''Öldürmek yerine ölümsüzleştirmeyi tercih ettim''

Vahşi yaşam fotoğrafçısı Doğanay Vural: ''Avcılık merakım, fotoğrafçılıkla tanışmamda önemli rol oynadı. Babamın 'Silahta da tetik var, fotoğraf makinesinde de. Fakat silahın tetiğine bastığında öldürüyorsun, fotoğraf makinesinin deklanşörüne (tetiğine) bastığında ölümsüzleştiriyorsun.' sözünden etkilenerek, öldürmek yerine ölümsüzleştirmeyi tercih ettim.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Yayınladığı fotoğraflarla bizi adeta vahşi yaşamın ve doğanın tam ortasında bırakıyor Doğanay Vural. Öyle duygu dolu ve öyle gerçek ki bu fotoğraflar etkilenmemek mümkün değil. Kendisi avcılıktan fotoğrafçılığa dönenlerden. Başlıkta da dikkat çektiğimiz gibi öldürmek yerine ölümsüzleştirmeyi seçenlerden. Veterinerlik eğitimine de devam ediyor. Öyle güçlü bir bağı var hayvanlarla. Biz de bu bağı konuşmak amacıyla Doğanay Vural ile bir araya geldik. Fotoğrafçılığa ve hayvanlara, vahşi yaşama dair konuştuk, buyurun sohbetimize...

BABAMIN SÖZÜYLE FOTOĞRAFÇILIĞA ADIM ATTIM

Sizi kısaca daha yakından tanıyabilir miyiz?

23 Mart 2001'de Kızılcahamam'da doğdum. İlkokulu Çağatay İlk Öğretim Okulu'nda, lise eğitimimi ise Kızılcahamam Anadolu Lisesi'nde tamamladım. Eğitimime Yakın Doğu Üniversitesi Veteriner Hekimliği Fakültesi'nde devam ediyorum. Avcılığa olan merakım, fotoğrafçılıkla tanışmamda önemli rol oynadı. Babamın "Silahta da tetik var, fotoğraf makinesinde de. Fakat silahın tetiğine bastığında öldürüyorsun, fotoğraf makinesinin deklanşörüne (tetiğine) bastığında ölümsüzleştiriyorsun." sözüyle fotoğrafçılığa ilk adımımı attım; öldürmek yerine ölümsüzleştirmeyi tercih ettim. 2013 yılına kadar telefon ve amatör fotoğraf makinesiyle çekimler yapıyordum. 2013'te babam bana bir fotoğraf makinesi aldı. Bu makineyle dağlarda, doğada merak duyduğum yaban hayvanları, manzara ve insanların fotoğraflarını çekmeye başladım. Fotoğrafçılık sayesinde dağcılık ve izcilik gibi birçok faaliyetle tanıştım. 2018 yılında ilk kez Afrika'da foto safariye katıldım. Masai Mara Ulusal Parkı'nda yüzlerce yaban hayvanını gözlemledim ve görüntüledim. Aynı yıl Karadeniz'e giderek bölgenin doğasını ve kültürünü yakından inceleme fırsatı buldum. 2021'de Kars'ta dev boz ayıları, 2022'de Fırat Nehri'nde nesli tehlike altındaki çizgili sırtlanları ve 2023'te Hindistan'ın Bandhavgarh ve Kanha bölgelerinde Bengal kaplanlarını görüntüledim. 2023'te Anadolu parsını görüntülemek için ülkenin dört bir yanında keşifler yaptım ve Türkiye'de ilk kez Anadolu parsını görüntüleyen sivil ekip olduk. Şu anda Türkiye'nin her noktasında araştırmalarıma devam ediyorum. İntörn veteriner hekim olarak da "Kızılcahamam'da Yaşayan Boz ayıların Yaşam Alanlarının Belirlenmesi ve Göç Yolları'nın Tespiti" isimli bitirme tezi hazırlıyorum. Bu tez aynı zamanda "Ayı'nın Yolu" isimli uzun metrajlı Türkiye hatta dünyada bu tipteki ilk belgesel olacak.

FOTOĞRAFÇI AYNI ZAMANDA HİKÂYE ANLATICISIDIR

Fotoğraf ve fotoğrafçılık sizin için ne demek?

Benim için fotoğraf, bir ânı ölümsüzleştiren, zamanın belli bir kesitini sonsuza dek saklayan sihirli bir penceredir. Fotoğraf makinesi ise bu sihirli pencerenin anahtarıdır. Her çektiğim karede, bir hikâye anlatmak ve o ânın duygusunu yakalamak istiyorum. Fotoğrafçı, sadece makineyi kullanan kişi değil, aynı zamanda gözlemci, hikâye anlatıcısı ve bir sanatçıdır. Fotoğrafçı olarak benim görevim, doğanın, insanların ve anların güzelliklerini ve gerçekliklerini en iyi şekilde yakalayıp geleceğe taşımaktır. Her bir karede, sadece bir görüntü değil, bir duygu, bir anı ve bir hikâye saklıdır. Fotoğrafçılık, dünyayı keşfetme, anıları paylaşma ve her ânı benzersiz kılma yolculuğudur.

İlk vahşi doğa deneyiminiz neresi idi ve hangi hayvanı fotoğrafladınız?

Kızılcahamam'da çok küçük yaştayken zaten tüm hayvanları görmüştüm. Babam avcıyken de dağlarda onunla gezerdim. Fakat ilk fotokapan kurduğumda çektiğim hayvan yaban tavşanıydı.

VAHŞİ YAŞAM İNSANI DAHA SABIRLI HALE GETİRİR

Vahşi yaşamda mutlu musunuz? Bu mutluluktaki motivasyonunuzu nasıl açıklarsınız?

Evet, vahşi yaşamda çok mutluyum. Bu mutluluğun kaynağı, doğanın saf ve bozulmamış güzelliğini deneyimleme fırsatıdır. Vahşi yaşamda olmak bana özgürlük, huzur ve bir parçası olduğum doğal dünyayla derin bir bağlantı hissi veriyor. Motivasyonumun temelinde, her ânın benzersiz olduğu gerçeği yatıyor. Vahşi yaşamda her an yeni bir keşif, yeni bir macera ve yeni bir öğrenme fırsatı sunuyor. Bir hayvanın doğal ortamında nasıl davrandığını gözlemlemek, bir manzaranın değişen ışıkla nasıl dönüştüğünü görmek, bana tarifsiz bir heyecan veriyor. Ayrıca, fotoğraf yoluyla bu anları ölümsüzleştirmek ve başkalarıyla paylaşmak da büyük bir tatmin sağlıyor. Bir insan vahşi yaşamda neden mutlu olur? Çünkü doğada olmak, insanın özüne dönmesini sağlar. Modern hayatın stresinden, teknolojinin sürekli varlığından uzaklaşıp, doğanın ritmiyle uyum içinde yaşamak, ruhu dinlendirir ve yeniler. Vahşi yaşamda zaman geçirmek, insanı daha sabırlı, daha dikkatli ve daha duyarlı bir hale getirir. Doğa asla monoton değildir. Her seferinde farklı bir manzara, farklı bir hayvan veya farklı bir deneyimle karşılaşmak mümkün. Bu sürekli değişim ve keşif arzusu, beni sürekli geri çağırır. Ayrıca, doğanın korunmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulunmak da büyük bir motivasyon kaynağı. Vahşi yaşamı fotoğraflayarak, insanlara doğanın güzelliklerini ve korunmasının önemini gösterebiliyorum. Bu da beni her defasında yeniden doğaya çekiyor.

Vahşi yaşamda iyi bir kare yakaladığınızda ne hissediyorsunuz?

Tarifsiz bir mutluluk ve heyecan hissediyorum. Bu ânı yakalamak, uzun süreli gözlem ve sabrın bir ödülü gibidir. Çektiğim fotoğrafın belki de tekrarlanmayacak bir ânı ölümsüzleştirdiğini bilmek bu heyecanı daha da artırıyor. Bu tür anların nadirliği ve benzersizliği, onları daha değerli kılıyor. Bu, her kareye ayrı bir anlam ve önem katıyor. Bu heyecan ve mutluluk, motivasyonumu da besliyor. Vahşi yaşamın tahmin edilemez doğası, her an yeni ve beklenmedik bir fırsat sunuyor. Her seferinde, belki de bir daha asla göremeyeceğim bir sahneyi yakalama şansı, beni sürekli tetikte tutuyor ve her ânı en iyi şekilde değerlendirmemi sağlıyor.

"Bitti, tekrar gitmeyeceğim" dediğiniz oldu mu hiç vahşi yaşama?

Hayır öyle bir an yaşamadım. İnsanlar zarar vermediği sürece hayvanlar zarar vermez. Vahşi yaşamda hayvan harici tehlike yaşamak istemiyorsanız da yanınızda en az bir kişi olmalı. Gerekli önlemleri aldığınız sürece bir problem yaşayacağınızı zannetmiyorum.

ŞİMDİ DE ONLARLA İLGİLİ BİR TEZ YAZIYORUM

Özel bağ kurduğunuz hayvanlar ya da anlar oldu mu? Bu tarz durumlarda kendinizi nasıl toparladınız?

Evet, özel bağ kurduğum hayvanlar ve anlar oldu. Özellikle kendi yaşadığım coğrafyada 2016'dan bu yana gözlemlediğim boz ayılarla güçlü bir bağ kurdum. Onlara isimler verdim; örneğin Kesik Kulak, Koca Oğlan, Kar, Kış ve Bozcan gibi. Bu isimler, her bir ayının kendine özgü özelliklerini ve benimle olan özel anılarını temsil ediyor. Bu bağlar, sadece gözlem yaparken değil, aynı zamanda fotoğraflarını çekerken de derin bir anlam katıyor. Her karşılaşmamızda, onların davranışlarını, yaşam mücadelelerini ve doğadaki yerlerini daha iyi anlıyorum. Şimdi de onlarla ilgili bir tez yazıyorum, bu da onlara olan ilgimi ve bağımı akademik bir çalışma ile taçlandırmamı sağlıyor. Bu tarz durumlarda, duygusal bağın etkisiyle profesyonelliğimi korumak bazen zor olabilir. Ancak bu duygusal bağlar aynı zamanda benim motivasyon kaynağım. Bu bağları kurmak, onlarla ilgili daha fazla bilgi edinmemi ve onları daha iyi koruma arzusunu güçlendiriyor. Kendimi toparlamak ve dengede kalmak için bu bağların bana sağladığı ilhamı ve enerjiyi, bilimsel çalışmalarım ve fotoğraflarım aracılığıyla pozitif bir şekilde yönlendiriyorum. Özellikle gözlemlediğim bu ayılarla her karşılaşmamda, onların doğal yaşamlarını ve davranışlarını belgelemek, benim için büyük bir sorumluluk. Bu süreçte, doğanın döngüsünü ve vahşi yaşamın güzelliklerini daha derinlemesine anlamak, bana büyük bir tatmin ve huzur veriyor.

BU BENİM HOBİM VE BEN GENÇLİĞİMİ ADADIM

Vahşi yaşam fotoğrafçısı olmak isteyen genç fotoğrafçılara ne söylemek istersiniz?

Öncelikle her alanda olduğu gibi yaptıkları işi sevmeleri gerekiyor. Bu benim hobim ve gençliğimi adadım. Bir kafede, restoranda vakit geçirmektense dağlara gitmek bana daha cazip geldi. Hâl böyle olunca tabi arkasından başarı da geliyor. Ayrıca şu soruları da kendilerine sormalılar: "Gerçekten bu alana tutku duyuyor muyum? Doğayı ve hayvanları gözlemlemekten ve öğrenmekten keyif alıyor muyum? Zorlu koşullara ve belirsizliklere karşı sabırlı mıyım? Teknik bilgi ve ekipman kullanımında yeterli miyim? Doğa ve çevre koruma konusunda bilinçli miyim?"

ONLARINKİ DE CAN YABAN HAYVANLARININKİ DE

Sokak hayvanları konusuna bakışınız nedir?

Onlar da bir can. Onların da yaşamaya hakkı var. Öncelikle bunu hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Dolayısıyla, onlarla ilgili yaşanan sorunları önlemek üremelerini kontrol altına almakla mümkün olur. Biz bir sonraki nesil için neler yapabiliriz? Bunlar için çalışmalıyız. Çünkü artan köpek popülasyonu, dağlara ve doğaya çıkarak yaban hayatına büyük zarar veriyor. Aslında onların yeri doğa değil. Ancak karaca, vaşak, tavşan, tilki gibi yaban hayvanlarının ölümüne sebep oluyorlar. Onlarınki can ama yaban hayvanlarınınki de can. Canları gözeterek ve koruyarak ekosisteme verilen zararın önüne geçilmesi şarttır. Ekosistemi korumak ve yaban hayatını sürdürülebilir kılmak için dengeli ve bilinçli yaklaşımlar geliştirmeliyiz. Bu bağlamda hem sokak hayvanlarının hem de yaban hayvanlarının yaşam haklarına saygı duyarak, her iki tarafın da yaşam alanlarını korumak ve sürdürülebilir çözümler üretmek için çaba göstermeliyiz.