MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Sıfır Telaş, Üçü Bir Arada, Acındırma Propaganda Birimi tiyatro oyunlarıyla sezon boyunca seyirciyle buluşan Onur Özaydın, Yargı dizisindeki Osman ve Prens'teki Orion karakteri ile de gönülleri fethetti. Dolu dolu geçen bir sezonun ardından yeni dönem için çalışmalara başlamadan kapısını çaldığımız Özaydın ile keyifli, bol kahkahalı, samimi bir röportaj gerçekleştirdik. Tiyatroda 20 yılı geride bırakan Özaydın yeni sezonda da TV ekranlarından evlerinize konuk olmaya devam edecek. Müzikle de ilgilenen sempatik oyuncu bir albüm müjdesi de verdi. Buyurun sohbetimize...
TİYATROYA ZAMAN KALMIYOR LAFINA İNANMAM
Neler yapıyorsunuz bu ara? Yoğun bir sezon geçirdiniz...
Evet, üç sezon devam eden Yargı dizisini bitirdik. Çok güzel bir projeydi. Bir daha ne zaman böyle güzel bir senaryo denk gelir bilemiyorum. Bu tip kalıcı işler oyuncuların başına on, on beş yılda bir geliyor sanırım. 2008'den itibaren birçok TV dizisinde yer aldım. 2010'da çektiğimiz Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisi de seyircide güzel bir his bırakmıştı. Şimdi ise aynı hissi Yargı bıraktı... Yeni sezonda da ekranda olmak istiyorum. Görüştüğümüz yapımlar var. Yine dijitalde yayınlanan Prens dizisinin üçüncü sezon çekimleri yapılacak. Tabii bir de bu sezonda devam edecek olan tiyatro oyunlarım var.
Aynı anda bu kadar dizi, tiyatro zor olmuyor mu? Genelde tiyatro yapmak isteyen oyuncular dizilerindeki yoğunluktan dolayı yapamadıklarını söyler...
Buna asla katılmıyorum. Meslektaşlarım kızacak belki ama tiyatro yapmak isteyen illa yapar. Başrol oyuncusu bile olsa haftada bir gün reposu olur. Ailesiyle zaman geçirmek, dinlenmek ister elbette. O zaman ayda bir ya da iki kere tiyatro yapar. "Çok istiyorum ama zaman yok" sözüne o yüzden ben pek inanmıyorum. Aynı anda iki dizide oynarken üç farklı tiyatroda yer aldım. Bu tempoyu seviyorum.
SIFIR TELAŞ FİLM OLUYOR
Hangi oyunlarda rol aldınız geçen sezon?
Tek kişilik oyunum Sıfır Telaş vardı. Dördüncü sezonda oyuna veda ettik. Onu şimdi sinema projesine dönüştüreceğiz. Davran Tiyatrosu'nda Üçü Bir Arada oyunumuz var. Cem Davran, Celil Nalçakan ile oynuyorum. Altı sezonu geride bıraktık. Bir de Haluk Bilginer'in Oyun Atölyesi'nde Acındırma Propaganda Birimi adlı oyunda yer alıyorum. O da üçüncü sezonu ile devam edecek.
Sıfır Telaş'a bir parantez açalım o halde. Tiyatroda izlemeyenler için konusundan bahseder misiniz? Film yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Eşi ve kızıyla İstanbul'da yaşayan Yamaç, dedesinin rahatsızlığında yanında olabilmek için bir haftalığına Gelibolu'ya gider. İstanbul'a dönme hazırlığındayken oranın yerel bir radyosunda program yapma teklifi alır. Ve Yamaç için yeni bir dönem başlar. Sıfır Telaş benim ilk tek kişilik oyunum. Tiyatro metni de bana ait. Sektörden gelen arkadaşlar bu hikâyenin sinema filmi için uygun olduğunu söylerdi hep. Ama ben ilk iki sezon böyle bir şey yapmayı düşünmedim. Son iki sezondur daha çok insana ulaşsın bu hikâye istedim. Ana hikâyeye sadık kalarak filmi çekeceğiz. Ben orada bir olay silsilesi anlatıyorum, farklı karakterlerden bahsediyorum. Seyirci burada o karakterleri de görecek. Çalışmalara başladık. Herkesin sevdiği birkaç oyuncu da filmde yer alacak. Seneye baharda çekmek istiyorum. Oyunculukla alakalı en heyecan duyduğum işlerden biri.
ROLÜMÜ HAKKIYLA OYNAMA DERDİNDEYİM
Yazdığınız başka senaryo ve oyunlar var mı?
Şu an dijital bir platform için dizi yazıyorum. Durum komedisi gibi. Ben neye gülüyorum diye düşünerek yazıyorum. Komedi zordur çünkü. Oynamak da drama göre daha zor bence. Dünyanın her yerinde en iyi komedi oyuncuları aynı zamanda çok iyi dram oynarlar. Mesela Jim Carrey ya da bizden örnek vermek gerekirse; Şener Şen, Kemal Sunal. Ben kendimi bir tarafa koymam ama insanların aklında daha çok komedi olarak kalıyorum. Yargı'da ilk sezona başladığımızda Osman karakterinin komedi ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Ama içimdeki o komedi aşkı benden sızıyordu. Senaristimiz de bunu görünce Osman karakteri son sezondaki gibi bir evrim yaşadı. Ben her rolü seviyorum. Komedi ya da dram diyemem. Sadece rolümü hakkıyla oynama derdindeyim.
Tiyatro hayatınızda nasıl bir yer tutuyor?
Tiyatronun yeri bende özel. Çocukluk aşkı gibi bir şey. Lisede arkadaşlarımın teşvikiyle tiyatro kulübüne yazıldım. Sahneye çıktığımda 'ne güzel bir şeymiş' dedim. Sonra ailemin isteğiyle Kocaeli'nde iktisat okudum ama tiyatroyu hiç bırakmadım. Haftasonları sigortalı olarak Masal Gerçek Tiyatrosu'nda çalışırdım. Çocuk tiyatrosu idi. Disipline dair ne öğrendiysem bunu tiyatronun sahibi Reha Bilgen'e borçluyum. Sonra Sadri Alışık Tiyatrosu'nda eğitim aldım. Orada bir, iki oyunda oynama fırsatı yakaladım. Üniversite bitince yüksek lisans için Kadir Has Üniversitesi Oyunculuk Bölümü'ne başvurdum. Burada Tilbe Saran Hocamın teşvikiyle arkadaşım Ahmet Varlı ile Tiyatroperest'i kurduk. Aramıza Özlem Zeynep Dinsel de katıldı. Bu tiyatroda oynadığımız Hayvanat Bahçesi Masalı ile 2010'da Afife Jale ödüllerinde Tiyatroda Yeni Kuşak Özel Ödülü'nü aldık. 25 yaşındaydım. Kariyerimdeki önemli mihenk taşlarından biridir.
SENARYO ÇOK ÖNEMLİ
Kamera önü oyunculuğuna geçiş nasıl oldu?
Tiyatroyu severek yapıyorum ama kendimi beyaz perde ve TV ekranında da görmek istedim. İlk olarak 2008'de Kız Takımı dizisinde yer aldım. Asıl tanınmam 2010'da yayınlanan Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisi ile oldu. Sonra birçok TV dizisinde yer aldım. Hemen hemen her sezon ekrandaydım.
Bir dizide yer almaya neye göre karar verirsiniz? Yeni sezonla ilgili kaygınız var mı?
Çok iyi senaristlerimiz, yapımcılarımız, oyuncularımız var. Ama bir dizinin tutması için çok fazla değişken sözkonusu. Yeni sezonda çok fazla dizi başlayacak. Ama kaçının senaryosu iyi? Benim için senaryo çok önemli. Oyuncular ne kadar ünlü olursa olsun senaryo insanlara geçmeyince olmuyor. Ben de ilk önce senaryoya bakarım. İlk üç, dört sayfada hikâye kendini belli ediyor. Şu an bir kaygı yaşamıyorum açıkçası.
YETENEK YETMEZ ÇABALAMAK LÂZIM
Bir dönem ekranlarda tiyatroculara önem verilmiyor tartışması yapılmıştı. Siz her ikisini birlikte yürütüyorsunuz. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
Dizi sektöründe tiyatroculara karşı daha önce olumsuz bir hava esmiş olabilir. Büyük oynuyorlar, abartılı hareketler yapıyorlar burası tiyatro değil, kamera önü gibi durumlar oluyordu. Şimdi bunu daha az duyar olduk. Bilinçli bir nesil geliyor. Hem tiyatroda hem dizi sektöründe yetenekli oyuncularımız var. Ama şunu özellikle söylemek isterim ki tiyatroda iyi bir performans sergileyen bir oyuncunun kamera önünde bize aksini izlettirmesi mümkün değil. Buna karşılık TV'de beğendimiz bir oyuncu tiyatroda bazen başarılı olamayabilir.
Her oyuncu tiyatrocu olamaz mı?
Tiyatro sahnesini her oyuncu arzulayabilir. Hatta deneyebilir de. Herkesten oyuncu olur düşüncesine sahip biriyim. Ama nasıl oyuncu olacağını zaman gösterir. Kiminde Allah vergisi bir yetenek vardır, bu iş için yaratılmış gibidir, Haluk Bilginer mesela. Kimisi ise olmaz. Oyuncunun doğru bir zeminde eline iyi bir fırsat geçiyorsa deneyebilir. Ekranda ünlü olup tiyatro deneyen isimler oluyor. Seyirci beğenirse zaten o devam eder. Beğenmez ise onu başka oyunda göremezsiniz. Bu iş için çok çabalamak lâzım. Ben çocuk tiyatrosunda oynarken sırtımda taşıdığım o dekorun yükünü hâlâ hatırlarım.
USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ BİZDE DEVAM EDİYOR
Oyunlarınız hep uzun soluklu oluyor. Üçü Bir Arada oyunu daha ne kadar devam edecek sizce?
Altı sezonda yanılmıyorsam 130 oyuna yaklaştık. Cem Abi hayatımda çok önemli bir yere sahip. Bundan birkaç yıl önce hayatımın yarısı Cem Davran yarısı Haluk Bilginer ile geçiyordu. Rüya gibiydi. Bundan daha ilerisi olmaz diye düşünüyordum. Şimdi Haluk Bilginer ile oynadığımız Kral Lear bitti ama Cem Davran ile devam ediyoruz. İkisinden de çok şey öğrendim, bu konuda şanslıydım. Usta çırak ilişkisini onlarla yaşadım, yaşıyorum. Hem insan hem oyuncu olarak çok kıymetliler. Hâlâ öğrenmeye çalışıyorum. Oyuna gelecek olursak uzun sezonlar oynamaya devam ederiz bence. Çok eğlenceli bir oyun. Seyirciden güzel dönüşler alıyoruz.
Son olarak Prens nasıl bir tecrübe sizin için?
Absürt komedi. İki sezon yayınlandı. Sevildi ve üçüncü sezonu çekeceğiz, yıl sonu. Devamı da gelecek gibi. Senaryosu çok iyi yazılıyor. Birçok ünlü oyuncu var. Dijital platformlar arasında son altı ay verilerine göre Prens en çok izlenen dizi. Orada olduğum için mutluyum. Dijital platformlar yaratıcılık anlamında insanları özgür bırakıyor. Ben kendimi izlemeyi pek sevmem ama buradaki komik sahneleri izliyorum.
HALUK ABİ BİR OYUNCUN BAŞINA GELEBİLECEK EN GÜZEL ŞEY
Oyun Atölyesi'nde tiyatro oyununuz devam ediyor. Daha önce de Kral Lear'da Haluk Bilginer ile aynı sahneyi paylaştınız. Onunla sahnede olmak nasıl?
Oynadığım bir tiyatro ile Oyun Atölyesi'nin sahnesine konuk olmuştum. Orada genel sanat yönetmen yardımcısı Muharrem Özcan ile tanıştık. Kral Lear oyununda Edgart rolü için birini arıyorlarmış, Muharrem Özcan beni öneriyor. Bir gün telefonum çaldı, yoldaydım. "Ben Haluk Bilginer" dedi. Dedim bir sağa çekeyim, kaza çıkmasın. Rolü söyledi bana ben de kabul ettim. Tabii Davran Tiyatrosu ile de çalışıyorum. Cem Davran'ı aradım. Onun da desteğiyle başladım. Haluk Bilginer ile Kral Lear'da aynı sahneyi paylaştık. Dört sezon boyunca 150 oyunda izleyici karşısına çıktık. Yıllarca onu sahnede izledikten sonra aynı sahnede olmak çok güzel. Haluk Bilginer ile omuz omuza oynamak bir oyuncunun başına gelebilecek en güzel şey. Ondan öğrendiğim en güzel şey ise her şeyi eğlenerek yapmak oldu. Dramatik bir şey üzerinde prova yaparken bile eğlenmeden yol almazdık. Haluk Abi tiyatronun enerjisi idi. Hem güler yüzlü hem disiplinli. Çok uzun yıllar tiyatro sahnesinde olmalı. Hâlâ aynı heyecanı taşıyor. Kral Lear oyunun prömiyerinde yanına gittim, "Heyecanlı mısınız?" diye sordum. Bana, "Ödüm kopuyor" dedi. 70 yaşında olmasına rağmen benim 17 yaşımdaki o çocuk tiyatrosundaki arzumu taşıyordu. Ondan öğrendiğim en kıymetli şeylerden biri de buydu. Haluk Abi'yi kolay kolay bırakmam, o beni kovmadığı sürece Oyun Atölyesi'nde olacağım. Acındırma Propaganda Birimi oyunu da üçüncü sezonu ile devam edecek.
HAYATIMIN HER ANINDA MÜZİK OLSUN İSTİYORUM
Müzikle de yakından ilgilisiniz. Bu anlamda profesyonel olarak bir şeyler yapma düşünceniz var mı?
Lise yıllarından beri gitar çalıyorum ve söz yazıyorum. Üniversitedeyken de bir grubumuz vardı. 2020 yılından beri kendi şarkılarımı paylaşıyorum. Aslında konserler vermek ve kendi şarkılarımdan oluşan yedi, sekiz parçalık bir albüm yapmak istiyorum.
Albüm biraz riskli değil mi böyle bir piyasada?
İnsanlar beni oyuncu olarak biliyor. O yüzden benden bir beklentileri yok. Benim de bu anlamda bir kaygım yok. Daha rahat davranabilirim. Tabii severlerse her şey daha güzel olabilir. Önceki single parçalara güzel dönüşler oldu. Hatta Naz Faslı diye bir parçam vardı. Sen Çal Kapımı adlı dizide de çalmıştı. O baya beğenildi. Dizi Güney Amerika ülkelerinde yayınlanınca müziği duyup oradan bana İspanyolca mesajlar atan bile olmuştu. Şarkı söylemeyi seviyorum bu yüzden çalışmalar yapacağım bu konuda. Hayatımın her alanında müzik olsun istiyorum.
O halde müzikal bir projeye nasıl bakarsınız?
Müzik ve oyunculuğu ayrı ayrı seviyorum aslında. Müzikaller ile çok barışık değilim. İzlemeyi seviyorum. Yurt dışında da güzel müzikaller izledim. Şarkı söyleyerek anlatma hali bana göre değil.