Onlar istatistik bile olamıyor

Jeffrey Epstein'in adasına götürülen ve işkence edilerek ölümüne yol açılan çocuklar hangi yollarla, nerelerden kaçırıldı daha uzunca bir zaman polemik malzemesi olarak kullanılacak. Peki özellikle savaştan sığındıkları mülteci kamplarından ve daha iyi şartlarda yaşamak için gittikleri ülkelerden kaçırılan göçmen çocuklar neden Epstein davası kadar konuşulmuyor, gündem olmuyor?

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Dünyadaki bazı büyük suçlar medyanın gündemine 'skandal' ve 'şok edici görüntüler' eşliğinde servis edilir. İzleyenlerin kanı donar, Komplo teorileri havalarda uçuşur, ortada bir gerçek vardır ama onun üzerine gidilmez, o suç ve skandalda adı geçen faillerin peşine düşülmez, zincirin en dış halkasından merkezine suça ortak olan herkesin yargı karşısına çıkarılıp hak ettikleri cezaları almalarını sağlanmaz. Dünyanın en önemli siyasi liderleri ve Hollywood'un en ünlü yıldızlarının adının geçtiği Epstein olayı böylesi olaylardan biri.

2008'de çocuk fuhşu zanlısı olduğunu itiraf eden Epstein'in suç ortağı Glishaine Maxwell'e karşı açılan bir davanın dosyasında yer alan belgelerin ortaya çıkışıyla bir kez daha güncellendi çocuk bedenleri üzerinden işlenen korkunç suçlarla ilgili bilgilerimiz.

ABD'de pedofili, çocuklara yönelik cinsel istismar ve fuhuş ağı oluşturma suçlamasıyla yargılanırken hapishanede ölü bulunan Jeffrey Epstein'in adasına götürülen ve işkence edilerek ölümüne yol açılan çocuklar hangi yollarla, nerelerden kaçırıldı daha uzunca bir zaman polemik malzemesi olarak kullanılacak.

RAKAMLAR SÖYLENENLERİN ÜSTÜNDE

Peki özellikle savaştan sığındıkları mülteci kamplarından ve daha iyi şartlarda yaşamak için gittikleri ülkelerden kaçırılan göçmen çocuklar neden Epstein davası kadar konuşulmuyor, gündem olmuyor?

2015'ten bu yana çok sayıda çocuğun Avrupa'ya geldikten sonra kaybolduğu biliniyor. Lost in Europe'un 2021'de yayımladığı raporda Avrupa'da 2018 ile 2020 arasında 18 binden fazla göçmen çocuğun kaybolduğu belirtildi. Araştırmacılar, bu konudaki verilerin genellikle eksik ve tutarsız olduğunu, bilgi toplama süreçlerinin resmi makamlarla işbirliğinden yoksun sürdürüldüğünü belirtiyor. Dolayısıyla gerçek rakamların bu söylenenlerin çok üzerinde olduğu düşünülüyor. Kaçak ve düzensiz göçmenlerin çocukları kadar İngiltere, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde devlet gözetiminde bulunan çocuklar da kayboluyor.

Göç etmeden önce yaşamak daha doğrusu sığınmak zorunda kaldıkları yerler de güvenli alanlar değil yetim ve mülteci kamplarındaki çocuklar için. Kimi zaman iyi niyetle hayatları kurtulsun diye aile fertleri tarafından ya da insanî yardım amacıyla bölgelerine gelen bazı kişiler ya da yerel işbirlikçiler aracılığıyla yabancılara satılabiliyor ya da evlendiriliyorlar.

KAMPLARDAKİ ÇOCUKLARLA İLGİLİ YASAL TAKİP YOK

Son beş yıldır insani yardım alanında çalışan, 19 ülkeye giden ve yüksek lisansını sosyolojide Afgan göçü üzerine yapan Erhan İdiz sahada bu soru ve sorunlara kafa yoran isimlerden biri.

Gittiği bölgelerde çocuk kaçakçılığı ve suiistimali ile ilgili izlenimlerini, tanıklıklarını soruyorum.

"Özellikle Suriye ve Arakan kamplarında çocuk yaşlardaki, 16, 17 yaşındaki kızların evlendirildiğini duyuyorduk. Tabi bu bazen tek taraflı da olmuyordu. Aileler çocuklarını oradaki korkunç hayattan kurtarmak için oraya gelenlere 'kızımı sana vereyim' diyebiliyorlar.

Çocuklar kaçırılıyor, istismar ediliyor ama bunların tamamı dedikodudan ibaret. Ortada bir veri yok! İnsanlar konuşuyor ama bunlar hiçbir zaman kayda geçmiyor. Kayda geçmesi de mümkün değil. Bir bu işin yasal takip tarafı yok, ikincisi bu insanların bir değeri yok. Özellikle kampın ilk başlarındaysa bırakın bir çocuğu, bir aile, bin aile bile kaybolup gitse değeri yok. Çünkü göçmen sayısı ne kadar az olursa o kadar iyi. Bu insanları takip edecek yakınları ve aileleri de yok. Mesela sadece son bir yıldır Sudan Savaşı'nda yaklaşık 6 milyon insan yer değiştirdi. Bunların 400 bini Çad'a gitmiş. Bu 400 bin insanı takip etmek mümkün değil. Doğal olarak bir boşluğun kapısı aralanıyor." diye anlatıyor çocuk ticaretinin nasıl bir zeminde ilerlediğini.

Şu anda UNICEF'e göre dünyada 150 milyon yetim bulunduğunu hatırlatan İdiz'in "Tabi bu tahmini rakam. Bazı insani yardım kuruluşları 210 milyon hatta 300 milyon gibi rakamlar telaffuz ediyor. Ama resmiyette ne kadar bilmiyoruz. Hem savaş alanında sayımlar mümkün değil hem de bazı Afrika ülkelerinde böyle bir istatistik yok." şeklindeki sözleri kötü niyetli insanların nasıl bu kadar rahat hareket edebildiğini de gözler önüne seriyor.

FRANSIZLAR ÇAD'DA SÖMÜRÜ DÜZENİ KURMUŞ!

"Bu çocukları hangi ülkeler, hangi amaçlarla kaçırıyor?" diye soruyorum.

Cevap pek çok açıdan sarsıcı: "Amaç değişebiliyor. Özellikle Afrika ülkelerinden resmi bir kaydı var mı bilmiyoruz ama özellikle Etiyopya'daki yetimhanelerden batılılar çocuk alabiliyor. 2018 yılında yardım faaliyeti için Çad'a gittiğimde şoförlüğümüzü yapan Süleyman, ülkede Fransızların nasıl bir sömürü düzeni kurduklarını ve çocukları kaçırdıklarını anlatmıştı. Hikâyeyi duyduğumda bana gerçekçi gelmemişti. Nasıl olurda 103 çocuğu buradan kaçıracak, havalimanına götürecek kimsenin de haberi olmayacak? Ama sonra bir araştırıyorsunuz, bakıyorsunuz gerçek. Diğer tarafta da bir sürü şey duyuyoruz ama bunlar basına yansımadıkça gerçeklik tarafı oluşmuyor. Modern dünya, Afrika'da ağır yoksulluğun yaşandığı yerleri ya da mülteci kamplarını bir yaşam alanı olarak görmüyor. Dolayısıyla en iyi niyetlisi bile ailesinden kopardığı, oradan aldığı çocuğu çöplükten kurtardığını, ona iyilik yaptığını, lütufta bulunduğunu düşünüyor."

İşin organ mafyası, terör tarafında olanların da bunu böyle gördüğüne dikkat çekiyor Erhan İdiz ve ekliyor: 'Sonuçta Afrika'daydı, mülteci kampındaydı bu zaten ölmek gibi bir şey. Gelsin burada fuhuş yapsın, bir terör örgütüne katılsın.' diye düşünüyorlar. Afrika'da bu tür şeylerle karşılaşıyoruz. Çad'daki Süleyman abinin iddiası şuydu kaçırılan kız çocukları özellikle fuhuş için, erkekler de hem fuhuş, hem organları ya da başka nedenlerle kaçırılıyor. Kaçıranların ya da kaçırılması için işbirliği yapanların da bilgisi yok sonrasında ne olacağı hakkında. Avrupa'da 18 bin göçmen çocuğun kayıp olduğu resmi olarak açıklandı. Ortada böyle bir veri var. Bu orada kaybolanlar. Özellikle Afganistan çalıştığım için söylüyorum. 12 yaşından sonra çocuklar çıkıp Türkiye'ye ve Avrupa'ya gelmeye başlıyor. Bunların birçoğu yolda kayboluyor. Gittikten sonra kaybolma çok fazla göçmenlerde. Çünkü arayıp soracak kimsesi yok. Bir de kaçırılanlar var."

YÜKSELEN IRKÇILIK UMURSAMAZLIĞI PERDELİYOR

Bunca kötülüğün skandalların gölgesinde kalması da en az olup bitenler kadar can yakıcı.

"Göçmen, mülteci ve yetim çocukların istismarı konusunda çalışan, farkındalık çalışması yapan bir yer yok. Çünkü bu insanların bir değeri yok. 18 bin göçmen çocuğun kaybolması kimsenin umurunda değil ki!" diyor İdiz. "Epstein Skandalı insanları harekete geçirir mi" diyorum. "Maalesef bu işi komplo teorisi yönüne çekiyor medya. Bunun bir avantajı bir de dezavantajı var. Avantajı bu konular konuşulmuş oluyor ama dezavantajı şu; gerçekliğin üzeri örtülüyor. Ortada bir gerçek var ama insanlar bununla ilgilenmiyor onu komplo tarafına çekerek hem gerçeklikten koparıyor hem de gerçekle arasına bir perde çekmiş oluyor." şeklinde cevap veriyor ve bu umursamazlığın bir ucunun yükselen ırkçılığa dayandığının altını çiziyor: "Sadece bazı kurumlar bunu dile getirir o kadar! Buna dair bir çalışma yapılmaz, bir farkındalık çalışması da yapılmaz. Hatta üzülerek söylüyorum ki yükselen ırkçılıkla birlikte bu durum kimi insanların hoşuna giden bir şey. Avrupa'da da Türkiye'de de iş bu noktaya gelmiş durumda maalesef. İlginç bir şey söyleyeyim geçen Endonezyalı ırkçılar Arakanlı göçmenlere saldırdı. Endonezya nüfusu 270 milyon. Bunları 18 bin adası var. Az çok Arakan'ı takip ediyorum. Acaba ciddi bir nüfusları mı var göçmenlerin dedim. Arakanlıların dünya üzerinde nüfusu toplamda 2 milyon. Endonezya'da ne kadar var ki bu insanlar isyan etme noktasına geldi diye bir baktım Endonezya'da toplam Arakanlı nüfusu 700. O 700 kişi de saldırının olduğu kampta değil. Kampta bulunan insan sayısı 137 idi yanılmıyorsam. 270 milyonluk bir ülke 137 kişiye tahammül edemiyor. Böyle bir durumda göçmen çocukların kaybolması maalesef pek ilgi çekici gelmiyor insanlara."