Overlook Oteli'nde yeni bir gezintiye hazır mısınız?

Bir film düşünün ki yıllar içerisinde sinema tarihinin en ünlü klasiklerinden biri haline gelmiş, ancak filme konu olan kitabın yazarı tarafından “İçinde motoru olmayan büyük bir Cadillac”a benzetilmiş. Üstelik bu romanı uyarlayan, sinemanın gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerinden biriyken.

BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com

The Shining, 1980’de S. Kubrick tarafından beyazperdeye uyarlandığında, S. King, usta yönetmene ateş püskürtmüş ve eserini bambaşka bir şeye çevirmekle suçlamıştı. Haklıydı da; zira romanda geçen pek çok şeyi değiştiren Kubrick ortaya yepyeni ancak korku sineması için akıl almaz bir film ortaya koymuş, yarattığı atmosfer ile sinemaseverleri kendisine hayran bırakmıştı. İşte o filmin üzerine, 2013 yılında The Shining’in devamı niteliğindeki hikâyesini yayımlayan King, neyse ki bu kez, yeni bir uyarlama faciasıyla karşı karşıya kalmamış görünüyor. Doctor Sleep, The Shining’in işçiliğinin yanından dahi geçemez fakat bir devam filmi olarak, devraldığı mirası ve yeni hikâyeyi olabilecek en iyi şekilde harmanlayan ve hatta King’in de memnuniyetini kazanan bir film olmuş.

Açıkçası, Doctor Sleep’i izlemeden önce epey endişeliydim. Nihayetinde Kubrick dahi yarattığı kusursuz eserle King’i mutlu edememişti ve Mike Flanagan ne kadar başarılı olabilirdi? Hatta filmden çıktıktan sonra bile, perdede gördüğüm şeyden çok mutlu olmama rağmen aklımda şüpheler vardı ve bu sebeple oturup yeniden The Shining’i izledim ve Doctor Sleep’in, her yönüyle güçlü bir devam filmi olduğuna kanaat getirdim. Çünkü Kubrick, her ne kadar atmosfer odaklı bir filmle karşımıza çıkmış olsa da, kitapta yer alan bazı parçaları eksik bırakmıştı. İşte o eksik parçaları Doctor Sleep’te bulabiliyor ve tüm sorularınıza yanıt alabiliyorsunuz. The Shining’in romanında, Jack ve Danny aslında eşit şekilde hikâyeyi sürüklüyor ve Danny’nin “parlamasına” daha fazla yer veriliyordu. Filmde, Kubrick bunu tümüyle Jack’in etrafında şekillenen olayların bir yardımcısı olarak resmediyor ve Danny’nin söz konusu yeteneğini bir parça yarım bırakıyordu. Aynı şekilde siyahi aşçı Hollorann’ın misyonu ve Danny ile bağlantısı da Jack’in gölgesinde kalıyordu. 

İşte tüm bu sorulara ve daha fazlasına cevap veren Doctor Sleep, Overlook Oteli’nde geçen o dehşet verici geceden sonra ne olduğunu, Danny ve annesinin neler yaşadığını, en önemlisi de Danny’nin parlamasının arka planını bize derinlemesine, yepyeni bir öyküyle anlatıyor. Ve bunu da, başarılı bir hikâye anlatımı, cast seçimi ve yönetmenlik becerisiyle gerçekleştiriyor. 

Şu bir gerçek ki Doctor Sleep, üzerinde yükseldiği mirasın farkında olan ve bunu kararında, doğru yerlerde kullanan; hem The Shining’in romanına hem de filmine saygı duyan ancak kendi yeteneğini göstermekten geri durmayan, taklitçi olmaktan çok uzak bir devam filmi. Flanagan, bu filmle rüştünü ispat etmekle kalmıyor; hem usta Kubrick’i yâd ediyor hem de The Shining ile mutsuz olan King’in gönlünü alarak, bir klasik eserin devam filmi nasıl olacağı konusunda emsal haline geliyor. Bu yüzden, Overlook Oteli’ndeki bu ürkütücü gezintiyi, sinemada deneyimleme fırsatını kaçırmayın derim. Puanım: 8/10