Oyuncu, müzisyen, eğitmen: Ayla Algan'ın ardından…

Oyuncu, müzisyen ve eğitmen kimliğiyle çok yönlü usta sanatçımız değerli Ayla Algan'ı geçtiğimiz hafta 86 yaşında kaybettik. Üretkenliği ve tükenmeyen enerjisiyle son anına kadar çalışmaya devam eden Algan, ardında bıraktığı miras, ekol, kuram ve kendine has söylemleriyle sanat dünyamızın en önemli hafızalarından biriydi. Biz de Akşam Cumartesi olarak kısa bir süre önce röportaj yaptığımız Algan'ı vefatının ardından en yakınlarıyla ve tiyatro dünyasından isimlerle konuştuk...

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Kısa bir süre önce bir araya gelmiştik Ayla Hanım ile. Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan kitabı vesilesiyle bir röportaj yapmıştık Akşam Cumartesi için. Başlığımız da "Sanatta yegâneyi yaratmak önemlidir" olmuştu. Kendisi de yegâneydi.

Evinde ne güzel ağırlamıştı bizi, ne kadar içten ve ne kadar samimiydi. İçindeki enerjisi dışına vurmuştu. Fotoğraf çekiminde sabırla poz verdi. Evden ayrılırken "Derslerime gel, kendinin farkında ol, oyuncu olabilirsin" demişti bana.

Daha önce kendimle ilgili hiç farkında olmadığım bir konuda çok güzel sözler söylemiş, günümü güzelleştirmişti değerli Ayla Algan. Ne yazık ki bu buluşmadan kısa bir süre sonra, geçen hafta yaşadığı ani bir rahatsızlık sebebiyle 86 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Sanat ortamımızın en değerli ustalarından olan Algan'ı en yakınlarıyla ve tiyatro dünyasından isimlerle konuştuk. Kızı Sevi Algan, yıllardır birlikte çalıştığı asistanı Sevinç Özer, sanat yönetmenliğini yaptığı İstanbul Drama Sanat Akademisi'nin kurucusu Dr. Bilge Nur Gülkılık, oyuncular Engin Alkan ve Hakan Gerçek, yakını Prof. Dr. Mehmet Tığlı ve İBB Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu'nda birlikte görev aldığı Hilmi Zafer Şahin yanıtladı sorularımı. Hepsi ona farklı bir perspektiften baksa da buluştukları ortak nokta Algan'ın kalbinin güzelliği ve üretkenliği oldu.

SEVİ ALGAN: ONU TANIMAYA DEVAM EDİYORUM

Şu anda kendimi yorgun hissediyorum. Sanki bir parçam eksik, bütünlüğüm bozulmuş gibi. Bir yandan da o güzel gözleri, güler yüzü hayalime geliyor ve onun için neler yapabilirim, onun o güzel enerjisini nasıl devam ettirebilirim diyerek içim coşkuyla doluyor. Onunla aynı mesleği paylaşıyoruz. Dolayısıyla bu meslekte hizmet vermeye devam etmek onu yaşatmak olacaktır. Onun kızı olduğumu bilenler beni hep güler yüzle karşıladı. Sonradan öğrenenlerde de kocaman bir gülümseme oluyor. Onu yaşatmak bir sorumluluk ama bir görev değil. Daha çok, büyük akan bir nehrin veya coşkuyla akan bir şelalenin parçası olmak ve akmaya devam etmek hissi var daha çok. Şu an karşımda olsaydı herhalde yine bir proje konuşuyor olurduk. Her zaman kucakladım onu. "Seni seviyorum" demek isterdim. Birçok konuda sırdaşım, arkadaşım, annem, bazen çocuğum, büyüğüm, hocam, meslektaşım ve öğüt aldığım insan oldu. Hâlâda devam ediyor. Onu her düşündüğümde başka bir kavrayışla onu anlıyorum ve şuurum genişliyor. Onu tanımaya devam ediyorum, vefatından kısa süre geçmiş olsa da bir sürü farkındalıklar yaşadım onunla ilgili, "Canım benim"...

ENGİN ALKAN: KATIKSIZ BİR DEHAYDI, DEĞERİ ÇOK DA ANLAŞILMADI

Ayla Algan katıksız bir dehaydı. Hem billurlaşan tiyatro düşünceleri hem yeteneği hem de bir sürü disiplinden vizyonuyla. Ömrünü saygın bir şekilde geçirmiş, saygın bir tiyatro şahsiyetiydi. Kendisiyle çalıştık, aynı oyunlarda oynadık. Kurucusu olduğu Tiyatro Araştırma Laboratuvarı'nın (TAL) takipçilerinden biriydim. Fırsat oldukça tiyatro sohbetleri ettik, uzun yıllar aynı kulisi paylaştık. Analitik bir düşünce yapısı vardı ve çalıştığı üslup ne olursa olsun, sahnede daima kendi oyunculuk düşüncesini uygulamaya çalışırdı. Yoldaşlarıyla birlikte geliştirdiği tiyatro kuramını uygulama derdindeydi. Yönetmen ya da metin kendinden istemese dahi rolüne dair analizler yapardı. Bu formatla her seferinde bir oyunculuk baş yapıtı çıkarırdı. Gençlik yıllarım onun kulisinde her performansını izleyerek geçti. Onun sahnede var oluşunu izlemek benim dersimdi. Büyük minnet ve saygıyla anacağım kendisini. Ayla Algan ile bu coğrafyada tanışık olduğum ve ondan ilham aldığım için kendisine minnettarım.

Değerinin çok da anlaşılmamış olduğunu düşünüyorum. Bilgiye ihtiyacımız azaldıkça ve güncel trendlere yöneldikçe değerli olana ilgimizi kaybediyoruz. Her şeye yararlılık üzerinden bakıyoruz. Dolayısıyla bu işin bilimiyle uğraşanlar, para ve şöhret kaygısı taşımadan, sadece merak ettikleri ve ileri sanat yaptıkları için ilgi göremiyor. Üstelik yeni kuşaklar bu değerlerden kopuk yaşıyor, günü kurtarma telaşındalar. Ayla Algan gibi bir deneyim başka ülkelerde sonsuz desteklenirken ne yazık ki ülkemizde kendi yağında kavrulmaya bırakıldı. Tiyatro bilimi desteklenmeden kişisel çabalarla bir yere kadar gidebiliyor. Tiyatroya her zaman yatırımların yapılması gerekir. Ne yazık ki artık TAL'ın kurucularından hiçbiri hayatta değil. Ondan eğitim almış, dirsek temasta bulunmuş öğrencileri onun başlattığı TAL'ı devam ettirebilir. Kızının öncülüğünde TAL'ın devamı sağlanmalı. TAL onun ve diğer kurucuların en büyük mirası. Adının bir salona ya da caddeye verilmesinden çok daha yararlı olur bu.

SEVİNÇ ÖZER: ÇOCUK RUHLU BİR ÇINARDI

O gün her şey normaldi. Ta ki saat 17.00 gibi "İçim bir tuhaf oldu" diyene kadar, ondan sonra her şey yarım saat içinde oldu ve kalbi durdu maalesef. Üzüntümün tarifi yok, manevi annemi kaybettim ben. 15 yıldır birlikteydik, asistanıydım. Sorduklarında benim için "Sağ kolum değil tüm bedenim" derdi. Ben de kendisine "Siz benim dervişimsiniz" derdim. Sanatına, sesine, insanlığına hayrandım. Bunu derken bile eksik kaldığını biliyorum. Üst bilinci çok yüksekti canım hocamın. Her durumda fikri olan, danışıldığında ya da işler aksi gittiğinde hep bir çözüm üreten, aklınıza gelmeyeni düşünen, naif ruhlu, çok yüksek tevazulu, yenilikçi, okyanus gibi dimağı olan, hep güzellikten, iyilikten yana olan her zaman neşeli biriydi, bilgeydi. Sanat için doğmuş, yani ışığı doğuştandı. Çocuk ruhlu bir çınardı. Öyle içime işlemiş ki, ömrümce unutmam, bana verdiği öğütlerini, sohbetlerimizi, kahkahasını. Binlerce öğrencisi oldu, dokunduğu, hayatına bir şekilde girdiği insanlar, sanatçılar var. Onun felsefi bilgisi, iş ahlakı, çalışma disiplini, kıvrak zekâsı. Araştırmacı kimliği, istidatı, azmi, yaşam enerjisi, hedefleri, bıraktığı eserler yeni nesillere, geleceğin sanatçılarına, çocuklara aktarılsın, uygulansın isterim. Sizi hep yüreklendiren, cesaretlendiren, zihninizi açan bir tarafı vardı ve gündelik anlatımla, uzun zamanda değil bazen 2-3 kelime ile yapan bir ustaydı. Biliyorum ki her dara düştüğümüzde onun bir fikri, sözü yolumuza ışık olacak. Çok yaşayın canım hocam, üstünüze nurlar yağsın, sizi çok seviyorum. Beklan Hoca'mıza, Muhsin Hoca'mıza bizden selam söyleyin...

PROF. DR. MEHMET TIĞLI: ALÇAKGÖNÜLLÜ KİŞİLİĞİ ONU ÇOK ÖZEL KILIYORDU

Ayla Algan çocukluğumdan 'Ah Güzel İstanbul' adlı filmiyle zihnime idolüm olarak kazınmıştı. Onunla tanışıp bir film yapmaksa en büyük idealimdi. 2016'da tanıştık ve Yüksek Kalori'yi çektik. Akabinde Büyükada'da komşu olduk. Entelektüel bilgi birikimi, geniş hafızası ve alçakgönüllü kişiliğiyle iyiliksever bir insan olması onu çok özel kılıyordu. Sürekli proje geliştirirdi. Hatta bir belgesel projesi için ona söz vermiştim. Bahar aylarında çekecektik. Bir telefon kadar yakınımdaydı. Telefonu açar açmaz karizmatik sesiyle 'Merhaba Mehmetciğim' deyişini çok özleyeceğim.

HAKAN GERÇEK: TİYATROMUZUN HAFIZASI EKSİLİYOR

Ayla Algan çocukluğumda ve gençliğimde benim için çok önemli bir figürdü. Oyuncu ve müzisyen olarak çok yönlü bir sanatçıydı Ayla Abla. Kendisiyle çalışmadım ama birçok yerde buluşmamız oldu. Tiyatro bilgisi, eğitimciliği ve oyunculuğuyla tiyatromuzda çok önemli bir yere sahipti. Ölümüne herkes gibi ben de çok şaşırdım. Çünkü bazı insanlar ölümsüz gibi görünüyor gözünüze. Ayla Abla da benim için öyleydi, çok üzgünüm. Hâlâ bir şeyler üretmeye çalışan bir insandı. Yavaş yavaş hafızamızı kaybediyoruz. Tiyatromuzun hafızası eksiliyor. İnsanların adını yaşatmak için bir sürü yol olabilir. Bunlardan en önemlisi arşivcilik çalışması. Tutulacak olan kayıtlar gençlere örnek olarak gösterilebilir.

HİLMİ ZAFER ŞAHİN: DERS ÖZELLİKLİ ROLLERİYLE YÖN VERİCİ BİR OYUNCUYDU

1996'nın Mayıs'ında Kenan Işık'ın Şehir Tiyatroları'na Genel Sanat Yönetmeni atanması sonrası, Yönetim Kurulu'nda Ayla Algan'la birlikte çalışma olanağı buldum. Kadroların oluşturulması, çalışma koşulları, yurt dışı ilişkiler, kurum içi dengelerin gözetilmesindeki önerileri ve yönlendirmelerinde Ayla Algan çabası asla unutulmaz. TAL'ın ve Şehir Tiyatroları'nın katkısının ötesinde Beklan Algan'la kurdukları kişisel ilişkilerini, dostluklarını tiyatromuza aktaran Ayla Algan sayesinde, ulusal ve uluslararası pek çok adı yakından tanıdık. Joseph Szajna, Eugeme Barba aklıma gelen iki kişi.Küçük ya da büyük rol, fark etmez. O seyirci için tadına doyulmaz, meslektaşları için ders özellikli rolleriyle yön verici bir oyuncuydu. Eğitmendi. Öğrendiğini, birikimini, deneyimini paylaşan, çalıştığı, çalıştırdığı herkese "değer" gözüyle bakardı. Paylaşmanın erdem olduğunu bilirdi. Hayat arkadaşı Beklan Algan'la onu bir arada tutan onlarca iyi özellikten yalnızca biriydi bu. Burada 2002 yılında yaşanan bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Dönemin ŞT sanat yönetimi, nedenini bilinmez bir kararla TAL ile hesaplaşmaya girdi. Geceleyin TAL'ın baskın olduğu odamın ve stüdyomun anahtarlarını değiştirdiler. Beklan ve Ayla Algan'a ait özel eşyaları kapı önüne koydular. Bu TAL çalışmalarının sonuydu. Böylesi bir olaya neden olanların arsızlığı, kurum tarihinde yer bulurken, onlar çalışmalarını yeni mekanlara, yapılanmalara taşıdı.

DR. BİLGE NUR GÜLKILIK: GENÇLERE GÜVENİYORDU

2011 yılında kardeşimle beraber kurduğumuz İstanbul Drama Sanat Akademisi'nin Genel Sanat Yönetmenliği teklifini Ayla Algan'a götürmem ile başlayan yoldaşlığımız ne kıymetli ki eğitime bakış açımızın aynı olması nedeniyle 2024 senesine kadar dostum Ayla Algan ile bizi bir arada tuttu. Onun herkesi sevgiyle kucaklamasının ardında zengin kültürü, bilgi birikimi ile hayattan çıkarımlarının olduğunu düşünmüşümdür. Ayla Algan benim için her zaman üretkenliğin, yaratıcılığın, çalışkanlığın sembolü oldu. Her yaştan sayısız öğrencinin hayatına dokunduğu İstanbul Drama Sanat Akademisi'nde heyecanı hiç sönmedi. Her gün düzenli yaptığımız ve ne üzücüdür ki vefatından yarım saat önceki görüşmemizde bile hayata geçirmek istediği projelerden, oluşturmak istediği yeni müfredatlardan bahsetmişti bana. Sanat dışında ekonomik, sosyolojik hatta teknolojik gelişmeleri takip eder, sohbet etmeyi severdi. Sadece öğretmek değil öğrenmek için de araştırma yapar, yaptırır, bilginin peşinde koşardı. Kullanmayı en sevdiği, kendisine ilham veren Süleyman Velioğlu'nun "Hangi canlı varlık ki yeryüzüne yaratma potansiyeli ile gelmiştir, onun adı insandır." sözü Ayla Hoca'mızı en doğru şekilde nitelemektedir. Yaratımlarıyla, üretimleriyle, yaptıklarıyla ölüme değil ölümsüzlüğe adım attı. Bu dünyadan yüce bir ruh geçti ve iyi ki bana, bize dokundu. 86 yaşına rağmen yapmak istediği çok şey vardı, gençlere güveniyordu.