişisi” nasıl düşünür, ne hisseder, hayatıyla, dünyayla, etrafıyla ilişkisi nasıl, hangi pencerelerden bakar… Bunların izini sürüyorum. Bir başkasını anlamaya, kavramaya çalışmak sadece insan olarak benim farkındalığımı ya da algılarımı artırmakla kalmıyor aynı zamanda beni de daha çok insan yaptığını düşünüyorum. Oyunculuğun tatlı bir tarafı da var. Adı üstünde oyun-culuk! Çocuksu bir merakla, sürekli araştırma ve keşfetme halindeyim. Öğrenme durumu hiç bitmiyor. Başkalarını anlamaya çalışırken, dolayısıyla oyuncu bedenimi de sorguluyorum. Ben kimim? Gökçe olarak farklı durumlarda nasıl hissediyorum, ne düşünüyorum? Bu sorulara yanıt ararken, açıkçası oyunculuk kendime daha yakın, duygularıma ise daha samimi yaklaşabilmeyi öğretti bana. Çünkü kendime dürüst olamazsam, savunduğum karaktere karşı nasıl dürüst olabilirim ki?

Kariyerin için nelerden ve kimlerden vazgeçersin?

Biraz zorladı bu soru sanırım beni. Bir rol, bir karakter için evet günlük konfor ve güvenli alanlarımdan vazgeçebilirim. İş için evet görüşemediğim insanlar, gidemediğim yerler olabilir. Ama bunları bir vazgeçiş olarak görmüyorum. Ya da karakterinin gereği bedenen de değişmen gerekebilir. Bu nedenle yaşam biçiminde değişiklik yapabilirsin. Ama bunlar işin gereği.  Ayrıca bunun sadece oyunculukla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Her mesleğin kendince zorlukları var ve insanlar işleri için evlerini, hayatlarını değiştirebiliyor. Kimlerden vazgeçebilirim? “Kariyer” için kimseden vazgeçmem gerektiğini de düşünmüyorum. George Orwell’ın sözüydü sanırım “Belki de insanların sevilmekten çok anlaşılmaya ihtiyacı vardı.” Bu yüzden beni anlayan insanlarla yola devam. Bundan kaynaklanan bir vazgeçiş de zaten kariyerle ilgili değil. Kişisel bir durum. Seni anlamayan ya da en azından anlamak için çaba göstermeyen insanın kalma zaten yanında.

FESTİVALLERİ KAÇIRMAMAYA DİKKAT EDİYORUM...

Ne tür filmler izlersin?

Korku filmlerinden pek haz etmediğimi itiraf edebilirim. Elimden geldiğince her türü izlemeye dünya sinemasını takip etmeye çalışıyorum. Festivalleri kaçırmamaya dikkat ediyorum. Yeni yönetmenler tanımak, farklı bakış açılarını keşfetmek hem seyirci olarak haz veriyor hem de oyunculuğuma katkısı oluyor.

Ne tür kitaplar okursun?

Maalesef kategorize edemeyeceğim. Ben çok seviyorum kitap okumayı. Ağırlıklı olarak roman okumakla beraber başucumda hep bir şiir kitabı vardır; arada bir dinlenme, başka bir dünyaya kaçış gibi... Açar iki üç sayfa okur hayata geri dönerim.  Aynı şekilde denemeler. Belli aralıklarla dönüp dönüp okur sonra romanıma geri dönerim. Ayrıca ruh halime göre değişiyor. Yağmur yağıyor büyülü gerçekçilik okumak istiyorum. Tatile çıkıyorum yer altı edebiyatı okuyorum. Geçtiğimiz sene Leyla Erbil elimden düşmüyordu. Bu yazsa Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı sindire sindire yavaş yavaş okudum, bitmesini istemeden... Ama tüm bunların arasında Fareler Ve İnsanlar’ın ayrı bir yeri var. Orta 1’deydim okuduğumda. Öyle bir bağ kurdum ki kitapla. 4-5 senede bir kitabı özlüyorum ve tekrar okuyorum.