Negatif düşünce sanatsal üretimi artırıyor mu?

Sanatçıların kendine özgü üretkenliğinin beyindeki temsili nedir? Onların beyinlerinde diğer insanlara göre farklı olan nedir? Psikolog Adam M. Perkins'in teorisine göre negatif düşüncenin hâkim olduğu nörotizm kişilik özelliği baskın bireylerde yaratıcılık daha yüksek.

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Sanat ve nörobilim bizim alanın en dikkat çekici ve gizemli konularından birisi. Bu konu nöroloji asistanlık dönemimden beri beni en fazla cezbedenlerden. Herkes bir sanat dalı ile ilgilenebilir ama herkes sanatçı olamaz. Gerçek sanatçı yüzyıllar boyunca kalan kendine özgü eserler verendir. Peki sanatçıların kendine özgü üretkenliği yani yaratıcılığının beyindeki temsili nedir? Onların beyinlerinde diğer insanlara göre farklı olan nelerdir? Bu sorunun yanıtını tam olarak bilemiyoruz. Bu haftaki yazımda King’s College London’da çalışmalarını yürüten psikolog Adam M. Perkins’in bu konudaki teorisinden bahsedeceğim. Perkins, negatif düşüncenin hâkim olduğu nörotizm kişilik özelliği baskın bireylerde yaratıcılığın yüksek olduğunu öne sürüyor. Nörotizm nedir, bir hastalık mıdır? Hayır nörotizm bir hastalık değildir.

Nörotizm her bireyde olması gereken 5 kişilik özelliğinden birisidir. Bu beş temel kişilik özelliği; açıklık, sorumluluk, dışadönüklük, uyumluluk ve nörotizmdir (duygusallık). Her bireyde bu özellikler farklı oranlarda bulunur ve kişilik özelliklerini oluştururlar. Perkins’in 2015 yılında Trends in Cognitive Sciences dergisinde yayımlanan teorisine göre, daha önce söylenenlerin aksine nörotizm yaratıcılığı öldürmüyor, aksine besliyor. Eskiden yaratıcılık, kişilik özelliklerinden en çok ‘açıklık’ yani yeni tecrübeler edinmeye karşı açık olma ile ilişkilendirilirdi. Ama elbette bu tek başına açıklayıcı değil.

Perkins, nörotizmin yaratıcılığı desteklemesini şöyle açıklıyor; nörotik kişilik özelliği baskın bireyler her şeyde bir problem görürler ve günlerce o problem üzerinde düşünürler. Her türlü hayali ihtimali teker teker akıllarına getirirler. Bu da beyinde yaratıcılığı destekleyen bir özelliktir. Çünkü yaratıcılık aynı zamanda gerçekte var olmayanlar üzerine derin düşünceler gerektirir. Perkins bunu şu şekilde özetliyor; çözümü bulabilmen için önce bir sorun görmen gerekir. Nörotik kişilik özelliği baskın kişiler negatif düşünce yapısından dolayı sürekli sorunlara (büyük olasılıkla hayali sorunlara) odaklanırlar.

Psikolog Jonathan Smallwood/ University of York yaptığı bir çalışmada negatif düşünce yapısına sahip kişilerin, dinlenme sırasındaki beyin aktivitelerinin, tehdit algısı ile ilişkili medial prefrontal bölgede yoğun olduğunu göstermişti. Bunu göstermek için özel bir görüntüleme yöntemi olan resting fMRI (beynin dinlenme sırasındaki aktivitesini gösteren görüntüleme yöntemi) kullanıldı. Bu kişilerin kaygı ve sonrasında bunu paniğe çevirmeye yardımcı bölge olan amigdalanın basolateral çekirdeklerinde de yoğun aktivite tespit edildi. Bu çalışmadan yola çıkan Perkins, beyindeki bu döngünün kişisel farklılıkların nörotizmin açıklaması olabileceğini öne sürüyor. Isaac Newton’un klasik nörotik özelliklere sahip bir dahi olduğundan da bahsediyor. Newton her zaman problemleri kendisinden daha öne koyduğunu ve onların iyice aydınlanacağı zamanı beklediğini belirttiği bir söylemi var. Darwin’in de aynı şekilde negatif düşüncelerin baskın olduğu bir kişilik yapısına sahip olduğu söyleniyor. Tabi sanatçılardaki yaratıcılığı tek başına negatif düşüncelerin baskın olmasına bağlamak mümkün değil ama bu teoriye göre bu özelliğin etkisi büyük. Olmayan sorunlar üzerinde detaylıca düşünmek hayal dünyasını genişletiyor. Perkins’in bu teorisine gelen bazı yanıtlarda bunun mümkün olmadığına dair karşı teoriler de var. Şu an için sanatçılardaki özgün üretkenliğin beyindeki temsilini tam olarak çözemesek de yakın gelecekte önemli ipuçları elde edeceğiz gibi duruyor.