Yoğun ve dopdolu geçen bir yılı geride bırakan ve ‘KKTC Yılın En İyileri Ödül Töreni’nden ödülle dönen oyuncu Özge Sezince Varley’le buluştuk. Gerçekleşmesini istediğimiz her rüyanın bir zamanı olduğunu söyleyen Varley, “Ne hırsıma yenik düşerim ne de aceleci davranırım” diyor. İşte “Bu sezon çok yorucu geçti. Biraz kafa dinlemek ve eşimin ailesiyle vakit geçirmek istiyorum” diyen Özge Sezince Varley’in anlattıkları…
YORUCU GEÇEN GÜNLERE DEĞDİ
Yoğun ve dopdolu geçen bir yılı geride bırakırken ‘KKTC Yılın En İyileri Ödül Töreni’nde En İyi Yardımcı Oyuncu Ödülü’ne layık görülmem adeta tüm yorgunluğumu aldı. Bu benim ilk ödülüm ve anlamı çok büyük. Hayal ettiğimiz her şeyin bir zamanı olduğuna inananlardanım. Bu yüzden ne hırsıma yenik düşerim ne de aceleci davranırım. Ödül bu zamana kısmetmiş. Yorucu geçen günlerime sonuna kadar değdi. Ödüllendirilmek benim kamçıladı ve içimde farklı bir motivasyon yarattı.
EKRANDA GEÇEN 10 YIL
Güzel sanatlar lisesinden mezun olmuş ve üniversite de yine güzel sanatları tercih etmiştim. Üniversitedeyken kamerayla tanışmış ve bu dünyanın içine girmiştim. Eğitim hayatım ve oyunculuk iç içe geçmişti. Küçüklüğümden beri içimde oyunculuk sevdası vardı.. Apartmanımızın terasında, kendimce oyunlar kurup sahneler, arkadaşlarıma da oynamaları için ısrar edip baskı yapardım. Komşular da izleyicimiz olurdu. Okulda da durum pek farklı değildi. Lise yıllarında harçlığımı çıkarmak için fuarlarda, yılsonu balosu, mezunlar günü gibi çeşitli organizasyonlarda sunuculuklar yapardım. O dönemlerde bir organizatörün yönlendirmesiyle, televizyondaki ilk işim sunuculuk oldu. Sonra birçok kanalda, çeşitli programlar sunmaya başladım. Böyle böyle farkında olmadan oyunculuğa yatırım yapmışım. Daha sonra da bunu mesleğim olarak seçtim ve oyunculuk eğitimleri aldım. Çalıştım, disipline ettim, sahneledim, oynadım. Reklamlar, dizi, sinema filmleri derken bugün ekranlarda onuncu, oyunculukta ise sekizinci yılım.
DİNLENİP DÖNECEĞİM
Bu sezon bir yandan dizi bir yandan sinema filmi bir yandan da reklam çekimleri derken oldukça yoğun ve yorucu geçti. Biraz kafa dinlemek, nefes almak ve eşimin ailesiyle vakit geçirmek için İngiltere’ye gitmeye karar verdim. Aynı zamanda bu tatil müzikal ve oyun izlemek için de iyi bir fırsat. Kendime, başka bir ülkede ‘yabancı’ olarak yaşarken zaman ayırmak istiyorum. İnsan yabancı olarak bulunduğu bir ülkede, insan kendini daha bir başka dinliyor, yeni yerler keşfederken, kendini de keşfediyor. Bu benim için anlatamayacağım kadar keyif veren bir dinlenme ve kendimi dinleme yöntemi. Bir nevi meditasyonum. Bir süre dinlenip döneceğim. Bu süre zarfında da gelen senaryoları, sakin bir kafayla orada okuyup değerlendirmeyi düşünüyorum.
BİR MASALIN İÇİNDEYMİŞİM GİBİ
Bugüne kadar yer aldığım projelerin çoğu dönem dizisiydi. “Tesadüf mü, tercih mi?” diye sorarsanız “Her ikisi de” derim. Aynı anda hem günümüz hem dönem işi geldiğinde, hikâyesini de seversem, dönemi tercih ediyorum. Çünkü şu bir gerçek ki dönem dizisinde yer almak bambaşka bir şey. O kostümleri giyinip platolara girdiğim ve dekorun parçası olduğum an yok mu? Sanki bir başka yere ışınlanmışım da bir masalın içindeymişim gibi hissettiriyor. Ama baktığınızda günümüzde geçen hikâyelerde de, en az dönem dizileri kadar yer aldım.
İLK GÖRÜŞTE AŞK DOĞRUYMUŞ MEĞER!
Eşim Adam Michael (Varley) bir İngiliz. Kendisi inşaat mühendisi… Bir projeyi yönetmek ve tamamlamak üzere 2 yıllığına İstanbul’a geliyor. Dönmesine birkaç ay kala da ortak arkadaşımızın sosyal medya hesabında benim fotoğraflarımı görüyor. Tutturuyor beni tanıştır. Ben o sıralar bir dizi çekimi için Kapadokya’dayım. Tanışmak istemiyorum. Olurdu, olmazdı derken İstanbul’a gediğimde bir araya getiriyor bizi ve tanışıyoruz. Aman Allah’ım! İlk görüşte aşk doğruymuş meğer! Ama maalesef iş yüzenden ben Kapadokya’ya dönmek, o ise İstanbul’da kalmak zorundaydı. Konuşmalarımız telefon üzerinden devam etti. Sonra bir gün çıkıp Ürgüp’e geldi. İlk defa balonda el ele tutuşup, sarılmıştık birbirimize. Sekizinci ayımızda da evlendik. Hâlâ inanamıyorum. Kısmet denen şey ne kadar da doğru.